Yeni Üyelik
8.
Bölüm

7.Bölüm

@tubi371

 

 

ASLINDA İNSANI EN ÇOK ACITAN ŞEY; HAYAL KIRIKLIKLARI DEĞİL, YAŞANMASI MÜMKÜNKEN YAŞAYAMADIĞI MUTLULUKLARDIR.

 

 

7 Bölüm; Yaşamakta bir imtihan değil midir

 

𒆜

 

 

Herkes anlayış bekliyor. Sağa dönüyorum beklenti, sola dönüyorum beklenti. Kimse sormuyor sen ne istiyorsun, seni de anlamamız gerekir mi diye. Herkes anlayış bekliyor. Ne muhteşem değil mi?

 

Gökten kurşun gibi yağan yağmurun altında, üzerimde siyah, t-shirt ve ince bir polar ceket ile ilerliyordum. Siyah botlarımın altında ezilen yaprakların ve yağmurun sesi dışında ormanlık alanı canlı kılan tek şey piyano sesiydi. Büyük adımlar atarak sesin geldiği yöne doğru yürümeye devam ettim. Hava soğuktu verdiğim nefesin oluşturduğu beyaz buhar beni takip eden bir bulut gibi benimle birlikte ilerliyordu.

 

Sonunda sesin kaynağına ulaşa bildim. Göl kenarında duran piyano ve onun tuşlarının üzerinde ahenkle hareket eden parmakları gördüm. Abim bana sırtı dönük bir şekilde oturuyordu üzerinde siyah pijama takımı vardı. "Abi ne yapıyorsun burda?" Beni duyduğunu zannetmiyorum. Müzik sesi o kadar yüksekti ki, kulaklarımı uğuldatıyor, içimin titremesine neden oluyordu.

 

Delimi sikti amına koyayım? Gecenin dördünde ormanlık alanda piyano mu çalınır? Birde yağmur yağıyordu kollarımı göğsümde bağladım. Birkaç dakika sonra piyano sesi kesildi omuzunun üzerinden bana baktı. "Neden burdasın?" Sırılsıklam olmuştum.

 

"Asıl sen burda ne yapıyorsun?"
Önüne döndü manzara güzeldi ama soğuktu çenem titriyor dişlerim bir birine çarpıyordu. "Manzaranın tadını çıkarmak ve piyano çalmak için mükemmel bir yer." Evet deli sikmiş dilimi dişlerimin üzerinde gezdirdim. "Aklınla sorunun mu var?" Sorum havada asılı kaldı.

 

"Eve dön hasta olacaksın." Aman ne düşünceli bir abi. "Gerek yok zaten hasta olacağım." Bana dönüp sırtını piyanoya yaslayıp cam gibi parlayan mavilerini gözüme dikti.
"Öz ailen seni almadan durmayacak." Sıkıntılı bir nefes verdim. Biliyordum o çocuğu yani beni bula bilmek için abim mi takip ettiriyor ölümle tehdit ediyordular.

 

"Neden bu kadar ısrar ediyorlar anlamış değilim." O gün abim onlarla konuşurken ben arabanın içinde onları izliyordum. İyi olmadığım için arabaya binmek zorunda kalmıştım. O gün ne konuştular hiçbir fikrim yoktu ama abim o günden beri daha korumacı ve diken üstündeydi.

 

"Terk ettikleri bir çocuk ortaya çıktı sosyal medya bu haberle çalkalanıyor. Sırf itibarları zedelenmesin diye seni istiyor olabilirler." Haberi bende görmüştüm. Bir yaşındaki çocuklarını çocuk esirgeme kurumuna terk ettikleri haberi bir hafta önce gündem olmuştu.

 

"Senin ailenden daha vicdansız aileler de varmış." Güldü bu dediğime yalan değildi ne o nede ben istenen çocuklar değildik buna rağmen biz bir aileydik sikik itibarları için herşeyi yapa biliyordular. "En azından senin anne biraz sevecen gibi bende o da yoktu." Sırıttışı buram buram alay kokuyordu.

 

"Kimse göründüğü gibi değildir bunu unutuyorsun abi." Başını salladı bu durumdan sıkılmıştım. Benim ailem karşımda duran adamdı Anne ve babaya ihtiyacım yoktu aklıma gelen şeyle gözlerim kısıldı. "Onlara beni kim olarak tanıtacak sın?" Dirseklerini piyanoya yasladı.

 

"Uraz Akgün bir yaşında çocuk esirgeme kurumuna terk edilmiş çocuk on sekiz yaşına girince yurttan ayrılan şuan ise pusat Alaca için çalışan yirmi bir yaşında genç bir delikanlı." Bu kimliğe uyum sağlamak benim için zor değildi nede olsa Uraz Alaca da bana verilmiş bir kimlikti.

 

"Onlarla görüş onlarla birlikte vakit geçir ama kimse seni benim yanımdan alamaz." Sanki beni yanında tehditle tutmuyormuş gibi konuşması ayrı bir ironi. Reşit olduğum için o aile istese de hiçbir şey yapamazdı abim kadar manyak birisi yoksa o ailenin içinde abimin yanından zor ayrılırdım.

 

Ayağa kalkıp yerde duran kırmızı bidonu alıp kapağını açıp içindeki sıvıyı piyanonun üzerine dökmeye başladı. Kaşlarım havalandı ne yapmaya çalışıyordu bu ruh hastası? Yanına yaklaşıp piyanonun önünde durdum.

 

Bidonu yere bırakıp bana döndü.
"Çakmak varmı yanında?" Başımı sallayıp cebimdeki Zippo çakmağı çıkarıp yaktım. "Yak." Ona anlamsız bakışlar atıyordum. Piyanoya dikkatli bakınca gözlerim irileşti bu babamın ona doğum günü hediyesi olan piyanoydu.

 

Çakmağı ona uzattım. "Hayır bunu yapamam." Yanıma yaklaşıp kolumu tutup benim gibi piyanoya baktı. "Bunu bana ilk hediye ettiğinden beri bunu hep yapmak istemiştim." Yan yana yağmurun altında durmuştuk. "O zaman neden yapmadın?" Piyano dersi almaktan hep nefret ettiğini söylerdi.

 

"O zaman bunu yapamadım. Ondan, onlardan vaz geçmedim." Yutkunmayı bırak konuşamadım bile ne demek istediğini anlamıştım. "abi" çakmağı tutan elimi havaya kaldırdı. "Bu günü asla unutama Uraz vaz geçmek iyileşmektir." Ve çakmak parmaklarım arasında kayıp piyanonun üzerine düştü.

 

Alev alan piyanoya öylece baktım.
Şiddetle yağan yağmur bile yangını söndüremedi bu yangın bir başlangıçtı o artık ailesinden bağımsız biriydi. Ya ben bu yangının neresindeydim? O acılarını yakıp kül eti ya bana ne olacaktı? Acılar içinde yanıp kül mü olacaktım?

 

İkimizde sessizlik içinde piyanonun yanıp kül olmasını izledik abim anlaşılması zor bir adamdı bugün bunu neden yaptığını bana hiçbir zaman söylemiyecekti. O yürümeye başlayınca hareket ederek onun peşinden yürümeye başladım.

 

"Bunu neden yaptın?" Tamam vaz geçtim dedi ama bunu neden benimle birlikte yaptı? "Bir gün boynundaki şeyden kurtulduğunda neden bunu yaptığımı anlayacaksın." Kaşlarım hayretle havaya kalktı üç yıl içinde baya gizemli bir adama dönüşmüştü.

 

Boynumdan sarkan zincirin ucunda bir jilet vardı eğer bir gün kullanmak istersem diye yetimhanede bir piç tarafından bana verilmişti. Ama bunun konumuzla ne alakası vardı onu anlamış değilim. Sıradan bir kolye işte onu atıp yada yakmaya ne gerek vardı?

 

"Seni anlayamıyorum." Benden birkaç adım önde yürüyordu. "Demiştim beni anlaman için büyümen gerekiyor küçük kardeşim." Ona gıcık gıcık baktım ama o bana dönmüş sırıtarak bakıyordu. Sinir oluyordum bu hallerine. Sürekli sırıtmasına uyuz oluyordum.

 

"O aile buraya mı gelecek?" Birde bu mesele vardı oğulları ile tanışmak için abim mi zor bele ikna etmiştiler adamda keçi inadı vardı.
O aile hala benim kim olduğumu bilmiyordu aslında bana kalsa onların karşısına asla çıkmazdım.

 

"Biz değil onlar bizim ayağımıza gelecek." Birden kahkaha atmaya başladı irkildim. Deli piç bir gün beni de delirtecek diye korkmuyor değilim. "Alparslan kuduruyor, kardeşinin onları istemiyor oluşu onu delirtiyor." O adama bende gıcık olmuştum. Benden bir eşyaymış gibi bahsetmesini hâlâ unutmamıştım.

 

"Sana da eğlence çıktı." Orman özel mülk olduğu için burada bizden ve onun adamlarından başka kimse yoktu. Sonunda ormanlık alandan çıkıp evin ön bahçesine çıktık abim durunca bunu beklemdiğim için ona çarparak durabildim. "Siktir, burnum." Elimle burnumu ovuşturarak baktığı yere baktım.

 

Evin önünde yirmiden fazla araba vardı ve bu arabalar bize ait değildi ama abim mi durduran bu manzara değildi. Yanındaki koruma ona şemsiye tutuyor ken o sigarasını içiyordu ve bize hayır abime yüzündeki piç sırıttış ile bakıyordu.

 

Alt dudağımı dişlemeye başladım. Eminim şuan abim de ona onun gibi bakıyordu. "Gelmiş tipini siktiğimin beyinsizi." Güldüm dediğine aslında bu durum eğlenceli hale geliyordu. "Sabahın köründe geleceğini söylememiştin."
Dişlerini gıcırdatı.

 

"Öğlen gelecekti." Eminin sırf inat olsun diye erken gelmişti o adam. Abim den daha manyak bir karaktere sahip olmasa bari yoksa işimiz yaş abim omuzunun üzerinden bana baktı. "Git sıcak duş al ve ilaç almaya unutma." Çocuk var sanki karşısında tipsiz herif.

 

Ne demek istediğini anlayarak başımı salladım. Onun yanından geçip eve doğru yürümeye başladım. Abim de kapının önünde duran adama doğru yürümeye başladı. Hızlı adımlarla ilerlemeye devam ettim kesinlikle hasta olacağım.

 

Evin kapısına yaklaşınca izleniyor gibi hissettim. Başımı çevirip arabaların olduğu tarafa bakınca onunla göz göze geldik. Arabanın açık camından duygu barındırmayan gözlerle bana bakıyordu Mahir Hamzaoğlu.

 

Bu herif beni korkutuyordu hızlıca gözlerimi kaçırıp evin kapısını açıp içeri girdim. Vakit kaybetmeden odamın yolunu tuttum, odanın kapısını açıp içeri girip üzerimdeki kıyafetleri çıkara çıkara banyonun açık kapısından içeri girip kapıyı kapattım.

 

Sıcak su iyi gelmişti suyu kapatıp havluyu belime dolayıp aynanın karşısına geçip yansımama baktım.
Abartılı olmayan kaslara sahiptim, boyum ise 1,89 du koyu kahverengi gözlere siyah saçlara keskin yüz hatlarına hafif kalkık bir burun ve ince dudaklarım vardı. Yakışıklı gözüküyordum.

 

Sadece buğday ten rengimi sevmiyordum. Oyalanmaya son verip banyodan çıkıp elbise odasına girip dolaptan mavi sweatshirt altıma siyah bir eşofman giydim. Çorapları giyip saçlarıma çeki düzen verdim.

 

Elim boynumdaki kolyeye götürüp jileti tutup çevirmeye başladım. Heyecanlı değildim ama sakin olduğumu da söyleyemem. Derin bir nefes alıp odanın kapısını açıp odadan çıkıp salona doğru yürümeye başladım.

 

Salona girecek ken duyduğum sert sesle durmak zorunda kaldım. "Bak pusat sana yeterince müsamaha gösterdim. Bir söz verdin sözünün arkasında dur." Ne sözü anasını satayım? Salona girince üçü de bana bakmıştı. Onları takmadan yürüyüp tekli koltuğa oturdum.

 

"Bunun kararını verecek ben değilim. Bu yüzden verdiğim sözün bir önemi yok." Mahir'in bana baktığını hissediyorum ama ondan tarafa bakmadan abime bakmaya devam ettim. "Ailesiyle yaşama ihtimali var ona bu şansı veriyoruz bize minnettar olmalı. Senin için basit bir korumayı bize teslim etmekte neden tereddüt ediyorsun?"

 

Koltuğa yaslanıp piç bir sırıttış ile ona baktım. "Alparslan Hamzaoğlu düşünmeden konuşmak nişan almadan ateş etmeye benzer, kurşunun nereye isabet ettiğinin bir önemi yok ama o kurşun gün gelir sana saplanır bunu unutma."

 

"Uraz Akgün?" Sert ve duygudan yoksun sesi gelince kafamı çevirip ona baktım. Zeki piç kurusu seni kaşlarım havalandı. " Sonunda fark etin demek." Şaşkın değildi bunu zaten biliyormuş gibi sakindi. Benim gibi bacaklarını ayırarak rahat bir şekilde oturmuştu. "İstesen de istemesen de buradan seninle birlikte ayrılacağız." Abim birden ayağa kalkıp belindeki silahı çekip namluluyu ona doğrultu.

 

Oturduğum yerden kalkıp onun yanına yaklaşıp onlara baktım. Camdan gördüğüm kadarıyla onların adamları ve bizim korumalar da bir birbirine silah çekmişti. "Elimden bir kaza çıkmadan evimden siktir olup git Mahir Hamzaoğlu."

 

O ikisi de bize silah çekmişti nasıl boktan bir durumun içine girdim? Silahım yanımda değildi sikerim böyle işi. "Bizimle geliyor uzatma pusat." Ne yapacaktım? Ne onlar nede abim geri adım atacak gibi görünmüyordu. "Sana siktir olup git dedim." Mahir bana kısaca bakıp tekrar abi me baktı.

 

"Babanın hatrına sana bir şey yapmadım ama artık çok olmaya başladın." O bunu der demez panikle abi mi itim onu itmemle aynı zamanda bir el silah sesi geldi ve onunla birlikte ıslık sesi omuzum ve kalbim arasında bir yerde sıcak bir şey akmaya başladı. Yalpaladım sıcak sıvı karnımdan aşağıya akıyordu her yer kararmadan önce duyduğum son şey abimin haykırışı olmuştu.

 

"URAZ!"

 

□□□

 

Merhaba!

 

Bölümü okuduktan sonra oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın seviliyorsunuz.

 

İyi bir kalemim olduğunu zannetmiyorum ama yaza yaza bir yerlere gele bileceğimi düşünüyorum. Kitap yazmak göründüğü kadar kolay değil kitabı yazarken gerçekten çok zorlanıyorum.

 

Loading...
0%