Yeni Üyelik
18.
Bölüm

-Özel bölüm-

@tubi371

 

"SÖYLESENE BABA SEVGİSİ GÖRMEDEN BÜYÜYEN BİRİ NASIL BABA OLABİLİR?"

 

 

Ölümün soğukluğu

 

𒆜

 

Her şey saniyeler içerisinde olup bitmişti. Kurşunların kulakları sağır eden sesinin yerini büyük bir sessizlik almıştı. Gökyüzünden kurşun gibi yağan yağmur, sanki bu anı bekliyormuş gibi bir gürlemeyle yeri göğü inletti. Şimşekler çaktı, yağmur şiddetlenerek yağmaya devam etti.

 

Uraz'ın kafası güzeldi, ancak olup bitenlerin farkındaydı. Yağmurun altında, karşı karşıya durmuş iki figür vardı: biri abisi, diğeri ise babasıydı. Babasının korumaları kanlar içerisinde yerde yatıyordu; neredeyse ayakta duracak halleri kalmamıştı.

 

Gözlerini babasının kanlı ve yaralı bedenine dikti. Babasının yüzündeki acı ve hiddet, Uraz'ın içini sızlattı. Diğer yanda ise abisi, gözlerindeki soğukkanlılıkla dikkat çekiyordu. Yağmur damlaları yüzünden süzülürken, abisinin kararlı bakışları adeta bir savaş ilan ediyordu.

 

Baba ve oğul, çatışmanın tam ortasında birbirlerine meydan okuyarak dikiliyorlardı. Uraz'ın zihninde çakan şimşekler gibi anılar ve duygular birbirine karışıyordu. Yağmur, onların üstündeki bu dramatik sahneye ritim tutarcasına hızla yağıyordu.

 

Babasının derin bir nefes alarak konuşmaya başlamasıyla sessizlik bozuldu: "Bu mu senin aileye olan sadakatin, oğlum? Bu mu bizim değerlerimize verdiğin önem?" dedi, sesi titreyerek. Abisi, gözlerini kısarak ve sesini yükselterek cevap verdi: "Aile dediğin, kan bağıyla değil, sadakatle ve dürüstlükle yaşar. Sen bu değerleri çoktan unuttun!"

 

Uraz, iki taraf arasında kalan bir köprü gibiydi; her iki tarafa da ait ama hiçbirine tam olarak dahil değil. Yağmur hızla yağmaya devam ederken, Uraz ne yapacağını bilememenin ağırlığını omuzlarında hissediyordu. Bu dramatik karşılaşmanın sonunda kim galip gelecekti? Ve daha da önemlisi, Uraz bu hikayede kendine nasıl bir yer bulacaktı?

 

Abisinin içinde ne kadar nefret varsa kusmak istiyordu. Yüzü öfkeyle kasıldı, gözlerinde alev alev yanan intikam duygusu, o anın karanlığında parlıyordu. "Bize yaşattığın eziyetler yetti artık," diye haykırdı, sesi gök gürültüsünü bile bastırıyordu. "Yarın yokmuş gibi yaşamak yok artık. Artık hesap verme vakti."

 

Babası, yorgun ve yaralı haliyle bile hala gururunu kaybetmemişti. Gözlerini oğlunun gözlerine dikti, orada yılların birikmiş acısını ve pişmanlığını gördü. Ancak, gurur ve inat damarlarında dolaşan kan kadar gerçekti. "Ben ailemi korumak için her şeyi yaptım," diye yanıt verdi. "Senin anlayamadığın şey, bazen sert olmak gerektiğidir."

 

Abisi bu sözlere aldırış etmeden, yağmurun altında bir adım daha attı. Her adımı, sanki toprağı dövüyormuş gibi ağır ve kararlıydı. Yağmur damlaları yüzünden aşağı doğru süzülüyor, ama onun içindeki ateşi söndürmek bir yana, daha da körüklüyordu. "Koruduğunu mu sanıyorsun?" diye bağırdı. "Biz sadece senin hırslarının ve acımasızlığının kurbanları olduk. Her gece, yarınsız bir dünyada yaşamak zorunda kaldık."

 

Uraz, iki taraf arasında kalmış bir köprü gibi hissediyordu. Yağmur hızla yağıp her şeyi silmeye çalışırken, içinde bir fırtına kopuyordu. Babasının inatçılığı ile abisinin öfkesi arasında bir denge bulmaya çalışıyordu. Ama bu mümkün müydü? Her iki taraf da kendi haklılıklarını savunurken, bu aile dramının sonu ne olacaktı?

 

Abisi, babasına bir adım daha yaklaşarak, "Bu son," dedi, sesi kararlı ve sertti. "Bu gece her şey bitecek. Ya sen değişeceksin, ya da bu ailede senin için yer olmayacak."

 

Babası derin bir nefes aldı, gözleri yaşla doldu ama bu onun kararlılığını zayıflatmadı. "Bunu yapmak zorundaysanız, yapın," dedi, sesi çatallaşarak. "Ama unutmayın, kan bağımızı hiçbir şey silemez."

 

Uraz, gözyaşları yağmura karışırken, içinde bir umut kırıntısı aradı. Belki de bu karanlık gecenin sonunda, gerçekten yeni bir başlangıç olabilirdi. Ya da bu sadece, yılların getirdiği bir sonun başlangıcıydı. Yağmur hızla yağmaya devam ederken, Uraz bu hikayede kendine nasıl bir yer bulacağını düşündü. İki ateş arasında kalmış, ama bir seçim yapması gerektiğini biliyordu.

 

Abisi, öfkesini daha fazla içinde tutamıyordu. "Ulan Uraz, senin öz oğlun bile değil!" diye haykırdı, sesi yağmurun ve gök gürültüsünün arasında yankılandı. "Ben senin öz oğlun olmama rağmen bize cehennemi yaşattın, lan sen! Hata babanda seni adam sanıp evlendirmiş ama bunu hesaba katmamış!"

 

Bu sözler babasını derinden yaraladı, yüzündeki ifade acıyla buruştu. Ancak abisi durmadan devam etti, öfke ve kırgınlık dolu sesi adeta bir bıçak gibi kesiyordu. "Söylesene, baba sevgisi görmeden büyüyen biri, nasıl bir baba olabilir?" diye bağırdı, sesi yankılanarak boşluğa yayıldı.

 

Uraz, gözlerini yere dikmişti, abisinin her kelimesi sanki içindeki yaraları daha da derinleştiriyordu. Babasının yüzündeki pişmanlık ve inat arasında gidip gelen ifadeyi izlerken, içindeki fırtına dinmek bilmiyordu. Babası, yavaşça nefes aldı ve cevap verdi: "Senin acını anlıyorum. Ama yaptıklarım, sizi korumak içindi."

 

Abisi bu cevabı duyduğunda daha da öfkelendi. "Korumak mı? Bizi korumak adına hayatlarımızı mahvettin!" diye bağırdı, sesi titreyerek. "Bize öğrettiğin tek şey, korku ve nefret oldu. Bu mu senin koruman?"

 

Yağmur hızla yağmaya devam ederken, abisi bir adım daha atıp babasının yüzüne yaklaştı. Gözleri öfkeyle parlıyordu. "Senin baba olduğun gün, bizim için her şey bitti," dedi. "Sen bize sadece acı ve yalnızlık bıraktın."

 

Babası, bu sözlerin ağırlığı altında eğilmişti. Yağmur, onun yorgun ve yaşlı yüzünü yıkarken, gözlerinden birkaç damla yaş süzüldü. "Belki de haklısın," dedi, sesi çatallı ve üzgündü. "Ama ne yaparsam yapayım, sizi kaybetmek istemedim."

 

Uraz, babası ve abisi arasındaki bu yoğun duygusal hesaplaşmaya tanıklık ederken, içindeki karmaşayı bastırmaya çalışıyordu. Yağmur, üç figürün üzerinde dinmeyen bir ritimle yağarken, bu dramatik sahnenin sonunda ne olacağını kimse bilemezdi.

 

Uraz, babasının elinin belindeki silaha gittiğini görünce içgüdüsel olarak harekete geçti. Telaşla kendi belindeki silahı çekip aldı, titreyen elleriyle silahı sıkıca tutmaya çalıştı. Abisinin silahı yanında değildi, çaresiz ve savunmasızdı. Gözlerinde bir anlık dehşet belirdi ama hemen ardından yerini kararlı bir ifadeye bıraktı.

 

Uraz, " Baba dur," diye bağırdı babasına, ama abisi'nin kulakları da bu sesi duymaz olmuştu. Kalbi hızla çarpıyor, nefesi kesik kesikti. Babasının gözlerine bakarak, sesi çatallı ve derin bir acıyla dolu, "Bizi yaşarken öldürdün zaten," dedi. "Hadi vur beni."

 

Yağmur, sahneyi daha da dramatikleştirerek hızla yağıyordu. Her damla, bu trajik anın ağırlığını daha da artırıyordu. Babası, oğlunun gözlerindeki öfke ve acıyı gördü. "Bir kere beni öldürmeye kalktın, seni affedersem bu tekrarlanır. Üzgünüm oğlum, bunu sen istedin," dedi, sesi acımasız bir kararlılıkla doluydu.

 

Uraz'ın kalbi dehşetle çarptı. Babasının gözünü bile kırpmadan tetiği çekeceğini biliyordu. Elinde silah olan oydu ve şimdi bir karar vermesi gerekiyordu. İçindeki korku ve öfke birbirine karışırken, kendi kendine mırıldandı: "Biz sadece hayatta kalmaya çalıştık," diye fısıldadı. "Ama hayatta kalmak yetmez, gerçekten yaşamak istiyorum."

 

"Baba!" diye haykırdı. Babası refleksle ona dönünce, gök gürültüsü sesine iki el kurşun sesi karıştı. Uraz, babasını tam kalbinden vurmuştu. O an sanki zaman durmuştu. Yağmur damlaları, bu dramatik sahneyi yıkayıp temizlercesine hızla yağıyordu.

 

Babası, gözlerinde şaşkınlık ve acıyla yere yığılırken, Uraz'ın elleri titriyordu. Silah hala elindeydi, fakat o an tüm ağırlığıyla ruhunu ezmişti. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.Gözlerinden yaşlar süzülerek yağmur damlalarına karıştı.

 

Abisi, şok içinde geriye bir adım attı, "Ne yaptın, Uraz?" diye fısıldadı, sesi titreyerek. Gözlerinde hem dehşet hem de bir parça anlayış vardı. Babalarının cansız bedeni, yağmurun altında soğuyordu.

 

Uraz, abisinin gözlerine bakarak, "Bize başka bir yol bırakmadı, dedi, sesi neredeyse duyulmaz bir fısıltıydı. "Ya o bizi öldürecekti ya da biz onu."

 

Uzakta siren sesleri yükselmeye başladığında, Uraz'ın kalbi daha da hızla çarpmaya başladı. Bu anın sonsuz bir kābus gibi süreceğini düşünürken, gerçek dünya kendini acımasızca hatırlatmıştı. Polisler yaklaşıyordu ve zaman daralıyordu.

 

"Git buradan!" diye haykırdı Uraz, acı İçerisinde. Gözleri yaşlarla dolmuştu, fakat bakışlarında kararlılık vardı. "Hemen git! Seni burada bulmamaları gerekiyor." Abisi bir an durakladı, kardeşinin yüzündeki ifadeyi inceledi. "Uraz, seni bırakmam," dedi, sesi kırılmıştı. "Beraber gidelim."

 

Uraz başını sertçe salladı. "Hayır, biri burada kalıp olanları açıklamak zorunda. Sen git, ben buradayım," dedi. "Katil oldum, ama bunu yapmasaydım, sen ve annen hata ben ölecektik. Bunu anlamak zorundasın."

 

Abisi, Uraz'ın gözlerindeki kararlılığı gördü. Gözyaşları yanaklarından süzülürken, geri çekildi. Sesi titreyerek. "Söz veriyorum, seni yalnız bırakmayacağım."

 

Uraz, abisinin uzaklaşmasını izlerken derin bir nefes aldı. Gökyüzünde şimşekler çakıyor, yağmur hız kesmeden yağıyordu. Her damla, onun içindeki acıyı ve pişmanlığı daha da derinleştiriyordu. Siren sesleri iyice yaklaştı, ışıklar karanlığı delip geçmeye başladı.

 

Polis arabaları olay yerine vardığında, Uraz gözlerini kapatıp başını eğdi. Silah hala ellerindeydi, ama artık onun için bir ağırlıktan başka bir şey değildi. Polisler hızla etrafını sardı, silahlarını ona doğrulttular. "Ellerini havaya kaldır!" diye bağırdı biri.

 

Uraz, ellerini yavaşça kaldırdı. Silahı yere düşürdü ve gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Hayatının en zor kararıydı, ama ailesini korumak için bunu yapması gerektiğine inanıyordu. "Beni öldürecekti," diye mırıldandı, sesi çatallı ve hüzünlüydü. "Bunu yapmak zorundaydım."

 

Polisler Uraz'ı kelepçeleyip araca götürdüler. Yağmur, onların yüzlerini yıkarken, Uraz içindeki acı ve pişmanlıkla baş başa kaldı. Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı, abisinin güvenli bir yere ulaştığını umarak.

 

Olay yeri sessizleştiğinde, sadece yağmurun sesi duyuluyordu. Bu trajik an, Uraz'ın hayatında derin izler bırakacaktı. Ama belki de, bir gün, bu karanlık gecenin ardından gelen fırtına dindiğinde, yeniden doğacak bir umut ışığı bulabilirdi. Şimdi, sadece beklemek ve geleceğin ne getireceğini görmek zorundaydı.

 

Wattpad; Tubi371

 

Wattpad'de yayımlanmış iki kitabım daha var ve umuyorum ki platform tekrar açıldığında orada sizlerle yeniden buluşma fırsatını yakalarız. Her bir satırda sizinle paylaştığım duygular, yaşattığınız destek, ve karşılıklı etkileşim, benim için çok kıymetli. Yolculuğumuz burada bitmeyecek; tekrar o dünyaya adım attığımızda, daha güçlü ve daha derin hikayelerle bir araya geleceğiz.

 

 

Loading...
0%