Yeni Üyelik
11.
Bölüm

10.Bölüm

@tubi371

CANIN YANA YANA ZAMANLA ÖĞRENİRSİN, KİME NE KADAR DEĞER VERMEN GEREKTİĞİNİ.

 

10 Bölüm; Solmaya yüz tutmuş acılar

 

𒆜

 

 

Üç katlı bir villa da yaşıyorlardı. Ev geniş bir araziyi kaplıyordu evin ön cephesi geniş bir ağaçlık alandan oluşuyordu gördüğüm kadarıyla elme ağaçları vardı. Etrafı sarmaşık la kaplı kamelya bize gölgelik bir alan sunuyordu. Oturduğum yerden evin önüne kadar taş bir patika yolu vardı ve etrafında ışıklandırma sistemleri kurulmuştu.

 

Akşamları manzara daha güzel olmalıydı. "Bizimle ne hakkında konuşmak istiyorsun?" Derin bir nefes aldım. Onlarla birlikte yaşamayı kabul etmiş ola bilirim ama onları görmek konuşmak istediğim anlamına gelmezdi mecbur olmadıkça onlarla muhatap olmak istemiyorum.

 

Karşımda oturan Mahir'e ve eşine boş boş baktım. Cevaplara ihtiyacım vardı, neden terk edildiği mi bilmek istiyordum. "Ben Uraz Alaca benim kim olduğumu zaten biliyorsunuz bana beni neden terk ettiğinizi anlattın." Mahir karısının belini sıkıca tutuyordu bu iki günde bir birlerine ne kadar çok değer verdiklerini görmüştüm.

 

Umay bana yine o duygudan yoksun gözleri ile bakıyordu. Mahir karısına kısa bir bakış atıp tekrar bana bakmaya başladı. "Annen doğum yaptıktan iki ay sonra onun kanser olduğunu öğrendik ve hemen tedavi altına alındı ama bir yıl içinde çok çökmüştü ve ona uygun dönor bulunamıyordu."

Kadına üzüldüm desem yalan olurdu. Ve şuan sağlıklı görünüyordu hiçbir şey söylemeden öylece ona bakmaya devam ettim.

 

"Biz annen için uygun dönor bulmaya çalışırken çocukluk arkadaşım olan Efkan Alaca uygun dönor bula bileceğini söylemişti ama bunun karşılığında benden bir çocuğumu istedi." Tokat yemiş gibi irkildim. Beni para karşılığında o adama verdiklerini öğrendiğim de hissettiğim acının şuan hissettiğim acının karşısında bir hiçti.

 

"Ne yani? Sizde beni öylece ona verdiniz mi?" Hissettiğim acıya rağmen donuk ifadeyle onlara baka bilmeyi başara bilmiştim. "Hayatım söz konusuydu Efkan da oldukça cazip bir teklifte bulunmuştu." Kulaklarım çınlıyordu titreyen elimi yumruk haline getirdim. Sakin ol sorun yok sakin ol Uraz...

 

Kendi hayatını kurtarmak için beni harcamıştı. Birde utanmadan üvey annemin anneliğini sorguluyordu dişlerimi gıcırdatım. Şuan hissettiğim tek bir duygu vardı oda hayal kırıklığı, üzülmek istemiyorum ama yapamıyorum. Ulan! öz annem bile beni istememiş ister istemez insanın zoruna gidiyordu.

 

Etrafımızda çok sayıda koruma vardı bizden uzakta duruyor olsalar da tetikte bekliyorlardı. Güldüm onlara için tehlike arz ediyorum nede olsa babasını öldüren piçin tekiyim. Ki bu gerçek değildi ama şimdi ikisini de öldürmek istemiyor değildim.

 

"Şimdi de itibarın daha fazla zarar görmesin diye beni buraya getirdin." Başını salladı dişlerimi gıcırdatım nefes alıp vermekte zorlanmaya başlamıştım. "Yaptığım doğruydu Efkan sana iyi bir aile verdi onun oğluna ve eşine olan sevgisine bizzat şahit oldum. Ve sana da iyi davranacağını biliyordum." İnsanlar göründüğü gibi değildir...

 

Bu kadın farkında değildi ama ondan nefret etmemi sağlıyordu. Konuştukça bana acı verdiğini fark etmiyor muydu? Sözlerinin üzerimde birer kurşun etkisi bıraktığının farkında değil miydi? Ruhumu öldürüyordu bu bir cinayet değilde neydi?

 

"İyi bir aile öyle mi?" Şuan onu dövmek istiyor muş gibi konuşmakta umrumda değildi. "Eğer bana iyi bir aile vermiş olsaydı toprağın altında olmazdı Umay Hamzaoğlu düşünmeden konuşuyorsun yapma pişman olursun." Oturduğum yerden kalkıp ellerimi ortamızda duran ahşap masanın üzerine bastırıp üzerine eğildim.

 

"Yaşattığını yaşamadan ölmezmiş insan. Hiç mi aklınıza gelmiyor bu söz.. Hiç mi korkmuyorsunuz yaptıklarınızdan?" Mahir konuşacak ken elimi kaldırıp onu susturdum. Öfkem tek bir kişinin üzerine yoğunlaşmış ken onun araya girmesine izin vermezdim. Onun gözlerinin içine bakarak gülümsedim. "Cennet annelerin ayakları altındadır bunu biliyor muydun? Senin ayaklarının altında benim için cennet değil cehennem var Umay sen benim için sadece beni doğuran kadın olarak kalacaksın anneler çocuklarına cehennemi yaşatmaz."

 

Onlara sırtımı dönüp yürümeye başladım. Kırıldığım da ağlamak yerine kırmayı öğrenecek kadar acımasızca büyütüldüm ben gelmiş iyi bir aile verdi diyor yaşadıklarımı yaşamadın nede olsa demesi kolay sinirden boynumdaki ve ellerimi deki damarlar atmıştı.

Bir ağacın altında oturmuş şahsın yanından geçip gidecek ken onun telaşlı sesini duyunca dönüp ona baktım.

 

"Ay! Annem yenilmez o pis at onu." Karşısında yerde oturan bebeğin ağzına nereden bulduğunu bilmek istemediğim bir solucanı kuyruğundan yakalamış ağzına götürüyor ken gördüm. Bu buraya geldiğimizden beri yemeğe çalıştığı üçüncü canlıydı vahşi insan evladı.

 

Yüzüm tiksintiyle buruştu çocukları sevmiyordum. Tülin güç bela solucanı bebeğin elinden aldığı gibi bizden uzağa fırlattı solucanı hangisi daha cani karar veremedim. "Karnı da tok neden böyle yapıyor bir anlasam." Bana gergin bir gülümseme ile bakıp elini çırpıp eski yerine geçip karşıma oturdu.

 

Bizden baya uzakta oturdukları için ne konuştuğumuzu duymamıştı ama meraklı gözlerle bana bakıyordu dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. Üzerinde beyaz çiçekli bir elbise vardı ve elbiseyle uyumlu çiçekli ve topuklu ayakkabı giymişti. "Şey... Sanki biraz sinirli görünüyorsun konuşma iyi gitme dimi?"

 

Elimi enseme götürüp ovdum. "Sana öyle gelmiş olmalı anne babanla iyi anlaşacağım gibi." Bu sefer içten bir şekilde gülümsedi.

"Bunu duyduğuma sevindim. Umarım en kısa zamanda bize alışırsın." Yapmacık bir gülümseme yoladım ona ben değil siz bana alışın demek vardı ama neyse.

 

"Ya bırak kıracaksın arabayı." Tiz bir ses duyunca sağ taraftaki sarı çiyan'a baktım.

 

"Irmak git bebeğinle oyana uzak dur arabamdan."

 

"Hayır arabayla oynamak istiyorum sen git bebeklerle oyna."

 

Irmak buraya geldiğim ikinci günde de beni pek takmış sayılmazdı bütün ilgisi abimin üzerindeydi ve benim de oyuncağım elimden alınmaya çalışılıyor gibi hissediyor olmam normaldi tabi bunu abime beli etmeye niyetim yoktu.

 

"Umut ver oyuncağı orda bir sürü araba var kavga etmeyin." Ve evet Tülin'nin iki çocuğu vardı bir kız bir erkek çocuğu vardı Umut ile Irmak yaşıtı keşke evde kalıp bize rahat verseydiler çocuk sevmiyorum dedikçe etrafımda daha fazla çocuk ortaya çıkıyordu.

 

Umut istemeye istemeye oyuncağı verip başka bir oyuncağı alınca sessizlik oldu hele şükür. "Eve gelen elemanlar kim?" Evin önündeki arabalara kısaca bakıp tekrar gözlerime baktı. "Ailem normalde burada yaşamıyor senin için burada kalmaya başladılar."

Abim ne demişti? Altı kardeşin var demek ki hepsi buraya gelmişti aman ne güzel.

 

"Sen nerede yaşıyorsun?" Elini kaldırıp parmağına takılı alyans ve tek taş yüzüğü gösterdi. "Kocam iş için şehir dışına çıkmak zorunda kaldı bende yanlız kalmayayım diye ailemin yanına geldim." Başımı salladım "Anladım" boşanmış ola bileceğini düşünmüştüm.

 

Onları da ardımda bırakarak yürümeye devam ettim. Eve girme düşüncesi midemi bulandırıyordu o çocukların bana atıkları bakışlardan rahatsız olmuştum beni istemediklerini anlaya biliyordum. Abim sabah erkenden evden ayrılıp şirkete gitmişti onun hâlâ yönetmesi gereken birden fazla şirketi olduğunu bazen unutuyordum.

 

"Uraz." Bunu beklemdiğim için irkildim. Evin önündeki arabaların önde durmuştum ve oda karşımda duruyordu onun evden çıktığını bile görmemiştim. Ne var dercesine başımı salladım. "Pusat nerede? O piçin seni bir başına bırakmasına şaşırdım." O mu yoksa sen mi

piç sin? Yanağımın içini ısırdım.

 

"Onun iş adamı olduğunu biliyorsun işleri olduğunun da farkında olmalısın." Beni tartar gibi bakıyordu. "Onunla aranda ne tür bir ilişki var?" Kaşlarım çatıldı.

Farkındayım ona abi demem bile Alparslan'a tuhaf geliyordu.

 

"O benim patronum değil abim onun için çalışmaya başlayalı dört yıl oluyor galiba beni ölen kardeşinin yerine koyuyor." Yalan söylemekten çekinmeyen piçin tekiyim. Bu sefer onun kaşları çatıldı.

 

"Kardeşi babasını öldürmüş kardeşi de hapishane de çıkan yangında ölmüş annesi desen o akıl hastanesine yatırılmış neden böyle bir geçmişe sahip olan bir adamın yanında çalışıyorsun?" Keşke onun çalışanı olsaydım da bu hikayenin bir parçası olmasaydım. "İş iştir onun geçmişi beni ilgilendirmez."

Vere bileceğim en iyi cavabı vermiştim.

 

Çenesini sıkmıştı ve sinirli bakıyordu. "Senin yüzünden o piçi evime ailemin içine aldım. Eğer aileme bir zarar gelirse işte o zaman seni o piç ile birlikte öldürürüm." Abimiz tarafından ölümle tehdit edilmedik demeyiz artık sinirle üzerine gidip aramızda sadece iki adımlık bir mesafe kalınca durdum.

 

"Bak Alparslan beni tehdit edip durman zere umrumda değil ama eğer abime ufacık bir zarar bile gelirse işte o zaman Allah sana merhamet etsin çünkü ben etmiyeceğim." Gözleri gözlerimi delip geçiyordu ama onun karşısında dik durmaya devam ettim.

 

"Büyük konuşuyorsun yapma pişman olursun." Alay ve biraz sinir yüklü sözleri beni sadece güldürdü. "Dediğim gibi Pusat Alaca'dan uzak dur canın yanmasın." Dişlerini gıcırdatı sevimsiz piç kurusu seni.

 

Ona sırtımı dönüp yürümeye başladım. Benim yüzümden kimse zarar görsün istemiyorum. Kırılıp zarar gören ben olacaksam olsundu zarar vermekten iyidir ama abime zarar gelirse kendimle birlikte hepsini yakardım. "Sırtındaki yaralar onlar yetimhanede mi oldu?" Adımlarım sekteye uğradı.

 

Vurulduktan sonra mı görmüştü yaraları? İki kemer izi vardı asla kapanmayacak yaralardan bir tanesiydi o yaralar boğazım düğüm düğüm olmuştu güçlükle yutkundum. Omuzumun üzerinden ona baktım. "Yurt müdürü kurallara sıkı sıkıya bağlı bir adamdı ve kuralların dışına çıkmak istersek eğer birkaç kemer darbesine hazırlıklı olmalıydık."

 

Tabi bununla kurtulmayı başaracak kadar şanslıysan gözlerindeki soğukluk dağılır gibi olunca kendisini hemen toparladı.

"Orası kimsesiz çocuklar için iyi bir yer orada çocuklara iyi davranıldığını biliyorum." Bana inanmak yerine beni yalanlıyor. Onun yerine abim burada olsaydı ona yalan söylesem bile inanırdı.

 

boğazımda ki yumru yutkunma mı zorlaştırıyordu. "Orası nasıl bir yer biliyor musun? Ebeveynlerin istemedikleri piçlerinden kurtuluş yolu iken biz kimsesiz çocukların cehennemi." Beni o cehennemden kurtardığını düşündüğüm adam beni o cehenneme kendi elleriyle iten piçti.

 

Daha fazla konuşmak istemediğim için büyük adımlar atarak oradan uzaklaşmaya başladım. Park halindeki arabaya yaklaşıp cebimdeki anahtarı çıkartıp arabanın kilidini açar açmaz arabaya binip aracı çalıştırdım.

Evin önünde korumalar vardı evi bir hapishane gibi koruyan korumalar dış kapıyı açan korumaya baş selamı verdim.

 

Bir iki saat sonra abimin şirketini göre biliyordum. Arabayı durdurup arabadan inip anahtarı vale ye verip şirket kapısından içeri girdim. Holdingin içine girince sekreteri gördüm beni görünce yanıma yaklaşıp konuşmaya başladı. "Hoş geldiniz Pusat bey sizi bekliyor beni takip edin." Ben ne yapıyorum zaten? Kadına ters bir bakış atıp yürümeye başladım.

 

Asansör kullanmaya gerek kalmamıştı çünkü toplantı salonu giriş katındaydı Avukat geldiğimi haber verip oradan ayrıldı kapıyı açıp içeri girip ona bakma gereği bile duymadan sandalyeyi çekip oturdum. "Hasretime dayanamayıp buralara kadar gelmen gözlerimi yaşartı abicim."

Kafamı kaldırıp ona dik dik baktım.

 

En baştaki sandalyeye yayılmış sigarasını içiyordu. "O piç beni seni öldürmek le tehdit etti buna inana biliyor musun?" Gözleri kısıldı.

"Bunun olacağını biliyordum ama bu kadar erken değil." İç geçirdim içimden ona sövmek geliyordu.

 

Siyah düz saçlarını karıştırıp gözlüğünü burnuna itti. Bakışları benim üzerimdeydi, neyim olduğunu çözmeye çalışıyor gibi bir hali vardı. "Sadece buna mı sinirlendin? Başka bir şey yok mu?" Her zamanki gibi takım elbiselere kuşanmış abime uzunca baktıktan sonra gözlerimi kaçırdım.

 

"Mahir ve karısı senin ailenin bana iyi bir aile verdiğini söyledi. Ve buna inanıyorlar." Ellerini masanın üzerinde birleştirip bana şefkatli bir ifadeyle bakmaya başladı. "Neye inandıkları umrunda mı?" Bilmiyorum ama iyi bir hayatım olmadığını bilemlerini isterdim ama bana inanmazlar.

 

"Hayır umrumda değil." Umrumda da olmamalı. "Umay onun kanser olduğunu ve babanın ona uygun dönor bulmak karşılığında onlardan bir çocuk istediğini biliyor muydun?" Mavi gözleri kısıldı. "Evet babam ölmeden önce öğrendim." Tam bir şey söylemek için ağzımı acmişken kapı savrularak açıldı.

 

Abimin yakın koruması Fırat telaş içinde içeriye girip direk olarak abime bakmaya başladı. " Abi anneniz Elena hanım intihar etmiş." Söyledikleri bomba etkisi yarattı ne diyeceğimi bilemiyorum abimin elindeki sigara kayarak yere düştü gel de buradan yak anasını satayım.

 

□□□

 

Selam!

 

Dediğim gibi bu bölüm geç gelecekti ama yinede yazayım dedim. Diğer bölüm gerçekten geç gelecek çünkü sınava hazırlanmam gerekiyor pek bir ümüdim olmasa da en azından denedim derim.

 

Her oy yeni bir bölüm demek bu yüzden oy atmayı unutmayın ve yorum yapmayı da unutmayın keyifli okumalar.

 

Loading...
0%