@tifo544578
|
Güneş, şehrin gri binalarının arasından zar zor süzülerek, kalabalık sokaklara solgun bir ışık saçıyordu. Ana karakterimiz, 14 yaşındaki Arda, her zamanki gibi sabah erkenden uyanmış, okula gitmek için hazırlandığı sıradan bir günün başlangıcındaydı. Küçük apartman dairesinde, kahvaltı masasında annesiyle birlikte oturuyor, karşısındaki eski radyodan gelen haberlere kulak kabartıyordu. Ekran yok, sadece ses. Bu sessizlik içinde, Arda’nın zihni daha da gürültülüydü.
Arda, hep aynı sabahları yaşıyormuş gibi hissediyordu. Her gün aynı saatte kalkmak, aynı yollardan okula gitmek, aynı derslerde aynı soruları çözmek… Hayat, onun için bir rutinden ibaretti. Ama derinlerde bir yerde, kalbinin derinliklerinde bir kıpırtı vardı. Bu kıpırtı, Arda’ya hep bir şeylerin eksik olduğunu, daha fazlasının olabileceğini fısıldıyordu. Ancak bu sesi bastırmak, onu duymamak daha kolaydı. Çünkü bu ses, her gün karşısına çıkan sorumluluklardan daha karmaşıktı.
O sabah, okula giderken Arda, yolun kenarındaki parkta oturan yaşlı bir adamı fark etti. Adam, oldukça eski görünen bir defteri dikkatle inceliyordu. Arda’nın dikkatini çeken şey, adamın yüzündeki derin huzur ve sakinlikti. O defterin içinde ne olduğunu merak etti. Arda duraklayıp kısa bir süre adama baktı; yaşlı adam, sanki yılların yorgunluğunu ve bilgeliğini yüzünde taşır gibi görünüyordu. Arda’nın bakışlarını fark eden adam, hafifçe gülümsedi ve defterin sayfalarını çevirirken, bir not düştü yere.
Arda, içindeki o kıpırtıyı bir kez daha hissetti. Bir an tereddüt ettikten sonra yere düşen notu aldı. Kağıtta, özenle yazılmış kelimeler vardı: “Kalbinin peşinden git. Cevaplar seni bekliyor.” Bu sözler, Arda’nın kalbinde bir yankı oluşturdu. İçinde, uzun zamandır bastırdığı bir çağrının yeniden doğduğunu hissetti.
Okul yolunda, bu kısa karşılaşma Arda’nın aklından çıkmıyordu. Teneffüslerde bile defterin içine ne yazılı olabileceğini, yaşlı adamın kim olduğunu ve neden böyle bir mesaj bıraktığını düşünüyordu. Derste öğretmenin sorduğu soruları bile duymadı. Arda’nın aklı başka bir yerdeydi; kalbinin ona fısıldadığı yeni bir dünyadaydı.
O gün okul çıkışı, Arda ilk kez her zaman gittiği yoldan sapmaya karar verdi. Parka geri döndü ama yaşlı adam gitmişti. Arda etrafa bakınırken, yerde adamın defterinden kopmuş başka bir sayfa buldu. Bu kez kağıtta bir harita vardı. Eski ve sararmış harita, sanki uzun zaman önce unutulmuş bir yeri işaret ediyordu. Haritanın üst köşesinde ise Arda’nın çok tanıdık bulduğu ama hatırlayamadığı bir sembol vardı.
Arda, bu sembolü hatırlamaya çalışırken bir yandan da kalbinde hızla çarpan bir heyecan hissetti. Kalbinin peşinden gitmek… Bu sözler, onu bir maceraya çağırıyordu. İlk defa, hayatında ne yapması gerektiğini bildiğini düşündü. Belki de eksik olan bu yolculuktu.
Arda, haritayı dikkatlice katlayıp cebine koydu. Eve dönerken, içinde bir kararlılık ve macera hissiyle doluydu. Bu sadece bir başlangıçtı ve kalbinin peşinden gitmek, onu daha önce hiç bilmediği yerlere götürecekti. Kendisiyle ve hayatıyla ilgili cevaplar, belki de çok yakında ortaya çıkacaktı. |
0% |