Yeni Üyelik
10.
Bölüm

9.Bölüm

@tubi371

BURDAN SALLAMAKLA OLCAK İŞ DEGİL BİRBİRİMİZİ VURMA KISMINA GEÇELİM.

 

9 Bölüm; Zorla güzellik olmaz

 

𒆜

 

Sinirden elim ayağım titriyordu oruspu çocuğu. Kırık dökük sehpaya bir tekme attım. "Uraz bey daha fazla zorluk çıkarmadan bizimle gelin." Ulan! Dönüp alev alev yanan gözlerimi dizleri üzerine çökmüş adama diktim. Bir saat önce eve baskın düzenlemişti piç kuruları Allah'tan bizim adamlar erkenden müdahale etti yoksa ikimizde den biri yine vurulmuş olacaktı.

 

"Uraz bey akşam olmadan evde olmamız gerekiyor yoksa başka bir ekip daha buraya gelecek." Elimdeki silahı şakağıma yasladım. Beni vurdukları yetmiyormuş gibi birde utanmadan beni evlerine götürmeye çalışıyorlardı gel de sinirlenme amına koyayım. "Alayınız gelsin amına koyayım sizden korkan sizin gibi olsun." Yaram acıyordu ağrı kesicinin etkisi azalmıştı.

 

Abim ben adamlarla uğraşırken gidip duş almış üstüne başına çeki düzen vermişti buda ayrı manyaktı anasını satayım. Şimdide kırık olmayan tekli koltuğa yayılmış keyif sigarasını içiyordu dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "Buradan gitmemiz gerektiğinin farkına mısın?" Onun böyle rahat olması sinirlerimi bozuyordu.

 

"Adamlara ne yapmayı düşünüyorsun?" Önümdeki çam yarması amcam olacak piçe beni götüren adamdı başımı hafifçe sağa yatırdım. "Öldüreceğiz sen ne yapmayı düşünüyorsun?" Kısık gözlerle bakmaya başlamıştı. "Öldürmek olmaz onlar emir kulu." Kaşlarım hayretle havaya kalktı. "Ne dediğinin farkında mısın? Bu piçler neredeyse bizi öldürüyordu."

 

"Fırat adamları depoya götür." Fırat ve diğer elamanlar o piçin adamlarını yaka paça götürmeye başladı abi mi alnından vurmamak için kendimi zor tutuyorum. "Sakin ol." Silahı belime yerleştirdim. Yutkununca sanki cam parçası yutuyormuş gibi hissedince yüzümü acıyla buruşturup su şişesinin kapağını açıp suyu kafama diktim.

 

"Israr ediyorlar muhtemelen sen onlarla birlikte yaşamayı kabul edene dek peşini

bırakmayacaklar."

Biliyordum lanet olsun ki biliyordum. Sülük gibi yapışıp kaldılar şişeyi buruşturup yere attım. Şişeye bakıp tekrar gözlerime baktı takık piç ayağımla şişeyi iteleyip önünden çektim.

"Bu evi sevmiştim yazık oldu."

 

"Siktir et evi ne yapacağız onu söyle." Elim kolum bağlı gibi hissediyorum ve bu daha çok sinirlenme mi sağlıyordu ne yapmam gerektiğini bilemiyorum. "Onlara istediğini vereceğiz." Ona öküzün trene baktığı gibi baktım. Ne yani beni öylece onların önüne mi atacaktı? "O ne demek oluyor?" İşte o piç sırıttış ile bakıyordu.

 

"Yeni ailenle birlikte yaşamaya başlayacağız demek oluyor kardeşim." Onlarla birlikte yaşamayı kabul ettiğini söyleyen abime ters ters bakmaya başladım. Onu değil de beni istediklerinin farkında mıydı? Dediği şey bizim için imkansız bir şeydi. "O nasıl olacakmış?" Gamzeleri gözükecek bir şekilde gülümsedi. "Üzümünü ye bağını sorma." Ne halin varsa gör tipsiz herif.

 

Son konuşmamız üzerinden üç saat geçmişti ve evet o piçin evine gelmiştik. Sol tarafımda büyük bir mutfak vardı. Sağ tarafımda ise salon vardı. Koridor gibi tamamen beyaz mermerden döşenmişti yer. Salondaki koltuklar kahverengi deriden yapılmıştı. Ortada büyük bir İran halısı seriliydi.

 

Oturma grubunun ortasında büyük ahşap bir masa vardı. Koltukların iki yanında ise çiçek saksıları vardı.Koltukların karşısındaki duvarda ise tablolar asılıydı tablolardan birinde yüzü gözü toz toprak içinde oyuncakları ile oynayan bir çocuk portresi vardı.

 

Burası ev gibi hisetiriyordu sıcak bir aile ortamına sahip bir ev gibi... O piçin adamları tarafından apar topar getirildiğim yada geldiğimiz evde bu kadar huzurlu hissetmem normal değildi anasını satayım. Yarama dikkat ederek oturduğum koltuğa yayılmış rahat bir şekilde oturuyordum.

 

Üzerimdeki yoğun bakışlar rahatsız ediciydi. Etrafa bakmaktan vaz geçerek karşımdaki koltuğa oturmuş adamlara baktım. Sağ tarafta oturan adamın üzerinde koyu kahverengi takım elbise vardı bir kolunu kullanırken zorlandığı beli oluyordu.

 

Onun yanında bacaklarını ayırarak rahat bir şekilde oturmuş siyah takım elbise giymiş adamın bir koluna kolluk takılıydı abim iki kardeşe de aynı şekilde zarar vermişti gülmemek için yanağımın içini ısırdım. "Yigenim bu mu?" Ters bakışlarımı onun gözlerine diktim. "Maalesef yigenin bu çocuk amca." Sakinim kimseyi öldürmek istemiyorum.

 

Tekli koltukta oturmuş piçe ters ters baktım. Bu herife gittikçe kuruluyorum ve bu hiç iyi değildi.

"O gün bana sorduğu soruları yüzünden onun kardeşimin piçi olduğunu anlamam gerekiyordu zaten." Omuzum'a baskı uygulayarak susmamı sağlayan abim olmasaydı eğer-

 

"Abinin karısını aldattığını ve bir piçi ola bileceğini mi ima ediyorsun Vural Hamzaoğlu?" Amca olacak piçin ağzı açık kalırken yanındaki abisi boğazını temizledi. "Karımı aldatmak mı? Eşim ile evlene bilmek uğruna ölmeyi bile göze almışken bu dediğin imkansız Pusat Alaca." Bize ne senin karınla olan ilişkin den? Buraya bu gereksiz konuşmayı yapmak için gelmemiştim.

 

"Baba asıl konuya mı gelsek artık?" Sabahtan beri sırıtarak bize bakması yetmiyormuş gibi birde konuşarak bizi rahatsız ediyordu piç kurusu. Mahir bana tuhaf bir bakış atıp tekrar abime baktı. "Kardeşinin babanı öldürdüğünü duydum. Başın sağolsun ve kardeşinin yerine koyduğun oğluma sahip çıktığın için ailem ve kendi adıma teşekkür ederim." Ne ima ediyordu? Biliyor muydu? Yoksa öylesine mi söylemişti?

 

"Dostlar sağolsun. Bilirsiniz ebeveynler kendi elleriyle büyütükleri canavarlar ile mutlaka yüzleşir umarım sizin de yetiştirdiğiniz bir canavar yoktur." Bunu derken Alparslan'a kısa bir bakış atmıştı tırnaklarımı avuç içime sapladım. Kötü doğulmaz kötü yetiştirilir insan.

 

"Biliyorsun pusat Uraz bizimle ailesiyle birlikte yaşamak zorunda bize daha fazla zorluk çıkarma daha çok gençsin ölmeni istemem." Bu açıkça bir tehditti siktiğimin evde bu aileyle yaşayıp yaşamamak istediğimi sorma gereği bile duymuyorlar sinirden boynumdaki damarlar atmıştı. Gerçi Alparslan ve amcası beni istemiyordu ama bu adam neden ısrar ediyordu?

 

Öne eğilip dirseklerimi dizlerime yasladım. "Zorunda mıyım? Senin gözünde eşya olarak alınıp verilmeye alışkınım ama hani bana da mı fikrimi sorsan?" Seni öldürmek benim için hiç zor olmayacak haddini bil piç kurusu. Alparslan alak bullak ifadesiyle babasına bakıyordu. Demek ki bilmiyor bu onun için iyiydi.

 

"Sana söylenen herşeye körü körüne inanma yolun sonunda karşılaşacağın bir uçurum olur." Dilimi dudaklarımın üzerinde gezdirdim. "İnanmak benim için uçurumdan aşağı atlamakla aynı şeyi ifade ediyor bir kere düştüm bir daha düşmem." Bir daha asla kimseye güvenemzdim. Herşeye rağmen baba dediğim adam beni yıllarca kandırmış ken tanımadığım bir adama güvenemezdim.

 

"Bizimle ailenle yaşaman için gerekirse seni zorla burada tutarım." Pusat omuzumu daha sıkı tutmaya başladı herşey ağır geliyordu ama dim dik ayakta durmak zorundaydım. Yorgundum yaram acıyordu elimi kaldırıp kalbimin üzerine bastırdım.

 

Elimi takip edip kalbimin üzerindeki elime bakmaya başladı. "Acılar bizi bu acımasız hayata hazırlar Uraz seni zorlmasam bizimle kendi isteğinle kalmazsın bunu yapmam için beni zorlayan sensin." Bu hayatı ben istemiyorum. Sizi istemiyorum, ruhumdaki yaralara yenileri eklensin istemiyorum, çünkü yolun sonunda ölmekten korkuyorum.

 

"Kardeşim ile birlikte burda kalacağız demek evini beğendim. Kalacağımız odaları gösterecek misin artık?" Şokla ona baktım. Ne demek birlikte burda kalacağız? DELİRDİNMİ! Dizini tutup sıktım. "Abi ne diyor-" Sözümü yarıda kesmişti ayağa kalkıp bileğimi tutup beni de oturduğum yerden kaldırdı. "Ne saçmalıyorsun lan sen?" İlk defa bu piçe hak veriyorum.

 

"Pusat o da bizimle birlikte yaşayacak belirli bir süre boyunca." Bir ona bir ona baktım. Ne dönüyor lan burada? Aslında benimle birlikte kalması iyi bir şeydi ama yinede bu herif bir hafta önce abim mi nerdeyse öldürüyordu şimdi ise onun evinde yaşaması onun için sorun teşkil etmiyor muydu yani?

 

"Nergis onlara odalarını göster."

Mutfakta duran çalışan kadın önümüze geçip ilerlemeye başlayınca abim beni çekiştirip götürmeye başladı. Salondan çıkıp merdivenlerden yukarı tırmanıp üst kata çıkınca bile onların seslerini duyurmaya devam ediyorduk. "Yiyin bir birinizi piç kuruları." Sesi baya neşeli geliyordu.

 

Birden bir şeyin kırılma sesi gelince irkildim. "Kesin kırmızı çiçekli vazoyu kırdı yazık oldu beğenmiştim." Artık ona ne diyeceğimi bilemiyorum beni gerçekten şaşırtmaya devam ediyordu. Çalışan yan yana duran kapılardan birinin önünde durup bize baktı bize derken abime bakıyordu. "Bu odalar size ait efendim."

 

"Teşekkürler." Der demez göz kırptı kızın yanakları kızrmıştı kız apar topar yanımızdan ayrılınca abim beyaz kapıyı açıp bizi içeri soktu. "Çalışanlara asılma annen bunu öğrenirse kalpten gider." Yüksek sesle bir kahkaha atıp çift kişilik yatağa oturdu. "Annem bunu hiç bir zaman öğrenmeyecek." Sıkıntılı bir nefes aldım.

 

"Ciddi ciddi burda mı kalacağız?" Yatağa uzanıp tavana bakmaya başladı. "Ne demişler kaleyi içten fed edeceksin küçük kardeşimi öylece terk edeceğim mi düşünmeleri onların aptallığı." Odanın içinde turlamaya başladım. elimi dağınık saçlarıma götürüp daha da dağıtım.

 

"Mahir onu sen mi vurdun?" Başını kaldırıp bana imalı bir bakış atıp tekrar uzandı. "Aslında Alparslan olacak lavuk onu itmeseydi alnının ortasından vuracaktım." Benim ona yaptığımı Alparslan babası için yapmıştı. "Burada can güvenliğimiz yok." Elini havada salladı.

 

"Dert etiğin şeye bak! Evin etrafı bizim adamlar tarafından çevrilmiş durumda senin yanında silahın var ve bendimde öyle ki unutma evin içinde çocuklar var bunu riske atarak bize zarar veremezler çünkü eşit derecede zarar görürüz anlata biliyor muyum?"

 

O görmesede başımı salladım.

Ayağımdaki ayakkabılardan kurtulup yatağa yaklaşıp uzandım. "Ne yapmaya çalışıyorsun bilmiyorum ama yinede beni bırakmadığın için teşekkür ederim abi ve bu oda benim." Kısık sesle güldüğünü duydum. "Demiştim baya eğlenceli olacak o piçin yüzünü görmen gerekiyordu." Gözlerimi kapatıp uyumaya çalıştım.

 

Yatakta kalktı nerdeyse uykuya dalmak üzereydim. "Yolun sonundaki uçurumda seni bekliyor olacağım kardeşim." Kapının açılıp kapanma sesi gelince bende derin bir uykuya daldım. Uyandığımda akşam olmuştu ve ter içinde kalmıştım yarama dikkat ederek yataktan kalkıp oturur vaziyette geldim.

 

Midem bulanıyordu ne zamandır yemek yemiyorum? Açlıktan öleceğiz haberimiz yok yataktan kalkıp banyoya girdim. Banyo ya girmeden önce yatağın üzerindeki giysileri görmüştüm. Suyu ayarlayıp duş aldıktan sonra dolapta bulduğum ilk yardım çantasının içinden sargı bezi alıp kana bulanmış sargıyı değiştirdim.

 

Dikişler zarar görmemişti ama hareket edince zorlanıyorum. Boynumda salanan kolyeye dik dik baktım. Jilet bir gün o jiletle kendime zarar vermezdim dimi? Abim o gün bundan bahsediyor ola bilir miydi? Başımı iki yana sallayıp bu düşünceden kurtuldum.

 

Odaya geri dönüp yatağın üzerindeki kıyafetleri üzerine geçirdim. Ve silahım silah yanıma almak istesem de yastığın altına bırakmak mantıklı gelmişti evlerinin içinde silah taşımak hoş olmazdı bunun yerine yanımda daima taşıdığım çakıyı cebime attım. Odanın kapısını açıp geniş koridordan geçip merdivenlerden aşağı inmeye başladım.

 

Son basamaktan da inip konuşma seslerinin geldiği salona girdim. Durup etrafa baktım Alparslan kucağında bir çocukla oturuyordu yanında ise sarışın güzel bir kadın oturuyordu parkta gördüğüm kız bebekle oynuyordu amca olacak lavuk baba olacak piç kurusu abim ile anne olacak kadın vardı salonda kadın bana hiçte sevecen olmayacak şekilde bakıyordu.

 

Bunun beni istediğine emin miyiz? Ve bu aile bu kadar mıydı? Diğer çocukları neredeydi? Abimin yanına yaklaşıp onun yanına oturdum. "Evine hoşgeldin canım." Bu kadın bu piçin eşi olmalıydı içten bir şekilde gülümseyerek bana bakıyordu ters cevap versem olmazdı. "Hiç hoş bulmadık." Kadın buna rağmen gülümsemeye devam ediyordu.

 

"Ablan Tülin ve kızı Derin." Ne? Kıza tekrar baktım. Sarışın yumuşak yüz hatlarına sahipti şimdi dikkatli bakınca annesine benzediğini fark ettim. Alparslan dan sonra ki çocuk erkek olur diye düşünmüştüm. "Ve Irmak kız kardeşin." Kız bana bakmıyordu bile abime bakıyordu.

 

"Baba bu mavi gözlü abi de mi benim abim?" Kıza kısık gözlerle bakmaya başladım. Bi bize bakaydın derin bir nefes aldım. "Hayır ben Uraz'ın abisiyim." Alparslan bize hiçte iyi bir şekilde bakmıyordu bu piçin aklından geçenleri gerçekten de merak ediyordum. "Yani benim de abim sin öyle değil mi abi?" Alparslan sadece başını salladı.

 

Dönüp gülücükler saçan abime ters ters baktım. Şerefsiz piç küçük kızın bile kalbini çalmıştı. "Kıskanç köpek." Dirseği mi karnına geçirdim. Dönüp hiç konuşmayan kadına baktım. "Evine hoşgeldin ben Umay annen." Benim gözlerinde gördüğüm koca bir boşluktu ama o gözlerdeki neşeyi sevgiyi görmüştüm. Samimiyetsiz..

 

"Uraz Akgün hoşbulduk Umay hanım." Dudağı seyirdi Mahir onun elini sıkıca tutu sanki ona engel olmaya çalışıyordu. Umay ona kısaca bakıp tekrar gözlerime baktı bu ailenin hiç bir üyesine benzemiyordum. "Elena sana iyi annelik yapa bildi mi?"

 

Tokat yemiş gibi irkildim.

Abim geriledi ne yalan söyleyeyim bu soruyu beklemiyordum. Elena abimin annesi üvey annem bu kadın benim kim olduğumu biliyordu Mahir o da biliyordu çünkü Umay soruyu Almanca sormuştu.

 

Abim dizimi tutup sıktı bu konuş ama detaya girme demekti. Bir birimizi kanatacaksak bunun karşılıklı olması gerekiyordu Umay merakla vereceğim cevabı bekliyordu.

 

Gerçekten de beni satmıştılar...

 

Beni ne uğruna satılar?

 

Şimdi ne uğruna geri istiyordular?

 

Kırıldığım da ağlamak yerine kırmayı öğreti annem bende öğrettiğini yaptım. "Sizin yapacağınız anneliğin yarsı kadar annelik yapmışlığı var Umay hanım." Kırıldığında kırmayı öğrenecek kadar acımasızca büyütüldük biz.

 

□□□

 

Selam!

 

Bölümü yazarken biraz kararsız kaldım ama yinede olduğu gibi bırakmayı düşünüyorum. Diğer bölümüyazınca bu bölümü düzenlerim.

 

Her oy yeni bir bölüm demek bu yüzden oy atmayı unutmayın

Keyifli okumalar.

 

『♡』

 

Loading...
0%