Yeni Üyelik
7.
Bölüm

7. Bölüm: Öyle Bakma Güzel

@tubanurpeker1006

(25 Ocak 2009, Damla)

Bir gece yarısı uyanan Damla camların açılıp kapanma sesi ile uyanır. Ablasına bağırır ve ablası ile evden çıkarlar. Karlı yollarda abla kardeş yürümek zorunda kalırlar. Damla ablasına olan sevgisini hiç belli etmezdi ama içinde ki korku ablasına olan sevgiyi daha fazla artırdı.

 

(Günümüz, Damla)

Uzun zaman sonra bu kadar mutlu olmuştum, o beni mutlu etmişti.

 

"Şimdi bu hastaneyi yöneten sensin ve bende senin sevgilim olduğuma göre..." Sözünü kesip konuşmaya başladım.

 

"Sakın öyle bir şey düşünmüyorsun." Dedim ciddi bir ses ile.

 

"Ne yani sevgilimin elini tutamaz mıyım?" Olayı baştan aşağı yanlış anlamışım.

 

"Tutabilirsin." Dedim gülümseyerek.

 

"İşte benim güzel sevgilim." Diyerek yanağıma bir öpücük kondurdu.

 

"Tamam sakin ol seni affettim diye havalara uçma hemen!" Dedim uyarıcı bir sesle. Hemen odadan çıktı beni benle baş başa bıraktı.

 

"Hocam." Diyerek içeri girdi Berrak.

 

"Efendim Berrak." Dedim hemen ardından.

 

"Onur hocam geri mi döndü?" Nasıl bende bilmiyorum ama geri döndü.

 

"Maalesef geri döndü Berrakcım." Berrak bu altı ayda en yakın arkadaşım olmuştu. Hastanede hocam diyordu dışarda Damla diyordu. Hastaneden ona kıyak geçtiğimi sanmasınlar diye hocam diyordu hastanede.

 

"Damla iyimisin?" Şimdi hoca asistan ilişkisini bırakıp arkadaş ilişkisine geçtik.

 

"Aylar sonra ilk defa mutlu oldum." Berrak gözlerime baktı ve gülümsedi.

 

"DamOnu geri döndü öyle mi?" Gülümsedim.

 

"Evet geri döndü." Dedim gülerek.

 

"Damla aylar sonra gözünün içi gülüyor." Dedi sonra kendi kendine fısıldadı. "Tabi Kaan olmazsa." Dedi fısıltıyla.

 

"Kaan'ın neyi var ki?" Dedim Berrak'a.

 

"Anlamadın mı?" Neyden bahsettiğini hayla anlamış değildim.

 

"Neyi?" Diye sordum.

 

"Damla bunu sana ben söyleyemem kendin öğrenirsin." Neyden bahsettiğini hayla anlamış değildim.

 

"Berrak..." Sözüm yarıda kaldı ve kapı çaldı.

 

"Gir." Dedim.

 

"Hocam Berrak burda mı?" Diyerek içeri girdi.

 

"Burda." Dedim hemen içeri geldi.

 

"Hocam Berrak'ı kaçırmam gerekiyor asistanlar için ameliyata çağırdı Onur hoca." Onur hoca?

 

"Onur mu?" Diye sordum.

 

"Evet Onur hoca." Dedi.

 

"Benden izin almadan ne ameliyatı bu?" Diye sordum ve aniden kalktım. "Nerde bu ameliyat?" Diye sordum.

 

"Eksi üçüncü katta." Vay en az ameliyata şahit olan katı seçmiş.

 

"Tamam." Diyip odadan çıktım. Asansöre bindim eksi üçe bastım. Uzun zamandır görmedim ve gördüğümde de sinirleniyorum. Oysa benim şimdi ona sarılıp ağlamam gerekiyordu. Asansörden inip ameliyathaneye girdim.

 

"Sevgilim." Dedi bana gülümseyerek.

 

"Sen benden izin almadan bu hastanedeki asistanlara ameliyat öğretmek ne demek?" Diyerek bağırdım.

 

"Damla sakin ol sadece beyin ameliyatı öğreteceğim o kadar." Hayla konuşuyor.

 

"Onur yapma bu hastanedeki bütün doktorlar en iyi olanlar. En iyi cerrahlar en iyi asistanlar. Anlıyor musun?" Şu an kendini suçlu hissettiğine adım gibi emindim.

 

"Özür dilerim." Şu an dayanmak çok zordu. Dayanamayıp sarılacaktım. Dayanamadım sarıldım sıkı sıkı sarıldım.

 

"Onur seni özledim." Belki bir saat ya da iki saat sarıldık. Altı ay böyle kalsak yinede sıkılmayız.

 

"Damla." Uyuya kalmıştım ona sarılmak benim uykumu getirmişti.

 

"Hadi gel eve gidelim uyur kendine gelirsin." Kendime gelmek. Ben sadece onunla mutlu onunla kendimdeyim.

 

"Onur seni çok seviyorum." Şu anı ölümsüzleştirmek için canımı bile veririm.

 

"Bende. Hadi odana üstünü değiştir sonrada eve." Dedi emir verici bir sesle.

 

"İlk önce kendi evime gidip duş alacağım." Gülümsedi. Belki özlemişsinizdir o kelimeleri yeniden söyleyim en iyi işi gülümsemekmiş gibi gülümsedi. Ve yeni bir tane daha eklim. En iyi işi aşık etmekmiş gibi aşık etti.

 

"Tamam prenses." Gülümseyip geçtim.

 

"Yukardayım teker teker çıkalım." Dedim ve yukarı çıktım. Aniden arkamdan bir el elimi tutu ve benle yürümeye başladı. Evet tam tahmin ettiğiniz kişi. Onur Sayar.

 

"Sevgilimi en çok gördüğüm yerde elini tutamazsam olmaz." Hem gülümsüyor hemde gülümsetiyor.

 

"Sen nasıl bir adam oldun ya." Gözlerinin en derinine baktım orda kendimi gördüm. Çok ciddiyim kendimi gördüm en derinde beni saklıyor.

 

"Yüzde gülümseme var gözlerimin içine baktın ve kendini gördün en derinlerde." Bir birimizi bu kadar iyi tanımamız imkansız bir şey değil. Biz aşığız bir birimize aşığız. Bakışlarımıza dokunuşlarımıza yaralarımıza.

 

"Beni nasıl bu kadar iyi tanıyorsun diye sormuyorum artık." Güldü. Uzun zamandır güldüğünü görmemiştim.

 

"Sana deli gibi aşığım bunu biliyorsun o yüzden sormuyorsun." Haklıydı o bana deli gibi aşıktı.

 

"Odama geldik." Dedim üzüntülü bir sesle. Onu bırakmak istemiyordum ve hiç bir zaman istemeyeceğim.

 

"Gidiyorsun yani." Dedi üzüntülü sesle.

 

"Gitmiyorum. Sadece üstümü değiştirip eve gidicem duş alıcam ve sana gelicem." Dedim mutlu olmasını isteyen bir sesle.

 

"Beni bu kadar mutlu etmeyi nasıl başarıyorsun?" Onu mutlu etmiyordum tam tersi üzüyordum ama onun bana aşık olması onu mutlu ediyor.

 

"Cevap yok, hadi görüşürüz sevgilim." Yanağına öpücük kondurup odama döndüm. Her zamanki gibi siyahlara gömüldüm. Tek değişik bir renk vardı o da sarı saçlarımdı. Odamdan çıktım herkese görüşürüz dedikten sonra hastaneden çıkabildim.

 

"Sen gitmedin mi?" Diye sordum Onur'a.

 

"Yarışa varmısın?" Güldüm.

 

"Ne yarışına?" Diye sordum.

 

"Araba yarışına ilk eve kim varırsa kazanır." Kesin Onur kazanacak.

 

"Varım." Dedim ve arabama bindim.

 

"Telefonu aç." Dedi ve beni aradı. Telefonu açtım ve arabama bindim.

 

"Ben hazırım sen?" Dedi.

 

"Dünden hazırım." Dedim ve arabayı çalıştırdık ayni anda. Gaza basıp ota parktan çıktık.

 

"Başlıyoruz." Dedi ve başladık. Sanki benim kazanmamı istiyordu.

 

"Onur hile yok biliyorsun dimi?" Güldü.

 

"Hile yapmıyorum." Dedi ve daha yavaş sürdü. Yollar bom boştu.

 

"Onur!"

 

"Tamam." Dedi gülerek.

 

"Ya gülme." Dedim konsantrem bozularak.

 

"Neden?" Diye sordu.

 

"Kaza yapmam an meselesi." Dedim ve gülmeyi kesti. Yan arabada ki yüzüne baktım gülmemek için zor duruyordu.

 

"Bana bakma nedenin ne?" Diye sordu.

 

"Sana deli gibi aşık olmam olabilir mi?" Diye sordum. Gülümse oluştu ikimizin yüzünde de.

 

"Sevgilim." Dedi bana bakarak.

 

"Onur önüne döner misin?" Diye sordum. Ama önüne dönmek yerine hayla bana bakıyordu. O gözlerinin gülmesi beni mutlu ediyordu.

 

"Bana bakmadan göremezsin biliyorsun dimi?" Onu izlediğimi çok iyi görmüştü.

 

"Kazandın." Dedi gülerek. Tabi çok yavaş gitmişti. Benim onu geçmem imkansızdı.

 

"Onur yapma." Dedim ve evime gittim. Duşa girdim ve kendime geldim. Duştan çıkıp bornozumu giydim. Odama gidip kıyafetlerimi giydim. Saçımı kurulayıp dışarı çıktım ve bir anda yağmur yağmaya başladı. Köprüye gidip gökyüzüne baktım yağmurun damlaları yavaş yavaş yağışını izledim. Arkamdan bir el yavaş yavaş bana sarıldı.

 

"Üşüyeceksin." Dedi en güzel sesiyle.

 

"Üşümek istiyorum zaten." Dedim ve önüne döndüm ona sıkı sıkı sarıldım. Bir kitapta okumuştum. 'Bu dünyada en sevdiğin insan seni en iyi tanıyan insandır.' Diyordu kitapta ki Kadın.

 

"Ama üşürsen hasta olursun." Dedi bana sarılarak.

 

"Sen varken ben üşümem." Dedim ona olan aşık sesimle. Daha fazla sarıldık.

 

"Onur Sayar, Damla Bulut." Ve o ses beni en korkutan o ses.

 

- - -

Damla neyden korkuyor acaba. Bugün O Benim Güzel Gezegenimde de eskiye girmiştik Köprüdede eskiye gittik. Gezegen ve Damlanın acıları bu kadar değil daha fazla.

Loading...
0%