
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın, iyi okumalar!!🤍
Lanet olsun, beni uyurken bir çuval gibi ezmişler miydi? Aksi taktirde vücudumdaki bu ağrının başka bir açıklaması olamazdı. Gözlerimi açar açmaz kendimi depo gibi, ama depodan daha dar bir alanda bulmuştum. Arslan Kaya, bu ismi unutmayacaktım; beni bu hale getiren kişi kesinlikle o olmalıydı. Adi herif!
Uzaktan adım sesleri duymaya başlamıştım, kişi yaklaştıkça sıçrayan su sesinin yankısı artıyordu.
Ve sonunda kapısız girişten iri cüsseli bir adam girdi, sanırım bu kişiyi tanımıyordum.
“Demek uyandın.” Yok uyuyorum amına koyayım!
“Korkaklık yapıp ben kendimde değilken bana dokunmaya kalkan herif sensin sanırım, ne acı ama! Dışarıdan görsem senin gibi birinin bu korkaklığı yapacağını düşünmezdin ne yalan söyleyeyim.” Onu kışkırtmak için söylediğim bu sözleri ciddiye alırsa sanırım birazdan kemiklerimi ufalayabilirdi. Her ne kadar güçlü bir kadın olsamda bu herif beni tekte yere sererdi, eminim.
Burnundan tiksintiyle bir nefes vererek “Eğer sana daha fazla zarar vermemem için talimat verilmeseydi, emin ol seni gebertmiştim.” Aleda, sanırım kaşınman gereken konular var.
“Hadi oradan puşt, kim talimat verdiyse siktir et de kim kimi gebertiyormuş görelim!” Kesinlikle bu herif gaza geldiğimde neler yapabileceğimden bir haberdi.
Nefes alışverişlerinin hızlanması ve kirli botlarının görüş açıma girmesiyle sağ yanağıma bir tane yumruk geçirmesi bir oldu. Yumruğu yememle biraz sersemlesem de hemen ayağa kalktım ve bende onun yüzüne bir tekme geçirdim. Az önce hareket ettiremediğim ayaklarım ne ara bu gücü almıştı?
Tekmemin etkisini üstünden attıktan sonra cebinden küçük bir çakı çıkardı; hadi ama, bence de biraz eğlence katmanın zamanı gelmişti!
Yüzündeki piç gülümsemesiyle sağ elindeki çakıyı karnımın hizasına getirdikten sonra karnıma saplamak için tam ilerlettirirken bir anda nasırlı elini kavradım ve soluna doğru bileğinden hızlı bir şekilde büktüm, dudaklarından bir inilti çıkardı. Tam sol eliyle elimi kavramaya çalışacakken çakıyı sola döndürüp avucunun tam ortasına batırdım. Batırmamla koca bir çığlık patlatması bir olmuştu.
“Noldu adi puşt? Kim kimi gebertiyormuş?”
“Sen daha hiçbir şey görmedin-“ daha cümlesini tamamlayamadan bulunduğumuz yere siyah giyen adamlar doluşmuştu. Aptal herif, bağırmasaydı parmaklarını kıracaktım. Sırf bu yüzden bu pis yerden kurtulduktan sonra bizimkilerle ona uğrayacağımızdan haberi olmalıydı.
“Neler oluyor burada? Selim, sana kıza dokunmamanı söylemiştim!” gür sesiyle bağıran kişiye döndüm. Bu oydu, Arslan Kaya.
“Beni buraya tıkan şerefsiz sensin heralde.” Ortalık fazla karışıcak gibiydi, sahi ben buradayken Anıl ve Aras ne yapıyordu?
“Sözlerine dikkat et, kiminle konuştuğunu bilmiyorsun sanırım.” Pislik, bide gelmiş laga luga yapıyodu.
“Bilmiyorum ve inan hiç merak etmiyorum, büyük ihtimalle fransız mafya adı altında bir sürü bok yiyen iş adamlarındansındır.” Biraz yalan söylemiş olabilirdim, çünkü bu herifin kim olduğunu deli gibi merak ediyordum!
“Hadi ama, bende seni zeki sanmıştım Aleda. Geçen girdiğin soygunda seni yönlendirenin kim olduğunu sanıyorsun? Tabii bunu sana Anıl Aksoy’un söylemesi lazımdı, söylemedi mi yoksa?” İşin içinde benim bilmediğim şeyler olduğunu sezmiştim zaten, buradan çıkınca ilk iş Anıl’ın yakasına yapışacaktım. Tabi bu herifin dediklerinin doğruluğunu tespit ettikten sonra.
“Her neyse, siz çıkabilirsiniz. Beni kızla yalnız bırakın.”
“Ama efendim-“ az önce elini yardığım Semih konuşurken cümlesi yarım kalmıştı. Adam tek bir bakışıyla sesi kesebiliyordu, boş hava işte! Sanki benim adamın olsa bana tapmayacak!
Depo tamamen boşaldıktan sonra Arslan denen adam yavaş ama kendinden emin adımlarla yanıma gelip yere çökmüştü. “Bir şey demiyecek misin?”
“Seni burada gebertmek istediğimi söylesem ne değişecek?” cümlemi tamamlar tamamlamaz hızlıca ayağa kalkıp adamın göğsüne bir tekme geçirdim. “Beni buraya neden getirdiğini söylemediğin sürece ayağım daha derine inecek.” Tabi herifin elide armut toplamıyordu, ayak bileğimi kavrayıp bükmeye çalıştı. Ayağımı geri çekmek zorunda kalmıştım. Memnuniyetsiz bakışlarımı görünce dudaklarına keyifli bir gülüş yerleştirdi.
“Sandığından daha akıllı biriyim.”
“Sandığından daha kurnaz biriyim.”
Bu herif kendini akıllı sanabilirdi fakat akıl bir yere kadar seni götürürdü. Kurnazlık her zaman daha ağır basardı, Arslan’ın düşündüğünün tam tersi olarak. Daha beni tanımadığı için bu kadar rahat davranıyordu ama zaman ilerledikçe o da bunu daha iyi kavrayacaktı.
“Ayağımın ucunda yatmaya devam edecek misin yoksa kalkacak mısın?” sözlerimle bulunduğu konumun farkına varıp hemen ayağa kalktı. Siyah gömleğini silkeledikten sonra tam gözlerimin içine bakıp “Uzatmayı pek sevmem,” hadi ordan, şurada neden beni aldığını söyleyeceğin süreyle iki sezon Hint dizisi yazılırdı. “Aslında girdiğin son soygunda seni yönlendirmemin sebebi para değildi, bu işi düzgün yapıp yapamadığını test etmek istedim.” Benim yaptığım bi’ işin olmama ihtimali mi vardı?
“Benim yaptığım işin olmama ihtimali yok, bence bunu aklından çıkarmamalısın. Peki, ne sonuca vardın; ve ne zaman bu yerden defolup gidiyorum?”
“İşini gerçekten güzel yapıyosun, güzel gelir sağlarsın. Ve şunu bilmeni isterimki, hiçbir yere defolup gitmiyorsun.”
“Bana emir verme yetkisini sana kim verdi? Şu ana kadar burada çok bile kaldım, ya insan gibi beni buradan çıkarırsın yada ortalığı birbirine katıp yine de buradan çıkarım!” sanırım ikinci seçeneğe mecbur kalacakmışım gibi görünüyordu, işime gelir!
“Mecbur hiçbir yere gitmeyeceksin, istersen Lema Alkan sana daha iyi anlatabilir.”
Lema Alkan, onun ismi…
Bu herif yalan söylüyordu, onu bulması imkansız; benim hakkımda bu kadar şey bilmesi imkansız.
Girişten gelen topuklu ayakkabı sesiyle gelen kişiye baktım, bu oydu; bu benim babamın kızı, ablamdı…
“Vay be Aleda, görüşmeyeli uzun zaman olmuştu. Değil mi kardeşim?” kardeşim
Bir süre kimsenin ağzını bıçak açmamıştı, ikisinin de gözü üzerimdeydi. Sonunda kendimde konuşacak gücü buldum.
“Benden ne yapmamı isteyeceksin?” Kahretsin, sesimin titremesine engel olamamıştım.
“Çok merak ediyorum, az önce inmeyen dik kafan nasıl oldu da Lema gelince ortadan kayboldu?”
“Rüzgar etkisi deniyor buna, değil mi Aleda?”
Aleda ben hala buradayım, buraya gel.
Hadi ama! Oyun mu oynamak istiyorsun? Ben sana daha güzel bi’ oyun öğretebilirim.
Hayır, sus. Oyun oynamak istemiyorum…
🍃
“Kaç saattir böyle?”
“Yaklaşık 2 saattir bu pozisyonda efendim.”
“Serum verdiniz mi? Size bu talimatı vermiştim.”
“Verdik ama güçsüzlükten değil, bayılmasında farklı bir sebep olmalı Arslan Bey.”
Başımda feci bir ağrı vardı, umarım bu sefer de kafama kütükle vurmamışlardı. Gerçi Lema varken kütük olmasına gerek yoktu bile. Şuan gözlerimi aralamadan önce ne söyleyeceğimi düşünüyordum, neredeyim ben mi? Bu kadar klişe bi’ sahneyi aklımdan geçirdiğim için kendimden iğrenmeliydim.
Yavaşça göz kapaklarımı araladım. Karşımda yakışıklı, siyah gömleği kaslarını ortaya çıkarmış, kaşlarını çatmış bir şekilde Semih itiyle konuşan bir Arslan vardı; bana bunu yapmasaydın şu an seninle çok farklı yerlerde çok farklı bir şekilde olabilirdik Arslan! Cebinden sarkan telefona bakılırsa zengindi de, mal herif
“İlki depoda ikincisi de ayıp olmasın diye rahat bir yatakta oldu sanırım? Yalnız ben ilkleri unutmam Kaya, haberin olsun derim.”
“Prensesimiz uyanmış demek ha? En son kararının değiştiğini hatırlıyorsundur umarım, yoksa o senaryoyu tekrar yaşayıp bi’ 2 saat daha beklemek istemem.”
İnan ben hiç ama hiç istemem.
“Sahi, ne olduda o kadar kendinden geçtin?”
“Ne olduğu seni ilgilendirmez, biz sonuca bakalım. Şimdi, öncelikle ben ne zaman kendi evime döneceğim? Ayrıca telefon görüşmesi yapmak istiyorum, hemde en acilinden.”
Arslan Semih denen ite gözüyle dışarıya çıkmasını işaret etti ve o gittikten sonra yatağa doğru yaklaştı, oturmadı; ayakta kalmayı tercih etti.
“Öncelikle bence bundan sonra burayı evin bilsen güzel olur, çünkü senin gibi bir kadının ne yapacağını kestiremediğim için kontrolün bir hayli zor olacak.”
“Sende tüm zekanı kullanarak beni bu evde kontrol edebileceğini sandın yani, öyle mi?” bu herif aptal mıydı? Bu aptallıkla nasıl bu kadar saygın olmuştu anlamıyorum.
“Yani en azından burada zorluk çıkartmayacağına inanıyorum, anlaştık mı?”
Lema’yı getirdikten sonra başka seçeneğim yoktu, o konuyu ayrı konuşmam lazımdı.
“Şuanlık mecburen anlaştık demek zorunda kalıyorum. Ama şimdi benim gibi bir kadının bazı istekleri var ve bu istekleri bulunduğum evde gerçekleştirmem pek mümkün değil.” Belki bir eve hapsedilmiş olabilirdim ama bu libidomdan vazgeçeceğim anlamına asla gelmezdi.
“O istekler kaslı adam, bronz ten gibi şeyler mi Aleda? Eğer öyleyse bu isteklerinin yerine geleceğinden hiç şüphen olmasın.” Cümlesini tamamladıktan sonra çapkın bir şekilde göz kırpıp dudaklarını yaladı. Lanet olsun; kaslı kol ve göğüsler, gamzeli yanak, siyah gömleğinden taşan kol ve göğüs kasları, kumral saç ve ela gözler… Bu herife karşı koymak zor olacaktı.
Yatakta sürünerek Arslan’a doğru yaklaştım, onun gözleri pür dikkat bendeydi. Yüzünün hizasına gelip tam gözlerinin içine baktım.
“Bunlar sadece sözle olmuyor Kaya, birazda görmek lazım. En iyi sen bilirsin.” Diyip çapkın bir şekilde göz kırptım. Bakalım gerçekten bahsettiği kadar var mıydı?
Gözlerini gözlerimden ayırmadan ilk iki düğmesi açılmış siyah gömleğinin kalan düğmelerini de açmaya başlamıştı. Gözlerim saniyeliğine gömleğinin düğmelerine gitti, sahiden bahsettiği kadar var gibi görünüyordu.
Elleriyle çenemi kavradı ve gözlerimi tekrardan gözlerinin hizasına getirdi.
“Hadi ama Aleda, bir şey demeyecek misin?” Buna ancak Acun Ilıcalı der, o da demiş zaten; hay maşallah be adam.
Her neyse, bu kadar benle oynadığı yeterdi.
Cümlemi kurmadan önce yüzümü yüzüne iyice yaklaştırdım, dudaklarımızın değmesine milim vardı.
“Bence benim değil de senin diyecek bir şeylerin var gibi.” Konuşurken dudaklarımız az mesafeden dolayı birbirine sürtmüştü. tam istediğim gibi, dikkatini dağıtıyordum.
Ben elimi pantolonun cebine doğru yönlendirirken o da beni öpmek için dudaklarını aralamıştı; kötü şans! Tam beni öpecekken kafamı geriye atıp cebindeki telefonu aldım ve yüzünü okutarak kilidi açtım. Bundan sonrası tabanlara kuvvet!
Aceleyle yataktan kendimi attım ve odanın çıkışına doğru yöneldim, kapıdan çıkar çıkmaz arkamdan Arslan bağırdı.
“Aleda, lanet olsun!”
“Sana telefon hakkı istediğimi söylemiştim.”
Beyaz duvarlı koridorda son hız koşuyordum, Arslan da arkamdan.
“Aleda! Dur artık, sana konuşma hakkı vermeyeceğim dememiştim.”
Ona aldırmadan koridordan sola döndüm, nereye gidiyordum ben? Acilen bir lavabo bulmam lazımdı. Evet işte, sağ tarafta lavabo vardı. Tam kapıyı açıp içeri girecekken biri kollarımdan yakaladı; hassiktir, bu kişi Semih’ti. Sol elindeki sargıdan anlamıştım.
“Son yaptığından sonra tekrar karşılaşmamız iyi oldu Aleda.” İsmimi resmen tiksinerek söylemişti, e biri beni böyle benzetse bende ondan tiksinirdim.
“Demek hala akıllanmadın, ha?”
Bir yandan telefonun arama uygulamasını ararken Semih iti de beni engellemeye çalışıyordu. Aramızdaki kargaşayı engellemek için Arslan’ın gelmesi yeterliydi, öyle de olmuştu.
“Çekilebilirsin Semih.”
Semih çekilince yaşadığım gevşemeyle bir oh çektim. Hemen Arslan’a döndüm, tepkisini ölçmem lazımdı; bakar bakmaz bir kahkaha patlattım. Yuh artık! Gömleğinin düğmelerinin yarısı açık, tipi dağılmış, yüz ifadesinden bahsetmiyordum bile!
“Ne var, neye gülüyorsun?”
“Ahaha! Şu tipine bir bak istersen, o kadar mı sersemledin?” Benim cevabımla Semih’te Arslan’ın üstünü inceledi, o da gülüşünü bastıramadı. İkimizin de gülmesinin gerginliğiyle Arslan Semih’e öldürücü bakışlar atmaya başladı.
“Arslan kusuru bakma ama, bu tiple seni ciddiye alamıyorum.” Arslan Bey dememişti, demekki sadece iş ilişkileri değil, arkadaşlık ilişkileri de vardı.
“Arslan değil Arslan Bey! Git işine gücüne bak, hemen!” Bu sözlerden sonra Semih biraz memnuniyetsiz birazda alayla koridordan sağa dönerek bizden uzaklaştı.
“Bu kadar gerginlik başa bela Kaya, maazallah o yakışıklı yüzün kırışır falan.” Alayla söylediğim sözleri ciddiye almış olacakki çatık kaşlarını düzeltip yanıma doğru gelmeye başladı.
“Demek öyle Aleda?”
“Evet böyle Kaya.”
“İşte seni neden evde tutmak istediğimi anlaman için bir sebep, sence de haklı değil miyim?”
Telefonunu ona uzattım ve o da başına daha fazla bir şey gelmeden aldı.
“Kendi çapında haklısın fakat aynı zamanda evin içinde de 2 dakikada her yeri birbirine katabileceğimi görmüş olmalısın, işte bu da beni evde tutmaya gerek olmadığına bir gerekçe.”
“İstediğin kadar dağıt, yık, birbirine kat; sen burada kalacaksın. Konu tartışmaya kapalı.” Aa, herife bak; bi’ takıntılı psikopatım eksikti zaten!
“Herneyse, benim için bu konu daha kapanmadı. Ama ben yaklaşık iki gündür açım, beni aç bırakmayacaksan eğer yemek yemek istiyorum.” Sahiden de baya acıkmıştım, koca malikanede bana verebilecekleri yemekleri vardır umarım.
“Bunu daha önce söyleseydin keşke, tabiki seni aç bırakmak gibi bir amacım da yok zaten. Şu konuda anlaşalım; ben senin düşmanın değilim, sana zarar vermek istemiyorum, sana zulüm etmek gibi bir arayış içerisinde değilim. Sen de zamanla anlayacaksın, bana alışacaksın.”
Siktir ordan puşt! Karnım aç diyorum gelmiş hala bana edebiyat yapıyor.
“Öncelikle sen Lema’yı benim karşıma çıkararak en büyük zararı verdin zaten, ayrıca beni tehditle burada tutan bir kişi düşmanım değil de kim olacak? Zaten karnım aç diyorum gelmiş hala bana edebiyat yapıyorsun amına koyayım!”
Sanırım küfürüm onu rahatsız etmişti, yüzünü buruşturmasından anladım. Prensese bak, sanki o hiç küfür etmiyordu!
“İstersen önce odana git ve üstüne bir şeyler giy, bu şekilde gelirsen yemek yiyemem; dikkatimi dağıtıyorsun.”
Üstüme başıma bir baktım, sahiden bir sütyen ve iç çamaşırıyla mı duruyordum? Bu manzarayı görem bir kişi kesinlikle seviştiğimizi zannederdi; onun gömlek düğmelerinin yarısı açık, benim üstümde sadece iç çamaşırı.
“Gerçekten beni kim soydu böyle? Zaten sabahtan beri gözlerini benden alamıyorsun, pis sapık herif.”
Beni duymamazlıktan gelip koridordan sağ tarafa doğru yöneldi.
“Beni takip et.” Ben mi seni takip edeceğim? Hızlı adımlarla önüne geçtim.
“Sen beni takip et amına koyayım!”
“Aleda, nere gideceğini bilmiyorsun. Şu inadın kimden geliyo hal anlamış değilim.”
Ona cevap vermeden gitmeye devam ettim, tekrar beyaz duvarlı koridoru bulunca ilerideki baştan 3. Odanın kapısına gittim. Arslan hayretle bana bakıyordu.
“Nasıl buldun, kaçarken arkana bakmamıştın bile.”
“Çabuk unutan bir insan değilim. Ha bu arada, bence sende gömleğini değiştir; aksi taktirde yemek yiyemem, dikkatimi dağıtıyorsun.” Çapkın bir şekilde göz kırptım. O da sözlerimden sonra gömleğini ilikleyerek ve söylenerek sağ tarafa doğru ilerledi. Demek odası sağ taraftaydı, yakın zamanda ziyaret etmem gerekecekti.
😶🌫️
Odaya girdikten sonra dolaptan kendime bir şort ve tişört çıkarıp kendimi duşa atmıştım. Ve duşta uzun uzun Arslan’ı düşünmüştüm. Beni burada tutmayı başardı fakat neden beni burada tutmayı başarmayı istedi? Bu sorunun cevabını hala çözememiştim.
Islak saçlarımla pencerenin oraya doğru gittim, bahçe çok güzel görünüyordu. Bu manzara eşliğinde bir sigara yakmak lazımdı. Oda da tur atıyordum; büyük bir yatak, hemen sağında kıyafet dolabı, odanın sol tarafında banyo, yatağın karşısında makyaj masası ve kocaman boşluk. Odam lüks ve güzeldi, ve neredeyse her şeyi düşünmüştü. Makyaj masasına doğru yaklaşıp üstündeki sigara paketinden bir dal sigara çıkarıp yaktım. Tekrar pencereye yaklaştım, sigaramdan bir nefes çekerken yine Arslan’ı düşünmeye başladım.
Değişik bir adamdı; çapkındı orası kesin, ama farklı bir şeyler daha vardı. Zeki bir adama benziyordu, mesela bugün o kargaşayı evi keşfetmek ve bana olan tavırlarını ölçmek için çıkardığımı anlamış mıydı?
İyi bir adam değildi, eğer öyle olsaydı beni geçmişimle tehdit etmezdi. Ama madem kötüyse bana böyle davranmasının sebebi neydi? Güzel bir kadın olmam mı, hayır sanmam. Eminim onun yatağına girmek isteyen birçok güzel kadın daha vardı. Ben hayatının neresindeydim? Veya neresine yerleşecektim?
Zamanla hepsini öğrenecektim fakat şuana kadar emin olduğum bir şey vardı:
Bu adam tam bir araf gibiydi…
🌓
Vee yine ben WKDFMM
Bölüm nasıldı? Umarım beğenmişsinizdirrr, mutlaka yorumlarınızı bekliyorum.(yapmayanı döverim🌚)
Benim için kitap güzel gidiyo siz beğendiyseniz çok daha güzel olur benim için. Aleda ve Arslan’ın helele sahnelerini aşırı aşırı merak edin lütfen çünkü gelicek WKDMFMFM
Neyse umarım beğenmişsinizdir, 3. Bölümde görüşmek üzere🤍
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |