Yeni Üyelik
2.
Bölüm

1.Bölüm

@tubi371

 

KANADI KIRIK BİR KUŞA UÇA BİLECEĞİNİ VAD EDİYORSUN AVUKAT...

 

 

1 Bölüm; Mahkûm

 

𒆜

 

 

Koluma girmiş gardiyan önünde durduğum demir kapıyı açıp beni öne iti odanın içine adım atar atmaz demir kapı sert bir şekilde ardımdan kapanarak kulak tırmalayan bir ses çıkardı. Ağır adımlarla masanın etrafından dolaşıp sandalyeye geçip oturdum.

 

Kelepçeli ellerimi masanın üzerinde birleştirip sandalyeye yaslandım. Odanın içinde bir masa iki sandalye ve tepemizde sarkan lamba dan başka bir şey yoktu dört duvar arasında sıkışıp kalmıştım. Başımı kaldırıp ona baktım.

 

Bir bacağını diğerinin üzerine atmıştı üzerinde yine takım elbise vardı ağır bir şekilde içtiği sigaranın dumanı havaya üfledi. Önünde dosya yoktu bu demek oluyor ki diğerleri gibi benden ümidi kesmişti."Benden ümidi kestin mi avukat?" Diye sordum.

 

Ceketinin iç cebinden sigara tablasını çıkardı. Sigarayı ağır hareketlerle dudaklarına götürüp dumanı çektikten sonra bir süre bekledi."Senden ümidi keseli çok oluyor." dedi, kendi kendine. Beni değil de kendini cevaplıyormuş gibi sessiz konuşmuştu. Sanki bu gerçeği o da yeni kabulleniyormuş gibiydi.

 

"Neden burada olduğumu sormayacak mısın?" diye sordu, kaşlarını hafifçe kaldırarak, cevabımı bekliyordu. İçimde bir yerler sıkıştı, dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. Bugün görüş günü değildi, duruşmaya daha iki ay vardı ve onun buraya gelmesi için hiçbir makul neden yoktu. Zihnimde dönen sorular midemde bir düğüm oluşturdu.

 

Kameralara kısa bir bakış attım, köşede sessizce duran cihazlar normalde kayıt almalıydı, fakat ekranları karanlıktı, çalışmadıklarını fark edince kaşlarım istemsizce kalktı. Şüpheyle fısıldadım, "O burada mı?"

 

"Hayır," dedi, sesi soğuk ve kayıtsızdı. "Senden ve benden başka kimse yok burada."

 

Ona doğru biraz daha eğildim, nefes alışlarım hızlanmıştı. "Peki, neden buradasın avukat?" Sesimde fark etmediğim bir tını vardı, hem merak hem de bastırılmış bir öfke.

 

O da benim gibi öne doğru eğildi, gözleri karanlıkta parıldıyordu. "Teklifi düşündün mü?" diye sordu, sözleri zehirli bir fısıltı gibiydi.

 

Sert bir şekilde geri çekildim, bakışlarım kısıldı. "Ne teklifi?" Sesim artık soğuktu, duygularımı gizlemeye çalışıyordum ama içimde bir şeyler kaynıyordu. Onun burada olması, hiç beklenmedik bir durumdu, bu yüzden tekliften bahsetmesi tüm dengemi alt üst etmişti.

 

Bu durumdan sıkılmış gibi görünüyordu ama umrumda değildi o piçin teklifini asla ama asla kabul etmem. "Neyden bahsettiği mi gayet iyi biliyorsun." Bezmiş bir edayla ona baktım. "O piçe söyle cevabım hâlâ aynı."

 

"İnat etmeyi bırak, burda çürüyüp gitmek mi istiyorsun?"

 

"İnat etmiyorum."

 

"O zaman neden kabul etmiyorsun?"

 

Sinirlerimi bozuyordu dilimi kanatacak kadar sert bir şekilde ısırdım. Sinirim geçmeyince ellerimi masaya sert bir şekilde vurunca irkildi. "O oruspu çocuğu bana iftira atı, şimdide gelmiş bana yardımcı olmak istediğini söylüyor bir daha o piçe güvenerek iş yapar mıyım?"

 

Kolundaki saate kısaca bakıp tekrar gözlerime baktı. "İftira yada değil buna bu kadar çok takılma işin sonunda bu bok çukurundan kurtula bilirsin." Sinirden boynumdaki damarlar atmıştı tırnaklarımı masaya sürttüm.

 

"Babasının koruması bendim. Görevim onu korumak ken neden onu öldüreyim? O babasını öldürüp suçu üzerime yıktı." Sona gelmiş sigarayı söndürüp yenisini yaktı. "O geceki kamera kayıtlarını inceledim." Devam et der gibi başımı salladım.

 

"Gözlerimle gördüm onu vuran sensin neden inkar etmeye devam ediyorsun anlamış değilim."

 

Bana inanıp inanmamaması çokta si- deydi duvara baktım. O gün olanları pek hatırlamıyorum ama eminim onu ben vurmadım. Ulan! Baba dediğim adamı neden öldüreyim? Gel gör ki bana inanan kimse yoktu tekrar onun gözlerine baktım.

 

"Kameraların önünde göt gibi ortadayken onu öldürecek birine mi benziyorum?" Beni baştan aşağı süzdü gözleri gözlerimde durunca sırıtıp sigarayı söndürdü.

 

"İtiraf etmeliyim zeki biri olmadığını düşünüyorum ama onu kameraların önünde vuracak kadar da aptal olmadığını söyleye bilirim."

 

İltifat mi eti yoksa gömdü mü anasını satayım? Ona ters ters baktım. "Hadi karar ver süre doluyor." Sıkıntılı bir nefes aldım.

 

"Diyelim ki o itin teklifini kabul ettim ne olacak?"

 

"Muhtemelen ömür boyu hapis cezasına çarptırılır sın." Dediğine güldüm. Benden tüm hayatım boyunca işlemdeğim bir suçun cezasını çekme mi istiyordular.

"Dürüst piç kurusu."

 

"Dost acı söyler."

 

Şuan onu öldürmek istiyorum.

"Cevabım hâlâ aynı ama anlamadığım şey ömür boyu hapis cezasına çarptırıldım diyelim beni buradan nasıl çıkarmayı başaracak sın?"

 

Gözlerinde tekinsiz bir parıltı geçip gitti. "Ölü biri duruşmaya katıla bilir mi?" Kaşlarım çatıldı ne diyordu bu dingil? Düşündüm ama düşüncelerim beni yarı yolda bıraktı."Ne demeye çalışıyorsun?"

 

"Suçu kabul etmene gerek yok diyorum." Ona hâla anlamsız bakışlar atıyordum.

 

"Avukat!"

 

"Efendim?"

 

"Sarhoş musun amına koyayım?"

 

"Gayet kendimdeyim ölürsen dava düşer böylelikle o piç de senin peşini bırakır."

 

Sanki ne demeye çalıştığını anlamıştım. "O iş nasıl olacakmış?" Kameralara kısa bir bakış atıp ceketin iç cebinden beyaz renkte bir hap kutusu çıkarıp bana uzattı elinden alıp incelemeye başladım.

"İntihar işimize yarar."

 

"O piçe çalışmadığını nereden bile bilirim? Ya hapları yutunca ölürsem?" Kaşlarımı havalndırıp ona baktım sert ayak sesleri gelmeye başlayınca oturduğu yerden kalkıp ceketini düzleti.

 

"Bilemezsin, bundan başka çaren de yok değil mi?" Kapı sert bir şekilde açıldıktan sonra gardiyan gözüktü. Hap kutusunu cebime yolamıştım bile ona güvenmiyorum. Gardiyan kolumu tutup beni çekiştirip götürmeye başladı. "Dediklerimi unutma bu son şansın."

 

Demir kapıları geçerek koğuşun önünde durunca gardiyan kapıyı açıp beni yine itince ona ters ters bakıp bana ait olan ranza ya yaklaşıp yatağa uzandım.

 

Koğuş kalabalıktı kırk kişi kalıyorduk ve ben kalabalıktan nefret ederim. Tecavüzcü, katil, hırsız ne ararsanız vardı koğuşun da anasını satayım. Kimseyle bir muhabbetim yoktu buraya geleli beş ay oluyordu.

 

Özgürlük elinizden alınınca değerini biliyorsunuz eskisi gibi özgür olmak istiyorum. Ama bu imkansız gibi görünüyordu gülmemek için alt dudağımı dişlemeye başladım.

 

Kimsesiz im anne babam kim bilmiyorum. Çocuk esirgeme kurumunda kaldığım o yedi yıl benden çok şey aldığı gibi bir çok şeyde vermişti. Efkan Alaca Almanya'nın sayılı iş adamlarından biri o beni evlat edinince onun ailesiyle birlikte yaşamaya başlamıştım.

 

Aslında onun için çalışan biriydim. Tek fark soy adını taşıyan ve oğlu için oyun arkadaşı olmamdı iç geçirdim. Yaşadığım hayatın da amına koyayım. Ona sagı duyardım o olmasa kim bilir nasıl bir hayata sahip olurdum.

 

O gün sarhoştum kanımda uyuşturucu vardı bunlara rağmen onu öldürenin ben olmadığımı biliyordum. O piç babasını sevmezdi onu öldüren kişi oydu yinede neden suçu benim üzerime yıktı onu anlamış değilim.

 

Düşünmekten başım ağrımaya başlamıştı. Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım uyumak en iyisiydi düşünmek istemiyorum. Sonunda rahat bir konuma gelince uyuya bilmiştim.

 

Uyandığımda akşam yemeği yeniliyordu yataktan kalkıp banyoya girip işlerimi hallettikten sonra koğuşa geri dönüp boş bir sandalye geçip oturdum. Önümde çorba gibi görünen ama çorba dışında herşeye benzeyen şeye tiksinerek baktım.

 

Aç olduğum için kaşığı çorbaya daldırıp içmeye başladım. Midem bu işkenceye daha fazla dayanamayıp bulanınca tabağı öne ittim. Etrafa kısa bir bakış atıp tekrar önüme döndüm herkes başka bir alemdeydi.

 

Cebi mi yokladım. İlaç kutusu hâlâ aynı yerde duruyordu o ite zere güvenmiyorum ama yinede söylediği gibi başka bir çarem yoktu her türlü hapis yatacaktım. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak işte bu koyardı amk.

 

Birine kendimi şişletsem yinede ölmezdim. Denemediğim şey değildi elimi kaldırıp saçlarımı dağıtıp oturduğum yerden kalkıp banyoya girdim. Kimse yoktu içeride aynanın karşısına geçip kendime baktım. On yıl yaşlanmış gibi görünüyordum beş ayda çökmüş tüm hayatımın içine etmiştiler, ilaç kutusunu çıkarıp kutunun kapağını açtım.

 

Ölmek mi?

 

Bir ömür boyu hapis cezasına çarptırılmak mı?

 

Daha fazla düşünmeden avucuma döktüğüm hapları ağzıma götürünce alarm ötmeye başladı. Ne oluyordu? Yangın alarmı devreye girmişti aklıma gelen şeyle koşturma bağırma sesleri bir birine girmişti. Elimdeki ilaçlar la kala kalmıştım, ne yapacaktım?

 

Öfkeyle dolup taşarken ilaçları yere savurdum, peşime düşeceklerini biliyordum. Zihnimde yankılanan tek düşünce: Kaçmak. Banyonun kapısını hızla açıp koğuşun açık kapısından çıktım. Boğucu koridorun havası ciğerlerimi yakarken kalabalığa karışıp hızla ilerledim. Her şey kaos içindeydi; mahkûmlar kaçmaya başlamış, gardiyanlar onları yakalamak için etrafa dağılmıştı, panik içindeki çil yavruları gibi.

 

Tam köşeyi dönmek üzereyken biri kolumu sertçe kavradı. Ani bir öfke patlamasıyla başımı ona çevirdim ve yüzümde alaycı bir gülümseme belirdi. Bu beni iten o lanet piçti. Bir saniye bile düşünmeden, yakasından tuttum ve tüm gücümle burnuna kafa attım. Kemiğin çatırdama sesi etrafta yankılandı, ardından kulakları delen bir haykırış yükseldi. O sendeleyip geri çekilirken, onu itip serbest bıraktım.

 

Vakit kaybetmek ölüm demekti. Hiç duraksamadan koşmaya devam ettim, nefesim bile önümdeki mücadeleyi daha da körüklüyordu.

 

Tam avluya adımımı atacakken enseme yediğim sert darbe ile her şey aniden karardı. Dizlerimin bağı çözüldü, sırt üstü yere kapaklandım. Bilincim yerindeydi ama gözlerimin önünde geçen insanları yalnızca bulanık siluetler olarak görebiliyordum.

 

Birinin önümde durduğunu zar zor seçebildim. Kim olduğunu anlamaya çalışırken suratımda patlayan bot darbesiyle kafam geriye savruldu, dünyam tamamen karardı.

 

"Teklifimi kabul etseydin, bunlar olmayacaktı, kardeşim..."

 

 

 

 

□□□

 

 

Bu bölüme neden yorum yapmıyorsunuz? Gereksiz bir bölüm yada sıkıcı bir bölüm mü olmuş? Bende yeni fark ettim ve bu üzdü :⁠'⁠(

 

Merhaba arkadaşlar yeni bir kurguy

la karşınızdayım umarım beğenirsiniz kitabı.

 

Oylamayı ve düşüncelerinizi, eleştirilerinizi yorum olarak bırakmayı unutmayın<3

 

Loading...
0%