
Bir acı asla bitmez, bitti zannederiz ama o acı her zaman içimizde çok büyük bir yangın oluşturur.
"Doktor siz böyle onu ölüme gönderiyorsunuz ve bunu yapmak suçtur!" Diye bağırmaya başladım sinirle.
"Murat bey biliyorum çok ama çok acınız taze ama lütfen bizi de anlayın onu kurtarmak bizim için boşa zaman kaybı olacak ve onun yüzünden daha fazla aile evlatlarını, kardeşlerini, karısını-kocasını, sevgilisini, dayısını ve amcasını gibi kişileri kaybedecek be biz bunu izin veremeyiz o yüzden Sevda hanım boşa zaman kaybı biz Sevda hanımı iyileştirelim derken diğerlerini de kaybede bilirdik. O yüzden lütfen karşı gelmeyin işimizi yapalım lütfen." Dedi. Dediği şeyler beynime yatmıştı ama onun gözlerimin önünde yok olamasını hayal bile edemiyordum.
"Siz cidden kafayı yemişsiniz ne demek ondan daha önemli işlerimiz var siz düpe düz ölüme gönderiyorsunuz onu!"
(1 HAFTA SONRA)
Cenaze deydik ve benim kalbimin üzerinde duran Sevdanın fotoğrafıydı. Annesi bağırarak ağlıyordu.
"Yavrum aldılar seni benden bir tanem." Sesi çok kötü çıkıyordu.
"Annem tamam sakin ol." Dedi Eda.
"Ben senin annen değilim bana anne deme!" Diye bağırdı.
"Anne tamam! Eda sende Murat'ın yanına git!" Dedi Hayat. Eyla Hayata baktı sonra kollarını açıp ona sarıldı.
"O gitti sen gitme!" Dedi ağlayarak. Sonra bir ses geldi arkadan.
"Ölümümü bu kadar kolay kabul edeceğinizi bilmiyordum." Dedi Sevda yada o ses benim kafamda kurduğum sesti. Herkes bir anda arkasına baktı. Gözlerim dolmuştu sonra bende herkes gibi arkama baktım. Buradaydı yanımda, yanımızda.
"Ama bu nasıl olur?" Dedi Eda.
"Ölen kişi Sevda değil ölen kişi Selva benim ikiz kız kardeşim!" Olaylar git gide garipleşmeye başladı.
"Selva!" Annesi ise şu an çığlıklar içinde ağlıyordu.
(1 HAFTA ÖNCE) (YAZARIN ANLATIMI)
Sevda kendini attıktan hemen sonra bunu gören Selva peşinden atladı ve baygın olan ikizini oradan çıkardı ama kendi çıkamamıştı boynundaki kolyeye dokundu ve içinden 'elveda' dedi. Gözlerini kapattı ve son nefesini verdi. Anladı ki, bu dünyada gözlerini iki saniye bile kapatırsan hayat gözlerini sonsuza kadar kapatmaya hazır oluyor.
(GÜNÜMÜZ) (SEVDANIN ANLATIMI)
Eve gelmiştik, annemin ağlaması hayla bitmemişti, bitmeyecekti. Hangi insan kızını kaybettiğinde mutlu olabilirdi ki?
"İkizin olduğunu biliyor muydun?" Diye sordu Murat.
"Sizden bir hafta önce öğrendim işte." Dedim.
"Hiç şaşırmadın ama." Dedi hemen sonra
"Sence artık şaşırmamam gerekmiyor mu?" Diye sordum.
"Yani o kadar çok şey yaşadın ki şaşırmak elinde değil ben ise salak gibi soruyorum." Dedi ve odadan çıktı.
"Size n'oldu?" Diye sordu Eylül.
"Uzun hikaye sonra anlatsam daha iyi olur canım." Dedim ve Murat'ın peşinden gittim.
"Bir şey mi oldu?" Diye sordu merak ve endişe içinde.
"Evet oldu." Dedim ve devam ettim. "Bize bir şey oldu."
"Anlat o zaman." Dedi hemen sonra.
"Şimdi değil sonra anlatırım sana söz." Dedim Murat ise endişe ile bana bakıyordu.
"Tamam güzelim." Dedi, ne bir dakika güzelim mi dedi o?
"Tamam." Diye cevap verdim.
Evden çıkmıştık ve şirkete gidiyorduk, ani bir şekilde elini uzatıp elimi tutu. Kalbim sanki elimi ilk defa tutuyormuş gibi çok hızlı atıyordu.
"Sevgilim." Dedi ve yanağıma bir öpücük kondurdu.
"Efendim Murat." Diye yanıt verdim.
"Çok korktum." Gülerek yüzüne baktım.
"Benden kurtulman imkansız Murat Sever!" Güldü.
"Kurtulmak isteyen kim?" Yaşam ile ölüm aslında biz yaşayan ölü değil miyiz?
"Bilmem." Dedim yanıt olarak. Zaten aşk bu değil miydi? Ölmekte olsa, yaşamakta olsa yanında olan kişiye aşık olmaz mı insan?
"Seni çok seviyorum güzelim." Dedi.
"Sana aşığım sevgilim." Elimi aldı ve dudaklarına koydu.
"Eyfel Paris olmadan, Paris Eyfel olmadan bir hiç haline gelmeye başlamış." Ellerini bir saniye bile ayırmıyordu ellerimden.
"Paris yok olursa Eyfel de yok olur ama Eyfel yok olursa Paris yok olmaz!" Gözlerimin en derinine baktı.
"Bak Eyfel hayla duruyor Paris buradayken." Ağlamamı durduramıyordum.
"Sen bensiz, ben sensiz hiç oluyoruz sevgilim." Diye bildim sadece.
"Hayatta olmasaydın belki de bende bu dünyada olmazdım." Dedi gülerek. "Bin kere ölüp doğsam da hep sana aşık olurdum." Elleri ellerimde gözleri gözlerimde gezindi bir kaç saniye boyunca. Elleri en sonunda ellerimden ayrıldım ve arabaya binmek zorunda kaldın.
"Elimi bir daha asla bırakma!" Dedi.
"Elini bıraktığımda gitmeyeceğim bunu unutma!" Elimi arabada bile tutuyordu.
"Her saniye kaybolacağını düşünüyorum beni bırakıp gideceğini." Dedi ağlamak üzere olan ses tonuyla.
"Ben asla kaybolmam!" Gülerek yüzüme baktı.
"Tamam anladım beni asla bırakmazsın bunu asla unutmayacağım bunu da bil." Gülerek yüzüne baktım.
"İmza lazım mı?" Kahkaha attı.
"Bilmem, lazım mı?" Ona deliler gibi aşıktım belki de o benim hayatımın tek gerçek olan insanıydı.
"Elini bıraksam gider misin?" Diye sordu.
"Elini tutsam sonsuza kadar benim olur musun?" Elimi tutu.
"Bu nasıl soru? Ölene kadar elini tutmaya razıyım yeter ki beni asla bırakma!" Gözlerinin içine gülerek baktım.
"O zaman sonsuza kadar elini tutmaya razıyım." Dedim gözlerimin elmas gibi parladığına emindim. Gelmiştik ve ikimizde arabadan inip el ele içeri girdik. Ne yani iki patronun sevgili olma ihtimali yok mu? "Ben odama gidiyorum görüşürüz sevgilim." Dedim ve odama girdim. Odamda beyaz ve mavi şekilli güller varı, ve her zaman ki gibi bir not.
'Sevgi giymiş bir pelerini, Aşk kendini belli etmiş renkelerle. Bazen beyazlık, Bazen ise beyazlığın içinde mavilik
Kelimeler anlamsızca akıyordu. Aklımda 'Bazen bir beyazlık bulmuş, bazen ise beyazlığın içinde mavilik.' Cümlesi dolanıyordu.
"Beyaz ve mavi." Dedim kendime bir şey hatırlarım diye. Küçük bir ev beyaz ve mavi olan güllerle doluydu annem ve babam dans ediyordu. Sonra çığlık sesleri ve s-silah sesi... çığlık sesleri ve kan...
Aklıma aniden gelen o gün sadece kendi sesimi duymamıştım. Ama neler olduğu hakkında gram fikrim yoktu. Kendimi her şeyi unutan biri olarak gördüm.
"Sevgilim." Diyerek içeri giren Murat'a baktım.
"Efendim sevgilim." Dedim.
"Hayat ve Eda gelecek mi? Onlara ihtiyaç var ona göre çağıracağım." Dedi gülümseyerek.
"Bugün izinliydiler o yüzden gelmeyecekler ara söyle gelirler." Dedim titreyen sesimle
"Sana bir şey mi oldu?" Omuz silkip sahte gülümsemeler yerleştirdim yüzüme.
"Hayır, her zaman ki halim sadece yorgunum." Diye yalan uydurdum.
"Tamam o zaman. Ben gideyim kızları arayacağım. Bu arada senin de gelmen lazım çünkü imza yetkin var." Dedi gülerek.
"Tamam gelirim." Sahte gülümsemeler bence çok güzel bir şey ama bazen sahte değil de insan gerçekten gülmek ister o zaman bir boşluk olur içimizde sahte gülümsemeler güzeldir.
"Sevda Canlıya gelmiş." Diye bir ses duyup gittim.
"Bana ne gelmiş?" Diye sordum. Her zaman ki gibi güller aynı renk beyazlığın içinde mavilik.
'Baktığın her yer gül,
Aldığın her nefes güzel Gül kokusu.
Bakma bana öyle,
Anlamsız gülüşlerin.
Neden her yerde bir gül?'
- - -
Ama çok büyük spoiler verdim haberiniz olsun. Öldü diyip yaşamadı ve her yerden bir kardeşi çıkması hepimizin 'lan siz kaç kardeşisiniz?' dememize neden oldu.
Bölümde en sevdiğim üç yer var:
'bu dünyada gözlerini iki saniye bile kapatırsan hayat gözlerini sonsuza kadar kapatmaya hazır oluyor.'
'Sevgi giymiş bir pelerini, Aşk bulmuş kendini. Aşk kendini belli etmiş renkelerle.
Bazen beyazlık,
Bazen ise beyazlığın içinde mavilik'
'Baktığın her yer gül,
Aldığın her nefes güzel Gül kokusu.
Bakma bana öyle,
Anlamsız gülüşlerin.
Neden her yerde bir gül?'
Ama mükemmel değiller mi? Peki sizin en sevdiğiniz kelimeler neresi?
<~Tubanur Peker~>
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 853 Okunma |
115 Oy |
0 Takip |
20 Bölümlü Kitap |