@tubi371
|
HER CANAVARIN ARKASINDA BİR İNSAN OLDUĞU FİKRİNDEN HEP ÇOK ETKİLENDİM.
4 Bölüm; Yıkılmadım ama ayaktada değilim
𒆜
Defalarca kez ölümle tehdit edilmiş ve ölümden dönmüştüm.
Ölmekten korkuyor muyum?
Ölümden korkmak ve ben... İnsanların bilmediği bir şey varsa benim o safhayı çoktan geçtiğimdi. Ölüm bir bilinmezlikti ve korkulan şeyde o bilinmezliğin neler getireceğiydi. Ben o bilinmezliğe bir kez adım atmıştım. O soğukluğu bir kez iliklerime kadar hissetmiştim. Ben artık ölümün nasıl hissettirdiğini biliyordum ve kesinlikle korktuğum şeyler arasında artık kendi ölümüm yoktu.
Şuan bunu çok iyi anlaya biliyordum. Abimin ölmesinden deli gibi korkuyordum. Adam tek koluyla beni sarmıştı sarılıyor gibi görünüyor olsak da durum böyle değildi. Geri geri yürüyorduk o durunca mecburen durmak zorunda kaldım.
"Bak ne söyleyeceğim beni birine benzetme ihtimalin var mı?" Ormanda duyulan tek ses silah sesleriydi sorduğum soruya cevap vermemişti ama dikkatli bir şekilde bana bakıp önüne döndüğünü görmüştüm.
"Babana annene ne bileyim ailenin her hangi bir üyesine benziyor muyum?" Başıma dayalı silahın baskısı artmıştı. "Kes lan sesini." Sorumun cevabı bu değildi anasını satayım. "Büyük görünüyorsun senin anne baban ölmüştür şimdi onları saymazsak ila ki birine benziyorum dur." Abim ortalıkta gözükmüyordu umarım iyidir.
"Ne saçmalıyorsun oğlum sen?"
Oğlum kelimesini duyunca irkildim. Dişlerimi gıcırdatım. "Oğlun değilim." Yanımızdan geçip giden kurşunların maddi hesabı yoktu titrek bir nefes aldım. Beni kendisine siper etmişti oruspu çocuğu arada o da ateş ediyordu bu yüzden kulaklarım çınlıyordu
"İstesen de oğlum olmazsın bu yüzden kes sesini." Bana yavaştan geliyorlardı sinirlenmeye başlamıştım ve bu hiç iyi değildi en iyisi alaya almak. "Bugün yine klavyenin caps lock tuşunu açık unutmuşsun yine olduğundan büyük konuşuyorsun." Birden beni çevirip sırtımı arkamdaki ağacın gövdesine çarptı.
Acıyla karışık bir nefes aldım. Ateş saçan gözlerini gözlerime dikti ov birileri sinirlendi sırıtma ya başladım. "Oğlum amacın ne lan senin?" Kaşlarım havalandı dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim.
"Seninde bir dediğin diğerini tutmuyor oğlun muyum değil miyim?" Kırmızı renk görmüş boğa gibi bakıyordu yüzme yediğim yumruk ile neye uğradığı mı şaşırdım. Amına koyayım eli ağırdı piçin. onun arkasına yaklaşan kişiyi görünce onu yeterince oyaladığımı anlamıştım.
"Yeter sus amına koyayım." Neye sinirlendi bu bu kadar? Görende anasına bacısına sövdük sanırdı. "Abin olacak şeref yoksunu piçe aşır derecede benziyorsun." Ben bunları der demez ensesine aldığı darbeyle sendeleyip yere yığılıp kaldı abim silahı ona doğrultu öne atılıp bileğini tutum.
"Yapma bunu yapacak kişi benim sen değilsin ha babamın intikamını böyle almak istiyorum dersen herşeyi öğrendikten sonra onu vura bilirsin." Abim anlamsız bakışlar ile bakıyor demek isterdim ama sinirden gözü dönmüş durumdaydı.
Yutkunup bileğini serbest bıraktım. Kaçmak için geç değil ha ne dersiniz? Silahı bu sefer bana doğrultumuştu galiba bu sefer gerçekten de ölecektim. "Bu o piçin kardeşi ölse sorun olmaz." Başta hangi dili konuştuğunu anlamayıp öküzün trene baktığı gibi baktım ona.
"Ha öyle miymiş?" Ona bu adamı tanıdığımı söylemeye niyetim yoktu. "Yinede ne olur ne olmaz diye bırakalım adamcağız yaşasın." Almanca çeviri kullansam belki ortaya adam aklı bir cümle çıkardı çünkü bu sefer o bana anlamsız bakışlar atıyordu."Üç yılda ana dilini mi unutun salak herif?"
Vala ne yalan söyleyeyim unutmuştum ama bunu ona söylersem beni kurşuna dize bilirdi."Türk olduğum için şuan ana dilimi konuşuyorum, ayrıca senin annen Alman baban Türk hatırlatayım dedim." Bana uzunca bir süre boyunca baktıktan sonra dişlerini gıcırdatı.
"Uraz"
"Efendim abi?"
"Koş."
Siktir... Bir kaç geri adım atarak ondan uzaklaştım. Ona sırtımı dönüp koşmaya başlamış ken sırtımı yediğim tekmeyle yüz üstü yere yığılıp kaldım. "Siktir, koşmama izin bile vermedin bu haksızlık amına koyayım." Sırt üstü dönüp ona baktım.
Üzerinde eşofman takımı vardı. "Vay artık resmi giyinmeye son mu yoksa?" Söylediklerimi bir yerlerine takmayıp üzerime gelmeye başlayınca gözlerimi kısıp ona bakmaya başladım. Yerde parlayan silahı görünce parmağım la onu gösterdim.
"O silahı al altın olduğundan eminin iyi para eder." Bir elini cebine sokup üsten bakmaya başladı. "Zengin sin sen ucuz şeylere ihtiyacın yok." Dediğine sesli bir şekilde güldüm.
"Hadi ama eskiden zengin olduğumu ikimizde biliyoruz, şuan para için böbreğimi bile sata bilirim." Dediğim hoşuna gitmemiş gibi tiksintiyle buruştu yüzü sağ böbreğime ayağının ucuyla vurdu.
"Ahh... Ne yapıyorsun?"
"Hâlâ yerinde mi değil mi kontrol ettim." Göz devirdim daha o duruma düşmemiştim ama ileride ne olacağını kimse bilemezdi. Ayağını kaldırınca beni neyin beklediğini anladım. "Cidden buna gerek var mı?" Piç bir sırıttış ile bakmaya başladı. yüzüme inen bot darbesiyle kendimden geçtim.
Spor giyinip, spor ayakkabı giymeyen ruh hastası herif...
"Tatlı rüyalar kardeşim."
Derin uykumdan sobanın üzerinde pişiyormuş gibi hissetmem yüzünden uyanmak zorunda kaldım. Anasını sattığım yerinde bu sıcaklıkta neyin nesiydi? İstanbul ulan burası bu sıcaklık hayra alamet değildi.
Çok fazla ses vardı bu seslerin ne olduğunu ayırt etmekte zorluk çekiyordum. Sahi bana ne olmuştu? Gözlerimi açtığımda gözlerimin içine giren güneş ışığı yüzünden kısıldı doğrulup oturur vaziyette geldim. Sıcaklığın sebebi belli olmuştu ormanın ortasında uyumakta tam benlikti zaten.
Dilimi kurumuş dudaklarımın üzerinde gezdirdim. Susamış ve terlemiştim bu yetmezmiş gibi başım ağrıyordu, önüme atılan şeyle irkilerk geri çekildim. Önüme düşen şey su şişesiydi elimi uzatıp şişeyi alıp kapağını açtığım gibi suyu kafama diktim.
"Bir saate kendine gelmeseydin seni gömeyi planlıyordum." Tek kaşım havalandı başımı kaldırıp arabasına yaslanmış sigarasını içen şahsa baktım. "Senden beklenir." Su şişesini çevirip önüme döndüm. Çatışma çıktığı yerden uzakta olmalıydık ama neden hâlâ ormanda olduğumuzu anlamış değilim.
"Biyolojik aileni araştırmış sın" Zeki piç kurusu o adamı tanıdığımı anlamıştı çimlere bakmaya devam ettim. "O adamı araştırırken kardeşi karşıma çıktı o ikisinden başka kimseyi tanımıyorum." Deri ceketi omuzlarım dan sıyırıp üzerimden çıkarıp yanıma bıraktım.
"Benimle bağlantını koparınca biyolojik ailenle iletişim kurduğunu düşünmüştüm." Güldüm dediğine son üç yılı sadece hayata kalmaya çalışarak geçirmiştim. Elimi kaldırıp şakağıma vurdum iki kere. "O gün olanları kesik kesik hatırlıyorum."
Dudağına götürdüğü eli bir kaç saniye havada asılı kaldı. Kendisini hemen toparlayıp sigaradan derin bir nefes alıp dumanı havaya üfledi. "Tam olarak ne hatırlıyor sun?" Gözlerim dolunca gök yüzüne bakarak yaşları geri gönderdim. "Tetiği çektim, iki kez o sikik tetiği çektim anlaya biliyor musun? Onu vurmuş ola bilirim. Önümde duran kişi bulanık yüzünü göremiyorum ama o gün birini vurdum bundan eminim." Susup yutkundum ama boğazımda ki yumru gitmedi.
"Kabullen onu sen öldürdün küçük kardeşim." Sinirden titreyen elimi yumruk haline getirdim. "Azmettiren kişi de sensin abicim." Red etmedi, kabul etmedi sessiz kalmayı tercih etti derin bir nefes aldım. "Yardımcı olduğun için sağol abi." Ceketi yerden alıp oturduğum sert zemininden kalkıp üzerimi silktim.
Sona gelmiş sigarayı yere atıp botun ucuyla söndürdü. Yanından geçip gidecek ken kolumu tutup beni durdurdu. "Bundan sonra burada bu ülkede yaşamaya karar verdim. Ve sen benimle birlikte kalıyorsun itiraz istemiyorum." Ona bon boş baktığımı görünce kaşları çatıldı. "Sorun ne Uraz?"
Dudaklarım titredi gülmemi zar zor bastırdım. 'Yapamıyorum. Onu öldürdüğüm için pişman olmadığım tek bir anım bile yok, onu öldürüp öldürmediğim den bile emin değilim. Bu vicdan azabı beni yiyip bitiriyor anlaya biliyor musun? Baktığım bakmadığım her yerde onu görüyorum. Diyorum ki onu sen öldürmedin ama hemen sonra o gün kendim hakkımda ögrendiklerim yüzünden onu öldürmüş ola bileceğim ihtimali geliyor aklıma deliriyor gibi hissediyorum.'
Bunları bağıra çağıra ona söylemeyi herşeyden çok isterdim ama yapmadım. Cam gibi parlayan mavi gözlerine baktım. "Sorun yok sokakta kalmadığım sürece kimin yanında kaldığım önemli değil." Kolumu çekip tutuşundan kurtulup arabanın kapısını açıp ön koltuğa oturdum.
Değiştim değişmek zorunda kaldım. Artık onun tanıdığı saftirik küçük kardeşi değildim birkaç dakika sonra o da arabaya binip aracı çalıştırdı. Yol boyunca sessizlik içinde oturduk saatlerdir akıp giden yola bakmak can sıkıcıydı yinede onunla konuşmaktan iyiydi.
Cin gibiydi gözlerimden bile ne hissettiğimi analya biliyordu saatlerdir yaptığım gibi yine iç geçirdim. "Annem ruh sağlığı ve hastalıkları Hastanesi'nde tedavi altına alındı." Yan dönerek sırtımı arabanın kapısına yaslayıp ona baktım. "En son iyiydi ne oldu da birden kötüleşti?" Tüm dikkati yoldaydı.
"Biliyorsun babamın ölümü onu sarstı ve onu öldürenin oğlu gibi büyütüp sevdiği üvey oğlu olduğunu öğrenince psikolojik olarak daha fazla hasar aldı." Alt dudağımı dişlemeye başladım. Hah! Beni severmiş şeytanın çırağı kadın. "Babanın ona miras olarak hiçbir şey bırakmadığını öğrenince delirmiştir o benimle alakası yok yani." Güldü bu dediğime.
"Bir birinize olan sevginiz gözlerimi yaşattı kardeşim." Annesinin beni sevmediğini ikimizde çok iyi biliyorduk para göz sevimsiz kadın onu günahım kadar sevmiyorum."Onu bunu boş Verde Almanya'daki işler ne olacak?" Arabayı dur durunca sırtımı kapıdan ayırıp camdan dışarıya baktım.
Bir villanın bahçesinde durmuştuk. "Serhat o oradaki işlerin başında duracak." Sevimsiz bir piç daha tiksintiyle buruştu yüzüm. "Şimdiden söyleyeyim o piç batırır seni haberin olsun." Arabanın kapısını açıp aşağıya indim. Onu beklemeden eve doğru yürümeye başladım. Evin etrafında yüzden fazla koruma vardı kameralar her yerdeydi korunaklı bir yerdi.
Arkamdan geldiğini bot sesinden anlamıştım. Kapının önünde duran korumalardan biri kapıyı açmıştı beni durduracak gibi oldu ama arkama bakınca ellerini önünde birleştirip geri çekildi onu takmadan kapıdan içeri girdim. Geniş holü geçip salona girince rahat görünen siyah deri koltuğa uzandım.
Oy oy her tarafım ağrıyordu. Vicdansız piç beni arabaya taşısa ölmezdi koltuğa kafamı yaslayıp gözlerimi kapadım. "Odan hazır kıyafetler ve diğer ıvır zıvır larda alındı uykun varsa odana geç." Kaşlarım çatıldı onun bana acıması zoruma gitmişti. Uzandığım yerden doğrulup oturur vaziyette geldim.
"Bana acımana ihtiyacım yok, eşyalarım var benim senden hiç bir şey istemiyorum." Önümde duran ahşap sehpanın üzerine oturmuş bana bakıyordu. "Hayır, sana acımıyorum. Benim olan herşey senin bunu unutma." Sinirli bir ifadeyle bakıyordu. "Senin olan hiç bir şey benim değil olmaz da." Tartışmak istemiyorum ama beni zorluyordu.
Çocukluğumdan beri onun olan hiçbir şeye dokunmamış ona bir kardeş olmaya çalışmıştım. Sanki tüm hayatım buna bağlıymış gibi sinirle saçlarımı çekiştirip sakinleşmek adına derin nefesler alıp vermeye başladım. "Benim şuan sahip olduğum bir çok şey babama ait ona ait olanlar sana da ait."
Kahkaha atmaya başladım. "Sorunda bu ya, öldürdüğüm adamın parasını istemiyorum. Ne sana nede ona ait hiçbir şeyi istemiyorum." Oturduğu yerden kalkıp salonun içinde turlamaya başladı. "Çocuk gibi davranma ve saçmalamaya son verip odana geç." Beni anlamak istemiyordu.
"Üç yıldır nasıl yaşadıysam öyle yaşamaya devam edeceğim buraya gelmek bile bir hataydı."
Oturduğum yerden kalkıp salonun çıkışına doğru yürümeye başladım. Ama söylediği şey yüzünden olduğum yerde çakılıp kaldım elimde sıkıca tutuğum ceket yeri boylarken nefesimin kesildiğini hissettim. "Polisler her yerde şu ufak tefek kızı arıyor onu polislere teslim etmemi istemezsin öyle değil mi kardeşim?"
Oruspu çocuğu beni tehdit ediyordu. Gidersem Aslı'yı polislere teslim edeceğini söyleyerek beni tehdit ediyordu.Onunla iletişim kurmadığım zamanlarda bile beni koruyup koladığını biliyordum ama bu çok fazlaydı... Aslı benim için o kadar önemli değildi durma mı sağlayan o değildi.
"Evden dışarı adım attığın anda Uraz Alaca kaçtığın fare deliğine geri döneceksin."
□□□
Selam!
Uraz'ın abisi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu arada yıldıza dokunmayı ve yorum yapmayı unutmayın. Seviliyorsunuz... :)))
Elimden geldiğince detaylı ve uzun bir bölüm yazmaya çalıştım. Diğer bölüm daha uzun olur büyük ihtimalle.
|
0% |