Yeni Üyelik
9.
Bölüm

8.Bölüm

@tubi371

SEVMEDİĞİ BİR EVDE UYUYAN HER ÇOCUK, RÜYASINDA O EVİN ÜZERİNE YIKILACAĞINI BİLİR.

 

8 Bölüm; Duygusuzca sarf edilen sözler

 

𒆜

 

 

Oysa ben kendim aslında sadece yaşıyorum, yeşilleniyorum, çiçek açıyorum, soluyorum, hep aynı noktada duruyorum bir ağaç gibi ve bırakıyorum üzerimden sakince geçip gitsin insanların acıları ve neşeleri.

 

Yüreğimin tam ortasında büyük bir yorgunluk var. Ve bu yorgunluk nasıl geçecek bilmiyorum. Bu durumun daha da kötüye gitmesinden korkuyordum.

 

Tuhaf bir sakinlik vardı üzerimde aslında sakin değildim ama sakin gibi görünüyordum. İçimde kopan fırtına beni oradan oraya savurup duruyor ken sakinleşmek bir hayli zordu. Vurulduktan beş gün sonra kendime gele bilmiştim kurşun kalbime zarar vermemişti ama çok kan kaybetmiştim.

 

Ağzımdaki oksijen maskesi rahatsız ediciydi hastane kokusundan nefret ediyorum. Yutkununca sanki cam parçası yutuyormuş gibi hissetmek berbattı. Günlerdir uyuyor olmama rağmen hâlâ uykum vardı gözlerimi kırpıştırdım. "Kendini zorlama uyu." Şimdi bir cevap vermek vardı ama nefesimi boşa harcamaya gerek yoktu.

 

Onu ne kadar yok saymaya çalışsam da bir şekilde varlığını beli ediyordu tipini sevdiğimin çocuğu. Başımı yana çevirip ona dik dik bakmakla yetindim. İki tekli koltuktan birine kurulmuş beni göz hapsine almıştı benim ona baktığımı görünce kaşları havalandı. "Bakıyorum da artık yok sayılmıyoruz." Ona ne kadar sinir bozucu olduğun birinin söylemesi gerektiriyordu hemde hemen.

 

Elini düğmeleri açık ceketinin iç cebine sokuşturup sigara paketini çıkardı. Dudaklarına yerleştirdiği sigara beraberinde paketi yerine bıraktı ve zippo çakmağıyla aceleden uzak bir halde keyif sigarasını yaktı. Bu piçe gıcık oluyorum anasını satayım. Üzerinde takım elbise vardı ceketi diğer koltuğun üzerinde duruyordu şirketten ayrılır ayrılmaz yanıma gelmesine anlam veremiyorum.

 

Abim, o piç kurusu neredeydi bilmiyorum ama onla konuşmam gereken birkaç şey vardı. Neden yanımda değildi? Ona bir şey mi yaptılar? Kaşlarım çatıldı sessizlik içinde sigarasını içmeye devam eden piçe sorsam ne cevap verirdi?

Doğruyu söyler miydi? Denemeye değer diyerek boğazımı temizledim. "Abim.. O iyi mi?"

 

Uzun zamandır konuşmadığım için sesim boğuk çıkmıştı. Sigarayı dudakları arasında tutmaya devam ediyor ken alay dolu gözlerle bana bakıyordu. "Abin? Patronun olacak piçten bahsediyorsan eğer merak etme yaşıyor." Başta ne dediğini anlmayarak ona boş boş baktım. Doğru ya ben onların gözünde pusat Alaca için çalışan biriydim.

 

Abim beni ne olursa olsun burada tek başına bırakmazdı kesin bir şey oldu iç geçirdim. "Tekrar etmeyi seven biri değilim ama benden ne istiyorsunuz?" Alparslan sona gelmiş sigarayı söndürüp koltuğa dahada yayılarak rahat bir şekilde oturmaya devam etti. "Ailemin mecburen terk ettiği çocuğa tekrardan yuva olmak istiyoruz bunun neyini anlamak istemiyorsun? anlamış değilim."

 

Dilimi kanatacak kadar sert bir şekilde ısırdım. Mecburen terk etmediler beni dilimi ısırmayı bırakıp başımı çevirip camdan dışarı baktım. Sessizlik içinde dışarıya bakmaya devam ettim. Onlar için bu kadar basit bir durumun benim için çok zor olduğunu anlamayan birine nasıl hissettiğimi anlatmaya çalışmak aptallık olurdu zaten.

 

Çocukluğum gençliğim acılarla dolu değildi belki ama yara almadığı mı da söyleyemem. "Bak seni anlıyorum senin için çok zor olduğunun farkındayım ama sana bir aile vere bileceğimizi söylüyorum. Bunun kıymetini bilmen gerekirken bunun yerine bizi elinin tersiyle itmen sence de aptallık değil mi?" Yapa bilseydim eğer ağzının ortasına bir tane geçirdim.

 

Yavaşça ona döndüm. "Beni anlıyor musun?" Başını salladı. "Anlıyorum." Gülümsedim piç kurusu seni kaşlarım havalandı. "Beni gerçekten de anlıyor musun? Beni anlaya bilmen için sana anneni sorduklarında benim annem yok ben piçim demen gerekiyor Alparslan Hamzaoğlu." Çenesi kasılmış öfkeyle bakmaya başlamıştı.

 

Bana uzunca baktıktan sonra oturduğu yerden kalkıp ceketi alıp odanın kapısına yaklaşınca kulpu tutup omuzunun üzerinden bana baktı. "Bana annemi sormazlar nedeni ise o hep yanımda durduğu içindir yanında duracak bir annen olmadığı için üzgünüm Uraz Akgün." Ve kapıyı açıp odadan çıkıp gitti. Kapının kapanma sesi ile birlikte sert bir tokat yemiş gibi irkildim

 

Gözlerim dolunca burnumu çekip sakinleşmek adına derin nefesler alıp vermeye başladım. Ağlayamam yıllar önce kendime verdiğim sözü tutmak için direndim. Hiçbir zaman çaresizlikten ağlamayacaktım. Kendimi sıkmaktan gözlerimin içinin kızardığını hissedebiliyordum.

 

Ulan! Vurulduktan sonra bile canım bu kadar çok acımamıştı insanlar gerçekten çok acımasızdı bir avuç cam parçası yutuyormuş hisi gittikçe artmıştı güçlükle yutkundum. Ağzımdaki oksijen maskesini çıkartıp uzandığım yerden doğrulup oturur vaziyette geldim. Elimi kaldırıp kalbimin üzerine bastırdım canım acıyordu.

 

Ayaklarım soğuk zeminle buluşunca yatağın kenarlarını sıkıca tutmaya başladım. Başımı öne eğip dizlerime bakmaya başladım ayağa yarama dikkat ederek kalkıp başımın dönmesini geçmesini bekleyip yavaş adımlarla yürümeye başladım. Banyonun kapısını açıp içeri girip işlerimi hallettikten sonra banyodan çıkıp odaya geri döndüm.

 

Odada bulunan dolabı açıp içinden bana ait eşyaları alıp yatağın üzerine bıraktım. Üzerimdeki pijama takımını çıkarıp yeni bir pijama altı giydim. Eğilip kalkınca biraz zorlanıyorum buda geçerdi sinirden boynumdaki damarlar atmıştı tırnaklarımı avuç içime sapladım.

 

Koyu mavi t-shirt giyince rahat bir nefes aldım. Ama botları görünce bir küfür savurdum. Sikerler böyle işi ama botları zor bele giymeyi başra bilmiştim ama bu sefer ipleri öylece duruyordu yüzümü sıvazlayarak odanın içinde turlamaya başladım.

 

Ne telefon nede cüzdanım etrafta gözükmüyordu acaba kapının önünde birileri duruyor mu? Kapı kolunu tutup kapıyı yavaşça açıp koridora baktım. Kimseyi görmeyince odadan çıkıp kapıyı kapatıp yürümeye başladım. Doktorlar iki gün sonra taburcu ola bileceğimi söylemişti kimin umurunda!

 

Sağa dönüp yürümeye devam ettim. Sonunda kapısı açık asansörü görünce hızlıca ilerleyip asansöre bindim. Asansör birinci kata durunca kapısı açıldı asansörden inip yürümeye başladım. Hastaneden çıkınca temiz havayı içime çektim dünya varmış ilaç kokusundan biran önce kurtulmak istiyorum.

 

Korna sesi gelince kafamı kaldırıp önümde duran arabaya baktım. Arabayı kullanan eleman açık camdan bana bakıyordu. "Uraz bey?" Kim bilir kime çalışıyordu dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Kimin adamsın?" Abim burda olsaydı cevabını bildiğim sorular sorma derdi.

 

"Alparslan Hamzaoğlu adına burdayım Uraz bey." O piçin adını duymak bile sinirlerimi bozuyordu şoföre ters ters baktım. Eğilip arabanın tavanına elimle baskı uygulayarak onunla yüz yüze geldim. "Sigara var mı?" Bu soruyu beklemiyor olacak ki duraksadı.

 

"Kullanmıyorum." Görende içip içmediğini sorduk zanneder gözlerim kısıldı. Doğrulup arabaya sırtımı dönüp yürümeye başladım. "Uraz bey nereye gidiyorsunuz?" Ellerimi cebime sokup ıslık çalarak yürümeye devam ettim. Bir kaç dakika sonra bir taksiye binip abimin evinin yolunu tutmuştum.

 

Başımı cama yaslayıp akıp giden yola bakmaya devam ettim. Alparslan beni vurduğun yerden vurul piç kurusu annesiz lik nedir bil bil ki bir daha asla kimseyi acılarından vurama sikik herif. Elim boynumdaki kolyeye götürüp jileti tutup çevirmeye başladım. Baş parmağımda keskin bir acı hissedince kaşlarım çatıldı.

 

Jilet parmağımı ince bir çizgi şeklinde kesmişti. Abim ile olan konuşmaları hatırladım piyano ona acı veriyor diye mi ondan kurulmuştu? Bunun boynumdaki kolyeye ne alakası vardı?

"Geldik." Soförün sesiyle başımı iki yana salladım. Parayı şoföre uzatıp arabadan aşağıya indim. Taksi hareket edince bende yürüyüp sonuna kadar açık olan demir kapıdan içeri girdim.

 

Etrafta tek bir koruma bile yoktu bu hiç hayra alamet değildi hızlı adımlarla ilerlemeye başladım. Acımı bile siktir ederek koşmaya başladım, evin açık kapısından içeri girip içeri girdim. Ev darma dağınık olmuştu mobilyalar kırılmış cam parçaları her yere saçılmıştı kalbim tekledi. "Abi! Abi neredesin?" Nefes nefese evin alt katındaki her yerine baktım ama yoktu.

 

"ABİ" Merdivenlerden yukarı tırmanıp üst kattaki odaların hepsine baktım yoktu hiçbir yerde yoktu boş odanın içinde durup ellerimi saçlarıma götürüp sıkıca tutum. O ölmesin diye ölmeyi göze almışken onun ölmesine dayanamazdım. Girdiğim hızla odadan çıkıp merdivenlerden aşağı inmeye başladım. Salondaki kırık camın önünde durup dışarıya baktım.

 

Allah'ım lütfen ona bir şey olmamış olsun. Gördüğüm karartı ile birlikte koştura koştura evin kapısından dışarıya çıkıp ön bahçeye doğru ilerlemeye başladım. Duvarın kenarına çökmüş bedeni görünce önünde durup dizlerimin üzerine çöküp korkuyla hızlı hızlı atan kalbimi tutup sakinleşmeye çalıştım.

 

Drama dağınık duruyordu dağılmıştı. Korumalar neredeydi? Etrafında içki şişeleri vardı ve yoğun sigara kokusu. Dizlerini tutum ama o boş bakışlarını eve sabitlenmiş öylece bakıyordu. "Abi? Abi iyi misin?" Tepkisizce duruyordu aldığım nefesler yetmiyordu sanki. Onu babası öldükten sonra bile bu kadar çok dağılmış bir şekilde görmemiştim.

 

"Pusat beni duyuyor musun? Abi bana bak ne yaptın kendine? Korumalar nerede?" Omuzlarını tutup onu sarstım sonunda o maviler benim olduğum tarafa dönmüştü. "Uraz gerçekten de sen misin?" Yutkunup başımı salladım. "Benim abi." Ben bunu der demez gözünden bir damla gözyaşı yanağından aşağı süzüldü.

 

"Seni koruyamıyorum. Sana zarardan başka bir şey vermiyorum benim yüzümden çok acı çektin özür dilerim küçük kardeşim." Alt dudağımı dişlemeye başladım. Başımı omuzuna bastırdım canım acıyordu ağlamamak için bedenimi kasmak zorunda kalmıştım. "Abi sana bir şey oldu diye çok korktum." Kollarını bana doladı.

 

"Babam ölürse özgür olacağımı kanatlanıp uçacağı mı o kafesi ardımda bırakacağım mı düşünmüştüm." Bende kollarımı ona doladım. "O kafesi ardımızda bıraktık özgürüz abi başardık." Neşe den yoksun bir kahkaha attı. "Kafesi parçalar ken kanatlarım koptu be abicim artık sana kol kanat geremiyorum." Dişlerimi sıkmaya başladım.

 

İkimiz de çok zor şeyler yaşamıştık onu ardımda bıraktığım zaman onu hiç düşünmemiştim çünkü o güçlüydü zekiydi kendisini koruya bilirdi ama artık öyle olmadığını biliyordum. O da benim gibi yaralı bir çocuktu göz yaşları saçlarıma damlıyordu. "Ben ikimize de kol kanat gererim ama bana söz ver beni asla bırakmayacaksın." Bu sefer içten bir şekilde güldüğünü duydum.

 

"Söz sende söz ver." İşte benim evim bu adamdı o piç kurusu ve ailesi değildi bende güldüm. "Söz veriyorum seni alsa bırakmayacağım." Orada ne kadar durduk bilmiyorum ama o ağlamaya son verene de sarılarak durmaya devam ettik.

 

İki genç sarlı halde duvar kenarında otururken birilerinin onları izlediğini fark etmemişti. Alparslan bir şeyleri anlamak ister gibi onlara bakmaya devam ediyordu. Hastaneden taburcu bile olmadan koştura koştura bu adamın yanına gelmesine anlam veremiyordu.

 

Sıradan bir çalışan için fazla yakın duruyordular özelikle Uraz vuruldu diye babasını iki kere vurmuş olmasına rağmen hâlâ yaşıyor olması Alparslan'ın sinirlerini bozuyordu babası öldürme dediği için o piçe hiçbir şey yapamıyordu ama en kısa zamanda onun biletini kesecketi.

 

Alparslan arabasına binecek ken o piçin ona atığı bakışı yakalayarak ona göz kırptı gıcık oluyordu bu piçe arabasına binerek oradan uzaklaştı ama adamları orada durmaya devam etti o çocuk ya seve seve yada zorla o eve gelecekti.

 

⁠□□□

 

Merhabalar sevgili dostlar!

 

Sizce Alparslan neden Uaraz'a kötü davranıyor?

 

Bölümü okuduktan sonra oylamayı ve yorum yapmayı unutmayın seviliyorsunuz.

 

Bölüme sabah ekleme yapacağım yani bu kadar kısa olmayacak ama şuan anca bu kadar yaza bildim.

 

Loading...
0%