Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12.Bölüm: Bir Yakın Bir Uzak

@tubanurpeker1006

(Yazarın Anlatımı)

Bazen çok iyi tanıdığınız bir kişi öyle bir uzak olur ki birbirini tanımayan iki yabancı olur. Bir yakın bir uzak olur. Damlanın hiç bir şey hatırlamadığını anlamıştı Onur. Gözlerinden yaş akmasını engellemeye çalışıyordu ama olmuyordu. Adımları yavaş yavaş odadan çıktı.

"Neden böyle oldu sevgilim neden?" Hayat onları yavaş yavaş birbirinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Onlar ise yavaş yavaş birbirinden uzaklaşıyordu. Onur gözyaşları içinde yavaşça odasına ilerledi. Kanayan kolundan hala kan akıyordu, Damla olsaydı kızardı diye düşündü. Gözyaşları içinde odasına girdi ve kanayan kolunu sardı. Bazen kendi yaralarımızı kendimiz sarmamız gerekiyordu. Damarın delinmesine az kalmış diye düşündü. Eline bir kağıt ve kalem alıp yazmaya başladı.

Sevgilim...

Beni, bizi hatırlamıyorsun. Zaman geçtikçe özlüyorum. Her şeyin böyle olması benim yüzümden sevgilim. Sana dokunamıyor, seni öpemiyorum. Bebeğimizin öldüğünü öğrendiğinde ve bebeğimizi benim öldürdüğümü öğrendiğinde bana çok kızacaksın, belki de benim yüzümü görmek istemeyeceksin ama yemin ederim ki bebeğimizi bilmiyordum bana söylememiştin sevdiğim... Seni çok seviyorum civcivim.

Kağıdı bıraktı ve koluna baktı. Acıyordu ama hissetmiyordu. Bazı acılar kalbimizin acısından daha az olduğu için hissedilmezdi. Yatağa yattı ve gözlerini kapattı, uyku Onuru yavaş yavaş içine çekti.

(Damlanın Anlatımı)

Aklımdaki soru işaretlerini bir kenara attım ve tek bir soru işaretinin cevabını hatırlamaya çalıştım. Olmuyordu, hatırlamak istediğim çok şey varken, hatırlayamadığım çok şey vardı. Gözlerim Berrak ve Betül'e kaydı.

"Her şeyi anlatın bana." Dedim.

1 saatin sonunda her şeyi anlatmışlardı. Yaşadığımız onca şeyleri her şeyi ama en çok canımı yakan şeyi ağlayarak anlattılar, ağlayarak dinledim.

Elim karnıma gitti. Küçük bir canı babası mı öldürmüştü?

"Neden yaptı?" Diye sordum.

"Bilmiyordu, bilmiyorduk. Senin hamile olduğunu babası senin yazdığın notla öğrendi, biz de testlerden öğrendik. Aslında aklımıza bile gelmedi ki hamile olduğun, düşünmemiz gerekirdi aslında çünkü normalinden daha fazla kan vardı doğal olmadığını anlamamız lazımdı." Gözyaşlarım artık akamaz oldu gözlerim artık acıyordu.

"Sizin bir suçunuz yokmuş aynı zamanda babasının da, tek suçlu benim bu bebeği size de babasına da söylemem gerekirdi ama ben söylememişim." Bazen geleceği düşünerek hareket etmek daha mantıklı oluyordu ama ben geleceği düşünmeden aklıma eseni yaptığım için hayat bana caza vermişti. Bir şiirin sözleriydi sanki aklıma gelen o kelimeler.

Ruh muydu bırakıp giden yoksa ayaklar mıydı?
Dudaklar mı susuyordu yoksa kalp mi susuyordu? Sonsuzluk uzay mıydı yoksa hayatta mı?
Karanlığı aydınlatan ışık mıydı yoksa umutlar mı?

Her şey benim hatamdı sadece ama sadece benim hatamdı, burada kimseye suçlayamazdım. Suçlamak ise yüzsüzlük olurdu. Anne olma hakkımı kendim kaybetmiştim, bile bile, isteye isteye kendim yapmıştım. Ölmek istiyordum ama yapamıyordum, çünkü ben kendimi değil içimdeki kendimi öldürmek istiyordum.

Bazen beden yaşar, ruh ölür. Bedenin ölmesi için gözlerin kapanması gerektir, nefesin kesilmesi gerekir, kalp atışının durması gerekir. Durdur o zaman, al bir bıçak ve kalbini durdur işte o zaman nefes kesilir, gözler kapanır ve herkes değerini anlar. Yapamazsın çünkü sen kendini değil içindeki seni öldürmek istiyorsun. Kapat gözlerini o zaman karanlıkta kalırsın ve mutlu olursun, bu yüzden içindeki seni öldürmek istiyorsun. Gözler kapandığında herkes kendini hayal dünyasında bulur ve mutluluğun gözlerinin kapandığında olduğunu anlar çünkü, mutlu olmak isteyen kişi mutluluğu hayal eder.

Zar zor ayağa kalktım ama kızların bağırması ile korkup geri yatmak zorunda kaldım. O adamın yanına gitmem lazımdı, bebeğimin babasını yanına gitmem lazımdı ama gidemiyordum.

"Nereye gidiyorsun geri zekalı?" Diye bağırdı Betül.

"Onun yanına." Dedim ve devam ettim. "Bebeğimin babasını yanına."

"Hocam lütfen." Dedi Berrak.

"Bana onun kazadan önceki halini gösterir misiniz?" Dedim. Betül, benim telefonum olduğunu düşündüğüm telefonu aldı ve ekrana baka kaldı.

"Berrak şifresi ne?" Dedi Betül.

"Bilmiyorum. Şey yok mu yüz okuma?" Diye sordu Berrak.

"Kız haklısın, benim aklıma gelmemişti." Dedi Betül ve yaklaşıp telefona yüzümü okuttu. Hemen fotoğrafları açıp bana bir tane fotoğraf gösterdi. Şok içinde kalmıştım b-bu Onur Sayardı.

"Onur Sayar?" Bir yıl da çok değişmişti.

"Yaşamadığınız bir şey kalmadı ama en kötüsü buydu galiba." Dedi Betül.

"Onur hocam araba yarışındaydı ve kaza olmuştu 1 ay komada kaldı sizde ona her gün notlar yazıyordunuz." Dedi Berrak.

"Berrak sen git Onurun telefonunu al gel, koş!" Berrak koşmak yerine uçarak gitmeyi seçmişti. "Koş dedim uç demedim salak." Diyerek güldü. O an kapı açıldı.

"Baş savcı Yağmur Atay." Dedi içeri girerek. Hamile gibi duruyordu. Ve o an yine kapı açıldı.

"Savcı Gezegen Işık." Dedi bu sefer. Yanındaki erkek konuştu bu sefer.

"Avukat Emir Aydan." Dedi avukatım diye düşündüğüm kişi. Gezegen hanım Yağmur hanıma bakıp.

"Siz?" Diye sordu.

"Baş savcı Yağmur Atay." Dedi.

"İzin sizin baş savcım." Diyerek geri çekildi Gezegen hanım.

"Kazadan sonra hatırladığın bir şey var mı Damla?" Dedi.

"1 sene öncesini hatırlıyorum. Bir kazadan sonra hafıza kaybetme riski genelde çok yüksektir bunu göz önünde bulundurmanız gerekirdi." Diyerek lafımı da sokmuş bulundum.

"Doktor olan sizsiniz ben değil." Dedi azarlayıcı bir sesle.

"Kalp ve Damar cerrahıyım ben Beyin ve Sinir cerrahı değilim." Diye lafımı iğneleyici bir sesle yapıştırdım. Kadın bana şok içinde baktı.

"Siz tıp bitirdiniz, ben tıp bitirmedim!" Bu olay böyle devam ederse uzayacaktı.

"He canım he he." Diyerek alttan aldım.

"Her havlayan köpek aç olmaz yalnız haberin olsun." Bu lafı neden soktuğunu anlayamamıştım ama bende ona laf sokmak için dudaklarımı araladım.

"O zaman neden havlıyorsun tatlım?" Onun bana attığı lafı onu yutturmuştum.

"İlk okul laflarını başkasına sakla." Gezegen hanıma bakarak soru sordu, "Kazayı yapan bulundu mu?"

"Aranıyor, bulamadık baş savcım." Dedi.

"Gezegen hanım bu işin başında savcım siz kendinizi yormayın." Dedi avukat. Nedense Gezegen ve Emir birbirlerine yakışıyor gibiydi.

"Tamam o zaman gidebiliriz." Dedi Yağmur hanım.

"Iııı avukat bey iki dakika konuşabilir miyiz? Ama özel." Dedim.

"O zaman biz çıkalım siz konuşun." Dedi Gezegen hanım.

"Gel Berrak bizde çıkalım." Dedi Betül. Hepsi odadan çıkınca konuşmaya başladım.

"Gezegen hanıma nasıl baktığını gördüm." Ağzını açtı, tam konuşacakken sözünü kestim. "Sus. Ona aşıksın o da sana aşık ama senin bakışların ondan bir şey saklıyormuş gibiydi." Dedim

"İkimizde birbirimize aşığız evet bunu çözmüşsünüz. Evet, ondan bir şey saklıyorum ve beni ondan uzaklaştıracak bir şey." Dedi.

"İstersen anlatabilirsin." Dedim gülümseyerek.

"Eskiden bir trafik kazası olmuştu, orada Gezegenin annesi, babası, ablası ve kız kardeşi vardı. Karşı tarafta ise babam vardı. Benim babam, onun kardeşleri öldü. Babamla Agah Bulut, onun kardeşlerinin Bade Bulut doktoruymuş." Gözlerim iyice büyüdü. Annem ve babamın isimleriydi. Nasıl olurdu bu? Annem öğretmen babam ise yazılım mühendisiydi ve bunun olması imkansızdı.

"Ne demek şimdi bu?" Diye sordum.

"Çok kez araştırdım babamın ölme nedeni kalp hastasıydı ve kazada kalbini delecek şekilde bir cam batmış ve Agah bey onu ani bir şekilde çekmiş ve durumu kontrol altına alamamış. Kardeşlerinin ise emliyet kemeri takılı değilmiş ve ani bir fren ile kırılan camdan dışarı çıkmışlar her yerleri kan içindeymiş kadın tekini yaşatmak için ikisini ölüme sürüklemiş." Gözlerime öfke bastı. Dikkatlice serumu çıkardım ve bir bant yapıştırdım. Odadan ani bir şekilde çıktım. Herkes bana şok içinde baka kaldı ben ise öfkeyle ilerliyordum. Hemen hastaneden çıktım ve bir taksi bulma dileği ile ilerledim. Şanslı biri olduğumu biliyordum ama bu kadarını tahmin etmemiştim, taksiyi durdurup bindim. Adresi verdim ve arabanın gidişini izledim. Bir şarkı başladı ve bu şarkı bana bir kaç şey hatırlattı. Sanırım çoktan kaybettim, bulmayı umduğum her vakte. İçine kapanık diyorlar ama değilim, hiç olmadım ruhumu katletmiş gibi.

Yarım saatin sonunda annemlerin yanına gelmiştim. Kapıdaki bekçiye, "Taksinin parasını verir misin?" Demiştim. Kafasını evet der gibi sallayıp parasını vermeye gitti. Ben de o ara içeri girdim.

"Anneciğim güzel kızını özledin mi? Peki ya baba sen özledin mi? Ah doğru unuttum özlemediniz çünkü sizler yalancı katillersiniz. Ah pardon düşünmeden söyledim, sizi kırdıysam çok ama çok özür dilmem."

"Damla?" Diyerek yanıma geldi annem.

"Doktor hanım kusura bakmayın ama sizin gibi katil yok bu dünyada. Birini kurtarmak için iki insanı öldüren birisiniz!" Diye bağırdım.

"Kızım." Diyerek araya girdi babam.

"Sende bir adamın babasını çaldın öldürdün o adamı bile bile, isteye isteye öldürdün!"

Hayat zaten sürprizlerle doluydu. Bir yakın olan insan sana bir anda uzaklaşır, bir yakın bir uzak olur. Hayattı zaten adı, ya savaşırsın yada savaşmazsın, kaybedersin. En iyisi ise savaşıp kaybetmek olur.

- - -

Yine uslu duramadım. Kız daha yeni yeni uyanmış ve uyanır uyanmaz neler yaptım kıza. Acıdım şu an ama bir şekilde gerçekler ortaya çıkması lazımdı. Neyse ben kaçar.

Sizleri Seviyorum

Görüşürüz

-Tubanur Peker

Loading...
0%