@tihomira_sheker23
|
Cehennemin doruklarında Gözlerimi araladığımda yüzüme parlayan loş ışık gözlerimi sıkıca yumdurmuştu, bedenimi hareket ettirmek istemiştim fakat ettiremiyordum. Sert bir şeyle bağlanmıştım ve çok sıkıyordu. Karşımdaki kapı açıldığında zorda olsa tekrar aralamıştım gözlerimi, kapıdan içeri sırayla dört siyah takım elbiseli adam girdikten sonra ikişerli olacak şekilde kapının yanında karşılıklı sırada durdular. İçeriye siyah elbiseli, kızıl saçlı bir kadın girdiğinde içeriye sigara ile karışık tatlı bir koku yayılmıştı. Masanın hemen önündeki sandalyeye oturduğunda adamlardan biri kapıyı kapattı. Gözlerim henüz ışığa yeni alışırken kadın dudaklarına sıkıştırdığı sigaradan bir fırt çekip masanın üzerindeki küllüğe bırakmıştı, keskin bakışları beni bulduğunda tepki veremez bir haldeydim. "O kadar kişi arasında tek tepkisiz sen değilsin açıkçası" Kafasında bir şeyler tartıyor gibi görünüyordu, "Buraya nasıl geldiğini hatırlıyor musun?" diye sorduğunda beynimi bu soru için zorladım fakat hiçbir şey hatırlamıyordum. Konuşmakta tereddüt ettiğim için başımı hayır anlamında sallamıştım. "Güzel" Gururla gülümsediğinde hala ne olduğunu almaya çalışıyordum, meraklı gözlerle ona baktığımı görünce gözlerini devirmişti. "Sadece bir yarışmaya seçildin, rahat ol" demişti fakat hiç rahat olamıyordum. Ellerini havaya kaldırıp iki kere alkışladığında adamlar bana doğru gelmeye başlamıştı. Yardım istercesine kıvranırken benim yaşıtımda görünen biri cebinden iğne gibi bir şey çıkartmıştı, bana soğuk bakışlarla bakarken iğneyi boynuma saplamış ve başımı tutmuştu, diğerleri bağlı olduğum şeyi çözerken nedense bana bakan o soğuk bakışlar çok tanıdık gelmişti. Bilincim yavaş yavaş kapanırken beynimi tekrar zorladım her şeyi hatırlamak için, fakat ne bir anı vardı aklımda, nede bana ne olduğuna dair bir görüntü. Gözlerim yukarı doğru seğirirken ağzımdan bir isim çıkmıştı, ne çıktığını duyamayacak kadar, neler olduğunu göremeyecek kadar bulanıklaştı her şey. ***** Hafif bir şarkı duyuyordum, ritimleri sakin ve rahatlatıcıydı. Şarkı damarlarıma işlerken ses şefkat doluydu. Yanaklarımdan birkaç damla yaş süzüldüğünü hissettiğimde hızla araladım gözlerimi, rahat bir yataktaydım fakat burası tanıdık değildi, burası odam gibi kokmuyordu, burası odam gibi zarif durmuyordu, odam aydınlıkken burası karanlıktı. Karanlığı da sevdiğim doğruydu fakat burası içimi ürpertiyordu. "Hey" Arkamda duyduğum sesle irkilmiş ve arkamı dönmüştüm. Bana bakan o soğuk gözler buradaydı, aynı şekilde bana bakıyordu. Tereddütle inceledim, duvara yaslanmıştı ve kollarını göğüsünde birleştirmiş bir vaziyetteydi. Benim aksime oldukça rahat ve umursamaz duruyordu. Ayağa kalkmak için yeltendiğimde "Sakın" demişti soğuk bir sesle. Elini ceketine götürmüş ve hafif yana kaydırmış, belindeki silahı göstermişti. Açık açık tehdit ediyordu, eğer kalkarsam hiç düşünmeden sıkardı. Cevabı aldığım için tekrar yerime yerleştim. Bunu görünce dudağının kenarı bilmiş bir şekilde yukarı kıvrılmıştı. "Ne yarışması bu?" Evet ilk sorumu sormuştum, cevap verip vermeyeceğini bile bilmeden aklımdaki soruyu direk sormuştum. Yüzünü buruşturduğunda bu sorumu cevaplamaya pek istekli olmadığını görüyordum, "Henüz öğrenmen için erken" Sinirim bozulmuştu, neden erken ki? Madem bir yarışmaya seçilmiştim, bilmem benimde hakkım değil miydi? "Hayır değil" Oldukça ciddi bir şekilde konuştuğumda gözlerini kısmıştı, hüzünlü görünüyordu ama bir türlü çözemiyordum. "Bilmek hakkım" diye soluduğumda sinirlenmişti ama neye sinirlenmişti anlayamıyordum. "Kesin talimat, yarışma hakkında bilgi veremem. Sürpriz olması lazım" derken sonlara doğru sesi titremişti, kendisini zor tuttuğu belliydi. Soracak bir çok sorum vardı fakat üzerine gitmemeye karar verdim, söylememesinin illaki bir sebebi vardı değil mi? Odanın kapısı açıldığında ikimizde kapıya doğru dönmüştük, "Vakit geldi" diyen adamlardan biri beni gösterince adını bilmediğim ve kendimce adlandırdığım soğuk bakışlıya döndüm, istekli durmuyordu fakat başını tamam anlamında sallamıştı. Ayağa kalkmam için işaret verdiğinde yataktan indim ve beni bekleyen adam önümde, soğuk bakışlıysa sağ arka çaprazımda yürümeye başladık. Kapısı kapalı olan bir odanın önünde durduğumuzda önümdeki adam kapıyı açmış ve içeri geçmemiz için kenara çekilmişti, tereddüt ederek arkama baktığımda gözleriyle içeri girmemi söyledi. Annesinden onay alan bir çocuk gibi davranıyordum. İçeriye girdiğimde soğuk bakışlı peşimden girmişti. Kapı arkamızdan sertçe kapanırken karşımda bir ahşap masa, masanın üzerinde de bir tüfekle mermi kovanları görmüştüm. Titremeye başladığımda omzumda hissettiğim eller bana güven vermek ister gibiydi. Karşımda yine benim yaşıtımda bir kız vardı ve o da benim gibi paniklemişti, onunda arkasında bir adam duruyordu. "Evet gençler, yarışmamıza hoş geldiniz" Yan taraftan o kızıl saçlı kadın çıkmıştı, oldukça hevesli görünüyordu. "Aranızda, Rus Ruletini bilen var mı?" Karşımdaki kızla aynı anda el kaldırınca kadın gülümsedi. "O halde anlatmama gerek yok, sadece bilmeniz gerekenler şunlar. Eğer kaçmaya çalışırsanız, arkanızda ki adamlarınız tarafından öldürülürsünüz" Çok kolay bir şeymiş gibi söylemesi hayrete düşürüyordu. "Ben yine de hatırlatma amaçlı kısa bir özet geçeceğim. Bu oyunda içi boş ve içi dolu bir kovanla başlamaktasınız" Saçlarını kulaklarının arkasına sıkıştırırken cebindeki sigara paketini çıkartmıştı. "Bu oyun şansa oynanan bir oyundur, kovanlar rastgele bir şekilde silaha doldurulacak ve yazı tura atılarak kimin başlayacağına karar verilecek" Sigarayı dudaklarının arasına sıkıştırdığında çakmakla sigarayı yakmıştı. "Adaletli olması için kovanları ben yerleştireceğim. İlk kim sıkacaksa, içindeki kovanın boş mu yoksa dolu mu olduğunu bilmeden şansını kullanacak. Şansınız yüzde elli olacak şekilde ayarlandı" Karşımdaki kızla bakıştığımda her an kriz geçirebilirdim. "Ya kendinize sıkacaksınız, yada karşınızdaki kişiye, eğer şansınız varsa hayatta kalırsınız. Fakat şansınız yoksa, ölürsünüz" Küçük bir kahkaha attıktan sonra bir fırt çekti. "Unutmayın, ya ölürsünüz, ya öldürürsünüz" Masadaki silahı aldıktan sonra kovanları rastgele bir sırayla silaha koydu. Silahı hazırladığında dengemi korumakta güçlük çekiyordum. "Yazı mı, tura mı?" Ben daha düşünmeye fırsat bulamadan kız "Yazı!" diye bağırınca iyice gerilmiştim. Bu neydi böyle, daha olayları bile kavrayamamışken ölüme bu kadar yakın olmak isteyeceğim son şeylerdendi. Henüz gerçekleştirmek istedim birçok hedef ve hayal, sevdiğim bir insan, arkamda bıraktığım sevdiklerim vardı. Böyle habersizce ve vedalaşmadan çekip gidemez, onları bu dünyada bırakamazdım. Kızın yazıyı seçmesinin sebebi turanın yazıya göre daha ağır olmasıydı. Böylelikle tura gelme ihtimali daha da düşüyordu. İpleri kendi ellerinde tutmaya çalışıyordu. Olduğum yerde büzülürken kızıl saçlı kadın bozuk parayı havaya fırlatmış ve yine havada yakalamıştı. Elini açıp avucundaki paraya baktığında gelecek cevaptan çok korkuyordum. "Yazı" Kızıl saçlı kadının ağzından çıkanlar kalbimi delik deşik ederken yaşamak için toz kadar olan umudumu da alıp gitmişti. Karşımdaki kız silahı kadından alıp bana doğrulttuğunda sessiz göz yaşları dökmeye başlamıştım. Omzumdaki eller tenimden ayrılmadan önce kulağıma doğru çaktırmadan fısıldamıştı. "İlki boş" Birkaç adım geriye attığında yine de deli gibi korkuyordum. Ya doluysa? Ya o soğuk bakışlı beni rahatlatmaya çalışmak amacıyla veya kaçmamam için öyle dediyse? Ya bu son yaşlarımsa? Kızın elleri titrerken parmağı tetiğe gitmişti. Basıp basmamak konusunda tereddüt ediyordu. Nefeslerim kesik kesik gelmeye başladığında sonunda karar vermiş ve tetiğe basmıştı, gözlerimi hızla yumduğumda kollarımla kendimi sardım. Kızıl saçlı kadının gülme sesi ve bana silahı doğrultan o kızın ağlama sesleri birleşince gözlerimi zorlukla aralamıştım. Kız silahı sertçe yere fırlattığında silahtan çıkan sesle irkilerek birkaç adım geriledim. Kızıl saçlı kadın alkışlamaya başlamıştı. Yüzünde bir mutluluk vardı, kimsede olmayan bir mutluluk. Kız kızıl saçlı kadına titreyerek baktığında kadın ellerini havaya kaldırmıştı. "Ah güzelim, yazık oldu. Oysa çok güzel bir yüzün vardı..." Kızın arkasında duran adama bir işaret verdiğinde adam hızla yerdeki silahı aldı ve kıza doğrulttu. "Ama oyun bu şekilde, ya öldürürsün, yada ölürsün" Kız başını iki yana sallayarak yalvarırcasına ellerini kendine sarmıştı, deli gibi titriyordu. Onu o haliyle görünce mideme kramp girmişti, sendeleyerek duvara yaslandığımda kız, kadının ellerini tutmuştu. "Yalvarırım size, ne isterseniz yaparım ama nolur öldürmeyin" Kadının dudağının kenarı kıvrılırken kendini bir adım geri çekmişti. "Vurun şunu" Kız son çığlığını attığında duvar kanıyla yıkanmıştı. Kana karşı dayanıksız olduğum için başımı hızla diğer tarafa çevirmiştim ama kokusu yavaş yavaş tüm odayı istila etmeye başlamıştı. Kızıl saçlı kadının önce gülüşünü, daha sonra ise bana seslenişini duyunca midemi tutarak ona döndüm. "Tebrikler, Sofia. Rus Ruletine hoş geldin" ... |
0% |