3. Bölüm
Timeless / Zamansız Biri / 2. Bölüm ' Yeni Bir Ayakkabı'

2. Bölüm " Yeni Bir Ayakkabı"

Timeless
timeless

2. BÖLÜM " YENİ BİR AYAKKABI"

 

14.10.2024

Anılar nankördür özellikle kötü anılar, beyninde yer edinir ve seni kemirir durur.

Saat 12.34 telefonumun sesiyle koşarak komidinde telefonumu aldım.

Babam yazısını görünce ekranı hemen kaydırıp görüntülü konuşmayı cevapladım çünkü Babamın en nefret ettiği şey cevaplanmayan telefonlardı.

"Yıldız kızım nasılsın?" sadece babamın kullandığı ismim.

Elimin parmaklarını birleştirip sonrasında işaret parmağımla kendimi gösterdim tabi bu sırada mükemmel bir sırıtmamı da göstermiştim.

"Gelirken sana ne getireyim?"

Galiba zamanın, planların acımasız olduğu zamanlardandı...

İstanbul'un dar sokakları ve kulağımdaki West coastla yaklaşık 8 saattir arabanın içindeydim dışarıda çocuk çığlıkları vardı saat daha öğlen bile olmamıştı ama sokak çocuk doluydu dayımın aracı 8 saatin sonunda dururken bakışlarım hemen dışarı kaydı burası geçtiğimiz diğer yerler gibi dar bir sokaktı evler eskiden yaşadığım yere göre bitişik ve küçük duruyordu.

"Hadi" arabanın kapısını yavaşça açıp çıktım ve karşımda duran yeşil boyalı binaya baktım. Ev çok eski durmuyordu yeşil boyası yeni yapılmış gibiydi apartmanın önünde ise yeşil çimen kaplamalı bir çit vardı. Ablam arabadaki valizleri almaya koyuldu hemen , benim aksime o hemen kabullenmişti sanki bu durumu "hadi İnci yardım et de çabuk çıkalım eve"

Bakışlarım sokaktaki diğer evlere kaydı balkona cama çıkmış birkaç insan vardı gözleri bizdeydi galiba ablam bundan rahatsız olmuştu. Sırtımdaki sırt çantasını çitin yanına koyup arabadaki valizlerden hemen birini kapıp apartmanın içine giren dayımı takip ettim. Dayım benden daha iyi bildiği yeni evimize çıkarken nedense kalbim hızlanmıştı 1.kata çıktı ve beyaz çelik kapıyı açıp içeri girdi. Ayakkabılarımı çıkarıp yeni evime girdim içeri girdiğimde beni uzun bir antre karşıladı uzundu ama çokta geniş değildi girişin hemen solunda bir fortmanto sağında ise bir boy aynası vardı antrenin sağında 3 kapı sağında 2 kapı tam karşıda bir kapı vardı.

Yerde eski evden getirilmiş ve tam antreye göre bir hali serilmiş boy aynasının hemen yanına annemin evden getirdiği çiçekler konulmuştu. Biz evde mızmızlanırken onlar çoğu şeyi halletmiş gözüküyordu.

Dayım uzun holde ilerleyip en son odanın kapısını açıp girdi bende hemen onun peşinden valizi sürükleyerek gittim.

"Fıstık burası ablanla senin odan tam çaprazda annenin odası son-" sonra kendi kendine durdu ve düşündü " gezersin canım ay ilahi ben " dayımın tepkisine gülerken bakışlarımı ondan yeni odama çevirdim.

Oda eski odamdan biraz büyüktü odanın iki yanında eski evden gelen yataklarımız ve yanında komodinler vardı. Odanın duvarları bembeyaz ve tam karşımda büyük bir pencere hemen önünde ise uzun bir masa vardı.

 

"Demek odanı buldun " arkamdan gelen sesle bakışlarım kapıya döndü " nasıl beğendin mi maalesef ablanla aynı odayı paylaşıyor olacaksınız?" Annemin heyecanlı gözleri benim gözlerimi buldu sonra odada turladı. Kafamı sallamakla yetinirken kapıdaki valizlerimi tam pencerenin karşısındaki dolaplardan kendim olanına yaklaştırdım.

Ablamla bizim eski dolaplarımız yan yana konulmuştu onun ki koyu kırmızı bir dolapken benimkisi açıp mavi bir dolaptı "biraz çirkin duruyor ama zamanlar değiştiririz eşyalarınızı "

Anneme sorun değil demek için diğer parmaklarımı kapatıp baş parmağımı sağa bakacak şekilde sağa doğru çekip sonra iki avcumu aşağıdan yukarı doğru kaldırdım. Annem bana sıcak bir gülüş yollayıp odamın penceresinden dışarı baktı.

"Hazır olmadığını biliyorum ama pazartesi yeni okuluna başlayacaksın bu iki gün güzelce yerleş ve dinlen olur mu kızım?"

Okul mu ? Tabiki okul ben öğrenciyim değil mi ? Aslına bakarsak İstanbul'a taşınmamız ablam açısından güzeldi kendisi İstanbul'u kazanmıştı 1 ay önce babamla birlikte okuluna bakmaya bile gelmişti. Açıkçası yurtta yaşamak konusundaki endişeleri olamaması beni mutlu etmiyor değil ama benim gibi kusurlu bir kızın yeni bir okula başlaması tamamıyla bir trajedi.

7 yaşımdan beri konuşamıyordum. Evet doğuştan dilsiz değilim küçükken anneannemlerdeyken onları evi sobadan dolayı yanmıştı ve bende o gün o evdeydim hatta sağ kolumun en üst kısmında o günün izini taşıyordum. O gün çok hatırlamasam da mutfaktaydım tek başıma , anneneannemin sobanın fırınında yaptığı kestaneleri yiyordum sonra ne oldu bilmiyorum ama mutfak kapısı sıkışmıştı kapıyı zorladığımı hatırlıyorum çığlık attığımı her tarafın duman olduğunu nasıl olduysa o günden sonra konuşamadım doktor psikolojik dedi ve annem ve babam bunun üzerine beni tonla doktora,hoca hacıya götürdü sonuçsa elde var sıfır yinede annem ve babam pes etmedi özellikle ablam bu zamanda benim en büyük yoldaşım ve tek arkadaşım oldu.

Ne demiştim trajedi 7 yaşımdan beri okuldaki arkadaşlarımın elinde eğlence makinası olmam ve bundan dolayı arkadaş edinmek istemeyen ve kendimi içine kapatan biri olmam hiç bilmediğim bir yerde yaşama fikrini çok iyi bir hale çevirmiyordu aslında.

Yeni odamı incelemeyi bırakıp diğer odaları gezindim. Diğer evimizin neredeyse yarısı bir evdi ama bize yeterince yeterdi. Holun en başındaki oturma odasına girip koltuğa bayılmış ablama baktım. "O kadar kötü değil ha?"

Başımı olumlu anlamda sallayıp koltuğun ucuna oturdum. Aklıma yine okul anksiyetem dolmuştu okullar başlayalı 1 ay olmuştu ablamın okulu ise yeni başlayacaktı yani herkes beni görücek ve beni konuşturmaya başlayıp konuşamadığımı anladıklarında benimle dalga geçiceklerdi" Beste ve İnci mutfağa " Sedef teyzem kapının pervazından kafasını uzatıp bize seslendi. Galiba yemek zamanı gelmişti çünkü mutfaktan güzel kokular geliyordu.

Okulla alakalı düşünceleri kafamdan atıp ayağa kalktım galiba bu konuda endişe duyacak 2 günüm daha vardı.

Salonun hemen yanındaki kapıyı açıp orta büyüklükteki yeni mutfağımıza girdim. Mutfakta gayet uzun boydan boya beyaz mutfak tezgahı ve lacivert mutfak dolaplarına sahipti sol tarafta ise altı kişilik bir yemek masası tam karşımda kalan kısımda ise küçük bir balkon vardı.

Sedef ve Songül teyzem burda yaşıyordu. Meltem teyzem ise eski yaşadığımız yerde kalmıştı Cemil dayımda buradaydı tabi ki teyzelerim her zamanki gibi döktürmüştü "bak İnci en sevdiğin patatesli börek" bakışlarım masadaki böreklerle buluştu ablamın sevdiği ıspanaklı börekten de vardı.

Hemen masaya oturdum yanıma annem çaprazıma dayım karşı tarafa teyzelerim ve diğer baş kısma ablam oturdu ve hepimiz yemeğe gömüldük. Uzun konuşma ve hayat derslerinden sonra teyzemler ve dayım yemekten sonra hemen kalktılar bizde sofrada baş başa kalmıştık. " evet şimdi beni iyi dinleyin burası farklı bir şehir olmasının dışında zor bir yer biz buraya yabancıyız evimiz gibi gelmeyebilir ama unutmayın ev demek hep beraber olmak demek bu yüzden birbirimize destek olucaz " ablam annemin masadaki elini tuttu bende diğer elini tuttum " Ben dayının iş yerinde ise başlayacağım sizde güzelce okullarınıza gidip derslerinize odaklanacaksınız tamam mı?" Annemin bendeki elini yavaşça sıktım ve kafamı salladım. Ablamda benim gibi kafasını sallamakla yetindi.

 

" şimdi ben yatmaya gidiyorum sizde akıllı kızlar olup mutfağı topluyorsunuz tamam mı?" ablamla birbirimize bakıp güldük ve kafamızı salladık " o iş bizde anne sen git dinlen " annem ikimizin kafasına öpücükler kondurup mutfağı terketti. Bizde mutfaktaki kirlileri toplayıp makinaya yerleştirdik "yatalım çok uykum var" Kafamı sallayıp koridorun sonundaki odaya girdim annem yatmadan bizim için temiz çarşaflar sermişti.

Hemen kendimi yatağa atıp kendimi uykunun kollarına bıraktım.

Yeni bir yere taşınmak yeni bir ayakkabı gibi hissettiriyordu ilk başta sıkıyor ama zamla alışıyordunuz. Nasıl olmuştu bilmiyordum ama 2 gün su gibi geçmişti bu iki günde annemle yeni okuluma kayıt olup okulumun basit siyah pantolon ve siyah tişort ve sweatshirtden oluşan üniformasını almıştık şimdi aynada kendime bakıyordum 1.56 boyunda ve en son 48 kilo olan şimdi daha da zayıflamış olabilirim sıska vücuduma baktım. Saçlarım annemden aldığım güzel genetikle doğal kabarmayan bir dalgalara sahipti neredeyse kalçama gelen uzun siyah saçlarım 1.56 boyumu 1.10 gibi gösteriyordu ama babam uzun saçlı halimi sevdiği için hiçbir zaman kesmeye kıyamıyordum. Hava bugün güzel olduğu için sadece okul tişörtü ve pantolonunu giymiştim saçlarım ise toplanmayı bekliyordu " sana bir şey getirdim bir şans gibi düşün "

Ablamın heyecanlı sesiyle bakışlarım elindeki tokada takılı kaldı " şans tokası huuu" bakışlarım ne dercesine yüzüne çıktı hemen arkama gelip saçlarımın ucunu yakaladı ve saçımı üsten toplayıp kırmızı kurdele şeklindeki tokayı kafam taktı.

Ablama doğru dönüp gerçekten mi bakışı attım.

"Emin ol sana şans getirecek güven bana" dudaklarımı büzüp aynadaki yansımama baktım. Aslında ihtiyacım olan şans değil silik olmaktı. İlgi çekmek istemiyorum ve bu toka buna çokta yardımcı olmayacak gibi gözüküyordu.

Annemin güzel kahvaltısından sonra önceden hazırladığım sırt çantamı sırtıma takıp siyah ayakkabılarımı ayağıma geçirdim."İnci bir şey olursa beni ara tamam mı annecim dolapta yemek var eve gelince acıkırsan yersin , harçlığını aldın mı?" Galiba annemde benim kadar heyecanlıydı. Ona gülümseyip kafamı salladım yanağına sulu bir öpücük kondurup elimi görüşürüz anlamında sallayıp kendimi apartmanın dışına attım.

Kulaklıklarımı takıp müziğin stresimi çekmesine izin verdim.

Ama olmuyordu.

10 dakikalık ilerideki okuluma gelmiştim ama stresimde milim gerileme yoktu. Babamı düşündüm mutlu olmalıyım başarmalıyım o böyle olsun ister dimi İnci sakin sakin.

Okulun büyük kapısına baktım bir sürü öğrenci okula giriyordu bende onlardan biriydim sadece basit düşün okulun büyük kapısını geçip büyük bahçeye baktım. Bahçe çok genişti duvarlarında bir sürü grafiti ve renkli bankalarla süslenmişti sol ileri kısımda ağaçlarla dolu küçük bir bahçe yanında ise tamamını göremediğim futbol sahası vardı. Okulun kapısına yürümeye başladım dersin başlamasına 15 dakika vardı ve ben ilk gün gecikerek bakışları üstüme toplamak istemiyordum.

Okulun içine girdim annemle önceden geldiğimiz için çabucak 1. kattaki sınıfımı buldum 11-B mükemmel wow gir içeri hadi kızım.

"Hey kırmızı kurdele giriş duası felan mı yapıyorsun girsene?" Bakışlarım sol tarafımdaki sese döndü.

Gözlerim karşımdaki oğlanı baştan aşağı taradı taranmamış dağınık simsiyah saçlar açık kahverengi gözler-hayatımda bu kadar açık kahverengi görmemiştim bal gibi- hayır hayır bu çok ayıp bir hareket İnci bakışlarımı hemen çekip sınıfın kapısından içeri girdim. Gözlerim boş bir koltuk için etrafta gezerken koluma birinin dolanmasıyla şaşkın bakışlarımı yanıma çevirdim.

"Merhaba sen şu dilsiz kız mısın ha?" Dilsiz kız mı bu nasıl bir soruydu peki bu sözlerin beni incitmesi gerekmez mi öyle bir söylemişti ki üzülmemiştim bile.

Kafamı olumlu anlamda salladım " merhaba ben de kolsuzum " diyerek takma elini salladı.

Bende elimi başımın üstüne koyup sonra ileri doğru uzattım merhaba demek için. " ayyy en yakın arkadaşım olsana yaaaa " en yakın arkadaş mı benimle arkadaş mı olmak istemişti şaka mıydı bu ?

"Ayy neyse gel bakalım şuraya sana yer bulalım" kafamı sallayıp onu takip ettim kimse bana bakmıyordu herkes bir şeylerle ilgileniyordu arkadaki boş sıraları gösterdi "seç beğen otur ama Poyrazla oturmak istemeyebilirsin yani o seni istemeyebilir " bakışlarım yanımdaki daha adını öğrenmediğim kızın gösterdiği yere döndü. Bu girişte bana laf atan çocuktu yani gözlerimle baştan aşağı süzdüğüm , kafasını sıraya gömmüş ve cama dönüktü. Hemen onun karşı çaprazındaki boş sıraya yönelip pembe saçlı bir çocuğun yanına oturdum ondan daha normal olduğunu hissediyordum. "Doğru seçim hem biliyor musun ?" Dedi heyecanla " bende önünde oturuyorum " tepkisine gülerken kapıdan hoca girdi ve herkes yerine geçti. Yerime oturup etrafıma göz gezdirdim.

Kimse bana bakmıyordu benim farklı olduğumu düşünmüyorlardı hatta galiba bir arkadaşa bile sahiptim adını daha öğrenmemiş olsamda...

 

2.Bölüm Sonu

 

 

Bölüm : 08.12.2024 19:11 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...