@tuana_miy
|
~Süveyda~ Bölüm:19
Ateşle Yazılan Töre (Abbasiler aşireti)
---
Konağın soğuk duvarları ardımda kalırken, öfkem içimde alev alev yanıyordu. Ritaj Ağa, bütün kasabanın önünde itibarımı ayaklar altına almış, verdiği sözü çiğnemişti. Onlarca yıllık dostluğu, aileler arasındaki ittifakı, töreyi hiçe sayarak nişanı iptal etmişti. Öylece konağın bahçesinde durup aklımdan geçenleri bastırmaya çalıştım, ama içimdeki yangın her geçen dakika daha da büyüyordu. Çevremdeki akrabalarım, adamlarım sessizdi; hepsi göz ucuyla beni izliyor, ne yapacağımı anlamaya çalışıyordu. Ama töre belliydi, buna meydan okumak kolay değildi.
Yeğenim Siyar, yanıma yaklaşıp kısık bir sesle, "Ağa, buna izin mi vereceğiz?" dedi. Öfkesini zor zapt ediyordu; gençti, kanı hızlı akıyordu, ailemize yapılan bu saygısızlığı kabul edemiyordu. Gözlerimi ondan ayırmadan konuşmaya başladım.
Azad Ağa: “Bu mesele burada kapanmaz, Siyar," dedim kararlı bir sesle. "Kimse Azad Ağa'nın ailesine, namusuna leke süremez. Ritaj Ağa, töreyi ayaklar altına aldı. Bunun bedelini ödeyecek.”
Bir an durdum. Gece çökmüş, kasabanın dört bir yanını karanlık kaplamıştı. Ama bu sessizlik ve karanlık, içimde kopan fırtınayı dindirmeye yetmiyordu. Gülden, ailemize verilmiş bir söz, geleceğimize açılmış bir kapıydı. O kız benim olacaktı. Bu kasabada herkesin bildiği bir gerçek vardı; Azad Ağa'nın sözü geri dönmezdi, verdiği hüküm töre kadar kesin ve değişmezdi.
Yeğenim Siyar tekrar konuştu. "Ağa, ne yapacağız? Şimdi kasabaya dönüp onlara boyun eğecek değiliz, değil mi?"
Gözlerimi Siyar'a diktim ve soğukkanlı bir ifadeyle, "Elbet boyun eğmeyeceğiz," dedim. "Ama önce, kasabadaki itibarımızı yeniden kazanmamız gerek. Ritaj Ağa herkesin içinde töremizi hiçe saydı; bunun bedelini ödeteceğiz.”
Kafilemizin başını çekerek kasabaya doğru yola çıktım. Arkamdaki herkes bana sadakatle bakıyordu. Kafamda çoktan bir plan şekillenmeye başlamıştı. Gülden'i alamayacak olsam bile, onların hayatını cehenneme çevirecektim. Kasabadaki her taş, her ev onların aleyhine dönecekti. Ritaj Ağa, halk arasında konuşulacak, saygınlığını ve gücünü kaybedecekti. Herkes onun sözünde durmadığını öğrenecek, töreye baş kaldıran bir adamın yaşadığı zorlukları görecekti.
Ama Gülden... Onu bana vermeseler bile, kalbime yerleşmişti. Gözlerindeki çaresizliği görmüştüm ve o an, Ritaj Ağa’nın iptal kararının onun seçimi olmadığını anlamıştım. Gülden, korku ve baskı altındaydı. Bu işin arkasında başka bir sebep olduğunu hissediyordum. Belki o Jiyan denen kız, ablasını zehirleyip beni istememesine neden olmuştu.
Konağa varır varmaz, odama çekildim ve aklımdaki planları tek tek gözden geçirdim. Önce kendi aşiretime, sonra da tüm kasabaya bu işin burada kapanmayacağını gösterecektim. Yarından itibaren, her birimizi ilgilendiren bir meseleye dönüşecekti. Bu iş Ritaj Ağa’ya öyle kolayına bırakılacak bir mesele değildi; tüm kasaba, onun töreye karşı geldiğini öğrenecekti.
---
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kasabadaki güvenilir adamlarımı yanımda görmek istedim. İlk olarak Siyar’ı çağırdım. Gözlerinde, gözümde gördüğünü bildiğim aynı ateş parlıyordu; intikam ve onur isteği.
Azad Ağa: “Siyar, hazır ol. Kasabada önce ailelerimize yakın olanları ziyaret edeceğiz. Ritaj Ağa’nın töreye karşı gelerek bize yaptığı saygısızlığı tek tek anlatacağız. Bu meseleyi herkesin kulağına, zihnine kazıyacağız. Biz Azad Ağa’nın sözünden geri döndüğümüzü duyuracağız, ama o söz, itibarımızı korumak adına Ritaj Ağa’nın bize kurduğu tuzakları ortaya sermek için söylenmiş olacak.”
Siyar: “Ağam, herkes seni izliyor. Ben de senin emrindeyim. Töreye baş kaldırmanın bedeli ağır olacak, elbet bunu görecekler.”
Sabahın erken saatlerinde, kasabadaki saygıdeğer insanları tek tek ziyaret etmeye başladık. Babamın anlattıklarını bir sır gibi saklayarak, Ritaj Ağa’nın bizimle olan anlaşmayı bozduğunu ve ailemizle alay ettiğini her fırsatta duyurdum. İyi niyetimizi küçümsediğini, töreyi ayaklar altına aldığını herkesin bilmesini sağladım. Bu şekilde, kasabanın içine serpilen fısıltılar Ritaj Ağa'nın gücünü kıracak, dedikodular yavaş yavaş onu zayıflatacaktı.
---
Bir hafta geçmişti. Kasabada herkes, Ritaj Ağa’nın töreye baş kaldırıp Azad Ağa’yı zor duruma düşürdüğünü konuşuyordu. Bu sırada babamın gizli hamleleri de devreye giriyordu; bize bağlı olan dost aşiretler, Ritaj Ağa’nın kararını sorgulamaya başlamıştı. Bu, onun için büyük bir tehdit demekti. Biz, halkı ve çevredeki diğer ağaları kendi tarafımıza çekmeyi başardıkça, Ritaj Ağa yalnızlaşmaya mahkum oluyordu.
Bir gece, odama çekilmiş düşünüp planlar yaparken kapı sert bir şekilde vuruldu. Kapıyı açtığımda, karşımdaki beklenmedik yüz beni şaşırtmıştı. Ritaj Ağa’nın oğlu Agah, elleri bağlı bir şekilde adamlarım tarafından önüme getirilmişti. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı ama gözleri meydan okur gibi bana bakıyordu.
Azad Ağa: “Agah Bey, neden geldin? Yoksa babanın düştüğü çaresizliği mi konuşacaksın?”
Agah’ın gözlerinde bir an için ateş parladı. Kısa bir sessizlikten sonra konuştu.
Agah: “Ben kendi adıma buradayım, Azad Ağa. Babamın kararlarını her zaman onaylamak zorunda değilim. Ama unutma ki biz de onurlu bir aileyiz ve bu meseleyi daha fazla büyütmek istemiyoruz.”
Azad Ağa: “Babanın nişanı iptal ederek bizi hiçe saydığı günü unutmadık, Agah. Bu iş burada kapanmaz. Babamın oyununa kapılmıyorum, ama kendi onurum için Ritaj Ağa’nın karşısına dikileceğim.”
Agah: “Anlıyorum. Belki de babamın nişanı iptal etmesi bir yanlış anlamaydı. Ama bu kadar düşmanlık iki aileye de fayda getirmeyecek. Size bir teklifle geldim.”
Agah’ın bu teklifi beni hem şaşırtmış hem de öfkelendirmişti. Daha fazla sabredemeyip sesimi yükselttim.
Azad Ağa: “Teklif mi? Sen babanın yaptığı saygısızlığı unutabileceğimizi mi sanıyorsun? Bizi bu noktaya getirdikten sonra neyin teklifini yapıyorsun?”
Agah bir adım geri çekildi, ama gözlerinde tedirginlik yoktu.
Agah: “Biliyorum, bu meseleye kolay kolay son vermezsin. Ama işin içine töre karışırsa, bu iş kan davasına dönebilir. Kasabanın huzurunu düşün, Azad Ağa. Eğer bana bir şans verirsen, babamla yeniden konuşur, anlaşmanın yeniden kurulmasını sağlarım.”
Bu teklifi düşünmeden kabul etmek istemiyordum. Agah’ın yüzündeki kararlılık ve sakinliği dikkatimi çekmişti. Bir süre onu süzdükten sonra başımı salladım.
Azad Ağa: “Peki, Agah. Sana son bir şans vereceğim. Git ve babana söyle, eğer söylediklerini yaparsa, bu meseleyi konuşuruz. Ama sözünü tutmazsa, töre gereği onun karşısına dikilirim ve o gün hiçbir şey beni durduramaz.”
Agah, söylediklerimi başıyla onayladı. Ama gözlerinde hâlâ bir tedirginlik vardı. Sanki babası Ritaj Ağa'nın bu teklifi kabul etmeyeceğinden emin gibiydi. Yine de ona verdiğim bu son şansı kullanacağını biliyordum. Onu odadan çıkarırken bir an durakladı, arkasını dönüp bana baktı.
Agah: "Unutma, Azad Ağa, her iki aile de bu meseleden yara almış durumda. Dilerim ki, ailelerimizin huzurunu düşünerek hareket edersin."
Kapı arkamdan kapanınca, yeniden yalnız kalmıştım. Agah’ın sözleri aklımda dolanıyordu. Gerçekten de kasabanın huzuru adına bu işi büyütmemek en doğrusu olabilirdi. Ancak o nişanın iptal edilmesi, hele ki bunu herkesin önünde yapmaları, kabul edilemez bir hakaretti. Kendi içimdeki öfkeyle, namus meselesini nasıl dengeleyecektim? Babamın sessizce onayladığı bu plan da, kendisinin bana hiçbir şey söylemeden Ritaj Ağa ile anlaşma yapması da kanıma dokunuyordu. Beni bu hale getirenler babam ve Ritaj Ağa idi, ama cezasını çekmesi gereken kimdi?
---
O gece uyku tutmadı. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber harekete geçtim. Kasabaya inip tek tek tanıdığım diğer ağa dostlarımla ve nüfuz sahibi kişilerle görüştüm. Kasabada Azad Ağa’nın onuruna leke sürülmeye çalışıldığını, nişanın iptal edilmesiyle ailemizin saygınlığının hiçe sayıldığını her yerde dile getirdim. Herkes, Azad Ağa’nın böyle bir durumu sineye çekmeyeceğini biliyordu.
İlerleyen saatlerde, babam Macit Ağa beni konağın başköşesinde bekliyordu. Yüzündeki ifade, bana anlatmadığı bir şeylerin olduğunu belli ediyordu. Odasına adım atar atmaz, sesi gür ve sert bir şekilde yankılandı.
Macit Ağa: “Azad! Kasabada olan biteni duydum. Bu kadar mesele yeter artık! Herkese karşı bizi kışkırtıp duruyorsun. Töreyi daha fazla zorlamayacaksın, bilesin.”
Öfkemi kontrol etmek zorundaydım, ama babamın bu tavrı, yılların verdiği ağırlıkla beni daha da öfkelendiriyordu. Gözlerim alev gibi parladı.
Azad Ağa: “Sen nasıl böyle konuşabilirsin, baba? Töreyi ayaklar altına alan Ritaj Ağa idi, bizim onurumuzla oynayan da. Nişanı iptal ettirdin, ama bana tek bir kelime bile etmedin. O aileye güvenerek elimizi uzattık, ama onlar töremizi hiçe saydı. Şimdi bana mı susmamı söylüyorsun?”
Babamın yüzünde soğuk bir ifade belirdi. Yavaşça yerinden kalktı ve bana doğru birkaç adım attı. Ardından sakin ama tehditkâr bir ses tonuyla konuştu.
Macit Ağa: “Azad, bu meseleyi kapatma vakti geldi. Biz Ritaj Ağa’yla başka bir yol düşündük. Senin yapman gereken, o kızın peşini bırakmak. Aşiretler arası dengeyi bozmamak, dostlarımıza ve düşmanlarımıza karşı güçlü kalmaktır.”
Bir an duraksadım. Babamın bana olan güvenini kaybettiğini hissetmek içimde daha büyük bir öfke uyandırıyordu.
Azad Ağa: “Demek ki bu anlaşmayı önceden planlamışsınız, öyle mi? Beni bilgilendirmeden, namusumuz hiçe sayılırken bu işi tek başınıza çözmeye karar verdiniz? Bu mu töreye saygınız, baba?”
Babam gözlerini kaçırdı, ama soğukkanlılığını bozmadı.
Macit Ağa: “Lafını bil Azad! Töre, bazen fedakarlık ister. Bunu anlayacak yaşa geldin artık. Sen benim oğlumsun, ama haddini aşma. Bu mesele kapandı, Ritaj Ağa’yla konuşuldu. Oğlum , Agah’ın da gücü ve nüfuzu var. O, kasabada barışın simgesi olacak.”
Gözlerim babamın söylediklerine inanmak istemiyordu. Beni arkadan vuran, bana sormadan bu kararı alan babamdı. Bu, asla kabul edebileceğim bir şey değildi. İçimdeki öfke, kontrol edilemez hale gelmişti.
Azad Ağa: “Baba! Kendi oğluna güvenmiyorsun, ama töremizi ayaklar altına alan Ritaj Ağa ve oğluna güveniyorsun. Seninle aynı kanaatde değilim. Bu mesele, Azad Ağa’nın onuru ile ilgilidir. Bu iş burada kapanmayacak!”
Babam bir anda sert bir şekilde bağırdı.
Macit Ağa: “Azad! Lafına dikkat et, oğlum dedim diye acıyacağımı sanma. Töreye ihanet etmiyorum, aksine ailemizi koruyorum. Sen bu öfkeyle daha fazla devam edemezsin. Ritaj Ağa’nın da, Agah’ın da bu barışa olan ihtiyacı bizim kadar fazla. Bu kadar.”
Bu resti anlamak istemedim. Kafamda dönen planlar, töre ve onur meseleleri, her şey birbirine karışmıştı. Öfkeyle odadan çıktım. Babam beni durdurmaya çalışmadı, çünkü ne yapacağını çoktan planlamıştı. Ben ise artık yalnızdım. Babama güvenim sarsılmış, aşiretimdeki konumum çatırdamaya başlamıştı. Ama içimdeki intikam ateşi sönmemişti.
---
O akşam, adamlarıma kasabaya inmelerini, Ritaj Ağa’nın konağından gelen her türlü haberi bana iletmelerini söyledim. Bir de Gülden’i düşündüm; ona yapılanları, onun çaresizliğini... Babam ve Ritaj Ağa’nın planı her ne olursa olsun, Gülden’in gözlerindeki korkuyu unutmuyordum. Onu bu oyunun dışında tutmak istiyordum. Ama yine de, bu mesele kapanmayacaktı.
Gece yarısına doğru, Siyar yanıma gelip gizlice haber verdi. Ritaj Ağa’nın konağında bir buluşma yapılmış, kasabanın diğer ileri gelenleri de oraya çağrılmıştı. Bu durum, Ritaj Ağa’nın tüm kasabaya bu kararı kabul ettirmek istediğini gösteriyordu. Babam, Ritaj Ağa ve diğerleri kendi aralarında anlaşıp bana karşı güç birliği yapmaya başlamışlardı.
Siyar: “Ağam Alân konağındaki o toplanma sadece kasabaya kararı kabul ettirmek için değil bence"
Azad ağa : “Ne peki Siyar geveleme ağzında"
Siyar:" Ağam galiba Gülden hanımın izdivaç meselesi"
Azad ağa:" Bu Alân aşireti neyin peşinde"
Siyar: “Ağam, bize kurulan bu tuzağı halk bilmeli. Ritaj Ağa ve Macit Ağa, kendi oyunlarıyla bu ittifakı sağlamaya çalışıyor. İzin ver, halkımıza olan biteni biz duyuralım.”
Derin bir nefes aldım. Siyar’ın sözü doğruydu, ama bu işin sonunda büyük bir savaş başlayabilirdi. Yine de babamın bana kurduğu bu tuzağı sineye çekemezdim. Törem, onurum ve Gülden için, bu mesele burada bitmeyecekti.
Azad Ağa: “Siyar, halkı uyandır. Sabaha karşı, herkes ne olup bittiğini öğrenecek. Bu oyunu bozacağız. Onlara gerçeği anlatacağız. Babamın ve Ritaj Ağa’nın ne planladığını göstereceğiz. Bu iş, burada kapanmayacak!”
Sabaha karşı, kasabanın sokaklarında fısıltılar dolaşmaya başlamıştı. Siyar’ın adamları, Ritaj Ağa ve babamın arkasında dönen dolapları bir bir anlatıyordu. Kasabanın içinde, töreye karşı kurulan bu ittifakın dedikodusu hızla yayılıyordu. O gece, kasaba uykusuz kaldı. Herkes Azad Ağa’nın yeniden ayağa kalktığını, kendi onuru için savaşmaya hazır olduğunu konuşuyordu.
Benim için şimdi yalnızca bir şey vardı: Töremi, onurumu ve sevdiğim kadını geri almak. Ne babamın oyunları ne de Ritaj Ağa’nın planları bu savaşı durduramazdı. Gerekirse, karşıma tüm kasabayı alır, ama asla baş eğmezd~Süveyda~ Bölüm:19
Ateşle Yazılan Töre (Abbasiler aşireti)
---
Konağın soğuk duvarları ardımda kalırken, öfkem içimde alev alev yanıyordu. Ritaj Ağa, bütün kasabanın önünde itibarımı ayaklar altına almış, verdiği sözü çiğnemişti. Onlarca yıllık dostluğu, aileler arasındaki ittifakı, töreyi hiçe sayarak nişanı iptal etmişti. Öylece konağın bahçesinde durup aklımdan geçenleri bastırmaya çalıştım, ama içimdeki yangın her geçen dakika daha da büyüyordu. Çevremdeki akrabalarım, adamlarım sessizdi; hepsi göz ucuyla beni izliyor, ne yapacağımı anlamaya çalışıyordu. Ama töre belliydi, buna meydan okumak kolay değildi.
Yeğenim Siyar, yanıma yaklaşıp kısık bir sesle, "Ağa, buna izin mi vereceğiz?" dedi. Öfkesini zor zapt ediyordu; gençti, kanı hızlı akıyordu, ailemize yapılan bu saygısızlığı kabul edemiyordu. Gözlerimi ondan ayırmadan konuşmaya başladım.
Azad Ağa: “Bu mesele burada kapanmaz, Siyar," dedim kararlı bir sesle. "Kimse Azad Ağa'nın ailesine, namusuna leke süremez. Ritaj Ağa, töreyi ayaklar altına aldı. Bunun bedelini ödeyecek.”
Bir an durdum. Gece çökmüş, kasabanın dört bir yanını karanlık kaplamıştı. Ama bu sessizlik ve karanlık, içimde kopan fırtınayı dindirmeye yetmiyordu. Gülden, ailemize verilmiş bir söz, geleceğimize açılmış bir kapıydı. O kız benim olacaktı. Bu kasabada herkesin bildiği bir gerçek vardı; Azad Ağa'nın sözü geri dönmezdi, verdiği hüküm töre kadar kesin ve değişmezdi.
Yeğenim Siyar tekrar konuştu. "Ağa, ne yapacağız? Şimdi kasabaya dönüp onlara boyun eğecek değiliz, değil mi?"
Gözlerimi Siyar'a diktim ve soğukkanlı bir ifadeyle, "Elbet boyun eğmeyeceğiz," dedim. "Ama önce, kasabadaki itibarımızı yeniden kazanmamız gerek. Ritaj Ağa herkesin içinde töremizi hiçe saydı; bunun bedelini ödeteceğiz.”
Kafilemizin başını çekerek kasabaya doğru yola çıktım. Arkamdaki herkes bana sadakatle bakıyordu. Kafamda çoktan bir plan şekillenmeye başlamıştı. Gülden'i alamayacak olsam bile, onların hayatını cehenneme çevirecektim. Kasabadaki her taş, her ev onların aleyhine dönecekti. Ritaj Ağa, halk arasında konuşulacak, saygınlığını ve gücünü kaybedecekti. Herkes onun sözünde durmadığını öğrenecek, töreye baş kaldıran bir adamın yaşadığı zorlukları görecekti.
Ama Gülden... Onu bana vermeseler bile, kalbime yerleşmişti. Gözlerindeki çaresizliği görmüştüm ve o an, Ritaj Ağa’nın iptal kararının onun seçimi olmadığını anlamıştım. Gülden, korku ve baskı altındaydı. Bu işin arkasında başka bir sebep olduğunu hissediyordum. Belki o Jiyan denen kız, ablasını zehirleyip beni istememesine neden olmuştu.
Konağa varır varmaz, odama çekildim ve aklımdaki planları tek tek gözden geçirdim. Önce kendi aşiretime, sonra da tüm kasabaya bu işin burada kapanmayacağını gösterecektim. Yarından itibaren, her birimizi ilgilendiren bir meseleye dönüşecekti. Bu iş Ritaj Ağa’ya öyle kolayına bırakılacak bir mesele değildi; tüm kasaba, onun töreye karşı geldiğini öğrenecekti.
---
Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kasabadaki güvenilir adamlarımı yanımda görmek istedim. İlk olarak Siyar’ı çağırdım. Gözlerinde, gözümde gördüğünü bildiğim aynı ateş parlıyordu; intikam ve onur isteği.
Azad Ağa: “Siyar, hazır ol. Kasabada önce ailelerimize yakın olanları ziyaret edeceğiz. Ritaj Ağa’nın töreye karşı gelerek bize yaptığı saygısızlığı tek tek anlatacağız. Bu meseleyi herkesin kulağına, zihnine kazıyacağız. Biz Azad Ağa’nın sözünden geri döndüğümüzü duyuracağız, ama o söz, itibarımızı korumak adına Ritaj Ağa’nın bize kurduğu tuzakları ortaya sermek için söylenmiş olacak.”
Siyar: “Ağam, herkes seni izliyor. Ben de senin emrindeyim. Töreye baş kaldırmanın bedeli ağır olacak, elbet bunu görecekler.”
Sabahın erken saatlerinde, kasabadaki saygıdeğer insanları tek tek ziyaret etmeye başladık. Babamın anlattıklarını bir sır gibi saklayarak, Ritaj Ağa’nın bizimle olan anlaşmayı bozduğunu ve ailemizle alay ettiğini her fırsatta duyurdum. İyi niyetimizi küçümsediğini, töreyi ayaklar altına aldığını herkesin bilmesini sağladım. Bu şekilde, kasabanın içine serpilen fısıltılar Ritaj Ağa'nın gücünü kıracak, dedikodular yavaş yavaş onu zayıflatacaktı.
---
Bir hafta geçmişti. Kasabada herkes, Ritaj Ağa’nın töreye baş kaldırıp Azad Ağa’yı zor duruma düşürdüğünü konuşuyordu. Bu sırada babamın gizli hamleleri de devreye giriyordu; bize bağlı olan dost aşiretler, Ritaj Ağa’nın kararını sorgulamaya başlamıştı. Bu, onun için büyük bir tehdit demekti. Biz, halkı ve çevredeki diğer ağaları kendi tarafımıza çekmeyi başardıkça, Ritaj Ağa yalnızlaşmaya mahkum oluyordu.
Bir gece, odama çekilmiş düşünüp planlar yaparken kapı sert bir şekilde vuruldu. Kapıyı açtığımda, karşımdaki beklenmedik yüz beni şaşırtmıştı. Ritaj Ağa’nın oğlu Agah, elleri bağlı bir şekilde adamlarım tarafından önüme getirilmişti. Yüzünde tedirgin bir ifade vardı ama gözleri meydan okur gibi bana bakıyordu.
Azad Ağa: “Agah Bey, neden geldin? Yoksa babanın düştüğü çaresizliği mi konuşacaksın?”
Agah’ın gözlerinde bir an için ateş parladı. Kısa bir sessizlikten sonra konuştu.
Agah: “Ben kendi adıma buradayım, Azad Ağa. Babamın kararlarını her zaman onaylamak zorunda değilim. Ama unutma ki biz de onurlu bir aileyiz ve bu meseleyi daha fazla büyütmek istemiyoruz.”
Azad Ağa: “Babanın nişanı iptal ederek bizi hiçe saydığı günü unutmadık, Agah. Bu iş burada kapanmaz. Babamın oyununa kapılmıyorum, ama kendi onurum için Ritaj Ağa’nın karşısına dikileceğim.”
Agah: “Anlıyorum. Belki de babamın nişanı iptal etmesi bir yanlış anlamaydı. Ama bu kadar düşmanlık iki aileye de fayda getirmeyecek. Size bir teklifle geldim.”
Agah’ın bu teklifi beni hem şaşırtmış hem de öfkelendirmişti. Daha fazla sabredemeyip sesimi yükselttim.
Azad Ağa: “Teklif mi? Sen babanın yaptığı saygısızlığı unutabileceğimizi mi sanıyorsun? Bizi bu noktaya getirdikten sonra neyin teklifini yapıyorsun?”
Agah bir adım geri çekildi, ama gözlerinde tedirginlik yoktu.
Agah: “Biliyorum, bu meseleye kolay kolay son vermezsin. Ama işin içine töre karışırsa, bu iş kan davasına dönebilir. Kasabanın huzurunu düşün, Azad Ağa. Eğer bana bir şans verirsen, babamla yeniden konuşur, anlaşmanın yeniden kurulmasını sağlarım.”
Bu teklifi düşünmeden kabul etmek istemiyordum. Agah’ın yüzündeki kararlılık ve sakinliği dikkatimi çekmişti. Bir süre onu süzdükten sonra başımı salladım.
Azad Ağa: “Peki, Agah. Sana son bir şans vereceğim. Git ve babana söyle, eğer söylediklerini yaparsa, bu meseleyi konuşuruz. Ama sözünü tutmazsa, töre gereği onun karşısına dikilirim ve o gün hiçbir şey beni durduramaz.”
Agah, söylediklerimi başıyla onayladı. Ama gözlerinde hâlâ bir tedirginlik vardı. Sanki babası Ritaj Ağa'nın bu teklifi kabul etmeyeceğinden emin gibiydi. Yine de ona verdiğim bu son şansı kullanacağını biliyordum. Onu odadan çıkarırken bir an durakladı, arkasını dönüp bana baktı.
Agah: "Unutma, Azad Ağa, her iki aile de bu meseleden yara almış durumda. Dilerim ki, ailelerimizin huzurunu düşünerek hareket edersin."
Kapı arkamdan kapanınca, yeniden yalnız kalmıştım. Agah’ın sözleri aklımda dolanıyordu. Gerçekten de kasabanın huzuru adına bu işi büyütmemek en doğrusu olabilirdi. Ancak o nişanın iptal edilmesi, hele ki bunu herkesin önünde yapmaları, kabul edilemez bir hakaretti. Kendi içimdeki öfkeyle, namus meselesini nasıl dengeleyecektim? Babamın sessizce onayladığı bu plan da, kendisinin bana hiçbir şey söylemeden Ritaj Ağa ile anlaşma yapması da kanıma dokunuyordu. Beni bu hale getirenler babam ve Ritaj Ağa idi, ama cezasını çekmesi gereken kimdi?
---
O gece uyku tutmadı. Sabahın ilk ışıklarıyla beraber harekete geçtim. Kasabaya inip tek tek tanıdığım diğer ağa dostlarımla ve nüfuz sahibi kişilerle görüştüm. Kasabada Azad Ağa’nın onuruna leke sürülmeye çalışıldığını, nişanın iptal edilmesiyle ailemizin saygınlığının hiçe sayıldığını her yerde dile getirdim. Herkes, Azad Ağa’nın böyle bir durumu sineye çekmeyeceğini biliyordu.
İlerleyen saatlerde, babam Macit Ağa beni konağın başköşesinde bekliyordu. Yüzündeki ifade, bana anlatmadığı bir şeylerin olduğunu belli ediyordu. Odasına adım atar atmaz, sesi gür ve sert bir şekilde yankılandı.
Macit Ağa: “Azad! Kasabada olan biteni duydum. Bu kadar mesele yeter artık! Herkese karşı bizi kışkırtıp duruyorsun. Töreyi daha fazla zorlamayacaksın, bilesin.”
Öfkemi kontrol etmek zorundaydım, ama babamın bu tavrı, yılların verdiği ağırlıkla beni daha da öfkelendiriyordu. Gözlerim alev gibi parladı.
Azad Ağa: “Sen nasıl böyle konuşabilirsin, baba? Töreyi ayaklar altına alan Ritaj Ağa idi, bizim onurumuzla oynayan da. Nişanı iptal ettirdin, ama bana tek bir kelime bile etmedin. O aileye güvenerek elimizi uzattık, ama onlar töremizi hiçe saydı. Şimdi bana mı susmamı söylüyorsun?”
Babamın yüzünde soğuk bir ifade belirdi. Yavaşça yerinden kalktı ve bana doğru birkaç adım attı. Ardından sakin ama tehditkâr bir ses tonuyla konuştu.
Macit Ağa: “Azad, bu meseleyi kapatma vakti geldi. Biz Ritaj Ağa’yla başka bir yol düşündük. Senin yapman gereken, o kızın peşini bırakmak. Aşiretler arası dengeyi bozmamak, dostlarımıza ve düşmanlarımıza karşı güçlü kalmaktır.”
Bir an duraksadım. Babamın bana olan güvenini kaybettiğini hissetmek içimde daha büyük bir öfke uyandırıyordu.
Azad Ağa: “Demek ki bu anlaşmayı önceden planlamışsınız, öyle mi? Beni bilgilendirmeden, namusumuz hiçe sayılırken bu işi tek başınıza çözmeye karar verdiniz? Bu mu töreye saygınız, baba?”
Babam gözlerini kaçırdı, ama soğukkanlılığını bozmadı.
Macit Ağa: “Lafını bil Azad! Töre, bazen fedakarlık ister. Bunu anlayacak yaşa geldin artık. Sen benim oğlumsun, ama haddini aşma. Bu mesele kapandı, Ritaj Ağa’yla konuşuldu. Oğlum , Agah’ın da gücü ve nüfuzu var. O, kasabada barışın simgesi olacak.”
Gözlerim babamın söylediklerine inanmak istemiyordu. Beni arkadan vuran, bana sormadan bu kararı alan babamdı. Bu, asla kabul edebileceğim bir şey değildi. İçimdeki öfke, kontrol edilemez hale gelmişti.
Azad Ağa: “Baba! Kendi oğluna güvenmiyorsun, ama töremizi ayaklar altına alan Ritaj Ağa ve oğluna güveniyorsun. Seninle aynı kanaatde değilim. Bu mesele, Azad Ağa’nın onuru ile ilgilidir. Bu iş burada kapanmayacak!”
Babam bir anda sert bir şekilde bağırdı.
Macit Ağa: “Azad! Lafına dikkat et, oğlum dedim diye acıyacağımı sanma. Töreye ihanet etmiyorum, aksine ailemizi koruyorum. Sen bu öfkeyle daha fazla devam edemezsin. Ritaj Ağa’nın da, Agah’ın da bu barışa olan ihtiyacı bizim kadar fazla. Bu kadar.”
Bu resti anlamak istemedim. Kafamda dönen planlar, töre ve onur meseleleri, her şey birbirine karışmıştı. Öfkeyle odadan çıktım. Babam beni durdurmaya çalışmadı, çünkü ne yapacağını çoktan planlamıştı. Ben ise artık yalnızdım. Babama güvenim sarsılmış, aşiretimdeki konumum çatırdamaya başlamıştı. Ama içimdeki intikam ateşi sönmemişti.
---
O akşam, adamlarıma kasabaya inmelerini, Ritaj Ağa’nın konağından gelen her türlü haberi bana iletmelerini söyledim. Bir de Gülden’i düşündüm; ona yapılanları, onun çaresizliğini... Babam ve Ritaj Ağa’nın planı her ne olursa olsun, Gülden’in gözlerindeki korkuyu unutmuyordum. Onu bu oyunun dışında tutmak istiyordum. Ama yine de, bu mesele kapanmayacaktı.
Gece yarısına doğru, Siyar yanıma gelip gizlice haber verdi. Ritaj Ağa’nın konağında bir buluşma yapılmış, kasabanın diğer ileri gelenleri de oraya çağrılmıştı. Bu durum, Ritaj Ağa’nın tüm kasabaya bu kararı kabul ettirmek istediğini gösteriyordu. Babam, Ritaj Ağa ve diğerleri kendi aralarında anlaşıp bana karşı güç birliği yapmaya başlamışlardı.
Siyar: “Ağam Alân konağındaki o toplanma sadece kasabaya kararı kabul ettirmek için değil bence"
Azad ağa : “Ne peki Siyar geveleme ağzında"
Siyar:" Ağam galiba Gülden hanımın izdivaç meselesi"
Azad ağa:" Bu Alân aşireti neyin peşinde"
Siyar: “Ağam, bize kurulan bu tuzağı halk bilmeli. Ritaj Ağa ve Macit Ağa, kendi oyunlarıyla bu ittifakı sağlamaya çalışıyor. İzin ver, halkımıza olan biteni biz duyuralım.”
Derin bir nefes aldım. Siyar’ın sözü doğruydu, ama bu işin sonunda büyük bir savaş başlayabilirdi. Yine de babamın bana kurduğu bu tuzağı sineye çekemezdim. Törem, onurum ve Gülden için, bu mesele burada bitmeyecekti.
Azad Ağa: “Siyar, halkı uyandır. Sabaha karşı, herkes ne olup bittiğini öğrenecek. Bu oyunu bozacağız. Onlara gerçeği anlatacağız. Babamın ve Ritaj Ağa’nın ne planladığını göstereceğiz. Bu iş, burada kapanmayacak!”
Sabaha karşı, kasabanın sokaklarında fısıltılar dolaşmaya başlamıştı. Siyar’ın adamları, Ritaj Ağa ve babamın arkasında dönen dolapları bir bir anlatıyordu. Kasabanın içinde, töreye karşı kurulan bu ittifakın dedikodusu hızla yayılıyordu. O gece, kasaba uykusuz kaldı. Herkes Azad Ağa’nın yeniden ayağa kalktığını, kendi onuru için savaşmaya hazır olduğunu konuşuyordu.
Benim için şimdi yalnızca bir şey vardı: Töremi, onurumu ve sevdiğim kadını geri almak. Ne babamın oyunları ne de Ritaj Ağa’nın planları bu savaşı durduramazdı. Gerekirse, karşıma tüm kasabayı alır, ama asla baş eğmezdim.
Bölümün sonu
Sizce Azadın duyguları saf bir duygumu yoksa hırsımı ?
Güldenin yeni izdivacı kiminle tahminleri alalım im.
Bölümün sonu
Sizce Azdın duyguları saf bir duygumu yoksa hırsımı ?
Güldenin yeni izdivacı kiminle tahminleri alalım
|
0% |