Yeni Üyelik
4.
Bölüm

3.Bölüm

@tubi371

ADAM OLAMAYACAĞI YÖNÜNDEKİ KUVVETLİ İDDİALARI KANITLARCASINA DÜZENSİZ GİDİYORDU HAYATI.

 

3 Bölüm; Kendi düşen ağlamaz

 

𒆜

 

 

 

Soğuk suyu kapattıktan sonra kabinden çıkarak havluyu belime dolayıp banyodan çıkıp yatağın üzerindeki iç çamaşırını giydikten sonra siyah kot pantolonlu giyip havluyla saçlarımı kurulayıp siyah kazağı üzerime geçirdim.

 

 

 

Yıllardır kullandığım eski saati bileğime takıp şarja takılı telefonu alarak odamın kapısını açıp, merdivenlerden inmeye başladım.

 

On katlı bir apartmanın çatı katında yaşıyordum. Alt kata salon mutfak varken üst kata yatak odası ile banyo vardı küçük korku evlerini aratmayan bir eve sahiptim.

 

 

 

Mutfak ile salon bir birilerinden ayrılmıştı açık mutfak kapısından içeri girince karşılaştığım manzarayla yüzüm tiksintiyle buruştu. Belki de aylardır yıkanmamış bulaşıklar tezgahın üzerinde duran çürümüş yemekler içecek şişleri ve yerlerdeki çöpler burda bir bardak su bile içilmez anasını satayım.

 

 

 

Mutfağım içler acısı durumdaydı bu manzaraya daha fazla bakmaya dayanamayıp mutfaktan çıkıp salona doğru yürümeye başladım. Salonda duvar monte edilmiş televizyon sarı renkte bir çekyat tek vardı öğrenci evi anca bu kadar oluyordu Türkiye şartlarında iç geçirdim.

 

 

 

Balkon kapısını açıp masanın üzerindeki sigara paketini çakmağı alıp cebime koydum. Kapıyı kapatıp salondan çıkıp hole girip ayakkabılıktan siyah botları alıp giydim. Öylesine yere atığım deri ceketi yerden kaldırıp silkeledim.

 

Kapıyı açıp anahtarı yerdeki paspasın üzerine fırlatıp kapıyı çekip kapattım.

 

 

 

Eve hırsız girse benim evime denk geldiği için kahrından yataklara düşerdi, belki de iyilik olsun diye mutfağı bile temizleye bilirdi bu düşünceyle sırıtma ya başladım.

 

Asansör kullanmak yerine merdivenleri kullanmak en mantıklı olandı sikik asansör her kata durduğu yetmezmiş gibi birde yavaş hareket ediyordu insana sinir krizi geçirtirirdi.

 

 

 

Bir elimi cebime sokup ıslık çalarak merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Arka cebimi yokladım cüzdan yerindeydi tekrar on kat yukarıya çıkmayı göze alamazdım. Bacaklarım hafif sızlıyordu sonunda basmaklar bitince demir kapıyı iterek açtıktan sonra dışarıya çıka bilmiştim temiz havayı içime çektim.

 

 

 

Apartmanı ardımda bırakarak yürümeye devam ettim. Bu mahalle nezih bir yer değildi boka batan insanların meskeni haline gelmişti ve tekin insan bulmakta çok zordu yaşlılar bile tehlikeliydi buraya düştüğüm ilk gün başıma hiç hoş şeyler gelmemişti o günü hatırlayınca yüzümü buruşturdum.

 

 

 

Birkaç dakika boyunca sessizlik içinde yürümeye devam ettim. Mahallenin girişinde duran siyah Volvo S40 model arabayı görünce hızlı adımlarla arabaya yaklaşıp arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum. "Hiç gelmeseydin amına koyayım."

 

 

 

Söylenerek arabayı çalıştırıp mahalleden uzaklaşmaya başladı. Emniyet kemerini takıp koltuğa yaslandım. "Nereye gidiyoruz?"

 

Siyah ojeli tırnaklarını direksiyona vurarak ritim tutmaya başladı.

 

"Bizim mekâna gidiyoruz sevkiyata sorun çıkmış."

 

 

 

Olaysız bir gün geçirsem kıyamet kopardı anasını satayım. "Uyuşturucu sevkiyatı yapıldı ya kızım, ne sevkiyatı?" Bir eliyle önüne gelen siyah kıvırcık saçlarını kulağının arkasına sıkıştırdı. "Hani şu elit mafya babasının silah sevkiyatını biz yapıyorduk ya ha işte polisler baskın düzenlemiş iki tır dolusu silah ele geçirmişler."

 

 

 

Kaşlarım havalandı. "Kim yakalattı?" Göz ucuyla bakıp geri önüne döndü. "Sevkiyatın başında Semih o vardı rahmetli işinde pek iyiydi." Alaylı sözleri bitince saçlarımı dağıtıp cebimdeki sigara paketini çıkarıp içinden bir dal alarak dudaklarıma götürüp zippo ateşledim dumanı içime çekince yanaklarım içe çöktü.

 

 

 

Aslı Demirer

 

 

 

Minyon tipli çekik gözlü açık tene sahip zayıf güzel bir kızdı onunla tanışmam pis işlerini yaptığımız piç kurusu sayesinde olmuştu, babasının o adama olan borcunu ödemek için onun yanında çalışıyordu borcu değil bir ömür sitin sene ödeyemezdi o da bunun farkındaydı.

 

 

 

Dumanı üfledim yarıya gelmiş sigarayı camdan dışarı fırlattım. "Söndürüp ata bilirdin çevre düşmanı." Cevap vermedim.

 

Hayatımı gittikçe daha çok boka batıyordu bu çukurdan çıkmak imkansızdı. Üç yıldır bu bataklıkta yaşamaya çalışıyorum, onun dediği gibi ne kadar pis iş varsa üstlenmiştim.

 

 

 

Buradan kurtulmanın üç yolu vardı. Ya öldürülecek yada intihar edecektim. Üçüncü yol ise benim için en zor olandı. Biyolojik ailem... Onlara ulaşa bilirdim ama bunu yapacak kadar güçlü değildim.

 

 

 

"Oha amına koyım baskın mı yoksa?" Aslı'nın sesiyle cama yaslı kafamı kaldırdım ve depoya geldiğimizi gördüm. Deponun önü polis kaynıyordu."Durma devam et." Dediğimi yaprak hızlıca deponun önünden geçip gittik.

 

 

 

"Siktir bu hiç iyi olmadı. O piç mi ihbarda bulundu?" Dudaklarım yukarıya doğru kıvrıl'dı. "Öldüre de bilirdi buna da şükür." Alayla söylediklerim yüzünden göz devirdi. Telefonuna gelen bildirime bakınca elleri titremeye başladı yutkunup gözlerini gözlerime dikti.

 

 

 

"Fiko piçi tutuklanmış, bitik biz o piç senin de benim de ismimi vermiştir bile ne yapacağız?"

 

Stresle bir bacağımı salamaya başladım. Tutuklanırsam gerçek kimliğim ortaya çıkar mıydı? Korna sesi gelince tekrar göz göze geldik.

 

 

 

Camdan dışarı bakınca peşimizden gelen arabalara kısaca bakıp tekrar önüme döndüm. "Bitik oğlum biz." Arabalar bize yaklaşmaya başlayınca Aslı gaza bastı siktir... Bir piç yüzünden yine o sikik hapishaneye giremezdim. Ve o piç yüzünden ölmezdim de ona baktım. Elleri titriyordu. "Sakin ol kaza yapacaksın."

 

 

 

"Sakin olamam peşimizden geliyorlar yapamam ben bakmam gereken bir ailem var bu olmaz."

 

Ne yapmalıyım? Ne yapmam gerekiyordu? Elimle yüzümü sıvazlayarak derin nefesler alıp vermeye başladım. Bir ihtimal kendimi kurtara bilirdim ama nasıl?

 

 

 

Telefonumu cebimden çıkartıp yılardır iletişim kurmadığım piçe yazdım. Stresten ellerim titriyordu yada vücudum titriyordu bundan emin değildim.

 

 

 

-Başım belada yardımına ihtiyacım var.

 

 

 

Atığım mesajı silip sim kartını çıkarıp kırdıktan sonra telefon ile birlikte arabadan dışarıya fırlattım aynısını onun telefonuna yaptım. "Durdur arabayı." Göz bebekleri irileşti bağırarak konuşmaya başladı. "NE? DELİRDİNMİ?"

 

"Durdur arabayı ve arabadan indiğini gibi koşmaya başla."

 

 

 

Bana korkuyla baktıktan sonra arabayı yolun ortasında durdurup araban indiği gibi koşmaya başladı. Sakinleşmek adına derin nefesler alıp vermeye başladım. Bu olay ilk kez başıma gelmiyordu depo ormanlık alanda olduğu için Aslı ormana girmişti. Arabanın etrafını saran arabalardan inen takım elbiseli korumalar silahlarını bana doğrultumuştu.

 

 

 

Sinirle saçlarımı çekiştirip arabanın kapısını açıp aşağıya indim. Titreyen ellerimi cebime sokup rahat bir tavır takınmya çalıştım. "Uraz Akgün bizimle geliyorsun." Tek kaşım havalandı vurmak öldürmek yok muydu yani? bu işin eğlencesi nerede? Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim.

 

 

 

"O niyeymiş değişik?" Önümdeki cüsseli adam üzerime gelmeye başladı hareket etmedim öylece onu izledim. Hiçbir şey söylemeden silahı şkağıma dayayıp kolumu tutup yürümeye başladı beni de peşinden sürüklüyordu. Arabanın kapısını açıp beni arabaya bindirdi.

 

 

 

Onlara karşı çıksaydım. Büyük ihtimalle zarar gören sadece ben olurdum anlamadığım şey ise o piçin beni tanımamasına rağmen neden beni görmek istediğiydi? Yada Aslı'yı görmek istemiştir?

 

Ama neden kimse onun peşinden gitmedi?

 

 

 

Bilgi mi isteyecekti? Benimle işi bitince ölecektim. Ölümden korkuyor muyum? Lanet olsun ki bilmiyordum herkesin bir gün öleceğini biliyordum ama genç yaşta ölmek ne bileyim çok boktan bir şeydi.

 

 

 

Beni arabaya bindiren çam yarması gözlerimi bağlamıştı. Gideceğim yeri görmemi engellemişti iç geçirdim. Saatlerdir süren yolculuk son bulunca derin bir nefes aldım. Kapı açılınca yüzüme vuran soğuk havayla kaşlarım çatıldı akşam mı olmuştu? Şehir dışına mı geldik?

 

 

 

Arabadan indirildiğim gibi yürümeye başladık ne kadar yürüdük bilmiyorum ama dizimin arkasına sert bir darbe alınca dizlerimin üzerine düşmüştüm. Dizlerim acımıştı dişlerimi sıkmaya başladım. Ormanlık bir alana gelmiş olmalıydık.

 

 

 

Rüzgarın uğultusu dışında tek bir ses yoktu kaşlarım daha fazla çatıldı ne oluyordu anasını satayım? Gözlerime bağlı kumaş açılınca gözlerimi kırpıştırdım. Başım eğik dizlerime bakıyordum göz ucuyla etrafa baktım. Etrafta çok sayıda koruma vardı tekrar önüme döndüm.

 

 

 

"Bana bak çocuk."

 

 

 

Çocuk? Duyduğum sert sesle refleksle başımı kaldırıp sesin sahibine bakınca ağzım açık kaldı aldığım nefeslerin yetmediğini hissettim. Ben dumura uğramış bir şekilde ona bakıyor ken o ifadesiz bir şekilde bakıyordu.

 

 

 

"Fiko denen piçin mallarının yerini bir tek sen biliyormuş sun söyle malları nerede?" Konuşmak için açılıp kapanan dudaklarım arasından tek bir kelime çıkmadı yüzüme yediğim yumruk ile azda olsa kendime geldiğimde dudağımdan akan kanı yaladım.

 

 

 

"Neden söyleyeyim? Bunu yaparsam elime ne geçecek?"

 

Etrafta ışık olmadığı için net bir şekilde bir birimizi göremiyorduk şahsen beni görmesini de istemiyordum.

 

 

 

Tanıya bilir miydi lan beni?

 

 

 

Üzerine siyah takım elbise giymişti elinde altın kaplama olduğunu düşündüğüm bir silah tutuyordu altında ola bilirdi bundan emin değildim. Oldukça kallıplı biriydi ve uzun yaşlı mı yoksa genç mi beli olmuyordu.

 

 

 

Tam bir şey söyleyecek ken silah sesleri yükseldi omuzumun üzerinden arkama bakınca dudaklarım yukarıya doğru kıvrıl'dı gelmişti beni ne olursa olsun koruyacağını biliyordum.

 

Duygulandım lan abim buradaydı şerefsizi özlediğimi yeni fark ediyordum.

 

 

 

Başıma yaslanan soğuk metal ile gülüşüm yüzümden silindi ha siktir...

 

 

 

□□□

 

Selam!

 

Yeni bölüm ile karşınızdayım umarım beğenirsiniz bölümü. Bu arada yıldıza dokunmayı ve yorumyapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz... :))) En azından kitaba devam ede bilmem için iki üç bir şey yazın.

 

Loading...
0%