@thvrely
|
İkra (Önceki bölümün devamı.) Deniz'in uyumayıp hazırladığı yiyecek çeşitlerini sarı çizgili örtünün üstüne dizdiğimiz esnada Güneş'in ışıkları az da olsa belli oluyordu. Nihayet tüm yiyecekleri dizmeyi bitirdiğimizde içime derin bir nefes çektim. "Şu uçuruma çıkacağız diye sabah sabah canım çıktı ama değdi." Diye mırıldandım küçük bir sarmayı ağzıma atıp. En sonunda yiyecekleri yemeye başladığımız esnada Deniz bana baktı. "Karşılıklı soru soralım. Cevap vermek ve cevabın doğru olması zorunlu." Başımı olumlu anlamda salladım. "İlk soruyu sen sorabilirsin." Dedi kısırını yerken. Sarmayı yutup başımı olumlu anlamda salladım. "İlk girdiğin ilişkiye kaç yaşında girdin?" Düşündü. "On dokuz yaşında, bir partide." Başımı salladım. Yerine kadar biliyordu. "Şimdi sıra bende." Kendini rahat ettirecek bir pozisyonu dakikalarca deneyerek bulduktan sonra bana baktı. "İlk hoşlandığın çocuğun adı ne?" Hapı yuttun İkra. Deniz'in göbek adı aklıma geldi ve hiç düşünmeden söyledim. "Demir." Şaşkınlıkla kaşları kalktı. "Onu bu kadar iyi hatırlıyorsun yani?" 'yani?' anlamında omuz silkip poğaçamı yemeye başladım. Bozulmuş gibiydi. "Şuanda birisinden hoşlanıyor musun?" Başımı olumlu anlamda salladım. Yutkundu. "Leyal'in abimden hoşlandığını bile bile dalga geçip neden abime söyledin?" Diye sorduğumda gözlerini kaçırdı. "Canım istedi." Duyduklarım beni şaşkına çevirirken içimden bir sesin bana kızgınlığını duydum. Kardeşinin duygularına bile sahip çıkamayan, çapkın bir erkekten ne bekliyordum ki? Beni sevmesini mi? Ya da duygularıma saygı duymasını mı? En başında hayal ettiğim şeyler, yaşadıklarımla paralel bir şekilde ilerliyordu. "Sıra bende." Dedi bana bakıp. "Hiç abini öpüşürken gördün mü?" Bu ne biçim soruydu ya? "Hayır." "Sıra bende." Dedim heyecanla. Merakla bana baktı. "Benden hoşlanıyor musun?" Bu heyecanımı fark eden gözlerle bana baktığında gözlerimi kaçırıp yutkundum. Bu soruyu sormak bir hataydı. "Yoksa sen... Benden mi hoşlanıyordun?" Anlamıştı. Şaşkınlığının yerini inanamayan ama aynı zamanda inandığını gösteren değişik bir surat ifadesi aldı. Cevap vermek yerine gözlerimi kaçırsam da bu onun için bir cevaptı. Utançla yerimden kalktığımda hızla ayağa kalktı. "İkra..." Dedi bir elini omzuma koyup. "Bilmiyordum, özür dilerim. Salak saçma hareketlerde bulundum ve..." Sözünü kestim. "Kısa kes, Deniz. Beni seviyor musun yoksa sevmiyor musun?" Bir anda söylediklerime inanamadım. Böyle sert bir cümle ağzımdan hiç çıkmamıştı fakat cevabını resmen kıvranarak bekliyordum. Ama o, buna afallamak yerine sadece gözlerime baktı. Sanki ne diyeceğini düşünüyor gibiydi. Uçurumun kenarındaki tek ses denizin kayalara çarpan sesi ve bizim soluklarımızdı. Ayrıca güneş yavaş yavaş doğuyor, sarı ışıkları da yüzümüze ve saçlarımıza vuruyordu. Dudaklarını birbirine bastırıp gözünü kaçırdı. En sonunda konuşmak için dudaklarını araladığında nefesimin kesildiğini hissettim. Her nefesim boğazıma saplanıyor; bir sonraki soluğumu almamı zorlaştırıyor gibiydi. Gözlerini bana çevirmeden konuşmaya başladı ve onun konuşması herşeyi değiştirdi. Duygularımı bile. "Senden hoşlanıyorum, İkra." Nefesimin kesildiğini hissettiğimde aynı zamanda ayaklarım da titremeye başladı. İnanamıyordum. Bir anda birşey kafama dank etti. Ben ondan hoşlanmıyordum. Ben ona âşıktım. Gözlerimi yavaşça yukarıya çıkarıp gözlerine baktım. "Sen... Yalan mı söylüyorsun?" Demek vardı fakat ilk defa içimden geleni yaptım. Onu öptüm. İlk öpücüğümü ona bahşettim ve titreyen bacaklarımı fark ettiği gibi öpücüğümüzü kesmeden beni tek eliyle kendine çekti. Aksine öpücüğümüz daha çok derinleşti ve ben, onun kolları arasında eridim.
|
0% |