Yeni Üyelik
18.
Bölüm

17:Bölüm

@tuana_miy

Bölüm :17

 

~Süveyda~

 

Nişan Töreni: Aile İçinde Fırtına

 

(Yazarın dilinden bir bölüm)

 

Alân Konağı, gece karanlığına inat, ışıklarla aydınlatılmıştı. Konağın avlusunda nişan töreni için hazırlıklar tamamlanmış, misafirler yerlerine oturmuştu. Geleneksel müzikler çalıyor, kadınlar kendi aralarında gülüşüp konuşuyor, erkekler de arka planda koyu muhabbetler çeviriyordu. Yüzeyde her şey olması gerektiği gibiydi; ancak Jiyan’ın içi içini yiyordu. Ablası Gülden’in, bu şerefsiz adamla nişanlanmasına tahammülü yoktu. Gözü her ne kadar kalabalığın içindeki babası Ritaj Ağa’ya takılsa da, gözleri

daha çok Gülden’in üzerindeydi.

 

Gülden, narin yüzüne bir maske geçirmiş gibi duruyordu. Hiçbir şey olmamış gibi gülümseyen bir maske. Ancak Jiyan, ablasının içindeki korkuyu, tereddütü ve acıyı okuyabiliyordu. Ablasını bu adamla evlendirmek... Bu, onu göz göre göre ateşe atmaktan farksızdı.Yada beynini yıkamışlardı bunun başka bir açıklaması yoktu.Jiyanın y

üzüne

söylenenler Gülden ede söylenmişti

pekiya nasıl kabul etmişti.Azad ağanın Güldenin üzerine kuma getireceğin bile bile onunla evlenmek ne kadar doğruydu.

 

Jiyan ve Avşin sırf prosedür gereği orda oldukları için kenardaki koltukta oturmuşlardı.İçeri girdiklerinde beri Avşin elini Jiyanın elinden çekmemişdi.Sanki bıraksa hemen kayıp gidermiş gibi sıkı tutuyordu.

 

Gülden bir az misafirlerle ilgilendikten sonra mutfağa geçti.Jiyan ablasının içeri geçmesi ile içinden bir ses Güldenle konuşması lazım oluğunu söylüyordu Jiyan yüzünü Avşine çevirdiğinde kahverengiler siyahla karıştı.İçerisi sesli olduğu için Jiyan Avşinin kulağına yaklaşıp "Gülden içeriye geçti onunla konuşmak istiyorum" dedi.Avşinin yüzünde memnuniyetsiz bir hal aldı.Kaşları çoktan çatılmış"Yalnız başına olmaz" dedi net bir şekilde Jiyan ise diğer elini de Avşinin elinin üzerine koydu tatlılık yaparak."Sen zaten buradasın benim yanımda hep olduğu gibi bir şey olmaz ki" Avşinin yüzümdeki o sertlik gitmişti ama endişelendiği her halinden Belliydi. Avşin Jiyanın elinin altındaki elini kaldırdı ve Jiyanın yüzüne düşen bir tutam saçı Jiyanın kulağının arkasına geçirdi."Benim yanımda kimse sana bir şey yapamaz doğru güzelim ama canını sıkarlar şimdi ne gerek var?" dedi sesini yumuşak tutmaya özen gösteriyordu."Sadece Gülden le konuşmak istiyorum söz veriyorum biri bir şey söylersen kafama takmayacağım" dedi Jiyan da Avşine karşılık Avşinin gözlerinde bir pes ediş baş kaldırdı."Tamam bir şey olursa seslenmen yeterli hemen oradaydım" yinede tereddüt içerisindeydi Avşin.

 

Jiyan da ayaklandı mutfağa doğru ilerlemeye başladı.İçerisi de en az salon kadar kalabalıktı

 

Jiyan kalabalığın arasından sıyrılarak mutfağa doğru ilerledi. İçeride kadınlar telaşla yemeklerle ilgileniyor, tepsiler taşıyor, nişan törenine hazırlık yapıyorlardı. Fakat Gülden'i hemen fark etti, bir köşede tezgâha yaslanmış, boş bir bakışla çevresini izliyordu. Gözlerinde derin bir hüzün vardı, ama yüzündeki gülümseme maskesi hala yerindeydi.

 

Jiyan derin bir nefes alarak ablasına yaklaştı. “Gülden,” diye yavaşça seslendi, sesinin tınısı ablasını incitmekten korkuyormuş gibi titrekti.

 

Gülden irkilmişti. Kafasını çevirip Jiyan'a baktı, ama hiçbir şey söylemedi. Sadece başıyla ona gelmesini işaret etti ve mutfağın en kuytu köşesine, kimsenin onları duyamayacağı bir yere çekildi.

 

Jiyan dayanamayarak ablasının kolunu tuttu, gözlerinin içine baktı. “Bunu gerçekten yapmak istiyor musun?” diye sordu, sesi çatallaşmıştı. “Biliyorum, zorla ikna ettiklerini düşünüyorsun ama... Ablam, bunu yapmana izin veremem. Azad Ağa ile evlenmek... Bu adam sana iyi gelmeyecek. Onun kim olduğunu biliyorsun.”

 

Gülden derin bir nefes aldı ve bakışlarını yere çevirdi. “Ne yapabilirim, Jiyan?” dedi, sesi kısık ve boğuktu. “Babam çoktan kararını verdi. Onun dediği olur, biliyorsun. Karşı çıksam ne değişecek? Annem bile bana destek olmadı.”

 

Jiyan öfkeyle dişlerini sıktı. “Ama bu senin hayatın! Ablam, bu adam seni mutlu edemez. Azad Ağa’nın evine kuma getireceğini bile bile nasıl bu yola girebilirsin?”

 

Gülden gözlerini kapatıp başını iki yana salladı. “Bunu çok düşündüm. Ama seçim şansım yok. Ailemden vazgeçmek, her şeyi arkamda bırakmak mı? Hayatım boyunca taşlanırdım, biliyorsun. Belki de bu kaderdir, Jiyan. Bazı şeyleri kabullenmemiz gerekiyor.”

 

Jiyan'ın gözleri dolmuştu. “Kader mi? Hayır, bu kader değil, Gülden. Bu, seni sessizce teslim etmeleri. Senin o karanlıkta kaybolmana izin vermeleri. Ama ben izin vermeyeceğim.”

 

Gülden, küçük kız kardeşinin ellerini tuttu, onun gözyaşlarını saklamaya çalışıyordu. “Senden tek bir şey istiyorum, Jiyan,” dedi, sesi titreyerek. “Ne olursa olsun, beni yargılama. Senin varlığın bana güç veriyor. Ama bu savaşı tek başıma vermeliyim. Babamı karşıma alamam.”

 

Jiyan'ın içi parçalanıyordu. Ablasını bu acımasız döngüden kurtarmak istiyordu, ama ne yaparsa yapsın engel olamıyordu. Babalarının baskısı, çevrenin gelenekleri, her şey ablasının üzerine bir dağ gibi çökmüştü.

 

“Yanındayım, Gülden,” diye fısıldadı Jiyan. “Her zaman. Ama unutma, bu senin hayatın. Seni kimse zorla bir şey yapmaya mecbur bırakamaz.”

 

Gülden sadece başını eğdi, bu acımasız gerçeklerin altında ezilmiş gibiydi. Jiyan bir şey daha söylemek üzereyken, mutfağın kapısı aralandı ve içeriye birkaç misafir girdi. Jiyan aceleyle geri çekildi, ablasının üzerindeki baskıyı daha fazla arttırmamak için. Misafirler içeri girdiğinde, nişanın asıl yüzü geri dönmüştü: gülümseyen, ama içten içe kırılmış bir Gülden.

 

Jiyan bir kez daha ablasına bakıp sessizce mutfaktan çıktı. Ne yapacağını bilmiyordu, ama bir şekilde bu evlilikten onu kurtarmanın bir yolunu bulmak zorundaydı. Avşin’in yanına dönerken, içindeki isyanın alevleri daha da güçlenmişti.

 

Jiyan, mutfaktan çıktıktan sonra derin bir nefes aldı ve kalabalığın arasından geçerek Avşin’in yanına doğru yürüdü. Her adımda kalbinin daha hızlı çarptığını hissediyordu. İçindeki öfke ve çaresizlik, giderek büyüyen bir fırtına gibiydi. Gülden’i o karanlık geleceğe sürüklenmekten kurtarmak zorundaydı ama nasıl yapacağını bilmiyordu.

 

Avşin, Jiyan’ın yaklaştığını fark edince hemen ayağa kalktı. Gözleri endişeyle doluydu. “Konuşabildin mi?” diye sordu, Jiyan’ın yüzündeki kederi fark ederek.

 

Jiyan başını hafifçe salladı, bakışları karanlık ve derindi. “Evet, konuştum,” dedi. “Ama... Ama bir şey değişmedi. O, ailesine karşı gelemiyor. Beni anlıyor, ama kararını değiştiremiyor.”

 

Avşin, Jiyan’ın omzuna hafifçe dokundu. “Sen elinden geleni yaptın,” dedi, sesi yumuşak ve teskin edici bir tonla. “Belki biraz zaman vermelisin. Sonuçta bu onun kararı, biz sadece yanında olabiliriz.”

 

Jiyan, Avşin’in gözlerine baktı. “Ama onu bu şekilde bırakmak, onu bu karanlık yola sürüklenirken izlemek... İçim buna dayanmıyor. Bir yol bulmam lazım. Bu evlilik olmamalı.”

 

Tam o sırada, konaktaki büyük salondan yüksek bir gürültü duyuldu. Herkes bir anda dikkat kesildi. Sesin geldiği yöne doğru baktıklarında, içeriden yükselen bir tartışma sesi duyuluyordu. Ritaj Ağa’nın sesi kalabalığın içinde yankılanıyor, konaktaki diğer erkekler de araya girmeye çalışıyordu.

 

Jiyan, anında Avşin’in koluna yapıştı. “Ne oluyor?” diye fısıldadı, kalbi yeniden hızla çarpmaya başlamıştı Avşin kolu ile Jiyanı sarmalamış anlık olabilecek her şeyden korumaya çalışıyordu

 

Avşin, Jiyan’ı hafifçe sakinleştirerek kalabalığın arasına doğru ilerledi. Sesler daha da netleşiyordu. Ritaj Ağa’nın öfkeli sesi, konağın her köşesine yayılmıştı. “Kimse benim aileme, benim evime karışamaz! Kendi işinize bakın!” diye bağırıyordu.

 

Jiyan ve Avşin, sesin geldiği noktaya doğru ilerleyince, kalabalığın ortasında Ritaj Ağa ile Azad Ağa’nın karşı karşıya geldiğini gördüler. İkisi arasında ciddi bir gerilim vardı ve ortamın daha da gerileceği belliydi.

 

Azad Ağa, sakin görünmeye çalışsa da, yüzündeki sert ifade niyetini açıkça belli ediyordu. “Sakin ol, Ritaj Ağa,” dedi, ama sesi tehditkâr bir ton taşıyordu. “Biz burada ailenin huzuru için toplandık. Bu meselede asıl söz sahibi benim.”

 

Bu sözler Ritaj Ağa’yı daha da öfkelendirmişti. “Benim ailem üzerinde senin hiçbir söz hakkın yok!” diye bağırdı. “Bu iş burada biter.”

 

Jiyan, gördüklerine inanamayarak Avşin’e dönüp fısıldadı. “Ne demek istiyor? Nişanı mı bozacaklar?”

Avşin-in kaşları çarpılmış bir vaziyyetde Jiyana döndü "Burada büyük bir oyun dönüyor ama çözeceğim"

 

Tam o anda, Gülden, kalabalığın arasından sıyrılıp babasının yanına doğru yürüdü. Herkesin bakışları onun üzerindeydi. Gülden, durumu çözmek için bir şeyler söylemek ister gibi görünüyordu, ama sesi titriyordu. “Baba, lütfen...” dedi, ama sözleri boğazında kaldı.

 

Azad Ağa, Gülden’e sert bir bakış fırlattı. “Kızının arkasında durmuyor musun, Ritaj Ağa? Senin kızın benimle evlenmek zorunda. Bu mesele kapanmadı.”

 

Ritaj Ağa, Gülden’in arkasına geçti ve Azad Ağa’ya dik dik baktı. “Bu iş senin istediğin gibi olmayacak, Azad. Kızımın kaderini sen belirleyemezsin.”

 

Bu cümle, kalabalığın arasında şaşkın fısıltılara yol açtı. Herkes bir anda derin bir sessizliğe gömüldü. Tüm gözler Jiyanı bulmuştu çoktan onun başına gelenleri her kez biliyordu artık.Jiyan gözlerini kalabalıktan kaçırılıp olan biteni anlamaya çalışıyordu. babasının Gülden’i asla korumayacağı aşikardı. Ancak, bu bir oyun muydu, yoksa daha farklı bir strateji mi, bilemiyordu.

 

Ritaj Ağa, tüm öfkesiyle kalabalığa dönerek, “Bu nişan iptal edilmiştir!” diye bağırdı. İşte o an fıaıltılar dahada çoğaldı.

 

BÖLÜMÜN SONU

 

~SÜVEYDA~

 

Naber izci kurtlarım ?

 

yine geç attım bölümü üzür dilerim

 

 

 

Loading...
0%