@tozpembehikaye
|
Çağla Hoca, Serkan'a "hoş geldin" deyip, boş olan sıraların birine oturmasını söyledi. Ardından teneffüs zili çaldı. Sınıftakiler" yeni çocuk" ile tanışmak için Serkan'ın etrafında toplandılar. Sanırım onunla tanışmak için can atmayan bir ben vardım. Hastanede tanışmıştık ama bu onunla tam olarak tanıştığım manasına gelmiyordu. Sınıfta boş boş oturmaktan sıkılınca bahçeye geçtim. Boş banklardan birine oturup, birkaç gündür yaşadığım şeyleri düşünmeye başladım. Fazla ağırdı ama üstesinden gelebiliyordum. Burak'la aynı ortamda, aynı sınıfta iki yabancı olmak tuhaf bir duyguydu. Üstelik bana yalan söylediğini öğrenmiş olmak daha da yakıyordu içimi. Onun da canı yanıyor muydu acaba? Böyle düşününce bir an kendime kızdım. Beni aldatmıştı ve ben hala o ne hissediyor diye düşünüyordum. Ben iç sesimle kavga ederken omzumda bir el hissettim. Ece sınıfta olmadığımı anlamış ve yanıma gelmişti. " Ne yapıyorsun burada tek başına? Dalmışsın yine." Son zamanlarda o kadar çok düşünüyordum ki, bu fazla düşünme olaylarını arkadaşlarım bile fark eder olmuştu. Yaşadıklarımı düşünüyordum sürekli. "Niye böyleydi? Neden?" soruları dönüyordu kafamın içinde. Mesela abimle babam kavga etmemiş olsaydı, abim bizim hayatımızda olmaya devam etseydi nasıl olurdu? Bir abimin olması nasıl olurdu? Şuan kaç yaşındaydı? Ya da Burak? Hiç mi sevmemişti beni? O çocuk bu kadar çapkın biriydi de ben nasıl anlayamamıştım? Düşüncelerimden sıyrılıp Ece'ye ve sorusuna odaklandım. "Yaşadıklarımı" dedim. Ece durumun farkındaydı. Bu yüzden ilk önce bana sarıldı sonra da "Atlatacaksın biliyorsun değil mi? Hem zaten ikinci döneme girdik. Birkaç ay sonra Burak'ı görmek zorunda değilsin. Sadece birkaç ay daha sabretmelisin Irmak, " "Biliyorum, birkaç ay sonra okul bitecek ve bir şekilde görüşmeyeceğiz. Ama açıkçası sudan çıkmış balık gibi hissediyorum kendimi." " Evet, çok zor sana hak veriyorum". Biz Ece ile sohbet ederken diğer kızlarda yanımıza geldiler. " Bizde hak veriyoruz. Ama geçecek biliyorsun değil mi? Yaşandı ve bitti," diye sohbetimize katıldı Arsu. İkisi de çok haklıydı. Burak'la ayrılmıştık ve Burak birkaç ay sonra hayatımdan çıkıp gidecekti. O yüzden bu yaşadığım acı da geçecekti ya da zamanla üstünü örtecektim. Keyfimin hala çok yerinde olmadığını fark eden Seher konuyu değiştirerek " Sınıfa yeni gelen çocukla tanıştım. Irmak dün seni hastaneye getiren çocuğa ne kadar da benziyor." " Seher biliyor musun bende çok benzettim," dedi Arsu. " Benzetmeniz normal. Çünkü dün beni hastaneye götüren Serkan'dı. O'ydu yani," dedim. Kızlar şaşkın bir şekilde bana bakıyorlardı. En az onlar kadar bende şaşkındım çünkü bu kadar tesadüf ancak dizilerde, filmlerde olurdu. Ben Serkan'ı görünce şoke olmuştum ama o sınıfa girince benim aksime normal bir durum gibi tepki vermişti. Ya da bana mı öyle gelmişti? Belki de beni fark etmemişti. Kızlarla sohbet ettikten sona dersin başlamasına yakın sınıfa geçtik. Sınıfa girdiğimizde Serkan meraklı gözlerle bana bakıyordu. Beni hatırlamıştı. Bir şey demek ister gibiydi ama hiçbir şey söylemedi. Onun yerine yanında oturan Kaan ile konuşmaya devam etti. Ders başladıktan sonra Edebiyat öğretmenimiz sınıfa yeni gelen Serkan'ı fark etti. Pelin Hoca, Serkan ile tanışabilmek için derse ara verip Serkan'la biraz sohbet ettiler. Serkan " uzun zamandır yurtdışında yaşadığını, ailesini özlediği için bu dönemi Türkiye'de geçirmeye karar verdiğini," söyledi. Bunu duyduğuma şaşırmıştım. Yıllar boyu yurtdışında yaşamış biri olarak çok iyi Türkçe konuşuyordu. Serkan bugün beni gerçekten şaşırtıyordu. Dersler bittikten sonra kızlarla beraber okuldan çıkarken, çıkış kapısında Serkan'ı gördüm. Arkadaşlarıyla sohbet ederek okuldan çıkıyordu ki Burak Serkan'ın yanına gitti. Bir dakika! Ben doğru mu görüyordum? "Umarım Burak oraya olay çıkarmak için gitmemiştir," diye geçirdim aklımdan. Hatırlıyordum çünkü Burak'ın Serkan'a hastanede ve sınıfta nasıl baktığını. Biraz ayaküstü konuştuktan sonra ikisi arkadaş grubundan ayrılarak bahçeden çıktılar. Bu olay sadece benim değil kızlarında dikkatinden kaçmamıştı. Arsu ile Seher, bana seslenirken ben hala okul çıkışı kapısına bakmakla meşguldüm. "Irmak, sende gördün değil mi?" " Ama neden şimdi? Burak ile artık çıkmıyorsunuz? Bir insan neden ayrıldığı sevgilisini dün hastaneye getiren çocukla özel konuşmak ister ki?" Arsu doğru söylüyordu. Gerçekten neden dün değil de şimdi konuşmak istemişti? Üstelik bana çok soğuk ve yabancı gibi davranırken. Okulun çıkış kapısına bakmayı bırakınca kızlara dönüp "Bende anlamadım, ben Burak'ın hala beni sevdiğini sanmıyorum açıkçası. Dün hastanede tanışamadı o yüzdendir herhalde," deyip arabaya bindim. Arabayı kullanırken aklım az önce gördüklerimdeydi. Kızlarla kafa dağıtmak için alışverişe çıkmaya karar vermiştik. AVM ye girip gezmeye başladığımızda gerçekten de kafamın boşaldığını hissetmiştim. Arsu ve ben yeni koleksiyonlara bakarken Ece de ayakkabıların olduğu reyona gitti. Biraz sonra elinde bir çift ayakkabıyla yanımıza gelen Ece bize çok önemli bir şey göstereceğini söyledi. Eliyle erkek reyonunu göstererek " Şuraya bakın," dedi. Ece'nin gösterdiği yöne doğru baktığımda Serkan'ı gördüm. O da buradaydı. Bu tesadüfler giderek sıklaşmaya başlamıştı. Ama beni asıl şaşırtan şey aynı mağazada olmaktan çok arkadaş çevresiydi. Serkan, Yağmur'un arkadaşlarıyla beraber alışveriş yapıyordu fakat aralarında Yağmur yoktu. Bunu sadece ben değil kızlarda fark etmişti. " Serkan, Yasemin'i tanıyor sanırım. Peki ya Yağmur'u tanıyor olabilir mi?" dedi Arsu. Bunun sorunun cevabını bende çok merak ediyordum. Çünkü Yağmur beni sevmiyordu. Bu yüzden bu durum benim merakımı daha da artırıyordu. 0nları gördüğümüzü fark etmesinler diye mağazada alışverişimizi yapıp hızlıca çıktık. Alışverişten sonra yemek yemek için bir kafeye gittik. Yemeklerin gelmesini beklerken Arsu daha fazla dayanamayacağını söyleyerek bizim sınıftaki çocuklardan birine, Burak'ın Serkan'a ne dediğini öğrenmek için mesaj attı. " Kızlar, Alican'ın dediğine göre Burak Serkan'ın bu okula nakil aldırmasından rahatsız olmuş. Neden burası diye sormuş. Amacını gerçekten merak ettim doğrusu demiş sonra Serkan da "istersen başka bir yerde konuşalım" demiş. Zaten Serkan böyle söyleyince Alican'ların yanlarından ayrılmışlar," dedi. Ece bir çıkışla "Ona ne oluyormuş? Bu soruyu sormak ona düşmüyor bence. Irmak'ın merak etmesi, Irmak'ın sorması gerekmez mi bu soruyu Serkan'a?" Ece haklıydı. Benim bu soruyu sormam gerekirken, eski sevgilimin gidip o çocukla konuşması doğru değildi. Burak'ın böyle bir davranışta bulunması beni gerçekten de rahatsız etmişti Midemde stresten oluşan o yumruyu hissedebiliyordum. Yemekler geldiğinde ise iştahımın kaçtığını anladım. Birkaç lokma alıp tabağımdakilerle oynamaya başladım. Kızlar yemek yemediğimi fark etmiş olmalılar ki "Irmak, neden yemiyorsun aç değil misin?" "Canın mı istemiyor, aklın Burak ve Serkan'da mı kaldı," diye sordular. O an tek düşünebildiğim şey Burak ile Serkan'ın okul bahçesindeki konuşmalarıydı. Acaba ne konuşmuşlardı? Ya da hala konuşuyorlar mıydı? Düşüncelerimden sıyrılıp kızlara döndüm. " Evet, başka bir şey düşünemiyorum. Bugün benimle konuşan Burak ile Serkan 'la konuşan Burak çok farklı geldi bana. Benimle konuşurken sanki bir yabancı gibiydi. Daha dün ayrılan biz değilmişiz gibi konuştu benimle. Ama bugün okul çıkışı Serkan ile konuşmak isteyen Burak, hala beni seviyor gibiydi, hala sevgilimmiş gibi Serkan'la konuşması gerçekten çok garip geldi." " Haklısın canım. Kafanı karıştırmış belli ki, bir öyle davranıp bir böyle davranarak ," dedi Arsu. Kızlar yemeklerini bitirdikten sonra hesabı ödeyip kalktık. Kafeden çıkarken hepimizin telefonuna mesaj geldi. Mesaj sınıf grubundandı. Yarın sınav haftası başladığı için herkes ders çalışıyordu. Ve biz sınavların başladığını unutmuştuk. O yüzden kızlara gezmeyi bırakıp evlere dönmeye karar verdik. Eve döndükten sonra arabayı park edip biraz yürüyüş yapmanın iyi olacağını düşündüm. Bu yüzden eve girmekten vazgeçtim. Telefondan sakin bir şarkı açtıktan sonra kulaklarımı takıp yürümeye başladım. Yürüdükçe midemde oluşan yumrunun yok olduğunu hissedebiliyordum. Biraz yürüdükten sonra eve döndüm. Eve vardığımda hava kararmıştı. Telefonumdan saate bakıp yarınki sınava çalışmak için ne kadar zamanım olduğunu kontrol ettim. Derin bir nefes alıp eve girdim. Kıyafetlerimi değiştirmek üzere odama çıktığım sırada Sumru Hanım akşam yemeğinin hazır olduğunu söyledi. Kızlarla iken pek bir şey yemediğim için dolayısıyla karnım acıkmıştı. Üstümü değiştirip aşağı indikten sonra yemeğe oturdum. Annem ile babam bir konu hakkında konuşuyorlardı ve sanırım sohbete bende dahil olacaktım. Annem ile babam benim geldiğimi fark edince babam boğazını temizledi. "Hoş geldin canım," diyerek günümün nasıl geçtiğini sordu. Annem ise babam konuşurken ona "hadi anlat" der gibi bakıyordu. Babam da anneme "tamam" manasında kafa salladı. Babamın bana ne anlatacağını çok merak ediyordum ama ikisindeki gerginlik benim de gerilmeme sebep oluyordu. Babam neden başlayacağını bilemiyor gibiydi. Babama yardımcı olabilmek için "Neler oluyor bilmiyorum ama söylemek istediğin şeyi bana bir cümleyle özetlemeye ne dersin? Çünkü nereden başlayacağını bilemiyor gibisin. Belki bu işini kolaylaştırabilir," dedim. O da "Tamam, haklısın. Öyle yapmaya çalışacağım," dedi. Sanırım yine ciddi bir durum vardı. Ortam daha da gerilmeye devam ediyordu ki babam " Kızım, bugün okulunuza gelen yeni çocukla yani Serkan Doran'la fazla samimi olmanı istemiyorum." Babamın bana söylemeye çalıştığı şeyin bu olmasını beklemiyordum. Ayrıca Serkan'ı nereden tanıyordu? Dahası neden onunla görüşmemi istemiyordu? Dayamayıp sormaya hazırlanıyordum ki babamın telefonu çaldı. Babam çalışma odasına doğru geçtiğini görünce beklemekten vazgeçip yemeğimi yemeye devam ettim. Ama içim içimi kemiriyordu. Bende daha fazla beklemekten vazgeçip anneme sormaya karar verdim. Annem ise " Olayı bende tam bilmiyorum Irmakçığım. Bence bunu babana sorman daha doğru. Tek bildiğim babanla Serkan'ın babasının çok eskiden beri tanıştıkları. Ama birbirleriyle konuşmuyorlar. Sertan çok kırılmış bana da anlatmadı," dedi. Annem de böyle söyleyince daha çok merak eder olmuştum bunun sebebini. Ama yarın sınavım olduğu aklıma gelince ders çalışmak için yemeğimi bitirip odama çıktım. Yarın iki tane sınavım vardı. Sınavlardan biri İngilizce olduğu için bir tanesine çalışmam yeterliydi. Sınava çalışmak için kitaplarımı alacaktım ki çantamı girişte bıraktığım aklıma geldi. Odamdan çıkıp merdivenlere doğru giderken babamın çalışma odasından bana seslendiğini duydum. Aşağı inmekten vazgeçip babamın yanına gittim. İçeri girdiğimde babamın dosyalarla meşgul olduğunu gördüm. Benim geldiğimi fark edince bana "Hoş geldin" deyip önündeki dosyalarla ilgilenmeye devam etti, masanın yanındaki koltuğu göstererek oturmamı söyledi. Dosyaları toparlayıp kaldırdıktan sonra bana döndü ve nihayet masada konuştuğumuz konu geri açıldı. "Kızım, sana az önce yemekte söylediğim gibi Serkan Doran'la fazla yakın olmanı istemiyorum. Biliyorum bunun sebebini merak ediyorsun, ama inan bana böylesi hem senin için hem ailemiz için daha iyi." "Ama neden? Yakın olmamı neden istemiyorsun?" " Çünkü ben o aileye güvenmiyorum. Hakan'a -yani Serkan'ın babası- hiç güvenmiyorum." " Annem daha önceden Serkan'ın babasıyla tanıştığınızı söyledi." "Evet, biz Hakan'la çocukluğumuzdan beri tanışıyoruz, tanışıyorduk daha doğrusu. Çok yakın arkadaştık ama o bana ihanet edince dostluğumuz bitti." "Baba, çok özel değilse neden dostluğunuzun bittiğini merak ediyorum. Bana anlatabilir misin?" " Tabii, şöyle; Hakan ve ben çok küçüklükten beri tanışıyorduk. Beraber büyüdük. Aynı okullarda okuduk üniversiteye kadar. Ben ortaokuldayken benim hoşlandığım bir kız vardı. Adı Selvin'di. Açılmak istiyordum haliyle. Ama çekiniyordum. Hakan'da beni cesaretlendirdi. Ben de "tamam" deyip Selvin'e aşkımı itiraf eden bir mektup yazdım. Sırasına koydum teneffüste. Ama zarfın arkasına adımı yazmayı unutmuşum. Teneffüste arkadaşlarla oynarken Hakan sınıfa girip zarfın arkasına benim değil kendi adını yazmış. Meğer o da seviyormuş Selvin'i. Ama benim aşkımı, ona ulaşabilmek için kullanmış. Okul çıkışında Selvin ile Hakan'ı el ele görünce öğrendim bende böyle bir şey yaptığını. Sonra da arkadaşlığımız bitti. Oğlunu tanımıyorum ama Hakan kötü biri. Bu yüzden de ne olur ne olmaz onunla fazla yakın olmanı istemiyorum kızım." "Tamam anladım babacığım. Anlattığın için teşekkür ederim. Ben odama gidiyorum, yarın sınavım var." " Peki kızım. Sonra görüşürüz. Sana iyi çalışmalar. " Babamın odasından çıktıktan sonra çantamı alıp odama geri döndüm. Ders çalışmaya başladığımda saat 9'a geliyordu. Birkaç saat ders çalıştıktan sonra yarın uykusuz kalmamak için yatmaya karar verdim. Bugün gerçekten yorucu bir gündü. Bugün olanları düşünüp uykuya dalacakken gelen mesaj sesiyle irkildim. Arsu gruba bir fotoğraf atmıştı. Uykulu gözlerle fotoğrafa baktım. Fotoğraftakiler Serkan ve Yağmur'du. Arsu'nun yazdığı mesaja göre Serkan ve Yağmur yaklaşık 1 aydır çıkıyorlardı. Arsu'nun attığı mesaj beni öyle şaşırtmıştı ki az önceki uykulu halim uçup gitmişti adeta. Serkan ile Yağmur... sevgililerdi. Hatta Serkan beni hastaneye getirdiğinde de çıkmaya devam ediyorlardı. Ve benim üzüntüden bayılmama sebep olan olayı bana anlatan Yağmur'du. Beni bulup hastaneye götüren, başımda bekleyen de sevgilisiydi. Neler oluyordu? |
0% |