Yeni Üyelik
1.
Bölüm

26 Aralık 2023 #Kara

@tuana.yildiz

Dışarıdan vuran hafif serinlik ve rüzgarların yaptığı eylemler bir yandan saçlarımın uçuşmasına ve tüylerimin diken diken olmasını sağlıyordu.

 

Kafamı bilgisayardan kaldırıp etrafa bakınmıştım.

 

Güzel yemek kokuları sayesinde burnum sonunda işlevini gösterip güzel kokuları içime çekmemi sağlamıştı.

 

Oturduğum sandalyedemden kalkıp, odamın kapısını açıp birkaç adım uzaklıktaki mutfağın kapısına dayanmıştım.

 

Annem bir yandan kardeşimle ilgileniyor bir yandan yemek yapmaya çalışıyordu aynı zamanda telefondaki arkadaşına laf yetiştirmeye çalışıyordu.

 

Bazen düşünüyordum da annem gençken evlenmeden önce ya da biz doğmadan önce daha mı mutluydu?

 

Biz doğduktan sonra bir kere de olsa bizi doğurduğu için pişman oldu mu?

 

Sesimi çıkartmak için yalandan öksürmüştüm ki annem bu tarafa dönmüştü. Gözleri telaşla açılmıştı.

 

" Sesimiz çok mu geliyor?"

 

Başımı sağa sola sallayıp anneme yaklaşmıştım.

 

Kucağındaki kardeşimi almıştım.

 

" Sorun değil yeteri kadar ders çalıştım, dinlenme sırası sende."

 

Annem anlamaz bir şekilde bana bakarken yemeğin altını kapatıyordu.

 

Kucağımdaki kardeşim Meleğ'i oyalayarak koltuğa oturmuştum.

 

Kafamı anneme cevirmistim.

 

" Babam'ın mesaisi kaçta bitiyor?"

 

" Bir sorun çıkmazsa akşam 9 gibi eve geleceğini söylemişti. Neden sordun ki? istersen gelmez biz ananenlere geçeriz sen daha rahat çalışırsın Nil olur mu?"

 

Tekrardan kafamı sağa sola sallamıştım.

 

" Ben sırf babamın izinden gidicem diye senin hayat enerjini sömüremem anne."

 

Annem telaşla yanımdaki koltuğa oturup konuşmaya başladı.

 

" Ne hayat enerjisini sömürmek? O nasıl laf kızım, ben annelik görevimi yapıyorum, her işi zevkle sizi düşünerek yapıyorum. Sen oku diye yapıyorum baban gibi polis ol diye yapıyorum. Kimseye muhtaç kalma bize bile."

 

Kardeşimi kucağıma oturtup bir elimle sıkıca tutmuştum diğer elimi ise annemin eline uzatmıştım.

 

" Zamanı geldiğinde bu dediklerinin hepsini başarmış olucam. Harika bir polis olucam, öyle ki güne gittiğin kadınlara hava atıcaksın. Benim kızım harika bir polis diye."

 

Annem elimi sıkıca tutup benimle birlikte gülmeye başlamıştı.

 

" Ama şimdi giyinmen gerekiyor, babama ben mesaj atıcam. Dışarı çıkın karı koca restorantta yemek yiyin ben Melekle ilgilenirim gerisini düşünme."

 

" Olur mu Annecim öyle senin başka işlerin-"

 

" Benim ailemden baska bir işim yok o yüzden kış kış giyinmeye. Ordaki en güzel kadın sen olmalısın."

 

Annem gülerek ayaklanıp bana doğru hafifçe eğilmişti, eğilip yanağımı öptükten sonra alnımıda öpmüştü.

 

Annemle sevgi anlayışımız buydu.

 

Annem bir heyecanla genç kızlar gibi odasına giyinmeye gitmişti. Ona gençliğini veremezdim ama küçükte olsa mutlu edebilirdim.

 

Saat akşam 9'a geliyordu. Annem ona daha önce aldığım beyaz bir elbise giymişti. Saçını ve makyajını ben yapmıştım.

 

Babam geldiğini belirten kornasına bastıktan sonra Annem son kez eve ve bize bakınıp kapıda topuklulularını giymeye başlamıştı.

 

" Giymeyeli uzun süre oluyor."

 

" Ve son olmayacak."

 

" Birşey olursa beni ararsın ananenide arayabilirsin, ihtiyacınız olursa hemen geliriz biliyorsun-"

 

Bir elimle annemin kolunu tutmustum.

 

" Rahatına ve eğlenmene bak Annecim."

 

Diyip aynı onun bana yaptığı gibi sağ yanağından öpüp aynı zamanda alnından öpmüştüm.

 

Annem son kez kucagimdaki Meleğ'i öpüp evden çıkmıştı.

 

Kapıyı kapatıp kucağımdaki Melekle balkona geçmiştim.

 

Babam arabadan çıkıp bize el sallamıştı, Meleğin elini tutup el sallıyormuş gibi yapmıştım.

 

Annem son kez dönüp bize bakıp arabaya binmisti.

 

Keşke zamanı geri sarsaydım da ona son kez derin ve uzun uzun bakabilseydim.

 

Kendi ellerimle annemle babamı ölüme göndermek bu olsa gerek.

 

Tarih 26 Aralık 2023 gece yarısına saatler kala bir restoranın yağmalanması sonucu 20 ölü 10 yaralı bulunmaktaydı. Aynı saatler içerisinde birçok yerlerde yağmalanmalar oluşmuştu. Oteller,marketler,mağazalar niceleri o kara günün ardından hicbirsey eskisi gibi olmadı. Birçok asker birçok polis sanki planlı bir şekilde öldürtülmüştü.

Devletin elinden hicbirsey gelmiyordu, öyle bir çaresizlik içindeydik ki yabancı ülkelerin basınına çıkmıştık. Çoğu kişiler bizim için dua ederken bazıları bize acımaktan başka birşey yapmıyordu.

 

Ben o gece bile bile annemle babamı toprağa verdim, bile bile onların ölüme gitmesine izin verdim. Birdaha ailemi bulamayacak üzere karanlığa büründüm.

 

Ben Amare Nil Solmaz

Babam Ferhat Solmaz

Annem Dilek Solmaz

Kardeşim Melek Solmaz

 

Şimdi ise Solmaz ailesinden sadece iki kişi kalmıştı.

 

Ben Amare Nil Solmaz

Babam Ferhat Solmaz

Annem Dilek Solmaz

Kardeşim Melek Solmaz

 

Olaydan 3 saat önce

 

Annemlere el salladıktan sonra Melek'in karnını doyurup uyuması için beşiğine yatırmıştım.

 

Saat 22.30'du bu saate kadar ayakta olması sağlıksızdı, anneme göre bu hep böyleydi.

 

Babama göre ise uyumak vatani için bi tehditti, eğer o uyursa vatanı da uyurdu. Sanki ondan başka bir polis ya da asker yokmuş gibi davranırdı.

 

işini seven ailesine saygı duyan biriydi babam. Sevgi dolu bir ailede büyüdüm bunun için Tanrıya minnettarım aynı şekilde Melek'in de böyle büyümesini isterdim.

 

Bu düşüncelerle Melek'in beşiğini sallarken onun uyuduğunu fark etmiştim. Üstünü örtüp odasının kapısını hafif aralık bırakıp odadan çıkmıştım.

 

Salona geçtikten sonra telefonumu sessize alıp televizyonları açmıştım.

 

Saçma, duygu sarf etmeyen diziler vardı.

Koltuğa uzanıp bilgisayarımı kucağıma almıştım.

 

Sosyal biriydim bu yüzden fazlasıyla arkadaşım vardı. Ama bazen insan kalabalığın arasında bile kendini yalnız hissederdi, ben hissediyordum.

 

Her an iyi birseyin ardından kötü birseyin olacağını hissediyordum. Bunun için polis olmak istiyordum, hep iyi şeyler olsun istiyordum, hem kendi hayatım için hemde vatanım için.

 

Saat çoktan 23.35 olmuştu. Gözlerimi ovuşturup bilgisayarı kucağımdan indirmiştim bir an için gözlerim televizyona takılmıştı.

 

Bacaklarımı yere dogru indirip dikkatimi televizyona vermiştim.

 

Birden televizyondaki dizi gitmiş ekran kararmıştı.

 

Şaşkınlıkla televizyona bakıyordum, hala ışığı yanıyordu birden neden gitmiş olabilirdi ki?

 

Ayaklanıp kumandayı elime alıp bir yerlere basmıştım. Sanki işe yaramış gibiydi siyah ekran gitmişti, ama en az siyah ekran kadar karanlık bir gölge duruyordu.

 

Çok az vuran bir ışık vardı gökyüzünün ışığı uzun camlardan içeri vuruyordu.

 

Biri sandalye çekmiş oturuyor gibiydi, anlamaz bakışlarla televizyona yaklaşmıştım.

 

Hafif bir sandalye gıcırtısı hissetmiştim. Ardından bir boğaz temizleme sesi, bacak bacak üstüne atmış olan kişi birden bacaklarını sağlam bir şekilde yere indirmisti.

 

Buda neydi böyle yeni saçma bir dizi daha mı?

 

Kanalı değiştirmek için tuşlara basıyordum ama işe yaramıyordu, sanki biri televizyonu ele geçirmiş gibiydi. O izin vermediği sürece istediğim kanalı açamıycakmış gibiydim.

 

Bir anda sandalyede oturan kişinin hareketlendiğini hissetmiştim.

 

Saat sesi geliyordu.

 

Tik tak tik tak.

 

Sanki Saat tamamen yanımdaymış gibiydi bana birşeyler ifade etmeye çalışıyor gibiydi.

 

Sessizlikle dolu dakikaların ardından televizyondaki kişi gür bir şekilde konuşmaya başlamıştı.

 

" iyi akşamlar veya iyi geceler sevgili yerel halk. Durun durun kanalı değiştirmeyin...zaten değiştiremezsiniz ki."

 

Sesinden bir erkek olduğunu anladığım şahıs bunları söylerken alay ediyordu, sesi normal insan sesi gibi geliyordu. Yanıltmak için birsey kullanmamaştı.

 

" Şuanda ekranınızın neden karardığını ve kanalı neden değiştiremediğinizi düşünüyorsunuz dimi? Bence önce beni duyduğunuz ve şuan bunu izlediğiniz için tanrıya şükredin, daha sonra sakince koltuklarınıza oturup etrafınıza bakının. Sevdiğiniz herkes şuan yanınızda mı?"

 

Adamın sorduğu soru ile birden göğüs kafesim sıkışmaya başlamıştı. Otomatik olarak elim boğazıma gitmişti. Aklıma annemle babam gelmişti, şuan iyilerdi değil mi? Gülerek konuşarak günlerinin nasıl geçtiğini anlatıyorlardı değil mi?

 

Hipnoz olmuş bir şekilde adamın dediği gibi koltuğa oturmuştum. Pür dikkat televizyona bakıyordum.

 

" Ekranınızdan çekildiğim an bana kızıp bana küfür ediceksiniz biliyorum. Ama birinin bu şehrin ve ülkenin yalanlarla yürtüldüğünü fark edip buna ses çıkarması gerekiyordu. Siz korkak bir halk olmasaydınız şuan sevdiğiniz herkes yanınızda olurdu. Kimse boşuna ölmez veya öldürülmez. Eğer devlet adamı, adi pisliğin teki değilseniz!"

 

Adamın sesi Sonlara doğru gür ve baskın bir şekilde çıkmıştı, bazı kelimeleri zorlanarak söylüyordu. Neyden bahsediyordu böyle.

 

Koltuğumun yanındaki telefonu elime alıp Twitter'da ve instagramda bakınmaya başlamıştım.

 

Her tarafta #Kara ismi dolanmaya başlamıştı.

 

Atılan tweetler iyiye işaret değildi. Her an olacak kötü birşeyin habercisi olduğunu söylüyorlardı.

 

" Şuan sosyal medyalarda benim hakkımda konuştuğunuza eminim. Ne gülünç, keşke o medyaları hakkınızı savunmak için kullansaydınız, herşeyi orda gördüğünüz gibi hayatta yaşanan asıl gerçekleri de görseydiniz. Artık hersey için çok geç.. "

 

Adam cümlesini bitirir bitirmez bir anda büyük şiddetli bir şekilde patlama olmuştu refleks olarak kulaklarımı kapatıp yere çömelmiştim.

 

Melek'in ağlama sesini duyar duymaz hızla yerden kalkarak odasına ilerlemiştim. Melek sanki bir yeri kesilmiş gibi acıyla ağlıyordu.

 

Hızla kucağıma alıp sırtını pofpoflamaya başlamıştım.

 

Onu sıkıca sarıp salona televizyonun başına geçmiştim tekrar.

 

Bu adam neyin nesiydi?

Az önceki patlama gerçek miydi?

 

Gözlerim camdan dışarı kayar kaymaz burdan görülen bir binanın yandığını görmüştüm.

 

Dehşetle binaya ve televizyona bakıyordum.

 

Televizyondaki kişiden gülme sesleri geliyordu.

 

" Bunu yapmak zorunda değildim? Ya da öyleydim hah?"

 

Sanki soru yöneltmiş gibi konuşmuştu. Birden bir yerden çırpınma sesleri ve inleme sesleri geliyordu.

 

" Şşş hersey cennete gidince gecicek öyle değil mi? Size de böyle öğretilmedi mi? Soylular cenneti yaşarken siz sadece ölünce cenneti yaşayabilirsiniz. Buna boyun eydiniz, göz göre göre buna boyun eydirttirdiniz."

 

Ardından bir patlama sesi daha duyulmuştu.

 

Melek'in ağlama sesleri kesilmiyor yerini daha çok bağrışlar ortaya çıkıyordu.

 

Cama doğru yaklaşıp mahalleye bakınmıştım, çoğunun ışığı yanmıyordu.

 

" O çok sevdiğiniz ulusun lideri olan her sene oy attığınız adam bu patlama seslerine niye bakmıyor? Niye halkının sağ mı ölü mü olduğunu sormuyor?"

 

Ardından adam sandalyesinde haraketlenip kahkaha atmaya başlamıştı.

 

" Ah meğersem şuan benim elimde esir olduğu için sesi çıkımıyormuş, ne kadar acizce."

 

Adam yavas adımlarla yerinden kalkmıştı yüzü hala gözükmüyordu. Kalktığı gibi sandalyesini bir hışımla ittirmişti. Kameradan azcık uzaklaşmıştı. Ayın ışığı şuan durduğu yere düşüyordu, karşısında ise sandalyeye bağlı dediklerine göre cumhurbaşkanı duruyordu.

 

Elini adama doğru uzatıp ağzındaki bantı çekmişti. Adam koskocaman yürekli olan cumhurbaşkanı şuan bu adamın karşısında küçük bir çocuk gibi ağlayıp titriyordu.

 

Adam kendi ceketini kenara fırlatıp silah çıkarmıştı.

 

Cumhurbaşkanı daha çok hareketlenmeye ve ağlamaya başlamıştı.

 

Bir anda kamera onlara yaklaşmıştı ama sadece cumhurbaşkanının yüzü gözüküyordu.

 

Adam tekrar histerik bir şekilde güldü, silahı cumhurbaşkanın şakağına dayadı.

 

" Bundan sonra hicbirsey eskisi gibi olmayacak. Getiremediğin düzeni, sağlayamadın eğitim ve disiplini ben sağlayacağım. Öldürülen onca masum insana rağmen bazı şeyler akla kazınmış olucak. Şuan senin kurduğun her iş yeri, evler, restoranlar tek tek baskına uğrayacak. Senden arta kalan hicbirsey olmayacak. Ve siz sevgili halk herzamanki gibi izlemekten başka hicbirsey yapamayacaksınız."

 

Adam saniyeler içinde cumhurbaşkanının şakağına dayadağı silahın emniyet kısmını açıp tüm televizyonlarda canlı bir şekilde onu vurmuştu.

 

Her evde aynı ses, silah sesi kurşun sesi duyulmuştu.

 

Kanım donmuş bir sekilde yavaşça koltuğa oturmustum. Melek'in sesi ise gittikçe artıyordu.

 

Cumhurbaşkanı gözleri açık bir şekilde başından girip gecen kurşun iziyle yere yığılmıştı.

 

Tekrardan bir sessizlik hakim sürmüştü. Şu zaman kadar koruduğum sakinliğimi şimdi ise koruyamıyordum, korku bedenimi sarmaya başlamıştı. Ellerim titriyordu, nefes alış verişlerim birbirine girmişti.

 

Sessizliğin ardından adam elindeki silahı yere bırakıp birden kamerayı eline alıp yüzünü göstermişti.

 

Ani bir refleksle ayağa kalkıp adamın yüzünü telefonumla çekmiştim.

 

" Sevgili halkım bundan sonrası için yeni bir devir başlatıyorum. Ne yalanlarla dolu ne de hayal kırıklıklarıyla, ama en önemlisi beni unutmayın bu yüzü hicbiryerde unutmayın. Çünkü ilerde göreceğiniz tek kisi ben olucam. KARA KÖHÜR karşınızda."

 

Adam sözlerini bitirir bitirmez televizyon ekranı tamamen kapanmıştı.

 

Bir anlığına içimin acıdığını birkaç şeyin zarar gördüğünü hissetmiştim. Elim telefondaki aramalar kısmına gitmişti, annemleri aramıştım. Stresle kucagimdaki Melek'le dolanıp annemin açmasını bekliyordum ama cevap vermiyordu. Aramayı kapatıp aynı şekilde babamı aramaya başlamıştım.

 

ikisinide neredeyse 10 defa aramıştım ama ikiside acmiyordu. Telefonumdan sosyal medyaya girer girmez gördüğüm şeyle yere çömelmem bir olmuştu.

 

Annemlerin yemeğe gitti restorant patlama sonucu tuzla buz olmuştu.

 

Ne yapacağını bilemememe hissi mi ele geçirmişti beni?

 

Onlara birsey olursa ben ne olacaktım?

 

Bunca yaşantım boyunca kimseyi kaybetmemistim, bunun acısı ailemden çıkmamalıydı.

 

Ayağa kalkmayı denerken telefonum yere düşmüştü, aptal bir suratla tekrar telefonumu almak içim eğilmiştim ki bir yıkılmışlık hissiyle geri kalkamamistim.

 

Ağlamıyordum, gözlerimden yaş akmıyordu. Neden akmıyordu?

 

İçimdeki bir umut serpintisi buna izin vermiyordu.

 

Hayır Nil ağlama, ağlarsan annenle baban çok üzülür sakın ağlama diyordu.

 

Yerden aldığım destekle hızla telefonu cebime atıp kapıya doğru ilerlemistim. Kendime birsey alamadan Melek'in üstüne fortmantadaki bir hırkayı almıştım, anahtarlıkta asılı olan anahtarı alıp, ne giyeceğimi dahi göremeden birseyler geçirmiştim ayağıma.

 

Başım dönüyordu, yoksa deprem mi oluyordu?

 

Apartmanda hızlıca dışarı çıkmıştım. Dışarısı soğuktu soğuk rüzgarlar esiyordu, acaba annemlerde üşüyor muydu?

 

Dışarısı ilk defa bu kadar sessizdi. Şehrin yarısı neredeydi?

 

iki sokağın arasına girer girmez binanın içine girip merdivenleri ikişer ikişer çıkmıştım.

 

Zile durmadan basıyordum. Üşüyordum ama bir yandan içim yanıyordu.

 

Ananem korkmuş bir suratla kapıyı açıp beni gördükten sonra rahatlamisti.

 

Kapıdan Melek'i kucağına vermiştim. Hicbirsey demeden sadece suratına bakmıştım.

 

Dudaklarımdan zar zor cümleler çıkıyordu.

 

" Annemlerle geri dönene kadar...dışarı çıkma."

 

Tekrardan arkama bakmadan hızla merdivenlerden inip kenarda duran bisiklete binmistim.

 

Yaya bir şekilde ulaşamama imkan yoktu.

 

Her mesafe kat ettiğimde havada uçuşan küller görüyordum. Gecenin rengi ateş rengine dönüyordu.

 

Ara ara sokaklarda bağrışlar, ağlamalar ve çığlıklar duyuyordum.

 

Hayır ben bu duyguların hiçbirini yasamayacaktim çünkü annemle babam yaşıyorlardı biliyordum. Onlara birsey olmazdı.

 

Nefesimin yetmediğini hissediyordum, bacaklarım benden habersiz pedallara basıyorlardı. Ellerimin buz kestiğini hissediyordum.

 

Böyle bir sonla bitmeyecekti bizim hayatımız, biliyordum.

 

Restoranta yaklaşır yaklasmaz, heryerde cam parçaları ve yerde yatan cansız cesetler görmem bir olmuştu.

 

Kafamı istemsizce sağa sola sallamistim.

 

Bisikletten hızlıca inip kenara atmıştım.

 

Etrafta az ambulans vardı çünkü sadece burası değil çoğu yer saldırı altındaydı. Polislerden eser yoktu. Ama ben burdaydım.

 

Hızla etrafa bakiniyordum yerdeki insanlara basmadan geçmek çok zordu, her adım başı kanlar içinde yatan insan varmış gibiydi.

 

Derin nefes aldıkça burnuma oksijen yerine kan kokusu geliyordu.

 

Cam parçalarına her bastığımda bir can parçasına basmış gibi hissediyordum.

 

Restorantın içine girer girmez yanmaya devam eden bir yangın olduğunu fark etmiştim.

 

Kolumu ağzıma ve burnuma baskı yaparak etrafa bakınıyordum. Son bir umut onlara seslenmek istemiştim.

 

" Anne..Baba..Ben geldim.. Nil'iniz geldi."

 

Ne yani bunca yol boyunca akmayan gözyaşlarım simdi mi akıyordu?

 

Çenem öyle bir titriyordu ki daha fazla konusabilecegimi hissedemiyordum. Havada uçuşan küller soluk boruma kaçtığı an öksürmeye başlamıştım. Çaresizce aptal bir balık gibi etrafıma bakınıyordum.

 

Aniden bir beyazlık görmüştüm. Başımı etrafta gezdirmeyi bırakıp sadece oraya odaklanmistim. Beyaz bir elbise vardı.

 

Hızla oraya doğru yönelmiştim. Yaklaştıkça yanında yatan birinin olduğunu fark etmiştim.

 

Yangın yüzünden bazı tahtalar düşmeye başlamıştı.

 

Yaklaşır yaklasmaz yere dizlerimin önüne çömelmiştim. Bunlar annemle babamdı, birbirlerinin ellerini tutmuş kanlar içinde yerde yatıyorlardı. Yüzleri birbirine dönüktü.

 

Elimle dokunmak istedim ama o kadar titriyordu ki hareket dahi edemiyordum. Bir hıçkırık sesi çıkmıştı ağzımdan. Elimi geri çekip tekrar uzatmistim.

 

Onlar olduğuna inanmıyordum, ya da beynim asla onlar olsun istemiyordu.

 

Tamamen yere oturup hafifçe onlara dönmüştüm, bu güzeller güzeli annemin yüzüydü, şimdi ise çoğu yeri çizili ve kanlıydı.

 

Elime hakim olup ona doğru eğilmiştim. Gözyaşım onun üstüne düşer düşmez yaşayıp yaşamadığına bakmıştım.

 

Son kez kafamı yukarıya sanki Tanrıya seslenirmis gibi cevirmistim. Elimi damarına atar atmaz beklemiştim, bir küçük kımıltı bir küçük hareketlilik bekledim. Ama nafileydi.

 

Annem ölmüştü, hemde sevdiği adamın yanında onun elini tutarak ölmüştü.

Kendimi tutamamıştım gözyaşlarım artık beynimi dinlemedikleri için kendi kendilerine dışarı çıkıyorlardı.

 

Her gözyaşım annemin kanlı elbisesinin üstüne düşüyordu.

 

Ellerimle yüzünü sarmıştım, Son kez ben vedalasıcaktim onunla, yavaşça eğilip sağ yanağını öpmüştüm ardından çok zamanım varmış gibi yavaşça alnını öpmüştüm.

 

Uzun uzun yüzüne bakmak istiyordum, hıckırıklarimin arasında küller yüzünden öksürüyordum.

 

Bakışlarım babama kaymıştı. O olmadan ben hicbirseydim, benim arkamda dağ gibi babam vardı derdim ama şimdi oda yoktu.

 

Yavaşça ona yönelmiştim. Sevdiği kadının yanında ölmek babama yakışırdı. Ellerimle yüzünü, dumandan siyah olmuş yanaklarını temizlemistim.

 

Etraftan sesler gelmeye başlamıştı. Keşke bu mekan şuan benim üstüme çökseydi,tek isteğim onlarla beraber olmaktı.

 

Gözlerimi zar zor silip bakışlarım babamın sıkı sıkı tuttuğu sağ eline kaymisti.

 

Yavaşça elini alıp oksamaya başlamıştım. Parmaklarını açar açmaz gördüğüm şeyle ağlamam siddetlenmisti.

 

Benim için hazırlamış olduğu polis ünvanı kartı vardı. Benden o kadar emindi ki daha sınava girmeden onun için polistim.

 

Elinde sıkı sıkı tuttuğu şeyi alıp bu sefer ben sıkıca asla kaybetmemek üzere avucuma almıştım.

 

Bir anlığına kendimi, ruhumu, beynimi dahi tutamadan sadece gözlerimi kapatıp ortalarına yatmıştım. Tıpkı kucuklugumde yaptığım gibi.

 

Yalandan karanlıktan korktuğumu söyleyip aralarına girerdim. ikisinide konuşmaktan uyutmazdım, en sonunda ise mışıl mışıl uyuyan ben olurdum.

 

Bu gece niye ben yerine onlar mışıl mışıl uyuyordu?

 

Ailem, canım ailem, aile kavramını bana öğreten annemle babam şimdi gitmişti.

Hersey son bulmuştu.

 

Bu yaşananların hepsi benim suçumdu ölene kadar kendimden nefret etmeye devam edene kadar kendimi affetmiycektim.

 

Loading...
0%