@toz_seker
|
Mirabalar efenim yeni kurgum ile karşınızdayız. Umarım beğenirsiniz. Herhangi bir yazım yanlışım olursa belirtirseniz sevinirim şimdiden teşekkürler.
Şeker:"Toprak ağzına sıçarım koş koş!"
Toprak:"Kızım kucağımda sen varken o kadar hızlı koşanıyooom. "
Şeker:"Toprak kolla götü. "
Toprak:" Valla veriyo arkama. Isıracak!"
Şeker:"Daha hızlı koşarsan ısırmaz!"
Ne mi yapıyoruz? Tabi ki komşumuz Medine teyzenin köpeğinden kaçıyoruz. Niye? Çünkü; Toprak ile Medine teyzenin armutlarını çalarken Toprak, ağaçtan inicem diye köpeğin kuyruğuna bastı.
Köpek ayağa kalkınca ben direkt Toprağın kucağına atladığım için kaçamıyoruz da.
Şeker:"Medine teyzeee! Yardım eeet! Minnak bizi kovalıyooo!"
Evet köpeğin adı Minnak ama hiçte minnak değil. Kocaman pitbull.
Medine:"Yine ne yaptınız çocuklar? Neyse Minnaaak gel oğlum. Sal çocukları gel sana mama vereyim."
Diye seslendiğin de Minnak arkamıza vermeyi bırakıp Medine teyzenin yanına gitti. Bizde fırsattan istifade ederek o aradan tüydük.
***
Şeker:"Mhh bu kadının armutlarıda çok güzel la."
Toprak:"Şeker kanka sana bişey sorcam."
Şeker:"Sor Toprak."
Toprak:"Kanka bu kadın istediğimizde bize armut veriyo. Biz niye çalıyoruz. Mal mıyız?"
Şeker:"Renkler ve zevkler tartışılmaz Toprak. Hem haram mal tatlı olur ye."
Toprak:"Sende ne değişik insansın he."
Dediğinde telefonum çaldı. Annem arıyodu
Şeker:"Alo efendim anne."
Şerife:"Kızım çabuk eve gel. Baban geldi seni soruyo. Gelirken 2 tane de ekmek al. Ekmek almaya gitti dedim."
Şeker:"Hassiktir.(Fısıldayarak) Tamam anne hemen geliyorum."
Diyerek telefonu kapattım.
Toprak:" Ne oldu kanka ne bu telaş?"
Şeker:"Kanka babam eve gelmiş. Acil eve gitmem lazım."
Toprak:"Tamam yarın görüşürüz."
Şeker:"Görüşürüz."
Diyerek ayağa kalktım. Eve 10 dk mesafe olan bakkala koşarak geldiğimde ekmek kalmadığını gördüm.
Hassiktir ne olcak şimdi?
Babamın daha fazla sinirlenmemesi için koşarak evin önüne geldim. Kapı aralıktı hemen eve girerek odama girdiğimde karşımda babam vardı...
Hasan:"Oooo! Hoş geldiniz hanımefendi. Neredeydiniz?"
Şeker:"Ekme-
Konuşmama izin vermeden lafımı böldü. Sinirliydi. Elinde sopa vardı.
Sami:"Ne ekmeği ne? Yalan söyleme. Gördüm. Medine'nin evinin önünde o piç ile beraberdiniz. Niye kucağındaydın o piçin?"
Şeker:"Baba köpe-
Hasan:"Ne köpeği ne ? Yalan söyleme. Sevgilin dimi o çocuk hağğ söyle."
Diyerek üzerime yürüdü. Kapının anahtarını çevirdi ve kolumdan tutup beni yere yapıştırdı.
Acıyla ağzımdan bir inilti çıktı. Annem kapıya vuruyordu babamın kapıyı açması için.
Meryem:"Kızım. Sami bırak kızımı. Ne yapacaksan ona değil bana yap."
Derken sesinin boğuk çıkmasından ağladığını anladım.
Babam sinirle içine bir nefes aldı nefessiz kalasıca.
Hasan:"Hırsız mı olcan oruspu. Ne demek armut çalmak hağğ!"
Sopayı sırtıma sertçe vurmasıyla inledim. Sırtımda ki yaralar daha geçmemişti ve daha kötü olacaktı. Bir kaç defa daha vurduktan sonra sopa kırıldı ama vurmaya devam etti. Sopa ortadan kırıldığında bir kenarıya atıp tokat attı.
***
Artık bütün sinirini benden çıkarmıştı. Kapının kilidini açıp dışarı çıkmasıyla bile annem içeriye girdi. Ağlamaktan gözleri şişmişti.
Yüzümü avuçları arasına alıp inceledi.
Meryem:"Kızım özür dilerim. Kurtaramadım seni. "
Dediğinde bana değer veren bir insanın olduğu düşüncesi ile gülümsedim. Elimle gözünden akan yaşları sildim.
Şeker:"Üzülme anne. Senin hiç bir suçun yok. "
Dedikten sonra koluma girip beni yatağıma oturttu.
Meryem:"Kızım sen burda otur ben sana yiyecek birşeyler getireyim."
Dediğinde kafamı onaylar anlamda salladım.
Annem odamdan dışarı çıktıktan sonra gelmemişti. Ağrıyan bacaklarıma rağmen zar zor da olsa ayağa kalkıp odadan dışarıya çıktım.
Mutfağa baktığımda babam, annemin kolunu sıkıyordu.
Hasan:"Yemek götürmeyeceksin eğer götürürsen cidden öldürürüm şakam yok. Su bile vermeyeceksin. "
Diye tısladığında ağlayan annem kafasını hızlı hızlı salladı.
Hemen kendimi odama atıp yatağıma uzandım. Gözlerimi kapatıp kendimi uykunun tatlı kollarına bıraktım...
***
Sabah yine bir kavga ve gürültü sesi ile uyandım. Annemle babam yine kavga ediyorlardı.
Babamın telefonunun melodisi ile kavgaları kesildi.
Hasan:"Buyurun? "
Hasan:"Tamam dediğiniz saatte orda olurum."
Babam bana döndü.
Hasan:" Şeker saat bir de hazır ol. "
Dediğinde anlamamıştım. Neden ki? Babam ile asla bir yere gitmezdim. Asla gittiği yerlere götürmezdi.
Sadece başımı sallamakla yetindim.
Hasan:"Git kahvaltıyı hazırla. Annenle konuşacaklarımız var."
Hemen mutfağa girip çay koydum. Eğer yapmazsam döverdi çünkü.
***
Çayı koyduktan sonra menemeni sofraya koyup babamları çağırmaya gittiğimde. Annemin ağzı bir karış açıktı. Babamın ise ilk defa yüzü bu kadar yumuşaktı.
Dur bir dakika yumuşak mı? Babam? Bir şey var babam heyecanlı.
Şeker:"Baba! Kahvaltı hazır gelin."
Hasan:"Tamam. Geliyoruz. Hadi Meryem."
Sabahları kahvaltı yapmazdım. Babam kilo alırım sonra beni evlendiremem diye korkardı ne alakaysa amk.
Onlar yerken ben sadece izledim.
***
Kahvaltıları bittikten sonra sofrayı toparlayıp bulaşıkları yıkayıp ardından odama çıktım.
Kollarımda ki morlukların gözükmemesi için dolabımdan uzun kollu beyaz bir body üzerine siyah bir t-shirt giydim. Altına da siyah kargo pantolon giydikten sonra saçlarımı salık bıraktım.
Telefonumdan saate baktığımda 12:31'di. Hemen aşağıya inip salona babamın yanına gittim.
Hasan:"Meryem hadi hazırsan çıkalım."
Meryem:"Ben hazırım."
Diyen annemin yüzünden düşen bin parçaydı.
Hep beraber kalkıp çıkışa geldiğimizde ayağıma siyah sporlarımı giydim.
Evden çıktığımızda babam bana döndü ve;
Hasan:"Sen hangi hastane de doğmuştun?"
Şeker:"##### Tıp Fakültesi'nde."
Hasan:" Tamam hadi arabaya geçin."
Dediğinde ikiletmeden arabaya binip kapıyı kapattım.
***
Hastaneye geldiğimizde arabadan hemen indim. Annem ve babam da indiğinde beraber hastaneye girdik.
Babam resepsiyonda ki kıza birşeyler sorduktan sonra annemin koluna girdi. Ben de başım biraz döndüğü için annemin diğer koluna girdim.
Beraber 3. Kattaki 102. Odanın önüne geldiğimizde babam bana döndü.
Hasan:"Hanım hanımcık bir kız ol. Rezil etme bizi."
Dediğinde başımla onayladım. Babam kapıyı çalıp onay beklemeden içeriye daldı. Arkasından annem de girdikten sonra yavaş adımlarla içeriye girdim.
Bir doktor ve bir aile vardı odada. Annem ile babamda diğer koltuğa oturduktan sonra annem koltuğa vurarak yanına çağırdı.
Vurduğu yere oturduktan sonra doktor beyciğim konuşmaya başladı;
Doktor:"Doğan ailesi de geldiğine göre artık kanları alabiliriz."
Ne kanı bu amk?
Karşıda oturan diğer aileden 20'li yaşlarda duran, nerdeyse çırılçıplak giyinmiş 'tabi buna giyinmek denirse' kız kalktı ve hemşire ile gitti.
Onun gelmesini beklerken karşıda ki insanları inceleme dürtüsü ile başımı kaldırıp onlara baktım.
Kadın zaten bana baktığı için onunla anında göz göz geldik. Gözlerimi hemen kaçırdım.
Bir dakika ne?
Kontrol amaçlı tekrar kadına baktığımda gözleri dolu doluydu ve dudaklarında hafif bir tebessüm vardı.
Kızın kan alması bitince hemşire kadın kolumdan tutup beni götürmeye başladı.
Ne oluyruz amk?
Her neyse. Beraber başka bir odaya geldiğimizde beni sedyeye oturttu.
Hemşire:"Kolunu açar mısın tatlım?"
Tam kolumu açacağımda kollarımda ki morluklar aklıma geldi.
Şeker:"Yok abla ben kolumu açamam."
Hemşire:"Kolunu açmazsan kan alamam. Hem neden açamazsın tatlım?"
Diye sorduğunda ne yalan uyduracağımı bilemediğim için götüm tutuşmaya başladı.
Şeker:"Abla dün biz arkadaşımla armut toplarken ağaçtan düştüm de kollarım mor o yüzden açmak istemedim."
Diyerek dirseğime kadar bodyi sıyırdım.
Damarlarım ince olduğundan dolayı bir türlü kanımı alamayınca bana beklememi söyleyip odadan çıktı.
Hemşireyi beklerken odaya başka erkek hemşire geldi. Kanı alırken sürekli morluklara bakıyordu. Kanı aldıktan sonra kolumu kapattım.
Annemlerin yanına geldikten sonra sırayla babam ve diğer adam kan vermeye gitti.
Babamlarda kan verdikten sonra;
Doktor:"DNA testinin sonuşları bir saate kadar çıkar. Saat iki de lütfen burada olun."
Anneme yaklaşıp kulağına fısıldadım;
Şeker:"Anne ne DNA testi bu?"
Meryem:"Sonuşlar açıklanınca sana anlatırım. Şimdi anlatırsam baban kızar."
Diyince kafamı onaylar anlamda salladım.
Hep beraber hastanenin kantinine geldiğimizde kan alınan diğer kız annemle babamın olduğu masaya geçip oturdu.
Diğer ailede beni yanına çağırınca babama baktım. Başını salladığında geçip bende yanlarına oturdum.
Kadın:"Kızım bizle tanışmak istemiyor musun yoksa?"
Şeker:"Yok efendim sadece neler olduğunu anlamaya çalışıyorum mesela neden bu hastaneye geldiğimizi?"
Adam:"Şimdi neden burda olduğumuzu bilmiyor musun?"
Dediğinde yavaş yavaş başımı salladım. Annesinin yanında oturan ergen de bana göz devirdi. Senin gözlerini oynarım çocuk.
Kadın:" Kızım anlatmamı ister misin?"
Şeker:" Sakıncası yoksa tabi ki isterim."
Kadın:" Sabah bize bir arama geldi. Kızımız Buse'nin karışmış olabileceği ile ilgili. Sizin doğduğunuz gün sistem arızalıymış. Öyle olunca dosyalarda bir yanlışlık olmuş sanırım. O yüzden DNA testi yapılması lazımmış. O yüzden geldik. "
Şeker:"Teşekkür ederim bana babam söylememişti. Haberim yoktu. Şimdi bir de hastaneye gelince pek birşey anlayamamıştım."
Dediğimde kadın tebessüm etti.
Duygu:"Bu arada ben Duygu."
Diyerek el uzattığında elini sıktım.
Ulaş:"Bende Ulaş kızım."
Dediğinde onun da elini sıktım.
Duygu:"Bak bu da Buray."
Diyerek yanında ki ergeni gösterdi.
Buray'a baktığım da gözlerini devirse de tebessüm ettim. Benim tebessüm ettiğimi görünce bir anlış şaşırdı ama yinede hemen kendini toparladı.
Ulaş:"Gelin kantinden size birşeyler alayım."
Dediğinde babama baktım. Çünkü; daha cezam bitmemişti. Bizi duyduğu için bana hayır manasında kaşlarını çattı.
Duygu:"Kızım istediğin birşey var mı? Tost, çikolata ,su ,kahve falan."
Şeker:"Yok teşekkür ederim. "
Ulaş:"Kızım birşeyler yeseydin. "
Şeker:"Sağolun, teşekkür ederim ama birşey istemiyorum."
Ulaş:"Tamam o zaman. Buray, oğlum sen git annenle bana birer kahve ve kendine de istediğin bir şeyler al. Şeker kızım sen de istersen Buray ile beraber git konuşur birbirinize ısınırsınız."
Dediğinde babama baktım. Tamam anlamında gözlerini kırptığında Buray ile kalkıp kantin sırasına geçtik.
Buray:"Sabah hastaneden aradıklarında nerdeydin?"
Şeker:"Evdeydim."
Buray:"Peki evdeysen neden annen ile baban sana bu olayları anlatmadı?"
Şeker:"Bilmiyorum. Buraya gelinceye kadar haberim olmadı. Daha doğrusu bana olanlardan bahseden olmadı."
Buray:"Anladım. Peki neden babandan her şey için izin alıyorsun?"
Şeker:"Ne izni? Ne için izin aldım?"
Buray:" Benimle sıraya girmek için olabilir."
Şeker:"Yok izin almadım. Sen yanlış anlamışsın."
Dediğimde sıra bize gelmişti.
Buray:"Ben kendime bir tane tost alcam ister misin?"
Şeker:"Yok teşekkür ederim."
Buray:"Peki öyle olsun."
Diyerek kaşlarını hafif çattı.
Gözlerim hafif hafif kararıyordu ama şeker hastası olduğum için ve sabah bir şeyler yemememe bağlamıştım.
Buray eline tost tepsisini aldı, ben de Ulaş bey ve Duygu hanımın kahvelerini elime aldım. Buray ile masaya adımlayarak gelip oturduk.
Buray iştahla tostunu yerken arada aç olduğum için gözüm oraya kayıyordu.
Duygu hanım ve Ulaş bey benimle sohbet etmeye çalışıyordu.
Duygu:"Kızım okulun nasıl gidiyor? Okuyor musun?"
Şeker:"İyi gidiyor. Okuyorum ama dıştan okuyorum. "
Ulaş:" Kızım yanlış anlamazsan neden dıştan okuyorsun?"
Gözümün kararması gittikçe artıyordu. Kendimi kötü hissettiğim için ayağa kalktım.
Şeker:"Müsadenizle ben bir lavaboya gitsem."
Duygu:"Git kızım git. Sormana gerek yok."
Diyerek onay aldığımda kadınlar tuvaletine girdikten sonra kendime gelmek için soğuk suyu yüzüme çarptım.
Yüzümü yıkadıktan sonra gözümün kararmasının geçmesi için duvara yaslanıp beklemye başladım ama bir faydası yoktu. Gözlerin gittikçe kararınca kendimi taşıyamayacağımı hissederek kendimi yere bıraktım...
***
DUYGU ÇELİKOĞLU'NDAN DEVAM
Ulaş:"Duygu, kız neden daha gelmedi? Lavaboya gideli 10 dakika oldu."
Duygu:"Bilmiyorum ben bir bakıp geleyim. "
Diyerek ayağa kalktıktan sonra hemen kadınlar tuvaletine girdim. Girmemle bile çığlık atmam bir oldu.
Şeker yerde uzanmış teni bembeyazdı. Yanına çöküp yanaklarına hafif hafif vurmaya başladım. Bir faydası yoktu. Yanda ki hemşire çağırma tuşuna bastım ardından lavabonun yanında ki kağıt havlulardan birkaçını alarak soğuk suyla ıslatıp yüzüne ve boynunu nemlendirmeye başladım.
Ağlamak istemiyordum ama kendime engel olamamıştım. Gözlerimden istemsizce damlalar firar ediyordu. Bir ya da iki dakika sonra kadın bir hemşire geldi ardından bir de erkek hemşire.
Erkek hemşire Şeker'i kucağına alıp götürürken ben de peşlerinden gidiyordum. Beni fark eden Ulaş ile Buray'da arkamızdan hızlı hızlı geliyordu.
Şeker'i kucağına alan hemşire sedyeye yatırdıktan sonra erkek bir doktor geldi.
Muayene ettikten sonra hemşire şekerini ve tansiyonunu ölçmeye başladı.
Doktor:"Endişelenecek bir şey yok. Sanırım uzun zamandır bir şey yiyip içmemiş. Aynı zamanda şeker hastası olunca şekerinin düşmesi sonucu bayılmış. Biz serum taktık. Serum bitip uyanınca birkaç birşeyler atıştırsın. İyi günler."
Ulaş:"İyi günler."
Buray:"İsminin Şeker olupta şeker hastası olmak nasıl bir şey arkadaş."
Diye gülen Buray'ın dediklerine gülerken Ulaş'ta ensesine yavaş ama ses çıkacak şekilde şaplak attı. Buray ise hâlâ gülüyordu.
Şekerin yattığı sedyenin başına oturup saçlarını okşamaya başladım. Ne kadar sürdü bilmiyorum ama hem serum bitmişti hem de Şeker uyanmıştı.
Uyandığını görünce elimi hemen saçlarından çektim. Hemşire tuşuna bastım.
ŞEKER DOĞAN'DAN DEVAM
En son tuvaletteydim. Fakat şimdi bir yerde uzanıyordum. Saçlarımda bir el vardı. El saçlarımı okşuyordu. Gözlerimi yavaşça açtığımda karşımda Duygu hanımın olduğunu gördüm.
Ne oluyoruz hanımefendi? Neyse kötü şakaydı.
Elimle gözümü ovuşturacağım sırada elime batan şeyi fark ettim. Serum vardı ama babam ve annem nerdeydi?
Buray:"Sen uyurken sevgilin aradı."
Ne benim seviglim mi varmış?
Buray:"Evet. Ciğerimin Sol Köşesi diye kaydetmişsin hatta."
Lan ben onu dışımdan mı söyledim?
Şeker:"O benim sevgilim değil arkadaşım."
Dediğimde ergen velet göz devirdi.
Şeker:"Şey acaba annem ve babam nerde?"
Ulaş:"Onlar kantinde seni fark etmediler."
Duygu:"Kızım iyi misin? Uzun zamandır bir şey yiyip içmemişsin. Şekerin düşmüş."
Şeker:"Sabah kahvaltısı yapmamıştım bu gün midem bulanıyor diye. "
Duygu:"Peki iyi misin şimdi?"
Şeker:"Teşekkür ederim iyiyim."
Diyerek tebessüm ettim.
Duygu:"Gel kantine inip sana yiyecek birşeyler alalım."
Şeker:"Gerek yok teşekkür ederim."
Duygu:"Duymamış olayım ha. İtiraz istemiyorum küçük hanım."
Dedi sahte bir kızgınlıkla. Başımla onayladıktan sonra odadan çıktık.
Kantine geldiğimizde babam bana kaşları çatık bir şekilde bakıyordu. Hiç o tarafa bakmamamaya çalışarak önceki oturduğumuz masaya oturduk.
Ulaş bey ise kantinden tost ile ayran alıp gelmişti. Önüme koyduğunda bir anlığına babama baktım. Bakmam ile göz göze geldik. Hemen önüme dönerek Ulaş beyin getirdiği tosttan bir ısırık aldım.
Ne kadar utansam da aç olduğum için tostu ve ayranı yedim.
Ben yemeğimi yedikten sonra Ulaş beyin telefonu çaldı.
Ulaş:"Tamam doktor bey geliyoruz."
Diyerek telefonu kapadıktan sonra babamın telefonu çaldı.
Ulaş:"Doktor aradı sonuçlar açıklanmış. Bizi odasına çağırıyor."
Dediğinde ayağa kalktık ve beraber yukarı kata doktorun odasına gittik.
Kapıyı çalıp onay alınca içeriye girdik.
Babam ile diğer kız Buse gülüşerek birşeyler konuşuyordu.
Bana şu kadar değer verseydin keşke baba...
Biz de diğer koltuğa oturduğumuz da doktor Acun taklidi yaparak zarfı yavaş yavaş açtı.
Ne anlıyon amk yavaş açmaktan.
Doktor:"Biz zaten böyle bir sonuç bekliyorduk ve tahminlerimiz doğrulandı. Buse Çelikoğlu, %98,7 Hasan Doğan'ın kızı. Şeker Doğan ise %98,8 Ulaş Çelikoğlu'nun kızı. Biz cidden sizden çok özür dileriz. Bunca yıl sonra böyle bir olay yaşamanızı istemezdim."
Diyen doktor ile Ulaş bey sinirle soludu. Onun sinirli halini görünce diğer tarafımda oturan Duygu hanıma doğru biraz yaklaştığımda gözleri beni buldu.
Benim çekindiğimi görünce yüzü yumuşadı ve bana bir gülümseme ile göz kırptı.
Toprak'ı aramam gerekiyordu. Büyük ihtimalle endişelenmişti. Arada mesaj atıyordu iyi olup olmadığıma dair.
Biraz önce kısa bir mesajla geçiştirmiştim ama Toprak bu. Ben ona herşeyi, olanı, biteni anlatmadan beni rahat bırakmayacaktı. Bu yüzden hastaneden çıktıktan sonra ilk işim Toprak'ı aramak olacaktı.
Hasan:"Eee! Şimdi ne olacak? Ben kendi ÖZ kızımı alıp gitsem sizde- adın neydi kız? Ha doğru Şeker. Siz de Şeker'i alıp gitseniz olur mu?"
Gözümün içine baka baka 'Öz' kelimesini bastırarak söylemişti. Açıkçası üzülmüştüm ne de olsa 17 yıldır babamdı.
Ulaş:"Bence de herkes kendi kızını alsın böylelikle olay çözülür."
Diye konuşurlarken Buray tip tip bana bakıyordu.
'Hayırdır birader ne bakıyon? Kurabiye var simit var.' bakışı atıyordum ben de ona. Nasıl oluyorsa artık.
***
Hastaneden çıkmıştık ve bizim eve gidip benim olmayana eşyalarımı alacaktık.
Arabanın arka koltuğuna oturdum Buray'da yanımdaydı. Toprak mesaj atmaya devam ediyordu.
Ciğerimin Sol Köşesi : Toz Şekerim ara bari saniyelik de olsa sesini duyayım.
Ciğerimin Sol Köşesi: Valla kendimi kötü hissediyom la.
Ciğerimin Sol Köşesi:Kafayı yiyecem. Ama ben bilirim bunun hesabını sormasını.
Telefondan Toprak'ı çaldırıp kapattım. Dakikam yok nöğreyim?
Ben çaldırdıktan sonra Toprak 'ın araması ekrana düştü.
Toprak:"Ulan amip beyinli öglena kaç saattir sana ulaşmaya çalışıyorum amk salağı."
Dediğinde öyle bir bağırıyordu ki Duygu hanımlar da duymuştu sesini. Buray'ın güldüğünü gördüm. Duygu hanım ile Ulaş bey de gözlerini fal taşı gibi açmıştı.
Şeker:"Ciğerimin sol köşesi, canımın içi, Toprağım valla aramaya fırsatım olmadı. Yoksa ben seni habersiz bırakır mıyım canım kankam?(!) Hem niye sesini bu kadar yükseltiyosun ki? Kırıldım. Senle bir daha konuşmicam. Azra ile konuşurum artık.(!)"
Dediğimde Buray kıkırtısını tutamamıştı. Toprak ise ne dmeye çalıştığımı anlamıştı. Çünkü; Azra'yı hiç sevmezdim ve eğer bir şey olduysa ya da konuşmasına dikkat etmesi gerektiğini belli etmeden bildirme şeklimiz hem kibar olmak hem de Azra'yı araya katmakta olurdu.
Toprak:"Hassiktir beni duydular mı?"
Diye fısıldadığında ne kadar beni görmesede onaylar vaziyette başımı salladım.
Şeker:"Evet artık tek kankam Azra çimen kafalı kaplumbağa."
Benim kaplumbağa deyişimden sonra Buray kahkahasını tutamamış salmıştı. Duygu hanım ve eşi ise dediğim her kelimede şoka giriyordu.
Toprak ise Buray'ın kahkahasını duymuştu.
Toprak:"Ulan göt beni duydular yağğğğğ! Rezil rüsva oldu- bir dakika lan ben kime rezil oldum ve sen kaç saattir ortalarda yoksun ne iş. Seni cami avlusuna mı bıraktılar."
Diye güldü.
Şeker:"Lan mal Toprak sus amk salağı. Hoparlöre alıyım ona göre konuş."
Diye mikrofonu ağzıma sokarak konuştum. Ulaş bey ve Duygu hanım duymamıştı ama Buray yanımda oturduğu için her şeyi duyuyordu amk veleti.
Toprak:"Tamam Şekerim. Hadi ne oldu anlat."
Dedikten sonra sesi hoparlöre aldım.
Şeker:"Valla Toprrrağğm ne olduğunu bende anlamadım. Gram bir şey anladıysam Arap olayım.".
Dedikten sonra mikrofonu kapatıp;
Şeker:"Tövbe yarabbim tövbe tövbe."
Buray benim halime gülüyordu mal mal.
Toprak:"Eee! Oğlum sen bilmiyorsan başına ne geldiğini, bende bilmiyorsam kim anlatacak amı- amcam mı anlatacak?"
Şeker:"Amcan biliyorsa olayları anlatsın Toprak."
Toprak:"Neyse oğlum şimdi ne olduğunu bana baştan sona anlatın. Yoksa benim ceza yöntemlerini biliyorsun Toz Şekerim."
Geçmiş.
Şeker:" Toprak yeter amına koyim al şu Minnoşu. Bacaklarım ağrıdı koşmaktan."
Toprak:"5 dakikan var daha Şekerim. Koş koş."
Diyerek kötü adam kahkahası attı.
Gelecek.
Aklıma gelen anılarla kafamı iki yana salladım. Aynı anılar Toprak'ın da aklına gelmiş olacak ki arkada anıra anıra gülüyordu.
Şeker:"Toprağğğm sen ne şerefli insansın ya(!)"
Diyerek ben de güldüğümde Buray'da gülüyordu sevimli velet.
Toprak:"Neyse kanka bizim konu nereden nereye geldi çabuk anlat ama dur bekle iki deke (dk=dakika) ."
Şeker:"Tamam bekliyom iki deke."
Buray:" Deeeeekeeee."
Diye güldüğünde kendimi tutamayıp ben de güldüm.
Toprak:"Geldim geldim kız anlat çekirdek aldım geldim."
Şeker:"Toprağım senin şu dedikoducu karılar gibi olan tarafını çok seviyom lan."
Toprak:"Bende küçüklükten beridir olan mahalle abisi tavırlarını çok seviyom lan. Neyse oğlum anlatın hadi meraktan sıç-sıkıştım artık nefes alamıyom la hadi."
***
Toprak:"Kanka valla senin için çok iyi olmuş. O cehennem zebanisinden kurtuldun artık. Şükret."
Şeker:"Valla öyle oldu."
Toprak:" Kızım ne hayatın varmış be! Hint dizisinden daha kurgu ve heyecanlı ."
Dediğinde herkes gülmüştü.
Sonunda araba yavaşlamış ve bizim eve gelmiştik.
Şeker:"Neyse kanka ben eşyalarımı alcam evden, akşam çaldırırım."
Toprak:"Sen anca çaldır zaten fakır kopek."
Şeker:"Toprağım senin yüzüne hiç telefon kapatıldı mı?"
Toprak:"Dur ne-"
Konuşmasına fırsat vermeden telefonu yününe kapayınca kendimi Selena'da ki Aslı gibi hissettim bir an. Ne alakaysa artık amk.
Duygu:"Kızım istersen yardım edeyim sana."
Şeker:"Yok teşekkür ederim.Siz burda durun lütfen yorulmayın zaten çok eşyam yok. "
Evin kapısını çaldıktan sonra bekledim. Annem açmıştı.
Şeker:" Meryem şekerim ben geldim eşyalarımı almaya. Hem senle de bir vedalaşayım."
Dediğimde gözleri doldu va kollarını boynuma sardı. Vakit kaybetmeden hızlıca kollarımı bende anneme doladım.
İlk ayrılan ben oldum.
Şeker:"Neyse ben çok oyalanmayayım Toprağımın da dediği gibi 'Cehennem Zebanisi (!)'ni görmek istemiyorum. "
Dediğimde kıkırdadı.
Kapının önünden çekilince odama çıkıp eşyalarımın hepsini orta okulda ki sırt çantamın içine doldurup aşağıya indim.
Şeker:"Meryem şekerim hakkını helal et. Senin çok hakkın var bende. "
Meryem:"Helal olsun sen de helal et."
Derken bana el salladı bende ona doğru el salladım ardından arabaya bindim.
Ulaş bey arabayı sürerken yolu izliyordum. Gökyüzü, masmaviydi mavi özgürlüğü temsil ederdi değil mi? Artık Cehennem Zebanisinden kurtulmuştum o yüzden bir yanım mutluydu. Bir yanım ise ya yeni aile, gerçek ailem daha kötü insanlar ise diye içim içimi yiyordu.
Beşik gibi sallanan arabada gözlerimi kapattım.
***
Kolumun deşilmesi ile gözümü açtım. Arabada sadece ben ve Buray vardık ve benim kolumu resmen deliyor, oyuyordu namussuz.
Şeker:"Uyandım amk deşme kolumu."
Dediğimde Buray gülerek konuştu.
Buray:"Tamam tamam bıraktım hadi in arabadan."
Koltukta doğrulup dışarıya baktım ardından arabadan indim. Hava kararmıştı. Geldiğimiz ev tabi buna ev denirse villaya baktım.
3katlıydı yanında da kocaman bir havuz vardı.
Abicim 4kişilik bir aile için bu kadar büyük bir ev fazla değil mi?
Buray ile evin kapsına geldiğimizde Buray zile bastı. Kapıyı tonton orta yaşlarda bir teyze açtı.
Teyze:"Hoş geldiniz guzularım geçin hadi içeriye."
İçeriye girince ben Buray'ı takip ederek salona girdim.
Ulaş:"Çocuklar geldiniz mi? "
Şeker:"Yok gelmedik amk."
Tabiki fısıldayarak söylemiştim ve Buray bunu duymuştu piçevenk.
Buray:"Geldik baba geldik şükür."
Duygu:" Kızım aslında biz seni uyandıracaktık ama yorulmuş olduğunu düşündüğümüz için uyandırmaya kıyamadık kusura bakma. Şimdi de yemek vakti o yüzden Buray uyandırmış seni."
Tebessüm ettim.
Şeker:"Sorun deği-"
Lafımı bölen kapının zil sesiydi.
Şeker:"Yemeğe birisini mi bekliyordunuz?"
Ulaş:"Yok beklemiyorduk. Neyse ben bir kapıya bakayım."
Diyerek ayağa kalktı arkasından bende gittim.
Merak ne yapayım amk.
Ulaş bey kapıyı açtığında 6 dene dalya n gibi yakışıklı, uzun ve yapılı erkek vardı.
Ulaş:"Hoş geldiniz oğlum."
Neğğ! Oğlum mu?
DEVAM EDECEK ...
|
0% |