Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11.Bölüm

@tubi371

KESKİN BİR BIÇAK OLMAK İÇİN, ONLARCA ÇEKİÇ DARBESİNİ YEMEK LAZIM.

 

11 Bölüm; Güvensizlik duygusu

 

𒆜

 

 

"Sadece bilek gücüyle ve zekanızı ile düşmanınız alt edemezsiniz."

 

"Şimdi silahı al eline bakalım." dedi bileğimden tutup avucumun içine mat siyah rengindeki silahı sıkıştırırken. Elime koyduğunda babamın silahlarını birkaç kez elime alsamda yinede ağırlığını hesaplayamadığım için elim bir milim kadar aşağıya düştü. Bunu fark etmemesini umdum.

 

"İlk önce güzelce tutmayı öğren, ölü bir fareyi tutuyormuş gibi davranma." dedi bileğimden tutup diğer eliyle de parmaklarımı oynatıp silahı daha düzgün bir şekilde tutmam için hareket ettirdi.

 

İşaret parmağımı tetiğin olduğu kısıma koyarken, kolumu biraz kaldırıp silahın nasıl durduğuna baktı. Sanırım tutuşumu beğenmişti, gülümseyerek geri çekildi.

 

"Evet, güzel.. Şimdi şişelere doğru dön. Atış yapmanı istiyorum." dediğini yapıp şişelerin olduğu yere doğru döndüm. O hâlâ bileğimi tutuyordu.

 

"İlk başta sakin ol. Kabzayı iyi kavra, tedirgin bir şekilde tutma." elimi biraz kaldırıp şişelerin olduğu yere çevirdi.

 

"Hedefini gözünden ayırma, elin titremesin." dedi ve bileğimi bıraktı. "Şimdi nefes al, ama nefesine dikkat et. Çünkü nefes alışverişlerin kolunu oynatabilir.." çenesi ile silahı işaret edince silaha döndüm.

 

Dediği her şeyi yapıp bir gözümü kapattım. Elimin titremesine engel olamıyordum. Bir şişeye ateş ettiğimde değmedi, tedirgin olunca geriye kalan üç şişeyede isabet etiremeyince ona döndüm. Kafasını sağa sola yatırdı.

 

Abim piyona dersi almayı bırakmıştı ve biz bunu babamdan saklamıştık ama o bir şekilde öğrenmiş akşam eve geldiğimizde abimin parmaklarını kırmıştı beş parmağı hal tam olarak iyileşmemiş olmasına rağmen silahı benden daha iyi tutuyordu ve hedeflerin hepsini zorlanmadan vurmuştu.

 

Babam birden kolumdan tutup beni çekiştirip götürmeye başladı. Siktir bunun olacağını bilmem gerekiyordu yutkundum ama boğazımda ki yumru gitmedi. Ortadaki kırık şişenin önünde durunca omuzumu tutup beni çevirdi. Abimin önünde duruyordum silahı bana doğrultumuştu başımın üstüne şişeyi bırakınca beni neyin beklediğini anladım.

 

Parmakları kırık hedefi tuturamaz.

 

"Sabit dur." Söylemesi kolaydı gel de sen dur piç kurusu hareket etmedim ki edecek durumda da değildim. Cam gibi parlayan maviler bana kilitlenmiş durumdaydı. Dudaklarımı oynatarak "Yapma." Dedim ama bunu görebileceğini zannetmiyorum.

 

Abimin arkasına geçip bana baktı gerginlikten kusa bilirim. Bacaklarım hafif titriyordu dudaklarımı bükerek ona baktım. Bugün kesin ölecektim abim hedef alınca nefesimi tuttum.

"Hedefi tuturamaz san orda duran sen olursun." Hayır o burda olursa onu vururdum ve bunun olmasını istemiyorum. Abim odaklanıp tetiği çekti.

 

Uykumdan sıçrayarak uyandım.

Elimi kaldırıp kalbimin üzerine bastırdım. Siktir kalbimin gümbürtüsü odada yankılandı onu öldükten sonra ilk kez rüyamda görüyordum. Yataktan doğrulup oturur vaziyette geldim saçlarım da cam parçaları varmış gibi başımı iki yana salladım.

 

Ona olan nefretim tazelenmiş gibi hissediyorum. Yataktan kalkıp sarsak adımlarla yürümeye başladım banyonun kapısını açıp içeri girip üzerimdeki kıyafetleri çıkarıp ılık suyun altına girdim. Birkaç dakika sonra suyu kapatıp havluyu belime dolayıp dolaptan diş fırçası ile diş macunu alıp dişlerimi fırçalayıp banyodan çıktım.

 

Beyaz t-shirt siyah kot pantolon giyip ayağıma siyah çorap giydikten sonra botları alıp giydim. Telefondan saate bakınca daha sabahın yedisi olduğunu fark ettim. Öğlen saatlerinde uyanmaya alışkın olduğum için bu saatte uyanık olduğuma inanamıyorum. Yatağa içli içli baktım tekrar uyumak için çok geç kalmıştım.

 

Odadan çıkar çıkmaz ev ahalisinin sesleri gelmeye başladı ağır adımlarla yürüyüp korkuluğa kollarımı yaslayıp aşağıya baktım. Hepsi buradaydı kahvaltı yapıyordular biri zahmet edip de beni çağırmaya gelmemişti sevimsiz insanlar.

 

Bu saçma manzaraya bakmak sinirlerimi bozuyordu. Aslında güzel bir manzaraydı ama kime göre neye göre olduğu tartışılır daha ne kadar dibe bata bilirdim? Zaten en dipteyim bütün gün asık suratla gezmekte istemediğim için kendimi odama kapatmak istiyorum.

 

Aşağıdaki sevimsiz insanlar karanlıkta kaldığım için beni görmüyordu gerçi normalde de gördükleri de yoktu ya neyse. Abim o da onlarla birlikteydi. Oraya ait gibi görünüyordu o yıllardır anne ve babasını benimle paylaşıyor bende onun yaptığını yapa bilirim herhalde.

 

Zaten bu aileyi ne yeteri kadar tanıyor nede ailem gibi görüyorum. Ama işte bazı şeyler zoruma gidiyordu benimle sadece bir hafta önce konuşan kadın abime oğlum diye biliyordu. Onunla oturup sohbet ede biliyordu bunları benle de yapa bilirdi.

 

Gülme ve konuşma sesleri başımı ağrısına iyi gelmiyordu doğrulup yürümeye başladım. Merdivenlerden aşağı inince sesler kesilmedi ama azaldı bu kadar çok rahatsızlık vereceğimi bilseydim daha önce odadan çıkardım. Onları takmadan abimin yanındaki sandalyeyi çekip oturdum.

 

Abim min tabağını önüme çekip elindeki çatalı da çekip aldıktan sonra kahvaltı yapmaya başladım. Bunları yaparken ona bakmamıştım biliyordum ona bakarsam onda babasını görürdüm. Neden ona bu kadar çok benzemek zorundaydı?

"Başka bir tabak getireyim mi Pusat oğlum?" Dişlerimi domatese geçirdim.

 

"Hayır doydum ben." Abim bana dikkatle bakıyordu. "Bu saatte uyanık olmanı neye borçluyuz?" Ağzımdaki lokmayı yutup ona baktım ona olan bakışlarımı görünce dudakları ince bir çizgi halini almıştı. Fark etmişti ona nefret ve tiksintiyle bakıyordum bu elimde olan bir şey değildi.

"Ailemle birlikte kahvaltı yapmak istedim."

 

Masanın etrafında oturan insanlara üstün körü bakıp onun üzerinde durdu bakışlarım. "Elena annem burda olsa oğluna oğlum dediğiniz için duygulanırdı arkadaşımın çocuğu çocuğumdur hesabı yani." Yutkunup titreyen elindeki çatalı masanın üzerine bıraktı. "Ya öyle mi? Bunu duyduğuma sevindim." Buradan bakılınca hiçte öyle gözükmüyor ama sen bilirsin.

 

"Elena annem derken?" Gürkan abiler den biriydi onunla nispeten daha iyiyiz. "Pusat abinin annesi." Pusat bacağıma çimdik atı dönüp ona gülümsedim. "Tersinden uyanmış sın sen beli." Peyniri ağzıma atıp tekrar önüme döndüm. "Pusat abi kahvaltıdan sonra oyun oynar mıyız?" Sarı çiyan Irmak çatalı tabağa bırakıp abim yerine ben cevap verdim.

 

"Üzgünüm abicim ama Pusat abinin işi var Alparslan oynasın seninle." İtiraz etmek için ağzını açacak ken sandalyeyi itip ayağa kalktım. Abim min de sandalyesini çekip onu da yağa kaldırdım. "Başka zaman oynarız." Tabi tabi oynarsın onu kolundan tutup sürükleyerek götürmeye başladım.

 

"Hepsi bir sahiplenme derdinde biri abi der biri oğlum der gel de sinirlenme." Söylene söylene hole girip ayakkabılıktan siyah botları alıp giydim. "Beni yeni ailenden mi kıskanıyorsun küçük kardeşim?" Yanağımın içini ısırdım kanın metalik tadını alınca ısırmaya son verdim. Neşeli geliyordu sesi dış kapıyı açıp dışarıya çıkınca temiz havayı içime çektim. "Seni kıskanmıyorum." Üzerime ceket olmadığıma pişman olmuştum.

 

Yağmur çiselediği için deri ceketin üzerine düşen damlaların sesi bile şuan sinirlerimi bozuyordu. Onun ceketini isteye bilirdim ama buna gerek yoktu. "Beli oluyor." Büyük adımlarla yürümeye başladım park halindeki arabaya yaklaşıp kildi açtım. "Sabahın köründe nereye gidiyoruz?" Arabanın kapısını açıp arabaya bindim.

 

Bu hayatta en çok değer verdiğiniz kişi kimdi? Bu soru hayatımın herhangi bir döneminde bana sorulsaydı koşulsuz o kişi için abimin ismini verirdim. Ömrüm boyunca onu örnek almıştım, o ne derse onu yapmıştım. Bu hayatta herkesin bir zaafı olurdu şüphesiz, benim zaafım Pusatı....

 

Oda arabaya binince arabayı çalıştırıp evin devasa demir kapısından geçer geçmez aracın hızını artırdım. "Onların olmadığı bir yere." Uzanıp önce benim kemeri mi sonra kendi kemerini takıp sırtını kapıya yaslayıp kollarını göğsünde bağladı.

 

"Ben babam değilim." Bu dediği kanıma dokunurken göz bebeklerim titredi. "Biliyorum." Başını hafifçe sağa yatırdı. "Onu mu gördün rüyanda?" Başımı hafifçe salladım. "Bir anıyı gördüm bize silah kullanmayı öğrettiği bir anı." Kaşları çatıldı düşünüyordu.

 

"Başına şişe koyduğu anı mı?" Alt dudağımı dişlemeye başladım. "Parmaklarının kırık olduğu zaman dan bahsediyorsan evet o anı dan bahsediyorum." O gün tetiği çektiğinde bağırmamış hata hareket bile etmemiştim ama korkudan kusup bayıldığım mı hatırlıyorum.

 

"Ondan nefret ediyorum ama onu öldürecek kadar da nefret etmiyorum." Güldü bu dediğime. "Ama öldürdün."

"Seninle tartışmak istemiyorum bu yüzden uzatma abicim." Dediğimi yaprak konuyu uzatmadı. "Annen nasıl hala ölmemiş mi?" Uzanıp koluma vurdu siktir acımıştı.

 

"Düzgün konuş o senin de annen hayır ölmemiş hâla komada." İyi iyi cenaze töreni için Almanya'ya gitmemize gerk yoktu en azından. "Bileğini keseceğine atlasaydı çoktan ölürdü." Annesine olan nefretim apayrı bir boyutaydı. "Herkes senin gibi düşünmüyor ölmez ise sen ona kendisini nasıl öldürmesi gerektiğini söylersin."

 

Dikiz aynasından arkaya bakınca peşimden gelen arabayı fark ettim.

"Senin adamların mı?" Dönüp camdan dışarı bakınca bende kırmızı ışıkta durdum. "Hayır değil Alparslan onunda adamları değil." Ee kim o zaman onlar? Arabaların kapısı açılınca takım elbiseli adamların elindeki silahları gördüm.

 

"Başımıza ne geliyorsa senin yüzünden geliyor." Ne alakası var amına koyayım? Birden enseme aldığım darbeyle öne savruldum.

"Küfür etme." Ben onu sesli mi söylemiştim? "Araba kurşun geçirmez değil silahın da yanında değil bu yüzden kapı açtığın anda ardına bakmadan kaç." Demesi kolaydı dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Ölürsek beraber ölelim seni bırakmam." Adamlar arabaya ateş açtı eğilip kendimi korumaya alarak telefonu alıp onu aradım.

 

Efendim Uraz?

 

Alparslan saldırıya uğradık yardımına ihtiyacım var.

 

Ne neredesiniz.

 

Sahil yolundayız evden çokta uzakta değiliz.

 

Tamam dikkatli olun geliyorum.

 

Telefon kapanır kapanmaz onun sesini duydum. "Geliyormuş kendini öldürmeye geliyor haberi yok salağın." Silahı arkaya doğrultumuş ateş ediyordu. "O silahı süs diye vermedim sana." Omuz silktim. "Ne yapa bilirim? Her gün silahlı saldırıya uğramıyorum ve beni koruyan korumalar var." Bana öfkeli bir bakış atı. "Yanlız bunlar giderek artırıyor."

 

"Korkma abin bizi korumaya geliyor." Ona ters ters baktım. O benim abim değildi. "Adamların bizi takip etseydi onu çağırmak zorunda kalmazdım." Birden ateş etmeyi bırakıp gözlerime baktı. "Dua et Alparslan çabuk gelsin mermi biti." Ne? Kurşun sesleri giderek artırıyordu.

 

Bize ateş eden adamlar tek indirildi gülmeye başladım. "Aha da benim abi geldi." Yine enseme bir tokat yedim elimi enseme götürüp ovdum. "Morardı morardı vurma artık." Arabanın kapısını açtı.

"O it ne zaman beri abin oldu?"

Benim kapım açılınca irkildim.

 

"İyi misiniz?" Gürkan oda buradaydı. "İyiyiz sizde birşey var mı?" Kolumu tutup beni arabadan indirmişti. Yerde çömelmiş bekliyorduk elini beline götürüp silahı çekip aldı. "Al." Lan! Bu benim silahım onda ne işi vardı?

 

"Silahım neden sende?" Dönüp ateş etmeye başladı. "O adam mafya babasının oğlu saldırıya uğraması normal ama sen nasıl korumasın? Silahını neden yanında taşımıyor sun?" Ağzım açık kaldı ne yani şimdi beni azarladı mı bu lavuk?

 

"Çok tedbirsiz biri onu kovmak la iyi yapmışım." Çok komik seni piç kurusu ona Gürkan'a sırtımı döndüm kurşunların maddi hesabı yoktu elimdeki silahı daha sıkı tutmaya çalışıyordum ama bu mümkün değildi ama sanki başka bir şey daha vardı kanımı kaynatan bir şey... "Uraz dikkat et." Bu uyarı kimden gelmişti bilmiyorum ama siktiğimin yerinde daha ne kadar dikkatli ola bilirdim?

 

İşlek bir caddede olmamıza rağmen adamlar duracak gibi değildi polisin olaya dahil olması an meselesiydi. Korna sesleri kurşuna seslerine karışarak korkunç bir ortam sağlıyordu derin nefesler alıp vermeye başladım. Arkamda duran şahıs küfür edince omuzumun üzerinden ona kısık gözlerle baktım.

 

"Ölüyor musun?" Alparslan ne ara yanımıza gelmişti? "Abi iyi misin?" Gürkan arabanın kapısını kendine siper etmiş ateş ediyordu adamlar sayıca bizden fazlaydı bugün ölmez isem iyidir. "İyiyim abim sadece sıyırdı." O zaman onu vuran kişi körmüş adam kabak gibi ortadaydı.

 

"Bunu duyduğuna pek bir üzülmüş gibisin." Sırıttıp omuz silkip sırtımı arkamdaki kapıya yasladım. "Sorma çok üzüldüm." Birden çok yakından bir kurşun sesi gelince kafamı çevirip arkama bakınca abimin yerde öylece uzandığını gördüm. O anda sanki herşey durmuştu nefes daha almadan öylece baka kaldım.

 

"ABİ!"

 

⁠□□□

 

Selam!

 

Lütfen OY verin ve yorum yapın sizden bir tepki alamayınca beğenmediğinizi düşünüyorum. Hevesim kaçıyor.

 

Ulan fizik seni unutmayacağım. Türk dili ve edebiyatından nefret ederdim ama şuan sana olan nefretim üst seviyede.

 

Vurdulu kırdılı bir bölüm yazmışım silmeye üşendim. Bu yüzden bu bölümle idare ediniz diğer bölümü en kısa sürede atacağım.

 

Alparslan abi lik yapmaya başladı ama ona çokta güvenmemek lazım.

 

Anne olacak kadını hiç sevmedim ama düzelecek inşallah.

 

Loading...
0%