@tifo544578
|
Arda ve Mert, madalyonu ellerinde tutarken, küçük bir metal parçasının bu kadar önemli olabileceğine inanmakta zorlanıyorlardı. Bu sıradan görünen nesne, onlara ait olan yeni bir dünyanın kapılarını aralıyor gibiydi. Mert’in odasında madalyonu daha yakından incelemeye başladılar. Üzerindeki semboller ve eski yazılar, haritadakilere benziyordu ama çok daha karmaşıktı. Madalyonun kenarlarında dikkatlice oyulmuş desenler ve bir motif vardı. Arda, madalyonu döndürüp dururken, kenarında neredeyse gözle görülmez bir çıkıntı fark etti.
Mert, bir anlık merakla o çıkıntıya bastırdığında, madalyonun ortası hafifçe hareket etti ve gizli bir bölme açıldı. Bu küçük hareket, Arda ve Mert’in heyecanını daha da artırdı. Madalyonun içinden küçük, katlanmış bir kağıt çıktı. Eski, sararmış ve kırışık olan kağıdın üzerinde özenle yazılmış bir adres vardı: “Kayıp Anılar Kitabevi, 12. Sokak.”
Bu adres onlara hiç tanıdık gelmemişti. Ne Arda ne de Mert daha önce böyle bir kitabevinden bahsedildiğini duymuştu. Bu gizemli kitabevi, onların bu keşif yolculuğunda bir sonraki durakları olacaktı. O gün, Mert’in bilgisayarında adresi araştırmaya başladılar ama sonuç elde edemediler. Bu yer sanki kayıtlarda yok gibiydi, hatta sokağın varlığı bile belirsizdi. Bu durum, Arda’nın içindeki merakı daha da körükledi. “Bu yer gerçekten var mı?” diye düşündü. Belki de sadece bu haritanın ve madalyonun ardındaki sırları çözebilecekleri bir hayaldi.
Hafta sonu gelip çattığında, Arda ve Mert maceraya atılmak için sabırsızlanıyorlardı. İkisi de sabah erkenden uyanmış, bir keşif gezisi için hazırlandıkları gibi sırt çantalarını doldurmuşlardı. Yanlarına biraz yiyecek, su, telefonları ve madalyonla haritayı aldılar. Bu yolculuk, ikisinin de daha önce deneyimlemediği bir macera olacaktı. Ailelerine, arkadaşlarıyla parkta zaman geçireceklerini söyleyip şehir merkezine doğru yola çıktılar.
12. Sokak’ın İzinde
Sokak’a ulaştıklarında, sokak beklediklerinden daha kasvetli bir görüntüye sahipti. Eski, bakımsız binalar, kırık camlar ve yıpranmış duvar resimleri sokakta zamana karşı koyamamıştı. Arda, sokağın atmosferini içine çekerken hafif bir ürperti hissetti; burası sanki zamanın unuttuğu bir yer gibiydi. Sokağın en sonunda, köhne ve soluk renkli bir binanın önünde durdular. Burası, haritada ve madalyonda yazılı olan kitabeviydi: Kayıp Anılar Kitabevi. Binanın önünde durduklarında kapı hafifçe aralıktı. İçeriden, hafif bir esinti ve toz kokusu yayılıyordu. Arda, kapıyı açarken paslı bir zil sesi duyuldu; bu ses sanki yıllardır kimse kapıyı açmamış gibi ağır ve yankılıydı. İçeri girdiklerinde ortam karanlıktı, sadece küçük pencerelerden süzülen solgun ışık kitap raflarının arasında belli belirsiz gölgeler oluşturuyordu. Toz kokusu her yerdeydi; raflar, kitaplarla doluydu ama bu kitaplar sanki kimse tarafından yıllardır el sürülmemiş gibi görünüyordu. Arda ve Mert, rafların arasında ilerlerken duvarlara asılı eski haritalar ve posterler dikkatlerini çekti. Her biri başka bir hikaye anlatıyor gibiydi. Tezgahın arkasında yaşlı bir adam oturuyordu, uzun beyaz saçları ve gözlükleriyle oldukça bilge bir hava yayıyordu. Adam, onları görünce başını hafifçe kaldırıp gülümsedi. Arda, adama ne diyeceğini bilemeden madalyonu çıkardı ve tezgahın üzerine koydu. Adam madalyona baktı, uzun bir süre sessiz kaldı ve ardından yavaşça konuştu: “Bu madalyonu elinde tutan kişi, kaybolan sırları arayan biridir. Siz de bu sırların peşinden mi geldiniz?” Arda ve Mert şaşkınlıkla birbirlerine baktılar. Adam sanki onları bekliyormuş gibiydi. Arda, cesaretini toplayarak yaşlı adama sordu: “Bu madalyon nedir? Haritada kalp şekilli bir göl var ve bu kitabevi… Hepsi birbiriyle bağlantılı gibi görünüyor.” Adam, madalyonu eline aldı ve dikkatlice inceledi. “Bu madalyon, eski bir keşifçinin kayıp anahtarıydı. Haritadaki kalp şekilli göl, bir zamanlar büyük bir keşfin merkeziydi ama kimse o gölü bulamadı. Zamanla bu harita ve madalyon, sırrını bilenlerden başka kimsenin anlamadığı bir bulmacaya dönüştü. Ama şunu bilin, kalbinizi takip etmediğiniz sürece bu harita size yol göstermeyecek.” Arda, adamın sözlerinin derinliğine kapıldı. Haritanın ve madalyonun ardındaki gizem çok daha karmaşık bir hal alıyordu. Adam, onları dükkânın arka tarafına götürdü. Burada, duvarda devasa bir harita asılıydı. Bu harita, ellerindeki eski haritanın büyük ve ayrıntılı bir versiyonuydu. Harita, eski şehirler, kaybolmuş yollar ve gizemli sembollerle doluydu. Haritanın tam ortasında ise kalp şekilli göl parlıyordu. Adam, haritanın üzerindeki eski bir işareti gösterdi. “Bu göl, bir zamanlar arayanların umudu ve korkusuydu. Gölün kalbine ulaşmak, keşfedilmemiş olanı bulmak demektir. Ama sadece kalbinin peşinden gitmeye cesaret edenler bu yolu görebilir.” Adamın sözleri, Arda’nın içinde bir heyecan fırtınası kopardı. Kalbinin peşinden gitmek… Bu sözler, şimdi çok daha anlamlıydı. Adam, onlara göle giden en kestirme yolu gösterdi. Ancak göle ulaşmak kolay olmayacaktı; haritada işaretli olan patikalar, yoğun ağaçlık alanlardan ve tehlikeli geçitlerden geçiyordu. Arda ve Mert, bu tehlikeli ama heyecan verici yolculuğu kabul etmeye hazırdılar. Adam onları uyardı: “Bu yol, sadece cesurlar için. Yolda kalbini dinle; sadece o sana doğru yolu gösterecektir.” Arda ve Mert, kitabevinden çıkarken yeni bir kararlılıkla dolmuşlardı. Ellerinde harita, ceplerinde madalyon ve akıllarında yaşlı adamın sözleriyle, bu yolculuk artık kaçınılmazdı. Onlar için sıradan bir gün başlamıştı ama şimdi hayatları bambaşka bir yola girmişti. Bu keşif, sadece bir madalyonun gizemini çözmek değil, aynı zamanda kendi sınırlarını zorlamak ve kalplerinin sesini dinlemek demekti. Kitabevinden ayrıldıktan sonra, Arda ve Mert göle ulaşmak için hazırlık yapmaya başladılar. Bu yolculuk, düşündüklerinden daha uzun ve zorlu olacaktı. Ama ikisi de geri adım atmaya niyetli değildi. Arda, göle ulaştıklarında ne bulacaklarını bilmiyordu ama kalbinin peşinden gitmenin onu doğru yere götüreceğinden emindi. Bu bölüm, Arda ve Mert’in kitabevinde yaşadıkları, keşfettikleri ve karşılarına çıkan yeni ipuçları ile birlikte onları heyecan verici ve gizemli bir yolculuğa hazırlayan olaylarla doluydu. Arda, hayatının en büyük macerasına atılmak üzereydi; bu sadece keşfedilmesi gereken bir harita değil, aynı zamanda kendi içsel yolculuğunun da başlangıcıydı. |
0% |