6. Bölüm

6. Bölüm: Yağmurlu Gece

Tubanur Peker
tubanurpeker1006

'Gökyüzüne baktım, yıldızların parıltısını gözlerimde gördüm. Çok güzeldi parlaması, belki gökyüzü bendim parlayan yıldızlar ise benim ışıklarımdı.' Kitabın kapağını kapattım sadece o üstünü çizdiğim cümleye verdim aklımı. Dışarıda yağan yağmura baktım, gerçekten olabilir mi? O gökyüzü ben olabilirmiyim?

"Türkiye'ye geldiğinden beri başını kitaptan ayırmıyorsun bakıyorum." Evet Türkiye'de annemin babamın yanında benim evimde olan Hayat ve Murat'ı düşünüyor ve kitap okuyorum.

"Anne ben kendi evime gideceğim yarın. Bu günlerde işe erken gideceğim sizi uyandırmak istemiyorum." Anneme söylediğim en büyük yalan ve ilk yalan buydu. Aniden telefonumun titreme sesini duydum.

"Sevda hayatım bir şey mi oldu?" Evet anne kardeşimi buldum hemde kardeşimi saklayan kişinin sevgilim ve annem olduğunu öğrendim.

"Hayır anne nerden çıkardın?" Anne ben sana yalan söylüyorum.

"Tamam diyelim bakalım." Anne git yoksa her şeyi anlatacağım. "Hadi ben gidiyorum yarın erken evine gideceğini biliyorum. Ama kahvaltı yapmadan seni göndermiyorum." Anne zaten evime gittiğimde kahvaltım beni bekliyor olcak sen merak etme.

"Ben eve gidince hızlı bir şekilde hazırlar yerim sen merak etme." Hayır anne ben hazırlamayacağız kardeşim hazırlayacak.

"Hadi onada tamam diyelim." Anne ben sana yalan söylüyorum! İç sesim bas bas bağırıyor.

"Zaten demek zorundasın." Annemin yanağına ufak bir öpücük kondurdum ve gitmesini bekledim. Gittiğinde hemen pijamalarımı giydim hafif olan makyajımı silip yatağıma geçtim. Aniden telefonum çaldı.

"Neden mesajlarıma cevap gelmiyor?" Yalan söyleme çıtasını yükselttik bi de sevgilimize yalan söyleyelim tam olur.

"Annem odaya girdi bir türlü yalan söyledim. Murat inana biliyormusun ben anneme yalan söyledim." Tabi biliyor anneme asla yalan söyleyemeyeceğimi.

"İlk yalanın annene." Sesi üzülmüş gibi geliyordu.

"Bir daha asla o üzülmüş sesi duymuyorum yoksa seni gebertirim." Onun bu kadar üzülmesi beni ondan daha fazla üzüyordu.

"Tamam sakin ol şampiyon." Kahkaha atmamak için zor tutum kendimi.

"Ya Murat yapma annemler uyanacak." Dedim kısık bir sesle.

"Sizin evin parkının oraya gel." Şaka yapıyor olmalı.

"Burayamı geldin sen." Diye sordum.

"Evet hadi koş!" Hemen pijamalarımı çıkardım üstüme eyfel resimli ve siyah sweatshirt giydim altına siyah tayt hemen montumu giydim telefonumu ve anahtarımı alıp ayakkabılarımı giydim. Evden sesiz bir şekilde çıktım ve hemen parka gittim.

"Hoşgeldin." Gülümsedim.

"Sen bu soğukta böyle mi geldin?" Sadece bir sweatshirt giymiş altına da sadece kot pantolon bu kadar mont bile giymemiş.

"Senin yanına geldiğim için böyle geldim." Yani kısaca şunu diyor. 'Beni tek sen ısıtırsın.' Sadece lafı eveleyip geveliyor.

"Öylemi?" Bana baktı ellerimi tutu.

"Hayır akşam oldu hatta gece olmak üzere." Ah dalga geçeceğini tahmin etmemiştim.

"Kahviş uslu dur." Kahviş giyince garip oluyor biliyorum.

"Tamam maviş." Korkak bir sevgilim var yemin ederim. El ele bir saat dolaştık.

"Hemen evine geldik." Üzülmüş suratına baktım.

"Yarın sabah erkenden yanındayım merak etme." Hemen ardından yanağına öpücük kondurup evime girdim. Ya da babamaların evine. Sessizce anahtarı kapıya taktım ve çevirdim kapıyı yavaş yavaş kapattım ve odama girdim. Evden sessiz çıkmak sorun sessiz girmek sorun arkadaş. Hemen pijamalarımı geri giyip yatağıma yattım ve derin bir uykuya saldım kendimi.

                           🌃

Gözlerimi açtığım anda saatime baktım saat beşe çeyrek vardı. Yarım saatte eve gitsem beşi kırk beş geçe evde olurdum. Hazırlanmamı saymazsak. Hemen dolabımı açtım bir elbise çıkardım. Tabi yine siyah. Bu elbiseler tabi benim tarzım değildi annem almış ve dolabıma koymuş. Hemen bir tanesini giydim.

"Ben bunla yürüyemem ki." Gerçekten yürüyemezdim. Topuklu ayakkabı çıkarıp onuda giydim saçlarımı taradım ve bi de makyaj yaptım çantamı alıp evden çıktım. Yirmi dakika geçmişti. Zaten on dakikamı makyaja verdim beş dakika elbiseyle yürümeye çalıştım beş dakikada giyinip saçımı taradım. Evden çıkıp arabama bindim. Arabayı çalıştırmayı bile özlemiştim. Dediğim gibi yarım saatte eve vardım, çantamdan anahtarımı çıkardım eve girdim.

"Abla hoşgeldin, Murat uyuyor bu zevki senin yaşamanı istedim." Ne zevki diye soruyorsunuz Murat'ı uyandırma zevki. Anlamadınız birazdan anlarsınız. Hemen Murat'ın yanına gittim.

"Murat uyansana kahvaltı hazır." Dedim gözleri kapalı bir şekilde cevap verdi.

"Sevda beni sevgilimden ayırma." İşte anladınız mı?

"Murat burdayım ben ayırmıyorum seni." Cevabı iyi dinleyin.

"Benim sevgilimin adı uyku atmayın onu hapishanelere." Murat'ın içinden böyle biri çıkacağına inanırmıydınız?

"Sen beni aldatıyormusun?" Gözleri açıldı kendine geldi.

"Hayır, hayır ne aldatması sevgilim." Yüzünü bi görseniz var ya gülmekten altı yüz elli dörde ayrılırsınız.

"Abla şu hali gerçekten komik değil mi?" Hayatın sorusuna cevap verdim.

"Valla haklısın şunun şu tipini görmek için ölürüm." Dedim gülerek.

"Gülüm bakalım Eylülü çağırdığımı öğrenince gülecekmisiniz?" Diye söylendi Murat. Şok içinde ona baktığımda Hayat konuşmaya başladı.

"Yoksa Eylül Aysal senin arkadaşın mı?" Diye sordu Hayat Murat'a bakarak.

"Benim değil ablanın." O sırada kapı çaldı koşarak gittim. En son o gece görmüştüm başka bir gün görememiştim. Kapıyı açtım.

"Hayatım nerdesin sen." Diyerek bağırdı bana.

"Kübra hayatım en son o gece gördüm seni o günden beri yoksun." Hemen ona sarıldım. Çok özlemiştik bir birimizi.

"Maviş kapıda kalmamı mı istiyorsun?" Bir an yeri unutmuş zamanı unutmuştum.

"Çok özür dilerim uzun zamandır görmeyince daldım gitti." Hemen Kübranın içeri girmesi için izin verdim.

"Sevda bu..."

"Evet ta kendisi." Beni bu kadar mutlu göremezdi zaten.

"Bende diyordum ki bu kız en son kardeşinin yanında bu kadar mutluydu."

"Gençler hadi kahvaltıya."

"Ben Hayat..." Kız soyadını bile unutmuş şaka gibi.

"Hayat Canlı demek istedin dimi güzelim?" Ne ben ne de Hayat Canlı soyadını haketmiyorduk. Biz sadece Sevda ve Hayatız.

"Evet Hayat... Ben Hayat Canlı." Dedi zar zor.

"Bende Eylül Kübra Aysal." Kübra dedi ilk defa birine kendini Eylül Kübra Aysal olarak tanıttı.

"Üç kadının arasında tek erkeğim. Lan ikinizin acile sevgili yapması lazım böyle tek olmaz." Uzun zaman sonra bu kadar çok mutluydum.

"Kusura bakmayın benim ablam var ona göre hareket etmem lazım." Ha ha çok komik bir kardeşim var.

"Bu gurubun tek erkeği ben olmuyacağım dimi?" Gülerek yüzüne baktım.

"Hayatın sevgilisi olmazsa maalesef sen tek erkeği olacaksın." Yüzüme asık suratla baktı.

                            🌃

Akşama kadar dört kişiydik. Şimdi ise Kübra gitmiş, Hayat uyumuş Murat'la ben yağmurun karşısında onu izliyoruz.

"Keşke bizde böyle akıp gitsek bize böyle gökyüzünden insek hiç kötülük yaşamamış olsak." Dedim bir an hüzünlenerek.

"Biz zaten hiç kötülük yaşamadık ve yaşamayacağız." Dedi bir an.

"Bunu ter temiz olan yağmurun karşısında söylüyorsun." Dedim bir anda.

"Tek ter temiz olan yağmurmu gecede ter temiz." Dedi bende bir andan bir şey şöyleyi verdim.

"Yağmurlu Gece." Güldük. Şimdi kim bilir annem napıyordur? Beni özlemişmidir? Yoksa beni tamamiyen unutmuşmuydu?

"Şirkete gideceğim. Kimseye gitmememesini söyledim." Diyip ayaklandım.

"Bende gelim mi?" Gülümsedim.

"Şirketin ortağısın bana mı soruyorsun?" Diye yanıtladım.

"Haklısın, unutmuşum." Güldüm. Hemen ardından evden çıktık arabama doğru gideceğim an beni geri çekti. "Islanacaksın."

"Umrumda değil ıslanmak daha güzel." Gülümsedi.

"Hasta olursan bakmam sana." Diye bağırdı.

"Bana bir şey olmaz." Diyerek arabama bindim. Yan koltuğuma oturan Murat'a baktım ve güldüm.

"Ne komik bir şey mi var?" Diye sordu.

"Yok ta o bana bir şey olmaz diyişin çok komikti." Onu bu kadar mutlu edebileceğime inanmıyordum aslında.

"Benle gerçekten mutlumusun?" Diye sordum bir anda. Yüzünü bana çevirdi ve gözlerimin en derinine indi.

"Senle mutlu olmamayan net salaktır." Yüzümde ki gülümsemeyi yavaş yavaş söndürüp yola baktım. Arabayı çalıştırıp yola çıktık.

"Var ya bu günlerim çok mutlu geçti kesin bir iş çıkacak burdan." Güldüm ve yüzüne baktım.

"Merak etme beni tanıyan herkes mutlu olmayı öğreniyor sadece kendim öğrenemiyorum." Dedim ve gözlerimi yola çevirdim.

"Fransaya sen olmadan dönmek istemiyorum ama maalesef bundan sonra ki toplantılarda yan yana olamıyoruz." İşte bir şey çıkacaktı biliyordum.

"Merak etme benim bir ayağım Fransa'da her an oraya gidebilirim." Diyerek bir kahkaha attım. "Bu aralar çok gülmeye başladık kesin bir iş çıkacak." Dedim gülerek.

"Aynı şeyi bende düşünüyordum." Dedi ve oda gülmeye başladı.

"Birazdan trafik kazası geçire biliriz." Diyip yeniden güldüm. Nefesimin kesileceğini anlayıp arabayı durdurdum ve sizce n'oldu? Tabi durdurur durdurmaz nefesim kesildi.

"İlacın nerde?" Artık panik yapmıyordu alışmıştı.

"Ç-çantam." Dedim zar zor çantamda ilacı buldu ve verdi. İlacı içtikten bir kaç dakika sonra kendime gelebildim şükür.

"İyisin dimi?" Diye sordu bir o sırada kendime gelmeye çalışıyordum.

"İyiyim." Diyip yola baktım. "Alıştın galiba hiç telaşlanmadın." Sonra bana kızgın gözlerle baktı.

"Sevda, bu olayı sadece ben biliyorum ailen bile bilmiyor sende benim sakin olduğumu söylüyorsun. Çantanın içinden ilacı aramaya başladığımdan beri aklımda binlerce şey geçti. Ya benim yanımda değilde Hayatın Eylülün annenin babanın yanında kriz geçirseydin." Diye bağırdı.

"Bana bir şey olmaz merak etme." Diyip yanağın ufak bir öpücük kondurup arabayı çalıştırdım ve tekrar yola çıktım.

Şirkete vardığımda yine eski Sevdaya döndüm o gıcık Ela kapıda bekliyordu.

"Ela kovuldun kapının önünde beklenmeyi sevmem."

"Ama Sedat bey ve Eyla hanım bana gelen kim olursa olsun kapıda karşıla demişti." Ah salak anlamıyor.

"Beni karşılamayacaktın. İşine son verildi Ela." Diyip odama girdim. Hemen ardından içeri Murat girdi.

"Kızı neden kovuyorsun?" Diye sordu bir anda.

"Birinci kapıda karşılanmayı sevmem ikinci yalakaları sevmem üçüncü yalancıları sevmem dördüncü o kızdan nefret ediyorum." Tabi tek nedenim nefret etmem değildi. Annem ve babam ona böyle bir şey demedi o benim gözümde kendini yükseltmeye çalışıyor.

"Kız yalan söylemedi."

"Onu tanımıyorsun öyle bir şey demiş olamazlar sadece benim gözümde kendini yükseltmeye çalışıyor." Dedim ve işlerime geri döndüm. Bir sürü iş birikmiş.

"Sevda hanım şu an meşgul beyfendi." Dedi asistanım.

"Sevdayı görmek istiyorum getirin onu bana." Diyerek bağırıyordu bir adam hemen ayağa kalktım.

"Sevda n'oluyor?" Diye sordu Murat.

"Bilmiyorum." Dedim ve korkuyla kapıya yöneldim.

"Sen dur ben giderim." Diyip Murat gitti.

"Buyurun ben şirketin ortağı Murat Sever." Diyerek konuştu adamla.

"Bende Sevdanın bir akrabası." Diyerek konuştu adam. Odanın kapısını yavaşça açtım. Karşımda gördüğüm adamla şok oldum.

"Dede!" İşte gerçekten her şey bitmişti.

Sadece bitmeyen bir şey vardı bizim birbirimize olan sevgimizi o da. Ona deliler gibi aşıktım ve şimdi ise o kitaptaki söz gibi: 'Çok güzeldi parlaması, belki gökyüzü bendim parlayan yıldızlar ise benim ışığımdı' Gerçekten parlayan bir ışığım varmıydı?

- - -

Yarın 20.00'da Köprüye yeni bölüm gelecek bilginize. Bilmiyorum demeyin söylüyorum.

Bölüm : 27.11.2024 00:12 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...