6. Bölüm

6. Bölüm

Miraç Şevval ACAR
tozpembehikaye

Ben az önce doğru mu duymuştum? Serkan, Burak'la kuzen olduğunu mu söylemişti? Anlamamış gibi bakarak "Nasıl yani" diye sordum.

O da gayet rahat bir tavırla "Evet, kendisi teyzemin oğlu oluyor. Aslında bende yeni öğrendim" dedi.

Serkan iyice kafamı karıştırıyordu. Gittikçe şaşırtıyor daha da gizemli bir insan oluyordu. Ve bütün bunlar benim onu daha çok merak etmeme yol açıyordu.

Serkan yanımızdan ayrıldıktan sonra Arsu bana döndü ve "Irmak, sen Serkan'ı daha önce görmüş olabilir misin, yani Burak ile çıkarken" diye sordu. O anki şokla bu hiç aklıma gelmediği için birden Arsu böyle bir soru sorunca afallamıştım haliyle. Gerçekten de hiç mi denk gelmemiştik Serkan'la? Bu soru üzerine Burak'la çıktığımız günden ayrıldığımız güne kadar Burak'ın beni tanıştırdığı kişileri düşünmeye başladım. Ve düşündükçe tanıştığım kişilerin arasında Serkan'ın olmadığını hatırladım. Sanırım Serkan gerçekten haklıydı. Birbirlerinin kuzenleri olduklarını yeni öğrenmişlerdi. Bu yüzden Burak'la çıkarken onu tanımıyordum. Biz kızlarla bunları konuşurken öğretmen sınıfa girdi ve ders başladı.

***********************************************************************************************

Öğle arasına çıktığımızda kızlarla yemeği okulun yanındaki kafelerin birinde yemeğe karar verdik. Gittiğimiz kafe daha çok vejetaryen yemekler yapan bir yerdi. Arsu vejetaryen olduğu için bazen öğle yemeklerini bu kafede yerdik. Bugünde yapacağımız gibi...

Kafeye vardığımıza otoparkta Kaan'ın motosikletini ve Burak'ın arabasını gördüm. Onlarda öğle yemeği için burayı seçmişlerdi. Buna şaşırmıştım. Aslında şaşırdığım şey onların burada yemek yemesi değil Burak'ın vejetaryen yemek yemesiydi. Çünkü Burak içinde et ya da tavuk olmayan yemekleri yemeyi tercih eden birisi değildi. Bu tarz yemekler onun en son seçeneği olurdu. Burak'ın buraya neden gelmiş olabileceğini düşünmenin bana iyi gelmediğini fark ettikten sonra modumu yükseltip arabadan indim. Aynı mekanda bulunacak olsak da o orada yokmuş gibi ya da benim için bir yabancıymış gibi davranabilirdim. Böylece öğle arasında, biten ilişkim için üzülmeyi bırakıp keyifli bir yarım saat geçirebilirdim. Kafenin kapısından içeri girdikten sonra derin bir nefes alıp kızlarla beraber boş masa aramaya koyulduk. Oturacağımız masayı bulduktan sonra sipariş vermek için garsonu beklemeye başladık. Kafe yoğun olduğu için garsonu çağırmamız gerektiğini fark ettikten sonra etrafa bakınmaya başladım kızlarla birlikte. O esnada Burak ve Kaan'ın masasında Serkan ve sınıftan bir çocuğunda oturduğunu gördüm. Burak havanın kapalı olmasına rağmen güneş gözlüklerini takmış, elindeki telefonuyla ilgileniyordu. Üzerinde bej-beyaz renkli ekoseli bir mont vardı. Bu mont onun tarzı değildi. En azından benim tanıdığım Burak'ın değildi. Sağ kolunda ise kahverengi bir saat vardı. "Benim ona geçen seneki hediye ettiğim saate ne kadar benziyor" diye geçirdim içimden. Belki de o saatti kolundaki. Böyle düşündükçe aklıma Burak'ın geçen seneki doğum günü geldi. O gün ilk kez Burak'a sürpriz yapmıştım. Gece yarısı evlerinin oradaki parkta buluşmuştuk. Kasım ayının son günleri olduğu için havada kar soğuğuna benzer bir soğukluk vardı. Benim üzerimde siyah crop triko kazak onun üzerinde ise sarı boğazlı kazak ve üstündeki kazaktan daha açık renk sarı bir mont vardı. Burak için aldığım doğum günü pastasının mumlarını hazırlayabilmek için montumu oturduğum banka koymuştum. Burak pastanın üstündeki mumları üfleyecekken yağmur yağmaya başlamış ve tüm mumlar yağan yağmurla beraber kendiliğinden sönmüştü. Burak'la mumların söndüğünü görünce birbirimize bakıp gülmeye başlamıştık. Yağmur yağdıkça benim makyajım akıyor onun ise saçları bozuluyordu. Birbirimizin bu halini gördükçe daha çok gülüyorduk. Sonra dayanamayıp "Sana ilk kez sürpriz yapmak istedim onu da elime yüzüme bulaştırdım" diye söylendim. O da gözlerimin içine bakıp "Çok güzel bir sürprizdi, çok teşekkür ederim aşkım" dedi ve bana sarıldı. Bir süre öyle kalmıştık, ta ki şimşek çakıp gök gürüldeyene kadar...

Şimdi ise iki ayrı masada iki yabancıydık. Ben Burak'ın geçen seneki doğum gününü düşünürken kızların seslenmesiyle ana döndüm. Kızlar aynı anda "Ne düşünüyordun" diye sordular. Hepsinin aynı anda sormasına şaşırmayı bıraktıktan sonra "Burak'ı görünce aklıma geçen seneki doğum günü geldi. Onun doğum günü yani. Gece yarısı baş başa kutlamıştık da" dedim ve yutkundum. Ben böyle söyleyince Ece göz ucuyla Burak'ların oturduğu masaya baktı. Ondan sonra Arsu ve Seher de baktılar.

"Irmak, Burak'ın kolundaki saat senin hediyen değil mi" diye sordu Arsu.

"Bana da öyle geldi" dedi Seher.

"Bir insan neden eski sevgilisinin ona aldığı hediyeyi takar? Hem de daha yeni ayrıldılarsa" dedi Ece gözlerini devirerek.

Bende Burak'a tekrar göz ucuyla baktıktan sonra kızlara dönüp "Evet, benim onu doğum gününde hediye ettiğim saate benziyor. Belki o saattir ya da kendisine aynı renkte bir saat almıştır," dedim.

Ece'nin söylediği şeye takılmıştı aklım. Gerçekten neden o saati takmayı tercih etmişti? Asıl merak ettiğim gerçekten kolundaki saat benim hediye ettiğim saat miydi?

Garson gelip siparişleri aldıktan sonra Ece benden fotoğrafını çekmemi istedi. Onun fotoğraflarını çekerken Kaan'ın da kadraja girdiğini gördüm. Hem Ece'yi hem de fotoğrafı komikleştiren Kaan'ı çektikten sonra telefonu Ece'ye geri verdim. Ece ile beraber fotoğrafları düzenlerken garsonlar yemeklerimizi getirdiler. Biz yemeklerimizi yerken Kaan geldi ve "Eşlik edebilir miyim" diye sordu. Bizde "Evet" anlamında kafa sallayınca başka masadan boş bir sandalye alıp yanımıza oturdu. "Irmak sen güzel fotoğraf çekiyorsun, benimde fotoğrafımı çeker misin" diye sordu Kaan. Onunda fotoğraflarını çektikten sonra yemeğimi yemeye devam ettim. Kaan da kendine sıcak çikolata söyleyerek bize eşlik etti. Yemek yerken Arsu Kaan'a "Kaan, sen saçlarına bir şey mi yaptırdın? Bir farklılık var" diye sordu.

"Kestirdim. Ama bu sefer her zamanki gibi kestirmedim. Dün Serkan'la kuaföre gittiğimizde Serkan "Bu model sana çok yakışır" deyince bende farklılık olsun diye o modelde kestirdim saçımı" dedi Kaan.

Kaan'ın yeni saç modeli Kaan'a farklı bir hava katmıştı. Her ne kadar Kaan'ı sabah da görmüş olsam saçındaki değişikliği Arsu'nun sormasıyla fark edebilmiştim. Kafam gerçekten gereksiz şeylere fazla doluydu. Belki gereklilerdi bilmiyorum. Ama bu olayları bu kadar çok düşünmemin sebebinin hayatımdaki belirsizlikler olduğunu biliyordum. Belirsizliklerin birinden kurtulmak için dayanamayıp Kaan'a sordum.

"Kaan, Burak'ın kolundaki saat yeni aldı yoksa benim ona geçen sene doğum gününde hediye ettiğim saati mi takıyor?"

"Markası senin hediye ettiğin ile aynı. Aklımda kalmıştı markası, tesadüfen fark ettim bende."

"Irmak daha dün ayrıldınız çok normal o saati takıyor olması," dedi Seher.

Seher'in dediği gibi normal bir şeydi . Düşününce bana da mantıklı geliyordu aslında. Ama daha fazla Burak için kafa yormak istemiyordum bu yüzden kızlarında yemeklerini bitirdiğini görünce "Hesabı ödeyelim mi" diye sordum. Kızlar da "Tamam" deyince hesabı istedik. Kaan'da Serkan'ların yanına geri döndü. Onlarda hesabı ödedikten sonra hep birlikte kafeden çıktık. Arabalarımıza binip okula vardığımızda dersin başlamasına 5 dakika vardı. Kızlarla birlikte zil çalana kadar kantinde takılmaya karar verdik. Zil çaldıktan sonra öğleden sonraki derse girmek için sınıfa geri döndük. Montlarımızı asarken okulun rehberlik öğretmeni Çağla Hanım sınıfa geldi. Sınıfımızda birini arar gibi etrafa bakındıktan sonra beni yanına çağırdı. Ardından arka sıraların birinde arkadaşlarıyla sohbet eden Serkan'ı da çağırdı.

Çağla Hoca'nın odasına geldiğimizde öğretmenler zili çalıyordu. Zili duyan Çağla Hoca, derse girecek öğretmenimizi arayıp bizim için izin aldı. Telefon ile konuşması bittikten sonra dolabından birkaç kağıt çıkarttı. "Evet, çocuklar. Sizi buraya çağırma nedenim: Bu akşam okulumuzda düzenlenecek olan gösteri. İlkokul 1. sınıf öğrencilerinin bu akşam Okuma Bayramı var. Ve Okuma Bayramı gösteri görevi bana ait. Ben sizden bu akşam bu gösteride sunucu olarak görev almanızı istiyorum. Tabii eğer bir programınız yoksa" dedi ve meraklı gözlerle bize bakmaya başladı. Serkan kararlı bir şekilde " Benim bu akşam bir programım yok. Sunuculuk yapabilirim" dedi. Sesinde bana bir meydan okuma vardı sanki. Bende biraz düşündükten sonra bugün için bir program yapmadığımı hatırlayıp "Benimde bir programım yok, bende sunucunuz olabilirim hocam" dedim.

Çağla Hoca bugün sahnede okumamız gereken metinleri verdikten sonra İngilizce sınavını şimdi olabileceğimizi söyledi. Normalde sınav bu dersten sonraki dersti. Ama Çağla Hoca'nın söylediğine göre sınav saatinde akşamki gösterinin provaları başlıyordu ve biz okul bitene kadar prova yapıyor olacaktık. Bu yüzden boş bir sınıfa geçtik ve sınav olduk. Sınav bittikten sonra provaları yapacağımız konferans salonuna geldik. Salona girdiğimizde birinci sınıf öğrencilerinin bir kısmı sahnede prova yapıyordu bir kısmı da oturmuş onları izliyordu. Sanırım oturanların prova sırası sahnedekilerden sonra geliyordu. Serkan'ın koltuklardan birine oturduğunu gördüğümde bende ayakta kalmamak için boş bir koltuğa oturup metindekileri ezberlemeye başladım.

Ezberlemeye çalıştıktan sonra Serkan'ın yanına gittim. O da kağıtta yazanları ezberlemekle meşguldü. Beni görünce ezber yapmayı bıraktı. Bende elimdekileri gösterip "Beraber ezber yapsak olur mu? Sen beni kontrol edersin bende seni" diye sordum. O da "Olur, anlaştık" dedi ve beraber çalışmaya başladık. Ezberlemeyi bitirdikten sonra prova yapmak için sahneye geçtik. Sahneye çıktığımızda koltuklara oturmuş çocukların bizi izlediğini fark ettim. Ne zamandır prova yapıyorduk bilmiyorum ama izleyenler kesinlikle 1. sınıf olmak için fazla büyük gözüküyordu.

Birkaç saat daha prova yaptıktan sonra geceye hazırlanmak için eve döndüm. Bir şeyler atıştırdıktan sonra üstümü değiştirip hızlıca ödevlerimi yaptım. Annem ve babam evde olmadıkları için onlara mesaj atmaya karar verdim. Anneme ve babama ayrı ayrı bu akşam okulda olmam gerektiğini anlatan bir mesaj yolladıktan sonra alışveriş yapmak için evden çıktım. Arabaya binip alışveriş merkezine geldiğim sırada Ece aradı.

"Ne yapıyorsun, neredesin? Okul çıkışı yanına geldik kızlarla ama salonda yoktun," dedi.

"Evet, prova bittiği gibi çıktım. Akşam 7'de okulda olmam gerekiyor. Hem de hazır bir şekilde. Saç, makyaj, kıyafet... hepsini iki saat içinde halletmem gerekiyor. Ama ben daha ne giyeceğimi bile bilmiyorum. Bana yardıma gelebilir misin," diye sordum Ece'ye.

O da sanki bunu duymayı bekliyormuş gibi "Yoldayım desem. Hangi AVM'desin? Konum at, kısa sürede orada olurum," dedi ve telefonu kapattı.

Ece yanıma geldiğinde bende mağazaların birinde kendime abiye elbise bakmaya başlamıştım bile. Bir yandan kahvemi içiyor bir yandan da güzel bir şeyler bulmaya çalışıyordum. Elimdeki kahveyi görünce o da kahve alacağını söyledi. Ece ile kahve almaya gittiğimizde alışverişe ara verip tatlı bir şeyler yemeye karar verdik. Kahvelerimizi içip bir şeyler içtikten sonra kaldığımız yerden kıyafet aramaya devam ettik. Girdiğimiz üçüncü mağazada Ece ile aradığım elbiseyi sonunda bulmuştuk. Mürdüm renginde sırt detaylı harika bir abiyeydi. Zamanımız azaldığı için hızlı bir şekilde o renge yakın topuklu ayakkabı seçtikten sonra saç ve makyaj için kuaföre gittik. Ben saçlarımı yaptırırken o da kendine Afrika örgüsü yaptırıyordu. Saç ve makyajım bittiğinde saat 18.47 idi. Ece ile vedalaşıp arabayla okula geldim. Okul tahmin ettiğim gibi kalabalıktı. Hızlı bir şekilde kulise geçtim. Kapıyı açtığımda sunucu kartlarının bulunduğu masayı aradım ama kuliste o kadar çok kişi vardı ki sunucu kağıtlarını bulmak imkansıza yakın gibiydi. Bir süre sonra Serkan girdi içeri. Siyah bir takım elbise giymişti. Serkan'ı görünce telaşlı bir şekilde "Söyleyeceğimiz şeylerin yazılı olduğu kağıtları bulamıyorum. Son bir kez bakmak istiyordum," dedim. O da bana soğuk bir tavırla "Kürsüye koydular diye biliyorum. Panik yapma, zaten kağıttan okuyacağız," dedi ve içerideki aynalardan birinin karşısına geçip saçını düzeltmeye başladı. Bende görevlilerin son dakika hatırlatmalarından sonra aynada nasıl göründüğüme bakıp kendime onay verdikten sonra birkaç fotoğraf çekildim. Ardından Whatsapp'te kızlarla olan grubumuza çektiğim fotoğraflardan birini yolladım. Ben kızlarla mesajlaşırken görevlilerden biri "Birkaç dakika sonra program başlayacak. Sahneye çıkmanız gerekiyor," dedi. Serkan ile ben de görevliye "Tamam, geliyoruz," dedikten sonra sahneye çıktık.

İki buçuk saate yakın süren programdan sonra nihayet oturup dinlenebilecektim. Kulise doğru ilerlerken Çağla Hoca ve okul müdürümüz Kaya Bey'in beni çağırmasıyla oturup dinlenme planımı ertelemek zorunda kaldım. Hep beraber fotoğraf çekildikten sonra eşyalarımı almak için kulise geri döndüm. Kulise döndüğüm sırada Serkan koltukların birinde telefonuyla ilgileniyordu. Serkan'ın oturduğu koltuğun karşısındaki koltuğa oturup ayakkabılarımı değiştirdikten sonra daha fazla dayanamadım ve sordum.

"Serkan öğle arasından beri bana neden soğuk davranıyorsun? İstemeden seni rahatsız edecek, kıracak bir şey mi yaptım?"

"Aslında beni üzecek bir şey yapmadın," dedi ve derin bir nefes aldı ."Ben biraz soğuk biriyim," deyip kulisten çıktı. Okuldaki görevli okuldan çıkmamızı söylediği için kulisteki diğer öğretmenler ve öğrencilerle birlikte okul binasından çıkıp arabalarımıza doğru yürümeye başladık. Daha fazla dayanamayıp Serkan'a seslendim. Serkan arkasını dönüp bana baktı. Benimle konuşmaktan bıkmış bir hali vardı.

"Gerçekten bir şey olmadığına emin misin?"

"Evet, eminim. Ne olabilir ki? İki gündür tanıyorum seni daha."

Soğuk birisiyim demişti ama okulun ilk günü Burak'la, Kaan'la ve bir çok kişiyle çabuk kaynaşmıştı. Peki ya bana neden böyle söylemişti?

"Benimle neden samimi olmak istemiyorsun? Öğle arasından önce çok samimi değildik evet ama bana karşı bu kadar soğuk ve mesafeli değildin," dedim. Serkan bana neden bu kadar mesafeli davranıyordu öğrenmek istiyordum.

"Çünkü sana nasıl yaklaşmam gerektiğini bilmiyorum. Bu durumlar kafamı karıştırıyor. Kuzenimin eski sevgilisisin. Üstelik okulun ilk günü daha doğrusu benim geldiğim ilk gün Burak seni benden kıskandığı için benimle tartıştı. O an rastlantı bir şekilde kuzen olduğumuzu öğrendik. Bir de Yağmur var. Sevgilimle düşman olacak kadar birbirinizden hoşlanmadığınızı biliyorum Irmak. Sevgilimle tartışmak istemiyorum ben. Yağmur senden bahsediyordu ama...."

"Ama," dedim meraklı gözlerle ona bakarak.

"Ama onun anlattığı Irmak ile benim tanıştığım Irmak bambaşka..."

"Peki, Yağmur sana benim hakkımda neler söyledi bilmiyorum ama benim merak ettiğim başka bir şey var."

"Neymiş o?"

"Serkan, o gün beni hastaneye getirdin teşekkür ederim. Ama sonra benim okuduğum okula kayıt olman, üstelik benimle aynı sınıfta okumaya başlaman... Bunların hepsi tesadüf mü? Gerçekten neden bu okul? Neden benim sınıfım Serkan? Ayrıca Yağmur'un sevgilisisin. Neden onun okuduğu sınıf değil de benim sınıfımda okumayı tercih ettin?"

Serkan yutkundu ve konuşmaya başladı.

Bölüm : 07.01.2025 18:25 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...