@tubanurpeker1006
|
Bir umudun ölüşü bir hayatın ölüşü olur.
Babama karşı bedenim yıkık düşmüştü. Neden böyle oluyordu? Neden annemi kurtarmıyordum ki? Neden hep susuyordum? Bedenimde ki acıları boş verdim ve annemin elini tutum ve evden çıkardım. Babamın bilmediği arabama doğru ilerledim. Annemi arabaya bindirdiğimde şok içinde bana baktı.
"Şu an hiç bir şey sorma anne." Dedim ve dükkana ilerledim. Dükkana geldiğimizde anneme arabada kalmasını söyledim ve dükkana ilerledim. İçeri girdiğimde Nisaya ve Aleve baktım ve kafamla mutfağa gitmelerini söyledim.
"Noldu be?" Dedi Alev.
"Kızım konuşsana." Dedi Nisa.
"Ay karılar ben geldim." Diyen Melis'e öldürücü bakışlar attıktan sonra önüme döndüm.
"Annem sizle kalabilir mi? Ve benim de gelmem lazım." Dedim ve ikisi de bana öldürücü bir bakış attı.
"Mal mısın orası senin evin?"
"Mal mısın orası senin evin?" Dedi ikisi de aynı anda.
"Yani siz kalıyorsunuz benimde sormam lazımdı." Dedim utangaç bakışlar ile.
"Yani ne diyelim biz sana he?" Dedi Nisa.
"Ev?" Diye sordum.
"Lan bi... şimdi küfür edicem he hadi git şu eve benim de asabımı bozma malak kafa." Diyen Alev oldu..
"Timam be timam." Dedim ve dükkandan çıktım. Tam çıktığım o an karşıma biri çıktı. "Oha lan oha yavaş olsana ayı!" Diye bağırdım.
"Ay ben çok ama çok özür dilerim sizi görmedim." Dedi ve devam etti. "İsterseniz bunu telafi etmek için bir kahve içe biliriz." Biraz düşünmüştüm. Annem vardı o yüzden yarına erteleye bilirdim.
"Benim bugün işim var isterseniz numaramı verim yarın burada içeriz." Dedim.
"Ah tabii olur. Ben numaramı verim size. 0546******8" Numarayı yazdım ve kaydettim.
"Teşekkür ederim. Benim numaram ise 0551******3" Numaramı söyledim ve kaydettiğini gördüm.
"Ah isminiz?" Tabii ya isim. Ben onu ne diye kaydetmiştim ki?
"Yasemin." Dedim.
"Ya özür dilerim bende bir tane daha Yasemin kayıtlı soyadın ne acaba?" Benim soyadım neydi ki? Benim babam kimdi?
"Yasemin Karalar." Dedim titreyen sesim ile.
"Sizin isminiz?" Diye sordum. Telefonu elime aldım ve o numarayı bulup isimi değiştirmek için ellerimi hazırda beklettim.
"Efe." Dedi.
"Bende de bir tane daha Efe var soyadınız ne acaba?" Diye sordum. Dengeye küfür etmemeye çalışarak.
"Efe Çavuş." Dedi. Hemen Efe Çavuş yazıp kaydettim.
"Görüşürüz Efe." Dedim çekinerek.
"Görüşürüz Yasemin." Dedi ve el sallayıp ilerledim.
İç Ses: Yakışıklıymış.
Yasemin: Kes sesini yoksa ben keserim!
İç Ses: Aşık mı oldun?
Yasemin: Tabii ki de hayır mal!
İç Ses: Emin değilim.
Yasemin: Biraz daha konuşursan iç ses aldırma ameliyatına giricem.
İç Ses: Of tamam be, geri zekalı.
Arabaya varmıştım. İç sesimle kavga ederken zaman çok hızlı geçiyordu.
"Yeni arabamızı beğendin mi Cemile Sultan?" Diye sordum anneme.
"Ah be prensesim neden bu kadar masrafa girdin?" Diye sordu annem.
"Ay aman be anne, bir kere geliyoruz dünya ya bırakta azıcık keyfini çıkaralım kız." Dedim enerjik sesimle. Sesim ne kadar enerjik olsa da içimde kıyamet kopuyordu. Sanki içimde kendimin bile anlayamadığı bir endişe vardı. Düşüncelerim beynimin içinde savaş açmıştı sanki. Kimim ben diyordu düşüncelerim? Hayatı sorgular gibi bakıyordum etrafa. Aşk mı? Yıllar önce kapanan bir konuydu benim için. Çocuktum aşıktım ve ondan sonra aşk benim için hiç oldu. İçimde aşk yoksa neden endişe vardı ki? Babamdan dolayı muydı? Bu imkansız ben buna alışmıştım yoksa iç sesim haklı mıydı? Ben ciddi ciddi aşık mı olmuştum? Hayır bu olamaz benim hala kalbim birine ait ne kadar uzakta olsam ne kadar eskide kalsa da benim kalbim onu istiyordu. Sadece kalbim değil, bütün beniliğim onu istiyordu. Aşk benim için sadece oydu, sevdiğim aşık olduğum ilk ve tek erkekti. Şu an nerede, napıyor, yaşıyor mu bilmiyorum. Ama aşk bu değil mi? Uzaktan seversin, belli etmeden sadece uzaktan.
"Yasemin!" Annemin yüksek sesi ile milyonlarca düşüceler arasından çıkmıştım. Eve ne ara geldim onu bile bilmiyordum ama anneme fark ettirmemem lazımdı.
"Efendim annem." Dedim sesimi enerjik çıkarmaya çalışarak.
"Kızım sen iyi misin? Yola çıktığımızdan beri sesin çıkmıyor, milyon kere Yasemin dedim ama duyan yok." Hiç bir şeyin farkında bile değildim ama hayata devam ediyormuş gibi davranmam lazımdı.
"Ay iyiyim annem yorgunum biraz. Neyse sen eve git bende gelicem zaten akşam." Annem gözlerimin içine baktı, sanki bir şey hissetti. Hissetmemsi için yalvardım. Gözlerimdeki özlemi gördü sanki onu özlediğimi ona olan sevgimi hissetti sanki.
"Hala onun için üzülüyor musun?" Gözlerim yavaş yavaş dolmaya başladı.
"12 yıl önce aşık oldum anne ona ve 12 yıldır ona aşığım. Senin istediğin ile ayrıldık anne. Ona hala aşıkken ayrıldım gözlerinizin önünde yıkıldım ama belli etmedim anne." Gözlerimin en derinine baktı o acıyı onun da hissettiğini gördüm.
"Kızım, senin için yaptım. Seni sevmiyordu, o seni kullandı ama sen inanmak istemedin bebeğim." Gözlerim öfkeden yine siyahlığını buldu.
"Anne Akın beni kullanmadı sen öyle gördün. Ben Akın'a hala aşığım anne bunu sakın unutma!" Öfkeme hakim olamadım ve anneme bağırdım. Onun yüzüne bile bakmadan kapıyı açtım ve eve girmesini bekledim. Eve girdiğinde kapıyı kapatıp yeniden dükkana gittim. Ve o şarkı bana defalarca onu hatırlatan o şarkının o güzel sözleri. Arama aydınlığını, güneş battı. En sevdiği cümleydi. Bir karanlığın iki yarısı gibiydik onla. Defalarca ağladık defalarca üzdük birbirimizi ama yine de birlikte kaldık vazgeçmedik. En büyük taş bize defaalarca vurunca yıkıldık ve 12 yıldır birbirimize olan özlem ile yaşıyoruz. Şu an napıyor bilmiyorum. Belki de evlenmiştir, hayalimizi başka bir kadınla yaşıyordur, kim bilir? Başımı direksiyon'a yaslayıp kendimi dinledim.
İç Ses: Özledin mi onu? Yoksa Efe mi?
Yasemin: Özledim iç ses, çok özledim.
İç Ses: O zaman bulsana onu.
Yasemin: Bulup napıcam iç ses? Akın ben Yasemin senin 12 yıl önce ki sevgilinim ben hala seni seviyorum sende beni seviyorsan evlenelim mi? Filan mı diyim iç ses?
İç Ses: De Yasemin. Aşıksan yap bunu.
Yasemin: Çoktan unutmuştur o beni iç ses.
İç Ses: Tamam bakalım dediğin olsun ama o seni unutmadı, sen de onu unutmadın.
Yasemin: Umarım iç ses umarım.
Onun beni unutma ihtimali beni deli etmişti. 12 yıldır aklımda tuttuğum o numarayı yazdım 05*******90 çaldı çaldı ve en sonunda açıldı.
"Alo? Kimsin? Çetin eğer şaka yapmak için başka numaradan arıyorsan komik değil!" Öfkesi aynıydı. Değişmemişti.
"Akın..." Sesim öyle bir özlem içinde çıkmıştı ki beni tanıma ihtimali yoktu.
"S-sen nasıl?" Sesi ağlamak üzereymiş gibiydi. "Civciv b-bu s-sen misin?" Evet benim diyerek haykırmak istedim.
"Benim karanlıklar kralım, benim." Birbirimiz için buyduk. Ben onun için 'karanlıklar kralının civcivi' ydim.
"Seni kaybettim sandım." Defalarca özür dilemek istedim. Çığlıklar içinde ağlamak istedim.
"12 yıl geçti bence yeterince doğal." Dedim titrek sesimle.
"25 yaşındasın..." Dedi.
"25 yaşındayım." Dedim.
"Evlenmişsindir o zaman." Dedi.
"Hayır, seni bekledim evlenmek için sonuçta damat olmadan düğün olmaz." Gözlerim dolmuştu bile. Saatte baktım her burada geçirdiğim saniye geç kalıyordum. Arabayı çalıştırdım ve gitmeye başladım.
"Yani sen bana hala aşık mısın?" Evet ona çocukken aşık olmuştum ama 12 yıldır onu sevmekten vazgeçmemiştim.
"Sana aşığım." Dedim.
"Akın sevgilim kahvaltı hazır annemler gelicek biliyorsun." Dünyamı yıkan o ses geldi kulaklarıma.
"Görüşürüz Akın." Dedim ve telefonu kapatmak üzereyken öyle bir şey dedi ki dünyam yeniden yıkıldı.
"Senin için İstanbul'a geldim ben." Ve onun nefret ettiği bir şey yapıp telefonu onun yüzüne kapattım. Arabayı bir ölü gibi sürmeye devam ettim. Onun sevgilisi vardı beni unutmuştu ben onu 12 yıldır beklerken onun için savaşıp acı çekerken o ise mutluydu sevgilisi vardı.
Dükkana geldiğimde telefonum çalmaya başaldı. Efe arıyordu. Telefonu açıp kulağıma dayadım.
"Buyrun Efe bey." Dedim.
"İlk ayı olduk sonra siz olduk sonra Efe olduk şimdi de Efe bey 1 saat sonra da marsta ki çocuk olucaz diye korkuyorum." Gülmemek için parmağımı ısırdım.
"Abartmayın lütfen. Sizin Mars'a çıkmanız için lazım olan şey sizde yok." Dedim gülerek.
"Neymiş bakim o?" Diye sordu.
"Zekanız." Dedim soğuk ve saçma bir espiri yaparak.
"Sizde var galiba küçük hanım." Küçük hanım mı?
"İsterseniz buyurun gelin bana hayvan gibi çarptığınız cafeye." Dedim gülerek.
"O tamam olur o zaman. 2 kişi daha getirebilir miyim?" Diye sordu.
"Tabi tabi nasıl isterseniz." Dedim gülerek.
"Yalnız biz biraz yakınız hemen gideriz fazla geç kalma." Dedi.
"Yok canım siz geç kalmayın." Dedim. Bu çocuk kendini ne sanıyor acaba?
"Görüşürüz Yasemin."
"Görüşürüz Mars'ta ki çocuk." İkimiz de gülerek telefonu kapattık.
"Yasemin karısı 5 saattir seni bekliyoruz." Dedi Melis.
"Ay Melis ne abarttın ya." Dedim sinirle.
"Bana baksana bi." Dedi ciddileşerek.
"Sen Akınla mı konuştun?" 12 yıldır arkadaşım olmuşlardı nasıl saklayabilirdim ki?
"Hayır Melis! Akın nereden çıktı şimdi?"
"Yasemin Akın mı dedi?" Ayakta gazete olan Nisamız da gelmişti.
"Kızlarım kızımı az bırakın da sakin olsun konuşma isteği bile olsa kızın o konuşma isteği kaçar, sayenizde." Beni bu dünya da sadece ama sadece Alev anlayabiliyordu.
"Teşekkür ederim." Dedim gülerek ve üstüme baktım. Bu halde onları karşılayamazdım. Hemen gidip üstümü değiştirdim. Siyah bir tayt giyip üstüne de siyah bir kazak giydim. Siyah bir topuklu ayakkabı ve saçlarımı açık bıraktım. Hafif bir makyaj yaptım ve hazırdım. Bir kaç saniye sonra telefonum çaldı.
"Biz geldik sen neredesin be kızım." Dedi Efe.
"Ay geliyorum çatlama." Dedim ve telefonu yüzüne kapattım.
"Nisa kuzu sen onları bırak benim misafirlerim." Dedim ve görüş alanıma ilk Efe sonra bir kız ve o girdi. Gözlerim şokla onun gözlerine bakıyordu. Değişmemişti aynıydı aşık olduğum o erkekti.
"Yasemin iyi misin?" Dedi Nisa.
"İyiyim Nisa." Dedim. "Hoşgeldiniz." Diyerek konuşmayı başlattım.
"Oo prenses buradaymış." Dedi Efe.
"O prenses değil kuzen. O kranlıklar kraliçesi." Efe şok içinde baka kaldı.
"Yoksa, kuzen?" Şok içinde bana baktı.
"Ben şef Yasemin Karalar. Bu gördüğünüz dükkanın sahibi ve Fransa daki en ünlü Türk şeflerinden biriyim." Dedim.
"Fransa." Dedi Akın.
"Fransa." Dedim. Gözlerimiz öyle kitlendi ki ben onu o beni bırakamıyorduk.
"Ah canım Fransız yemekleri var mı açım da?" Dedi o karı.
"Maalesef yok." Dedim. Sözde yok aslında var da bu karıya yok.
"Aşkım ben Fransız yemeklerinden başka yemek yiyemiyorum biliyorsun." Ay Allah'ım bana sabır ver. Şu kızın ağzı ile başka bir yeri yer değiştirmek üzereydim.
"Sakin ol civciv!" Dedi Nisa.
"Civciv?" Akın'ın sorusu ile ona baktım.
"Evet civciv. Ben şu 3 kızın civciviyim." Gözleri doldu bana öfke ile bakıyordu. "Neyse ben kahvaltı hazırlim." Dedim ve gitmek üzereyken Akın konuştu.
"Lavobaya kadar gidicem de nerede acaba?" Dedi.
"Gelin gösterim." Dedim ve peşimden gelmeye başladı. Hızlı adımlarla ilerlerken bileğimden tutu ve duvara yapıştırdı beni. Kalbim deli gibi atıyordu. Neden yapıyorsun bana bunu ona neden karşı koyamıyorsun?
"Bana bak sen benim civcivimsin bir daha asla ama asla başkası sana civcivim diyemez!" Ben tam kaçacakken beni sertçe belimden tutup duvara yapıştırdı yine. O kadar sert tutuyordu ki beni ondan ayrılamıyordum. Bedenimin her zerresini kontrol ediyordu.
"Senin İstanbul da ne işin var?" Dedim sinirle.
"Sen varsın başka ne işim olabilir ki?" Öfke ile gözlerine baktım.
"Bırak beni Akın! Sevgilin seni özlemiştir onun yanına git!" Gülerek yüzüme baktı.
"Ne gülüyorsun!" Daha büyük kahkaha attı.
"Bir ara kuzenim vardı çocuktu 12 yıl önce o küçük kız şu an içerde ki bana sevgilim diyen kız yani kısaca sana şunu diyim Meleğin sevgilisi var ve Melek bana küçüklüğünden beri sevgilim diyor yani çocukluk alışkanlığı ve beni biliyorsun abi denilmesini sevmiyorum o da sevgilim diyor bende ona aşkım diyorum sonuçta benim bir sevgilim yok." Şok içinde baktım.
"Ben aslında onun Melek olduğunu biliyordum şey olduğu için şey oldu." Yalan söyleyemiyordum.
"Civciv hiç yalan söyleyemiyorsun." Dedi gülerek
"Senden nefret ediyorum!" Dedim öfkeyle.
"Bende seni seviyorum." Dedi gözlerimin en derinine bakarak. Adımları üstüme gelmeye başladı ve en sonunda nefesi nefesimi buldu. Boynuma eğildi ve boynumu öptü. Dudaklarının değişi o kadar masum o kadar güzeldi ki hiç ama hiç bırakmasını istemedim. Durmadan öpsün beni bırakmasın istedim. En sonunda anlını anlıma yasladı ve, "Sana olan duygularım bitmiyor, yapamıyorum seni bırakamıyorum sana aşığım." Dedi. Belimi daha çok kendine çekti ve dudakları dudaklarımı buldu. Gözlerini kapatınca kendimi ona bırakmak için bende gözlerimi kapattım ve kendimi tamamen ona bıraktım.
Bazen hayat öyle bir yerden vurur ki yıllardır bulamazsın ararsın onu, istersin onu ama hayat sana onu vermez. Beklemeye başlarsın beklersin, beklersin ve en sonunda ait olan her şey yerini bulur. Aşk unutulmaz bide gerçek bir aşksa asla unutulmaz. Hayat mucizelerle dolu sadece zaman lazım.
- - - Duygusal bir bölümdü galiba. Ağladım biraz da. 12 yıl sevdiği erkekten ayrı geçirmiş. Yasemin'in ne kadar güçlü olduğunu ne kadar dediğim dedik olduğunu yeniden görüyoruz. Bu kız normal değil bence inanılmaz biri duygusuz gibi ama içinde milyon yangın var. Neyse ben bölümle sizi buluşturayim fazla beklemeden.
~Tubanur Peker~ |
0% |