Biz kötüyüz aynen 😎🧔🏻♀️💪🏻👍🏻💅🏻. NEYSE BÖLÜME GEÇÇÇELİMMMMMMMM FRİKKOOCUM!!! Medya Şeker 🍬
ŞEKER ÇELİKOĞLU'N DAN DEVAM;
Gözümü açtığımda derin derin nefesler almaya başladım. Çünkü; burası yani olduğum oda eski evimdeki ses geçirmeyen sadece Hasan ve benim bildiğim odaydı. Dışardan bakıldığında kimse oda olduğunu anlamazdı.
Kalbim korkuyla hızlı hızlı atmaya başlamıştı. Annem ve babam beni bulurdu demi. Kesin bulurdu.
Kendimi stresten uzaklaştırmaya çalışıyordum ama olmuyordu. Odada ki kan lekeleri, zincireler, önceden kalma beni dövdüğü yırtık kemer, kurumuş kusmuk lekeleri ve dahası. Bir anda abim ve kardeşim aklıma geldi.
Beni korumak için ölmüştü ikiside. Hepsi benim hatamdı. Aklıma gelen anılar ile sağ gözümden bir yaş damladı. Hiç silmeye tenezzül etmedim. Zaten istesemde silemezdim. Ellerim ve ayaklarım oturduğum sandalyeye bağlıydı.
~Geçmiş~
Sabah ekenden kalmış kahvaltıyı hazırlamıştım. Şimdi de süt kardeşim Toprak ile buluşmak için onun evden gitmesini bekliyordum.
Dışarı çıktığım duysa beni kesin döverdi. Mecburen beklemek zorundaydım.
Evden çıktıktan birkaç dakika sonra da ben çıktım. Hızla Toprak'ın yanına giderken kapşonumdan tutan elle yerimde kaldım.
Arkama döndüğümde Hasan ile göz göze gelmiştim.
Şeker:"B-baba!"
Korkuyla kekelemiştim. Açıkçası söyleyecek bir yalan da aklıma gelmiyordu.
Hasan:"Burda ne arıyorsun kızım. "
Elini seçlarıma atıp beni sürükleyerek eve getirmişti. Abim engel olmaya çalışmış ama başaramamıştı. On yedi yaşındaydı. Mantıken babama karşı gelmesi imkansız gibi birşeydi.
Beni sürükleyerek aşağıya odam olan bodrum katına getirip yere fırlattı.
Hasan:"Dua et ki sana görücü çıktı. Çıkmasaydı şimdi burda cesedin çıkardı oruspu. Onu da bulamazlardı zaten. Al bunları giyin. Yüzüne de bir iki boya sür."
Üzerime doğru fırlattığı bebek mavisi elbiseyi elime aldım. Elbiseyi elime almam ile kapıyı kapatıp odadan çıkmıştı.
Elbiseyi kimse gelmeden hızla üzerime geçirdim. Elbise çok kısaydı. Nerdeyse götümün yarısı açık kalıyordu. Bunun la birlikte bedenimde ki yara izleri de çok belliydi.
Odaya aniden birisinin girmesi ile gözlerimi hızla oraya çevirdim.
Babam beni beğenmişlikle süzdü.
Hasan:"Şu yüzün birazcık gülsün tam oldu."
İçten içe kendimi yiyordum. Ben daha on dört yaşındayım alooo! Ne evliliği demek istesemde konuşamıyordum. Kelimeler dilimden dökülmüyordu.
Onun çıkmasının ardından odaya uzun boylu kırklı yaşlarda birisi girdi. İstemsizce titremeye başlamıştım. Kapıyı kilitleyip üzerime doğru gelmeye başladı.
Kendimi yavaş yavaş geriye doğru götürüyordum. Yaptıklarım benden bağımsızdı. İstemsiz oluyordu.
Sırtım duvara geldiğinde kaçacak yer aramaya başladım ama adam gelip beni duvarla kendi arasına almıştı.
Gözlerimden yaşlar akıyordu. Ne hıçkırıyordum ne de nefes alıyordum. Nerdeyse hiç bir yaşam belirtisi gösteremiyordum.
Adam:"Baya güzelmişsin."
Elini kızıl saçlarımda dolaştırmaya başladı. Nefesini yüzüme üflüyordu.
Nefesimi tutmuş ne yapacağımı bilmez bir halde bekliyordum.
Yüzünü bana yaklaştırmaya başladığı sırada babamın sürekli beni kilitleyip dövdüğü, sesim duyulmasın diye ses yalıtımı yaptırdığı odadan abim ve kardeşim çıkmıştı.
Abim hızla gelip adamın üzerine atlayıp beni ellerinden kurtardığında nefes alabilmiştim. Etrafa bakındığımda babamın bana işkence yaparken kullandığı maket bıçağını gördüm.
Hızla bıçağı açıp adama doğru koştum. Abimin boğazını sıkmış duvara sırtını dayamış boğmaya çalışıyordu. Abim ise kendini onun ellerinden kurtarmaya çalışıyordu. Kardeşim ise abimi bırakması için yalvarıp bacağına dolanmıştı.
Kerdeşimin yüzünü tutarak odanın diğer ucuna fırlatmıştı. Kardeşim ağlıyordu. Kafası yatağın sivri köşesine değdiği için kanıyordu. Hemde çok fazla...
Hızla maket bıçağını adamın sırtına saplayıp tekrar çıkarmıştım. Benim bıçağı saplayıp çıkarmam ile abimi de yere fırlatmıştı. Bıçak hâlâ elimdeydi.
Hızla bana dönüp yanıma gelirken abim hafif doprulup bacağından asıldı. Onun asılması ile birlikte adam tam ona döndüğünde hızla bıçağı birkaç kere sokup çıkardım.
Buna rağmen hâlâ ayaktaydı. Hızla elimden bıçağı alıp üzerime doğru yürümeye başladı. Beni tam yakaladığı sırada abim ayağa kalkmış ve ona arkadan sarılmıştı.
Arkasından sarılan abime bıçağı saplayıp üzerime tekrar gelmeye başladığında kafasına gelen kitap ile yere yığılması bir oldu.
Kardeşime baktığımda ben ve abime bakıyordu.
Hızla abimin yanına eğilip başını kucağıma aldım. Karnından kanlar akıyordu. Yavaş yavaş ağzından da kanlar gelmeye başlamıştı.
Kağan:"Ş-eker; g-üzelim. S-s-eni s-eviyorum. B-benim için yaşa."
Gözlerini kapatmıştı. Abime sıkı sıkı sarılıştım. Kardeşim ise hızla yanımıza gelip ikimize birden sarılmaya çalışmıştı.
Alper:"Abla! Abime ne oldu?! Ben ikinizi de çok seviyorum ama babamı sevmiyorum. Kaka adam o."
Şeker:"Hayııır! Abiii! Aç gözlerini ne olur lütfen! Bırakma beni!"
Hıçkıra hıçkıra ağlıyordum. Beni bu evde en çok seven kişi abimdi. Beni tek koruyan kişi de oydu. Benim kurtarıcım, kahramanım, en önemlisi de abimdi. Ve ben artık onsuz yaşayacaktım.
Bir anda bedenime irkilme geldi. Üşümeye başlamıştım.
Aklıma nabzını kontrol etmek geldiğinde elimi bileğine götürüp kalp atışlarını dinlemeye çalıştım. Kalbi atmıyordu ve bedeni bem beyaz olmuştu. Elleri buz gibiydi.
~Gelecek~
İçim abime ve kardeşime karşı duyduğum özlem ile dolmuştu. Onları çok özlüyordum.
Birkaç dakika sonra kapı açıldığında karşımda Hasan vardı.
Hasan:"Beni ailen ile beraber polise şikayet etmek nasılmış Şeker hanım?"
Ne!? Ben onu asla şikayet etmemiştim. Hatta şiddet gördüğümü bile saklanmıştım. Kim şikayet etmişti?
Tabi ya! Kumsal. Ondan ve Toprak'tan başka kimseye söylememiştim. Toprak şimdiye kadar hiç kimseye söylememişti. Ona güveniyordum ama Kumsal?
Daha tanışalı kaç gün olmuştu ki?!
Şeker:"Seni ben şikayet etmedim."
Hasan:"Zaten bende kendi kendimi şikayet ettim. Değil mi Şeker hanım."
Suratıma vurduğu tokat ile başım sağa yatmıştı. Acıyla yüzümü buruşturdum. Yanağım yanıyordu. Ağzıma kan tadı gelmesi ile seslice yutkundum.
Hasan:"Söyle! BEN SANA GÖZÜM ÜZERİNDE DEMEDİM Mİ!? HAĞĞ!"
Şeker:"Bende sana ben şikayette bulunmadım dedim. Kıt mısın amına KODUĞUM!!"
Ayaklarıma attığı tekme ile sandalye devrilmişti. Ne kadar ayağımda alçı olsa da ayağımdaki çatlak sızlamıştı.
Elindeki maket bıçağını görmem ile gözlerim istemsizce açıldı. Bu o bıçaktı... Üzerindeki kurumuş kanlar bile yerinde duruyordu.
Yanıma gelip üzerimdeki badinin kollarını kesti. Badinin kollarını çıkarıp kollarımı açığa çıkarmıştı.
Elindeki maket bıçağı ile kollarıma derin olmayacak şekilde kesikler atıyordu ki canım yansın ama kan kaybımdan ölmeyeyim diye.
Kollarımda ki kesikler sızım sızım sızlıyordu. O kesik atarken sadece dişlerimi sıkmıştım. Ses seda çıkarmamıştım ki güçsüz olduğumu düşünmesin. Ne alakaysa artık amk.
Hasan:"İnan bana değil burdan kurtulmayı seni öldürmemi isteyeceksin. Kolay kolay ölmeyeceksin. Sana her işkence edişimde ölmek için bana yalvaracaksın oruspu."
Şeker:"Ben mi oruspu çocuğuyum?! Sensin oruspu çocuğu gavat! İnan bana sana yalvarmak yerine yıllarca işkence çekmeyi yeğlerim. "
Hasan:"İyi ki benim kızım değilsin. Benim tek bir kızım var o da Buse."
Şeker:"Al da kızını götüne sok. Banane senin kızından. Banane senin ailenden. Şimdi git bana yapmadığın babalığını kendi kızına yap."
Kapıyı kapatıp ardından kilitleyerek odadan çıkmıştı. Odanın ne bir penceresi ne de bir ışık kaynağı vardı. İçerisi zifiri karanlıktı. Giderken ampulü söküp gitmişti psikopat uvuspicucu.
Ellerimi ve ayaklarımı oynatmaya çalıştım ama oynatamamıştım. O kadar sıkı bağlamıştı ki resmen ellerim uyuşmuştu.
FURKAN ÇELİKOĞLU'N DAN DEVAM;
Kalbimin sızlaması ile uyanmıştım. Uzun süredir böyle olmuyordu. Şu an o kadar fazla sızlıyordu ki adım atmaya bile mecalim yoktu.
Acaba Şeker nerdeydi?
Yan tarafta duran telefonumu alıp Şeker'i aramıştım ama açmamıştı. Yatakta doğrulmaya çalıştım.
Bir kaç dakika sonra Gökhan abim odama gelmişti.
Gökhan:"Kahvaltı hazır hadi kahvaltıya inelim."
Furkan:"Abi, Şeker'i gördün mü?"
Gökhan:"Hayır bu gün hiç görmedim. Neden ki?!"
Furkan:"Abi içimde kötü bir his var. Kalbim. Sızlıyor."
Gökhan:"Tamam tamam. Ben Şeker'i ararım sende kahvaltıya in o vakit."
Başımla onaylayıp yavaşça yataktan kalktım. Aşağıya inip ilk olarak bahçeye daha sonra yemek odasına gidecektim.
Biraz hava almaya ihtiyacım vardı. Bahçeye çıktığımda Kumsal ile karşılaştım.
İki izde konuşmuyorduk. Bahçede yavaş adımlar ile dolaşırken konağın arkasına geldiğimizde Eslem teyzeyi yerde otururken görmüştüm.
Yanına yaklaşıp duvarın arkasından konuştum.
Furkan:"Eslem teyze? Nasılsın? Niye burda oturuyorsun?"
Eslem:"Ş-Şeker nerde?"
Furkan:"Bilmiyorum ama bu gün onu hiç görmedim. Hem nerden tanıyorsun ki onu."
Eslem:"Furkan. Şeker ile sabah karşılaştık. Hastanede randevum olduğu için erkenden evden çıktım. Bahçenizde kızıl saçlı bir gız görünce şaşırdım. Elinde koltuk değnekleri varıdı.
Yanına yaklaşıp kim olduğunu sormuştum. Tanıştıktan sonra daha ben ne olduğunu anlamadan iki adam duvardan atlayarak kızı tutup bayılttılar. Çığlık atıp yardım bile isteyemedi.
Daha sonrasını bende hatırlamayyom. Uyandığımda burdayım."
Duyduklerım ile sendeledim. Açıkçası Şeker'in kaçırıldığını hiç düşünmemiştim.
Kumsal yere eğilip yerde duran bezi alıp kokladı. Hemen kendinden uzaklaştırıp;
Kumsal:"Eter ile bayıltmışlar. "
Kendime gelememiştim. Gözlerim dolmuştu. Hayattan soyutlanmıştım. Ne yapacağımı bilmiyordum.
Kalbimdeki sızı git gide artıyor ve beni bunaltıyordu. Sesler geliyordu ama duyamıyordum...
Kumsal:"Furkan , Furkaan kendine gel!"
Bunları derken beni omzumdan tutup sarsıyordu. Hızla kollarımı Kumsal'a dolayıp ağlamaya başladım. Yaşlar benden bağımsız gözlerimden akıyordu.
Kumsal ilk başta kollarını sarmamıştı ben tam ayrılacağım sırada o da kollarını sıkı sıkıya bana doladı.
Kumsal:" Gel buraya koca bebek..."
Sanırım oda ağlıyordu sesi titremişti ama o ağlamazdı. Her neyse yüzümü boynuna gömerek içli içli ağlamıştım.
Üzerime düşen gölge ile başımı kaldırmıştım.
Karan'da burdaydı. Kumsal ile bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Onu hiç takmadan Kumsal'dan ayrılıp Karan'a kollarımı doladım.
Her hıçkırığımın ve göz yaşımın ardından yenileri geliyordu.
Karan:"Ne oldu lan buna?! Niye koynumda ağlıyor bu embesil?"
Kumsal:"Anlatırım ama içeri gidip Duygu teyzelere de söylememiz lazım."
Kumsal cidden ağlamış ,sesi baya baya titriyordu.
Karan:"Şimdi anlat."
Kumsal kendini toparlayıp;
Kumsal:"Şeker'i kaçırmışlar, Eslem teyze anlattı."
Elindeki bezi gösterip;
Kumsal:"Bu da suç aleti...Eterle bayıltmışlar."
Kumsal bunları söylerken kalbimden binlerce parça eksiliyor gibiydi...
Karan ise durgunlaşmıştı... Sanırım hâlâ tam olarak ne ılduğunu kavramaya çalışıyordu.
Birkaç saniyenin ardından kollarını bana doladı ve sımsıkı sarıldı...
Abisinin sarılması ile kardeşinin sarılması Çok farklıydı...
Karan'ın sarılması teselli ediyormuş gibi hissettiriyor ;Kumsal'ın sarılışı ise bir anne şefkati kadar olmasada anne şefkatini andırıyordu...
Ben hala ağlıyordum ne kadar ağladığımı hatırlamıyorum... En son hatırladığım şey, karan'ın beni sarsması ile kendime gelişimdi...
KUMSAL BARKIN'DAN DEVAM;
İçeride daraldığım için hava almaya bahçeye çıkmıştım.
Birkaç dakika sonra Furkan yanıma geldi ikimizde tek kelime etmeden yürüyorduk.
Arka bahçeye geldiğimizde bir teyze oturuyordu biraz daha dikkatli baktığımda bu Enes'in annesi Eslem teyzeydi.
Furkan yanına yaklaştığında ikisi de konuşmaya başladı ben sadece izliyordum çünkü o Enes bozuntusunun eline koz vermek istemiyordum...
Furkan:"Eslem teyze? Nasılsın? Niye burda oturuyorsun?"
Eslem:"Ş-Şeker nerde?"
Furkan:"Bilmiyorum ama bu gün onu hiç görmedim. Hem nerden tanıyorsun ki onu."
Eslem:"Furkan. Şeker ile sabah karşılaştık. Hastanede randevum olduğu için erkenden evden çıktım. Bahçenizde kızıl saçlı bir gız görünce şaşırdım. Elinde koltuk değnekleri varıdı.
Yanına yaklaşıp kim olduğunu sormuştum. Tanıştıktan sonra daha ben ne olduğunu anlamadan iki adam duvardan atlayarak kızı tutup bayılttılar. Çığlık atıp yardım bile isteyemedi.
Daha sonrasını bende hatırlamayyom. Uyandığımda burdayım."
Yere baktığımda bir bez gördüm. Eğilip parmak uçlarımla aldım ve çok içime çekmeden kokladım.
Biliyorum çok malca birşeydi.
Kokladığımda başım dönmüştü ve biraz gözüm kararmıştı hemen bezi çektim ve toparladım.
Ben söyleyecek söz bulamıyordum nutkum tutulmuştu.
Ama benden daha kötü durumda olan biri vardı Furkan...
Bu haber onu baya derinden etkilemişti.
Ağlıyordu... Koca bir bebek gibi ağlıyordu...
Gelip bana sarıldı ben şaşkındım. yaralanmış birisi başını yaslamak için beni seçmişti...
İlk şoku atlatmıştım ki ayrılmaya kalktığı sırada geri sarıldım.
Bende ağlıyordum... Furkan her hıçkırıkla sarsıldığında bende sarsılıyordum. Onu daha fazla üzmemek için ben hıçkırıklarımı tutuyordum...
Tarık'tan sonra ilk defa başka bir arkadaşım olmuştu ama onu da kaybetmiştim.
Biz sarılırken abim gelmişti. Onla göz göze gelmem ile kaşlarını çatmış ve ne oluyor der gibi başını sallamıştı.
Furkan benden ayrıldıktan sonra olanları abime anlatmıştım.
***
Olanları Ulaş amcalara anlatmıştık. Hemen Şeker'i aramaya başlamışlardı ama beni yanlarına ne kadar ısrar edersem edeyim almamışlardı.
Neymiş kaza geçireli çok olmamış ya miş miş miş.
Onları dinleyeceğimi sanıyorlarsa çok yanılıyorlardı. Hızla odama gidip üzerimi sim siyah giyinmiştim. Onların ardından direkt bende çıkmıştım.
Kendimi fark ettirmeden abimin bindiği arabanın bagajına saklandım AYAYAYA Çok malca bisi yapıyorum ama Şeker için değerdi.
KARAN BARKIN'DAN DEVAM;
Şeker'i her yerde arıyorduk. Polise de gitmiştik. Kaçırılma olayı olduğu için hemen aramaya başlamışlardı.
Yan tarafta duran telefonumu alıp direkt Toprak'ı aradım. Bir elimle de direksiyonu tutuyordum.
Toprak:"Alo!"
Karan:"Alo Toprak. Şeker kaçırıldı."
Toprak:" Nee!?? Siz ciddi misiniz yoksa şaka falan mı?"
Karan:"Oğlum ne şakası. Kaçırıldı diyorum. Her yerde onu aramaya başladık. Kimin kaçırabileceğini biliyor musun?"
Toprak:"Şeker'in hiç düşmanı yoktu ama Hasan olabilir. "
Karan:"O kim amına goyim?"
Toprak:"Üvey babası."
Telefonu direk kapayıp düşünmeye başladım. İnsan neden üvey kızını kaçırır ki amına koyim?
TOPRAK DENİZ'DEN DEVAM;
Şeker'in kaçırıldığını duyduğumdan beridir boş boş duvara bakıyordum. Hızla ayağa kalkıp aşağıya indim.
Ulaş beyler ve abi tayfası buradaydı. Yanlarına geldiğimde bakışlar bana döndü.
Toprak:"Bende geliyorum. Şeker kayıpken burda oturmam. Oturamam."
Tokrak:"Nasıl olmuş nasıl kaçırılmış benim Toz Şeker'im."
Gözlerim dolmuştu. Hasan'ın Şeker'e yaptıkları aklıma geldikçe delircek gibi oluyordum.
Ulaş:"Tamam sende gel oğlum. Biz ilk başta düşman aşiretlerin oralara bakmayı düşünüyoruz."
Hızla başımı sallayıp arabaya binmiştim. Aşırı derecede strese girmiştim ve bu beni heyecanlandırıyordu.
Duygu:"İlk olarak Beyoğlu aşiretine gidelim."
***
Büyük bir konağın önüne geldiğimizde arabadan inip hemen kapıyı çaldık.
Kapıyı bi' kadın açtı.
Kadın:"Buyurun kime bskmıştınız?"
Ulaş:"Kızım, Şeker burda mı Fatma?"
Fatma:"Hayır burda değil Ulaş bey."
Onlar konuşurken diğerlerini düşünüyordum. Acaba Şeker'i bulabilmişler miydi?
Ulaş bey kadınla biraz daha konuştuktan sonra tekrar arbaya bindik.
Herkes düşünceliydi.
Ulaş:"Karamanbey'lere de bakalım,belki oradadır"
Bunu dedikten sonra yola koyulduk
***
15 dakika sonra bi konağın önünde durmuştuk arabadan teker teker indik.
Ulaş bey kapıya yaklasıp zili çaldı yaklaşık 15 saniye sonra hizmetçi olduğuğunu düşündüğüm bir kadın geldi;
Kadın:"Buyurun kime bakmıştınız"
Ulaş:"İşimiz acil ,bize Celil'i çağırabilirmisiniz?"
Kadın onylar gibi başını salladıktan sonra içeri girdi ve yanında boylu poslu birisiyle geri geldi.
Celil:"Hayır ola Ulaş? Sen buralara gelir miydin?"
Ulaş:"Celil sen boş ver gelip gelmediğini sonra kavga ederiz. Şimdi işimiz acil. "
Celil:"Söyle dinliyorum."
Ulaş:"Celil, kızım kayıp. Onu bulamıyoruz. Bana yardım eder misin. "
Celil:"Tabi oğlum. Biz eski dostuz. Ne kadar kavga edersek edelim kayıp olan genç bir kız sonuçta. "
Onlar yardım etmeyi kabul ettiğinde istemsizce buruk bir şekilde gülümsemiştim.
***
Birkaç aşireti daha gezdikten sonra sonuncuya gelmiştik. Deniz aşireti...
Konağın önünde durmuştuk ama ne yapacağımızı bilmiyorduk. Sanırım bu aşiretle kanlı bıçaklılardı. Öyle öfkeyle bakıyordu Alparslan.
Kimse elini kaldırıp kapıyı çalmaya tenezzül edemeyince ben işe koyulup hemen zile bastım.
Kapıyı bir hizmetli açmıştı yine. Buna şaşırdım mı? Hayır.
Hizmetli:"Hoşgeldiniz Tarık bey."
Hizmetlinin öyle demesi ile herkes bana dönmüştü. Ne var amına koyim.
Toprak:"Sanırım beni birisi ile karıştırdınız. Ben Tarık değilim. Adım Toprak. "
Hizmetli:"Kusura bakmayın efendim. "
Ulaş:"Bilal bey ile görüşebilir miyim?"
Hizmetli içeriye girip Bilal denen adamı çağırdığında adamın yanında birde kadın vardı. Adam herkese teker teker baktıktan sonra sıra bana geldiğinde gözlerini üzerimde oyaladı.
Kadında adam gibi bana dik dik bakmıştı. Neoluyoruz amk?
Kadın hızla yanıma gelip kolumdan sürükleyerek beni götürmeye çalıştı.
Toprak:"Ne yapıyorsunuz hanım abla?"
Feyza:"Sus! Senin bunların yanında ne işin var Tarık?"
Toprak:"Benim adım Tarık değil yeter. Herkes niye Tarık diyor? Benim adım Toprak."
Adam hızla Ulaş beylerden gözünü çekip bana baktı.
Bilal:"Ne! Toprak mı?"
Kadının kolumdaki eli gevşemişti. Tan en olduğunu soracakken kadın hızla kollarını boynuma doladı.
Feyza:"Toprak'ım! Oğlum! Yaşıyorsun!"
Ben ne olduğunu anlamamıştım ama adamın gözleri de dolmuştu. Kadın ise sım sıkı bana sarılıyordu.
Toprak:"Bir dakika bir dakika. Ben ne olduğunu anlamadım şimdi. Birisi bana anlatabilir mi ama ondan önce Şeker'i bulalım."
Feyza:"Şeker kim bilmiyorum ama gel sana olanları anlatayım oğlum. "
Kadın kolumdan sürükleyerek beni içeriye götürmeye çalışıyordu.
Toprak:"Benim önce arkadaşımı bulmam lâzım. Lütfen beni bırakır mısınız?"
Adam kaşlarını çatmış ciddi bir ifade ile bana bakıyordu.
Bilal:"Hayır! DNA testi yaptırmadan asla bir yere gidemezsin. Şimdi sen bizimle kalıyorsun. Sana gelecek olursak Ulaş, kızın burda değil şimdi gidin evimden."
***
Kadının ne ara beni içeriye soktuğunu anlamamıştım ama şu anda salonda oturuyorduk.
Feyza:"Toprak, ben senin annenim. İsmim Feyza. Baban da Bilal."
Toprak:"Benim annem ve babam kim ya da şu an ne yapıyorlar bilmiyorum ama ben terk edildim. Yani sizin oğlunuz olup olmadığımı da bilmiyorum."
Bilal:"Bak biz şimdi sana olan biten her şeyi anlatacağız. Lütfen bizi dikkatli dinle."
Feyza:"Biz kaçarak evlendik. Ben Çelikoğlu aşiretindendim. Baban ise Deniz aşiretinden. Birbirimizi çok sevdik ama babam beni Bilal'e vermedi.
Ama biz birbirimizi çok sevdik. Dayanamadık bir gece beraber kaçtık. Kaçtığımız için her yerde bizi aradılar. Evlendik hatta ben size yani Tarık ile sana hamile kaldım.
Yedi ay boyunca ailemizden kaçmaya çalıştık. Doğum günü geldiğinde hastaneye kaldırıldım.
Sen sağlıklıydın ama Tarık hastaydı. Bedeni hastalıktan küçücük kalmıştı. Bizimde başka şansımız kalmamış ve Eskişehir'e gitmiştik.
Seni orada bırakmak zorunda kaldık. Bir camideydin. Küçücük bir kundakta. Tarık hasta olduğu için yanımıza almak zorunda kalmıştık.
Çok hastaydı, bu yüzden onu yanımıza admıştık seni de orda bırakmıştık. Çünkü; ailelerimizin planı aslında bizi buldukları anda öldürmekti.
Hem seni hemde Tarık'ı korumak için başka yol gelmedi aklımıza. O günden sonr seni orada aradık durduk. Ama seni ne kadar atarsak arayalım bulamadık.
Aç mısın susuz musun hiç haberimiz olmadı. Nasılsın? İyi baktılar mı sana? Üşüyor musun? Gülüyor musun? Ağlıyor musun? Hep seni merak ettik durduk.
Seni çok özledik oğlum. Biliyoruz seni ne olursa olsun orada bırakmamalıydık. Lütfen bizi affet."
Kadının gözlerinden yaşlar süzülüyordu. Yanına gidip silmek istedim, sarılmak istedim ama duyduklarım dan ve şu an içinde olduğum durumdan kaynaklı ne yapacağımı bilemedim.
Bir yandan Şeker'e benimde bir ailem, annem, babam, hatta bir ikizim olduğunu söylemek istedim. Ama o yoktu.
Bilal:"DNA testi yapmak için eve doktor geliyor. "
Biraz tırsıyordum açıkçası başıma ne gelicek hiç bilmiyordum... Onlara güvenmek istiyorum...
İkizim... Onunla da tanışmak,atılmak, dövüşmek, diğer kardeşlerin yaptığı şeylerden yapmak istiyordum.
Feyza:"Gel oğlum sen yukarıya misafir odasına çık. Dinlenmek istersen orda biraz dinlenirsin."
Feyza hanımın peşinden yürüyordum.
Beraber bir odanın önüne geldiğimizde durdu.
Feyza:"İşte burası geç dinlen."
Başımla onaylayıp yavaşça kapıyı açtığımda yanımdan uzaklaştı. Arkamı döndüğümde koridorun karşısındaki ayna da ki görüntüm ile göz göze geldim.
Aynaya yaklaşıp kendime baktım. Elimle yüzümü sıvazlayınca görüntüde yüzünü sıvazladı. O an fark ettim ki bu ben değildim.
Benim burnumda ben yoktu. O an anlamıştım ki o ben değil benim ikizimdi.
Ben ne yaparsam yapayım beni taklit ediyordu.
Taş, kağıt, makas oynamaya başladım. O da benimle aynı şeyi yapıyordu. Tam o anda orta parmak çekince gözlerini belertti.
Toprak:"Başından beridir orda olduğunu biliyordum."
Tarık:"Nasıl anladın ya?"
Toprak:"Birincisi fark etmediysen üzerimizdeki kıyafetler farklı. İkincisi benim burnumda ben yok."
Tarık:"Merhaba. Ben Tarık. Senin ikizinim sanırım."
Elini uzattığında elini tutup tokalaştım.
Toprak:"Bende Toprak. Tanıştığıma pek memnun olamadım açıkçası."
Tarık:"Neden ki? "
Toprak:"Bir yere geçip orda konuşsak. Pek ayakta konuşulacak bir konu değil açıkçası."
Tarık:"Gel benim odama geçelim o zaman."
Beraber onun odasına geçince yatağı pat patladı. Yanına oturunca derin bir ne fes verip anlatmaya başladım.
Toprak:"Açıkçası bu gün süt kardeşim, en iyi arkadaşım, sırdaşım olan kız kaçırıldı. Her yerde onu arıyoruz. Herkes onu ararken burda olmak açıkçası baya koyuyor. Yemek yedi mi?, Üşüyor mu?, Yine dayak yiyor mu? Ve dahası bir sürü soru.
Sürekli aklımda dolanıyor. Şeker hastası olması da cabası. Şekeri düştüğü anda krize girer ve gecikirse geri dönüşü olmaz.
Yıllarca ailem olmadan büyüdüm. Ama bana aile olacak güzel insanlar vardı. Şeker onların en başında geliyor. Bana bazen abla bazen kardeş bazede ikizimmiş gibi hissettiriyordu.
Beraber Medine teyzenin bahçesine girip armut çalıyorduk. Minnak ikimizi kovalıyordu.
Açıkçası Minnak'ın bizi kovalayışını bu kadar özleyeceğim asla düşünmezdim."
Tarık:"Anladığım kadarı ile ona cidden çok fazla değer veriyormuşsun. Benimde seninki gibi bir arkadaşım vardı. Hatta arkadaştan öte kardeşim gibiydi.
O gün nasıl oldu bilmiyorum ama motorun frenleri arızalandı. Fren tutmayınca duvara tosladık.
Onu korumak için kendimi siper ettim ama ne yaparsam yapayım yine de onu koruyamadım. Demir abimin dediğine göre vefat etmiş.
Açıkçası cidden onu çok özlüyorum. Toprağın altında üşüyor mu yanıyor mu yoksa solucanlar onu yiyor mu hiç bir fikrim yok."
Toprak:"Başın sağolsun."
Aklıma bir anda Kumsal geldi. Bahsettiği kız bizim Kumsal'dı. Demir abim eğer onları ayordıysa kesin önemli bir nedeni vardır diye düşünüyordum. Çünkü; o kadar kötü bir insan değildi.
Tarık:"Dostlar sağolsun."
Toprak:"Ananlar beni sen sandılar. Şeker'in babannesi de beni sen sanıp terlik ile kovaladı. Abicim benden ne istiyorlar."
Tarık:"Ciddi mi?"
O gülmeye başladığında istemsizce bende gülmüştüm. Beraber sohbet etmiştik ama ne olur ne olmaz belki bir haber gelir diye telefonumu yanımdan asla ayırmamıştım.
KUMSAL BARKIN'DAN DEVAM;
Hızlı ve uzun bir yolculuğun ardından durmuştuk. Bagajın tam olarak kapanmaması için kapağın arasına bagajda ki camsilme bezlerinden birisini sıkıştırmıştım.
Abim arabadan inince bende onla birlikte inmiştim.
İyice bunalmıştım temiz hava almak iyi gelmişti . Hemen yandaki binalardan birinin gölgesine saklandım ve abimi takip etmeye başladım.
Seri adımlar ile birlikte iki katlı küçük bir evin önüne geldik. Burası neresiydi bilmiyorum ama geldiğimden beri baya üşümüştüm.
Telefonumu açıp konuma baktığımda Eskişehir'de olduğumuzu fark etmiştim. Demek yol bu yüzden bu kadar uzun sürmüştü.
Demir abinin benim uslanmayıp aramaya çıkacağımı bildiği için ona ne olur ne olmaz diye canlı konum atmıştım.
Abim evin önüne gidip kapıyı çaldı. Kapıyı orta yaşlı bir adam açtı. Arkasında çok az bir şekilde Buse gözüküyordu.
Anladığım kadarı ile burası Şeker'in üvey ailesinin eviydi.
Abimin yanına gidip hızla koluna girince bana baktı. Yüzünde bariz bir şsşkınlık vardı ama hemen kendini toparlayıp ciddi bir ifade ile adama baktı.
Şöyle bir değişiklik fark etmiştim. Normalde yüzünde elli kilo makyaj olan Buse'nin yüzünde gram makyaj yoktu ve kıyafetleri hep uzun ve kapalıydı. Çok değişikti.
Karan:"Şeker Çelikoğlu burda mı?"
Hasan:"Hayır burda değil. Ne oldu ki kızım kayıp mı?"
Açıkçası baya şüphelenmiştim. Pek güvenilecek bir tip değildi. Hareketleri de normal bir insana göre garipti. Daha çok psikopat uvuspicucu gibi davranıyordu.
Kumsal:"İzninizle eve bakabikir miyiz? Burda olmadığına emin olmak istiyoruz."
Biliyorum o burada, hissediyorum...
Hasan:"Tabi bakın ama bulamayacak olursanız lütfen bir daha gelmeyin."
Gelen mesajla telefonuma baktım. Demir abim yazmıştı. Yoldaydı ve Eskişehir'e geliyordu.
Abimle beraber eve girdik. İkimiz beraber evi ararken abime döndüm.
Kumsal:"Abi sen buraları ara ben aşağı katı arayayaım hem işimiz daha hızlı biter."
Abim beni başı ile onaylayınca aşağı kata indim. Şeker'in dedikleri aklıma gelince bodrum kata indim. Yeni boyanmış ve temizlenmiş gibiydi.
Bodrumu incelerken kenarda duran karton kutulara yaslandığım anda kutular devrilip yere yığıldı. Tam kutuları toplayıp yerine koyacakken burda, kutuların arkasında bir kapı vardı.
Tam anahtarı aramaya koyulmuşken odaya Hasan geldi.
Hasan:"Ne arıyorsun burda?"
Kumsal:"Sence? Tabi ki de Şeker'i arıyorum. Bu kapının anahtarı nerde?"
Hasan:"Gel burda."
Dediğinde bende mal gibi onun arkasından dolabın önüne geldiğimde hızla şok cihazı çıkarıp bana şok vermesi ile sersemleyip yere yığlmıştım.
Demek ki odada birşeyler saklıyordu. Bilincim yerindeydi ama şoktan kaynaklı kareket edemiyordum. Cebinden bir tane anahtar çıkarıp biraz önceki kapalı kapıyı açtı. Beni kucağına alıp odaya götürdü sandalyeye oturttu. Titreyen ellerimi ve ayaklarımı bağladı.
Bir yandan Şeker'in güçsüz ve yalvarırcasına çıkan sesini duyuyordum.
Kafam çatlarcasına ağrıyordu, hareket kabiliyetim nefes almakla sınırlıydı...
Etrafımdaki sesleri duyabiliyordum...
Şeker:"Ne olursun onu bırak. Gerekirse beni öldür ama ne olursun başkasına zarar verme. "
Şeker ikna edemeyeceğini anlamış olacak ki ağzına geleni saymaya başladı.
Şeker:"Yirmi tane maymun aynı anda ağzına sıçsın Hasaaan boka basaan!"
(Evet arkedeşler bu küfrü bir okuyucum yazmış. Çok hoşuma gittiği için yazmak istedim jdkckoboobn.)
İçimden sırıtmıştım ama yüzümde en ufak bi' mimik yoktu dik durmaya çalışıyodum ama bu pek mümkün değildi.
Hasan denen adam hızla Şeker'in saçlarını arkaya yatırıp bir maket bıçağını boğazına dayamıştı.
Hasan:"Sonun abin ve kardeşin gibi olsun istemiyorsan sus. Yoksa sana şimdiye kadarki yaptığım işkencelerin daha kötüsünü yaparım."
Maket bıçağını boğazına bastırıyordu. Boğazından hafif hafif kan akmaya başladığında bıçağı Şeker'in bacağının üzerine saplayıp odadan çıktı.
Şeker bir kaç dakika boyunca bacağında saplı olan maket bıçağına bakmıştı. Hiç bir tepki göstermiyordu. Sadece bıçağı bacağına sapladığı sırada büyük bir çığlık atmıştı.
Abime seslenmeye çalışıyordum ama ağzımdan garip iniltiler çıkıyordu sesimi kaybetmiş gibiydim. Şeker sessizliği bozarak sitemle bana güçsüz çıkan sesi ile bağırmaya başladı.
Şeker:"Neden geldin ki buraya Kumsal? Zaten sizin yüzünüzden burdayım. Hayatımı zindana çevirdiniz hepiniz. "
Şeker'in dedikleri ile biraz da olsa kendime gelmiştim. Etrafa bakındığımda duvarda kurumuş kan lekeleri, kusmuklar, pense,bıçak vesaire daha birçok eşya vardı.
En son ağzımdan bir kaç kelime çıkmıştı?
Kumsal:"Ne?"
Şeker:"Nesi mi var? Sizin yüzünüzden burdayım. Ben senden başka kimseye anlatmadım. Ama sen gidip polise şikâyette bulunduğun için burdayız şu anda. Ne güzel hayatım kurtuldu abim için kardeşim için yaşayacağım dedim. Ama ne oldu yine bu travmalarıma sebep olan yerdeyim.
Kimse bizi burda bulamayacak. Burda çürüyüp gideceğiz. Sana yine acır ölüme terk eder ama bana ne yapacağı bilinmez. Adam sırf şekerim düşer de kriz geçirip ölürüm diye bana şeker veriyor ya ölmeyeyim diye.
Ben daha önce polise gidip şikayette bulunmadım mı sanıyorsunuz?! Bu zindandan kurtulmak için kaç kere denedim. Adam sırf beni yalanlamak için bana zorla psikoloji hapları verdi.
Delirtti beni. Polislere deli olduğumu rapor alarak kanıtladıktan sonra bir daha asla dinlemediler beni. ister miydim sence onun elini kolunu sallayarak dışarıda dolaşmasına."
Aklıma bir anda avazım çıktığı kadar bağırmak gelmişti. Belki abim sesimizi duyarda gelir diye düşünerek bağırmaya başladım.
Şeker ise bana onaylamaz bakışlar atmaya başladı.
Kumsal:"ABİİİİ! ABİİİİ! BURADAYIIIIZ! BİZİ BUL LÜTFEN!"
Şeker:"Ses yalıtımı olmasaydı kesinlikle bu yaptığın işe yarayabilirdi."
Kumsal:"Burdan zaten doğru düzgün ses çıkmaz birde ses yalıtımı mı yaptırdı psikopat uvuspicucu."
Şeker'in dedikleri beni derinden sarsmıştı B-ben böyle bir sey yapmadım ki!?
Suçsuzluğumu kanıtlamak istiyordum ama kelimeler boğazıma diziliyordu sadece yutkunabildim.
Şeker'e bakmaya yüzüm yoktu yere odaklanmıştım...
Bi' yandan Şeker'e yaptıklarını bi' yandan bana yapacaklarını düşünüyordum.
Şeker yapacağı en hafif şeyin acı çektirme sen öldürmesi olduğunu söylemişti. Bu en hafifi ise Şeker'e yapacaklarını aklım almıyordu.
Ellerim ve ayaklarım istemsizce titremeye başlamıştı. Kafamda binlerce soru vardı.
KARAN BARKIN'DAN DEVAM;
Kumsal alt kata gitmişti ama ses seda yoktu.
Bende üst katta birşey bulamayacağımı anladım ve alt kata indim. Burda zaten yatak odası, mutfak, banyo vs vardı. Ne Kumsal ne de Şeker vardı.
Aşağıya giden bir kapı görmem ile oraya yöneldim. Kapıyı açıp aşağıya yöneldiğimde burnuma boya kokusu gelmesi ile yüzümü buruşturdum. İçeriyi incelediğimde bir yatak, ayna, gardrop ve karton kutulardan başka birşey yoktu.
Etrafı incelerken karton kutuların üzerindeki bantlardan birinde siyah bir saç teli vardı.
Kutuya yaklaşıp elime aldığımda arkasında birşeyler olduğunu fark etmem ile kutuları kenarıya çektim. Bir kapı vardı.
Tam kapıyı açacakken kilitli olduğunu fark ettim. Neyse ki hazırlıklı gelmiştim. Hasan evdeki odalardan kilitli olan varsa açmak istemezse habersizce açarım diye yanımda tel toka getirmiştim.
Kapının deliğine soktuğum tel toka ile kilidi açmıştım. Kapıyı tam açtığım sırada arkadan boynuma sarılan elleri ile nefesim kesilince sendeledim.
Zaten boya kokusu nefesimi daraltmıştı. Arkadan sarılan kolları ile nefesim kesiliyordu. Son olarak gördüğüm tek şey sandalyede bağlı bir şekilde oturan kardeşim ve ela gözlüm vardı.
DEVAM EDECEK...
Evet arkadaşlar ben çok kötü birisiyim evet. Karan ölüyor ühühüühü. Neyse şaka bir yana diğer bölümde söylücem ölüp ölmeyeceğini. Ve bölümü burda bitirerek çok büyük bir kötülük
yaptığımın farkındayım ama Ramiz Dayının da dediği gibi 'Kötülük güzel şey be yeğen.' Biz Kötüyüz Aynen 💪🏻😎 neyse birdahaki bölümde görüşmek üzere hoşçakalın ben yeni bölüm yazmaya kaççavvvv!
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
17.25k Okunma |
1.53k Oy |
0 Takip |
22 Bölümlü Kitap |