Yeni Üyelik
6.
Bölüm

6. Bölüm: Kısa Ayrılık

@tubanurpeker1006

Her güzel şey en sonunda kötü şeye dönüşür, ve evet her kötü şeyde en sonunda güzel bir şeye dönüşür. Hani derler ya 'sana bir iyi bir kötü haberim var.' Biz o ara 'İlk önce kötüyü söyle.' Deriz çünkü her seferinde kötü haberi alıp sonradan mutlu olacağımız bilinir.

 

Hazırlanmış ve kendi evime gidiyordum. Annem evde uzun süre tek kalmıştı. Tam kapıyı açacakken bir el arkamdan sarıldı ve beni kendi yüzüne çevridi. Azıcık açtığım kapıyı yeniden kapattı.

 

"İşe beraber gitmeyeceğimizi duydum." Dedi hemen yüzüne baktım.

 

"Herkesin sevgili olduğumuzu bilmeye hakkı yok." Diyip kaçmaya çalıştım.

 

"Sevgiliye bak abi kaçıyor." Ah bu da çok bilmişlik taslamaya başladı.

 

"İzin verirsen annemin yanına gideceğim." Dedim hemen lafı yapıştırdı.

 

"Git annenin yanına sevgilini unut."

 

"Seni seviyorum." Diyip evden çıktım. Kendi evimin anahtarını çıkardım eve girdim.

 

"Anne." Diye seslendim ses yok.

 

"Anne!" Yine ses yok hemen ardından kapı kapandı. "Uyuz, şakanın sırası değil annem yok." Bir an arkamı döndüm. Olamaz... bu Onur değildi onlardı.

 

"İşten çıktıktan sonra benle beraber gelmezsen zavallı annen ve o küçük beyinli sevgilin bum olur." Hayda olay iyice Türk dizilerine döndü.

 

"Lan kamera nerde? Hangi diziyi çekiyoruz?" Bu kadar soğuk kanlı olduğumu bilmiyordum.

 

"Sevgilin ve annen ölecek diyoruz kız espiri yapıyor. Yılın gençliği işete." Diyip bir silah çıkardı. İşte o soğuk kanlılık devam edecek mi?

 

"Kesin kurusıkıdır o şimdi." Diyip dalga geçmeye devam ettim.

 

"İş çıkışı." Dedi, hemen evden çıktım ve arabama bindim.

 

                                           ♾ 

İşten çıkmadan önce bir not yazıp Onurun asistanına verdim. Notta; Sevgilim, seni çok seviyorum neden dedin diye soracaksın. Seninkilerle bi dizi çekimi var oraya gideceğim kız kaçırma sahnesi onu çekip geleceğim. Yazıyordu. Arabaya bindim ve yola çıktım.

 

Geldiğimiz yer bir depoydu. Şu an Onurun kafayı yediğine emindim. Yani notu okuduysa.

 

(Yazarın anlatımı)

Onur çıldırmış bir şekilde bir sağa bir sola gidiyor. Damlanın notunu olduğundan beri kötü bir his onu dürtüp duruyordu. Polislerin yanından çıkıp arabasına bindi aklına gelecek her yeri aradı.

 

"Oğlum ne demek sevgilim var, ne demek kaçırdılar." Diyordu Onurun en yakın arkadaşı.

 

"Oğlum kaçırdılar İşte o adi herifler kaçırdı ama İnan bana onları ölene kadar döveceğim." Diyordu sinirli Onur.

 

"Abi sakin ol buluruz hallederiz"

 

"Eymen bana hallederiz deme sakın deme!" Onur çilden çıkmış bir şekilde bağırıyor.

 

"Tamam, Onur kızı bul!"

 

"Abi bende göbek atmıyorum zaten arıyorum." Onun sinirli haline maruz kasan Eymen sadece kendine acıyordu.

 

"Tamam Onur sen çok sinirlisin." Diyerek bu konuşmayı bitirmek istedi.

 

"Abi yok hiç bir yerde yok!" Çileden çıkmıştı Onur. Zavallı Damla ise elleri ayakları bağlı dudaklarının üstünde bir bant vardı.

 

"Sevgilin gelmeyecek galiba." Dedi, Damla bu sesi duyunca iğrendi.

 

"Ay pardon sen konuşamıyordun dimi? Unutmuşum." İçinden 'Onur değil seni ben geberteceğim pislik herif.' Dedi Damla.

 

Onurun Damlayı bulmaması onu çok kızdırıyordu.

 

"Nasıl ya nasıl bırakırsın sen o kızı?" Şimdi ise kendine sinirli bir şekilde araba sürüyordu.

 

Damla içinden: 'Gelme sevgilim.' Dedi.

Onur içinden: 'Gelicem sevgilim.' Dedi.

 

Bir saat boyunca Onur Damlayı aradı ve en sonunda buldu. Şimdi ise bir deponun önünde duruyor. Arabayı durdurmuş nefes alamıyordu. Bir an yeniden arabaya bindi. Hızlı bir şekilde deponun oraya gitti. İçeri girdi, Damlayı gördü sonra o adamı.

 

"Sen kimin sevgilisini kaçırıyorsun?" Diye sorarak bir yumruk indirdi adamın yüzüne. Adamı bayıltana kadar dövdü. En sonunda Onur kendine gelip Damlanın yanına gitti. Bandı çıkardı, ellerini ve aklarını çözdü.

 

"Onur." Dedi bitkin bir ses ile.

 

"Şşş geçti her şey bitti." Damla kendi için korkmamıştı sadece onun için korkmuştu. "Bu sadece kısa ayrılıktı." Dedi Onur onu sakinleştirmek için.

 

"Uyuz!" Damla artık kendini tutamaz hale gelmişti. Hüngür hüngür ağlamaya başladı.

 

(Damlanın anlatımı ile)

Gözyaşlarından dolayı hiç bir şeyi göremiyorumdum. Bilincim bile açık değildi. Bacağımdaki acıyı Onura belli ettirmememeye çalışıyordum. Hemen ardında sağ taraftaki masaya baktı. Bir bıçak gördü, bıçağım üstündede benim kanım. Aynen o adam Onurun geri dönmesi için bacağımdan derin bir çizik atmıştı.

 

"Naptı sana o?" İtiraz edebilirdim.

 

"Hiç bir şey yapmadı benim geldiğindede vardı zaten." Dedim aceleyle bir senaryo çizerek.

 

"Damla doğruyu söyle naptı?" Hemen o bıçağın yanına gitti peşinden bir adım attığımda acıyı içimde tutamadım.

 

"Ih." Diye bir ses çıktı.

 

"Damla?"

 

"Yok bir şey gelirken gözlerim kapalıydı o ara ayağımı burkmuştum." Dedim bir yalanda daha eklendi yalanlarımın arasına.

 

"Sen gelirken bıçakta kan vardı ve gözlerin kapalı bir şekilde gördün." Dedi, sanki dayanamayıp söylememi bekliyordu.

 

"Hayır, şöyle oldu gelene kadar beni bağlayana kadar gözlerim kapalıydı sonra açtıklarında gördüm." Yalan söyleme sınırımı baya bir aştım farkındayım.

 

"O zaman bi ayağına bakayim."

 

"Hayır hayır. İ-iyim ben sorun yok." Ah böyle yalana inanmaz ki o. Bir an farketemediğim bir şekilde eğildi ve ayağıma baktı. Offf şimdi gidecek intikam filan alacak. Son yazacak ve prens ölmüş prenses arkasından intihar etmiş olacak.

 

"Onlar mı yaptı?" Diye sordu sert bir sesle. "Damla neden buraya geldin?" Hayla susuyordum. "Damla söylesene!" Sesi sert ve korkutucuydu.

 

"Evet, annemi kaçırmışlar sen oraya geri dönmezsen ikinizde öleceksiniz. Ve çareyi beni kaçırmakta buldular." Sesim ilk defa sert ve koku dolu çıkıyordu.

 

"Ne demek annemi kaçırmışlar?" Diye sordu bir anda.

 

"Kaçırmışlar evde yok."

 

"Annen ve baban barışmış hatta beni seni geri almak istedim ama bir türlü işi bırakamadım. Sonra sen geldin iş çıkışı oluncada bir notla kayboldun." Dedi sakinleşmiş bir sesle.

 

"O zaman neden bana öyle dedi?"

 

"Çünkü en zayıf notamdan vurmak istedi." Sinirlerine zar zor hakim oluyordu.

 

"Ahhh nasıl farkedemedim. Sevgilim kaçırılmış ben fark etmiyorum." Sinirle konuşuyordu.

 

"Onur sakin olurmusun?" Dedim ve devam ettim. "Sakin ol ve gidelim." Dedim.

 

"Tamam sakinim, yürüye bilecekmisin?" Bir adım attım ama ayağımın kaynadığını çok net bir şekilde anlamıştım.

 

"Hayır." Dedim acı bir sesle.

 

"Tamam gel." Her zamanki gibi yine bebekmişim gibi kucağına aldı. Her seferinde böyle olmak zorundamıydı? Değildi.

 

"Onur sen olmasaydın ben ne yapardım?" Diye sordum bir anda.

 

"Nefes alarak beni beklerdin." Dedi ve nasıl olduğunu yine anlayamadığım bir şekilde kapıyı açtı. Beni ön koltuğa koydu ve hemen ardından kapıyı kapattı. Kendi yanımdaki şöför koltuğuna oturdu.

 

"Onur eve değilde hastaneye gidelim." Dedim bir anda.

 

"N'oldu?" Diye sordu.

 

"Ayağıma bakmam lazım. Çok derin ve kanıyor." Dedim.

 

                                           ♾ 

Bir saat sonra hastaneye varmıştık. Hemen Onur beni kendi odasına götürdü.

 

"Beni odama götür." Diye emrettim

 

"Niye?" Diye sordu götürmek yerine.

 

"Görmeni istemiyorum." Dedim ciddi bir ses ile.

 

"Ama ben görmek istiyorum." Dedi bir anda. Onun için ne kadar zor olduğunun farkındayım ama o böyle davranmakta ısrarcı bir arkadaş.

 

"Onur yapma git bakma. Yoksa çok feci sinirleneceksin."

 

"Buyurun yatın bende hemen ayağınıza bakayım komşu kızı hamım." Komşu kızı, Damla, komşu kızı hanım, sevgilim. Daha fazlası vardır kesin, çünkü ondaki güzel beyin bende olsa valla kendimi keserdim.

 

"Mantık adamı ve kalp kadını. Biraz tersiz ama olsun." Dedim, gülmesini bekledim ama gülümseme yerine kızgınlık vardı. Elini tutum. "Bırak!" Diye emir verdim ama yok.

 

"Damla hayatım elini çeker misin?" Sanki sevgilisi değil askerlik arkadaşıyım.

 

"Onur bırak!" Aniden bıraktı ve masasının yanında durdu sakinleşmeye çalıştı ama olmadı. Kalem kutusunu koluyla yere attı. "Onur sakinleşir misin?" Bandı yapıştırıp ayaklandım.

 

"Otur oturduğun yerde!" Diye emir verdi. Ben ise onu dinlemeyip odadan dışarı çıktım zar zor yürüyordum. Arabama binip evime gittim.

 

Eve vardığımda hemen bir duş aldım. Hemen ardından saçlarımı kurulayıp üstüme bir kaç şey giydim. Kapıyı açıp dışarı çıktım. O köprüye gittim. Gökyüzüne baktım küçük denize baktım. Aya baktım ve yine o ses arkamdan geldi.

 

"Burası benimde en sevdiğim yer kafam dolunca buraya gelip kafamı dağıtırım. Ama seni buralarda ilk defa görüyordum yeni mi taşındın?" O ses ve aynı kelimeler.

 

"Evet." Dedim sade ve sesle.

 

"Biraz sinirlisiniz galiba?" Diye sordu.

 

"Evet eski sevgilimin yanından geldim o yüzden." Dedim yüzüne vura vura.

 

"O eski sevgiliniz iyi biri bence siz onu kötü hatırlıyorsunuzdur sadece." Eski sevgilim Onur. Olur mu? Sure (tabi) olur.

 

"O gereksizin yüzünü görmemek sesini duymak bile istemiyorum." Dedim ani bir sesle.

 

"Komşu kızı."

 

"Sakın bir daha o kelimeyi kullanma." Dedim acı içinde.

 

"Damla, neden eski sevgilin oldum hemen?" Neden diyor bi de.

 

"Neden mi? Onur gözlerinde adamı öldürme isteği gördüm. Kusura bakma ben katil sevgilisi olamam!" Biraz sert davrandım.

 

"Tamam." Sadece tamam dedi. Bitti mi şimdi? "Bitti!" Aniden rüzgar gibi esip gitti.

 

"Onur." Dedim arkasından yaptığım hatayı anlayarak. Ayağımdaki acı arttı yürümemi bile izin vermiyordu. "Onur!" Ses yoktu hemde hiç yoktu.

 

(6 ay sonra)

 

"Kızlar Onur Sayar bu hastaneye geliyormuş." Altı ay sonra yeniden onun ismini duydum. Altı ayda çok şey değişti bu dünyadaki en iyi hastane geçiş yaptım. Tek bende değil Betül, Berrak, Kaan ve Emir hepimiz bu hastane geçiş yaptık. Berrak hayla benim asistanım burda.

 

"Naber güzel?" Kaan'ın sorusu ile ona baktım.

 

"İyi." Dedim morali bozukluğuyla.

 

"Damla Onur gittiğinden beri seni toparlayamadık." Zaten imkansızdı.

 

"Onur Sayar hastanenin bahçesinde." Bir an ayağımda hissettiğim acı arttı.

 

"Ahhh."

 

"İyimisin?" Sadece izi ve arada sırada olan şu acı kaldı. Hayla karşı karşıyaydı evlerimiz.

 

"İyiyim." Diyip dinlenme odasındaki röportajıma gittim.

 

"Damla Bulut."

 

"Evet." Dedim

 

"Kısa süreliğine Onur Sayar ile sevgili olduğunuz doğru mu?" Sustum yine.

 

"Bu röportaj bite bilir mi?"

 

"Daha başlamadık." Dedi kadın. "Yani biter."

 

"Başka bir gün olsun." Dedim ve çıktım.

 

"Damla hocam. Semih hocam bir haftalığına yurt dışına çıkıyor. Bu süre içinde sizin baş hekim olmanızı istiyor." Dedi Semih beyin asistanı.

 

"Tamam." Tabi bir haftalık bile olsa o koltuğa ben oturacağım.

 

"Onur hocam hoşgeldiniz." Hiç değişmemişti hayla sarı saçlar duruyor Ela gözleri gülüyor.

 

"Onur hocam baş hekim Damla Bulut." Dedi yanıma gelen Semih beyin asistanı.

 

"Tamam hayatım benle tanışmaya gerek yok." Semih beyin odasına gittim kapıyı çaldım.

 

"Gir." Diye bir ses duydum ve içeri girdim.

 

"Damla odanı almaya mı geldin." Diye sordu.

 

"Hayır Semih bey."

 

"Semih bey yok, Semih var şu an eşitiz."

 

"Tamam Semih." Dedim.

 

"Onur birazdan odaya gelecek ona göre. Geçmişi unut Damla Bulut." Keşke.

 

"Tamam Semih, gözün arkada kalmasın burası bende." Dedim ve odadan çıktı. Bir kaç dakika sonra içeri Onur girdi.

 

"Hoşgeldiniz." Dedim uzak duran bir ses ile.

 

"Geçmişi silmişsin." Dedi moral bozukluğu içinde

 

"Onur bey, konumuza dönelim." Dedim.

 

"Damla, her şey için özür dilerim." Neyse ki masanın altında ki ellerim gözükmüyordu. Zayıflıktan ölmek üzereydim.

 

"Ellerini saklama kendini saklama ne halde olduğunu biliyorum." Dedi.

 

"Onur altı ay ne aradın ne evime geldin. Ben seni aradım meşgule attın. Şimdi yanımdasın." Odanın balkonuna çıktım hüngür hüngür ağlamaya başladım. Arkamdan bana sarıldı.

 

"Yapma!" Dedi yalvaran sesle. "Lütfen yapma!"

 

"Neden?" Diye sordu. "Neden yapmıyorum?"

 

"Kafam allak bullak oluyor dayanamıyorum." Dedim ve devam ettim. "Senden ayrılamıyorum." Diye ekledim.

 

"Ayrıl diyen yok zaten." Dedi.

 

"Var!" Dedim.

 

"Kim?" Diye sordu.

 

"Onur bizden geçti. Yeni hayatlara yelken açmamız gerekiyor." Dedim kalp kırıcı bir sesle.

 

"Hiç bir şey geçmedi. Sen buradasın ben buradayım en önemlisi aşkımız burada." Dayanamayacaktım.

 

"O gece sen gittikten sonra arkandan bağırdım ağladım ama bir kere dönüp bakmadın. Sevgilim deseydin sarılır seni affederdim. Ama sen gelmedin bana acı çektirmek istedin." Ağlıyordum.

 

"Sakın ağla." Dedi ve devam etti. "Sakın ağlama sevgilim." Bu sefer ona sarılarak ağladım. Ona sarıldım evimi buldum. Acılarım geçti bitti.

 

"Seni seviyorum." Dedi en güzel sesi ile.

 

"Seni seviyorum." Dedim en ağlamaklı sesle.

 

Bir gün biliyorduk ki güneş bizim için batacak başkaları için doğacaktı. Biz güneş battıktan sonra olan o gece yani o karanlığız.

 

- - -

Öfke, şaşkınlık, mutluluk, ağlamak hepsini teker teker yaşadık. Uzun bir bölüm oldu. En çok bu kitabı yazmayı özlediğim için biraz uzattım. Görüşürüz.

Loading...
0%