@tubux2
|
URAZ Bunaltıcı bir okul gününü önümdeki sıranın boşluğunu inceleyerek bitirirken Cankut'un başımda ne zamandır dikildiğini bilmiyordum. “Okulu sevmeye mi başladın?” Cankut’a cevap verme gereği duymadan ayağa kalktım ve montumu üzerime geçirdim. “Sahi Ayşin tüm gün neredeydi? Senle çıktı bir daha dönmedi.” derken dehşetle iç geçirdi. “Kıza bir şey mi yaptın lan.” diye devam etti. Yüz ifademe bakıp “Ne var oğlum. Konu senken böyle düşünmem normal.” diye devam etse de bu saçmalıklarla uğraşamayacağım için cevap vermedim. Sıramdan omzuna çarparak çıkıp yürümeye başladım. Cankut arkamdan seslendi, “Yalnız bilmeni isterim. Sessiz sinemadan hiç hoşlanmam.” Orta parmağımı kaldırdım ve yürümeye devam ettim. Sınıftan çıktığım an telefonuma çalmaya başladı. Arayan numarayı bilmediğim için şüpheyle kaşlarım gerildi, telefonu açıp kulağıma götürdüm ve sessizce bekledim. “Alo?” Karşı taraftan gelen sesi duyunca rahatladım. “Merve. Sen numa-” “Tekrar okulda yan yana gelme riskini göze alamadım. Numaranı babamın odasındaki dosyandan aldım. Seni okulun arkasındaki AVM’de bekliyorum.” Sözümü kesmesi sinirimi bozsa da sesimi çıkarmayıp “Tamam” dedim. “Çabuk ol!” diyerek yüzüme telefonu kapattı. Benimle okulda görüşmeyi göze alamayıp halka açık bir yerde mi buluşuyordu yani. Amacı ne lan bu kızın? Hızlı bir şekilde adını kaydettim. Koşar adım okuldan çıktıktan sonra, arabama binip Avm’nin otoparkına yöneldim. *diit, diit* Gönderen: Merve Otoparktayım. F-16’da. Ha şöyle, benimle herkesin görebileceği yerde buluşacağını nasıl da düşünmüştüm. Akıllı kız, kesinlikle ilk buluşma için doğru bir tercih. Kolonların üzerine yazılmış numaraları takip ederken elinde poşetlerle bekleyen Merve’yi gördüm. Yanına gittiğimde etrafı kolaçan ederek poşetleri arabasının arka koltuğuna yerleştirdi ve kapıyı kapattıktan sonra yanımdaki koltuğa oturdu. Öpmek için hamle yaptığı an duraksadı ve geri çekilip “Selam” dedi. “Dersin yok muydu?” “Son saatim boştu. Ben de bir şeyler aldım.” Alkol şişelerini gördüğümde kaşlarımı buruşturdum, “Ne bunlar?” diye sordum. Merve’de arka koltuktaki şişelere bakarak, “Ivır zıvır işte.” dedi, ardından tekrar önüne döndü. “Gidelim mi?” “Tamam. Nereye gitmek istersin Merve cilveli bir şekilde gülümsedi, “Bize.” dedi. Bu kadar hızlı olmasını beklemiyordum, dürüst olmalıyım. Gözlerim fal taşı gibi açıldı. “Beni eve mi atıyorsun?” Merve’nin şaşkınlığı yüzünden okunuyordu, “Saçmalama” diye bağırdı, “Sadece dışarıda görülme riski yüzünden evde takılmamız daha iyi olur diye düşündüm.” “Ha sadece bu yüzden yani.” diyerek arka koltuğu işaret edince utanmış bir şekilde gülümsedi. “Pizza bira yaparız diye düşündüm.” Şaşkınlığımı gözlerim ele veriyordu, bu kızın böyle zevkleri olacağı aklıma gelmezdi. “Evdekiler ne olacak?” “Bu akşam evde kimse olmayacak.” “Nasıl yani?” Merve derin bir nefes aldı, “Buradan uzaklaşabilir miyiz? Yolda anlatırım.” dedi. Otoparktan kimseye görünmeden çıkmayı başarmıştık, Merve’nin tarifiyle yola koyulduk. “Ee?” “Benim bir kardeşim var; sizin sınıfta hatta Adı Ayşin.” Yer fıstığını getirdim gözümün önüne, sonra biliyor olduğumu başımla işaret ettim. “Onun sayesinde evimiz ayda iki kere boş kalır.” “Neden?” “Doğuştan böbrek hastası. Ayda iki kere diyalize giriyor. Bu nedenle ayda iki kez ev boş olur. Yoksa evden çıkmaz o kitap kurdu.” Merve’ye kaçamak bir bakış attım, nedense bu konudan rahatsız olmuş bir hali vardı. “Normalde diyalize girmesine bir hafta var ama bugün nedense aniden ağrısı tutmuş. Babamda apar topar hastaneye götürmüş. Bu gece orada kalacaklar.” Merve’nin ses tonu o kadar ruhsuzdu ki sırtımın ürperdiğini hissettim. Şu anda bu arabada benimle olmak yerine kardeşinin yanında olması gerekmiyor muydu? “Anlayacağın ev boş. Sağdan git.” Söylediği yerden saparken aklım yer fıstığına takıldı, demek böbrek hastasıydı. O yüzden o kadar güzel rol yapabilmişti. Babasının neden telaşlandığını şimdi anlayabiliyordum. Yoksa rol yapmamış mıydı? Gerçekten ağrısı olabilir miydi? Ben neden bu kızı düşünmeye başladım yine! Merve sessiz havayı dağıtmak istercesine radyoyu açtı. ‘Muhtemel Aşk’ şarkısını duyar duymaz içimden mırıldanmaya başladım. Müzik dinlemeyi çok sevmesem de bu şarkı hoşuma gidiyordu. “Muhtemel aşk için, Aştım bendimi. Yolculuk nereye, dinlemeden kendini…” [1] Kırmızı ışıkta durmamızla Merve’ye doğru döndüm. “Böbrek nakli olmuyor mu?” “Ayşin'e mi?” Yok ebene… Başımı evet anlamında salladığımda gözlerinde ilk kez acıma kırıntısı belirdi. “Uygun bir donör bulunursa, olabilir.” “Bulun o zaman.” “Bulmuştuk ama” derken gözlerinin sulanmaya başlamasıyla önüne döndü. Kardeşinden bahsederken acı çekmeyen kız neden bu konuda perişan haldeydi? “Ama?” “Yeşil.” Kornalarla da yeşil ışığın yandığını fark edip gaza bastım. Saniyesinde arkamda hiçbir araç kalmadı. “Ama?” diyerek sorumu yinelediğimde Merve kollarını göğsünde bağladı. “Bu konuyu kapatsak olmaz mı?” Gerçekten Uraz. Konudan sana ne. Kapatsana konuyu! Geri kalan yol boyunca ağzımı açmadım. Mahallelerine girdiğimde eski yetimhanenin olduğu yeri hatırlayarak gerildim; sıra sıra dizilmiş 5-6 katlı evler ne kadar sevimli gözükse de kötü anılarımı canlandırıyordu. Sırf bu manzarayı görmemek için yüksek katlı bir rezidanstan ev almıştım. Uygun bir yere arabayı park ettim. Merve aceleyle arabadan inip arka kapıyı açtı, poşetleri eline alırken “Mahallemiz biraz dedikoducudur. Ben apartmana girdiğim gibi peşimden gel.” diye fısıldadı. Hadi ama her yerde kaçak gibi mi takılacağız. Merve koşar adım apartmana girdi. Arabadan inip onun aksine ağır hareketlerle peşinden gittim. Asansöre bindiğimizde hızlı soluk alışverişi gözümden kaçmadı. Heyecanlı mıydı yoksa korkuyor muydu? Ufak bir olayda bu kadar geriliyorsa, acaba bu kız ilk kurban için doğru bir tercih miydi? Apar topar eve girdiğimizde derin bir soluk alan Merve “Hoş geldin.” dedi. Ayakkabılarımı çıkarırken “Sen salona geç. Ben pizzaları sipariş edip geliyorum. Karışık seversin değil mi?” diye sordu. Başımı evet anlamında salladım. Merve elindeki poşetlerle mutfağa giderken salon olduğunu düşündüğüm yere doğru yürüdüm. Salona girdiğimde gözüme çarpan ilk şey fotoğraflarla kaplanmış olan duvardı. Neredeyse her karede gülümseyen yer fıstığını da fark etmem zor olmadı. Sanırım bu ailenin zaman tüneli bu duvardı. Deri montumu çıkartıp tekli koltuğa attıktan sonra Ayşin'in küçüklüğüne dair bir fotoya doğru yaklaştım, neredeyse hiç değişmemişti. Fotoğraftaki doğum günü pastası bile ondan büyük duruyordu. Belli belirsiz gülümsediğimi hissederken birden aklıma gelen anılar kaşlarımın çatılmasına neden oldu. Benim annemin ölümünü canlı canlı izlediğim yaşta bu kız kahkahâlârla gülüyordu. Sırf bu yüzden bile ondan nefret etmem gerekiyordu. Yan taraftaki karede iki kızına sarılmış gözleri Merve'ye benzese de daha çok Ayşin'i andıran kadına bakarken arkamdan bir ses “Annem” dedi. Merve'ye döndüğümde üzerine giydiği salaş tişört ve yok denecek kadar kısa olan şortla tüm fiziğini gözler önüne serdiğini gördüm. İster istemez kusursuz hatlarını incelemeye başladım. Üzerindeki tişörtü sanki bacaklarını kapatacakmış gibi aşağı çekerken “Hava çok sıcak değil mi?” dedi. Yaptığına kılıf uydurmaya çalıştığını anladığımda “Hı hı” diyerek onu bozmamaya çalıştım. “Biraları dolaba koydum. Pizzaları da sipariş ettim, birazdan gelir. Otursana.” Gösterdiği koltuğa rahat bir şekilde oturdum. Merve aramıza mesafe koyarak yanıma oturdu. Bir süre sessizce salonu inceledim. Kesinlikle Merve’yi yansıtan bir zevkle döşenmişti. Merve’ye doğru döndüğüm de irkilen kıza gülümseyerek “Ne oldu?” diye sordum. “Hiç. Boş bulundum.” Bir süre Merve’yi izledim. Evinde olmasına rağmen rahat görünmüyordu. Sözde rahat olmak için böyle giyinmişti. Ha unuttum çok sıcaktı değil mi? Ne kadar istemesem de yavaşça ona doğru uzandım ve bacaklarının arasında tuttuğu eline dokundum “Bir sorun mu var?” Merve başını hayır anlamında sallarken “Biraz gerginim sanırım.” dedi. “Neden?” Şimdi elini elimden kurtardı, “Bu yaptığımız yanlış. Tamam, kabul ediyorum. İnsanı çeken bir tarafın var ve fizikken de yaşıtların gibi durmuyorsun. Kimse senin lise öğrencisi olduğuna inanmaz ama ben biliyorum ve bu-” Merve’nin konuşması parmaklarımı dudaklarına bastırmamla kesildi. Şaşkın bir şekilde bana bakan kıza doğru yaklaşmamla yutkundu. “Peki sana da lise öğrencisi gibi hissettirmezsem.” diyerek ona daha çok yaklaştım, artık nefesini dudaklarımın üzerinde hissedebiliyordum, parmaklarımın dışıyla çenesini okşadım. Gözlerimizle dudaklarımız birbirlerinin etrafında mekik dokuyordu. Merve titrek bir nefes aldı. Çenesini, kendimden beklemediğim bir narinlikle tuttum. Dudakları aralandı. İrademi korumam gerekiyordu, ben narin bir insan değildim. Sertlik ve acı bana zevk veriyordu, elleri üzerimde pamuk gibi dolaşmamalıydı; tırnaklarını sırtıma geçirmeliydi Şu anda bulunduğum durum benim için işkenceden farksızdı. Sanırım biraz hızlansak fena olmaz diye düşünerek dudaklarına yönelirken zil çaldı. Az önceki tutkusundan eser kalmayan kız panik halinde ayağa kalktı. “Kim bu?” “Pizzadır.” diyerek ayağa kalktım. Merve saçlarını ve üzerini düzeltmeye başladı. Kapı ısrarla çalınırken kapıya doğru yürümeye başladım. Arkamdan koşan Merve “Dur dur dur.” diyerek önüme geçti. “Sen içeri geç. Ben alırım.” Gözlerim kıyafetlerini taradı. Evde yarı çıplak gezdiği yetmiyormuş gibi kapıyı da bu şekilde mi açacaktı? Bu nasıl bir rahatlıktı böyle… “Uraz lütfen. Sen içeri geç. Ben pizzaları alıp geliyorum.” Bıkkın bir şekilde nefesimi dışarı verdim. Merve saçlarını düzeltip diyafona bastı. “Kim o?” dediğinde arkada duyduğumuz sesin pizzacıya ait olması imkânsızdı. “Kızım açsana kapıyı. Ağaç olduk burada.” “Baba?” diye cıyaklayan Merve, yüzümün buruşmasına sebep oldu, panikle bana bakan kız “Ne yapacağız şimdi?” diye fısıldadı, bir yandan da diyafona konuşuyordu. “Ayşin’e bir şey mi oldu?” “Merve, telefonda mı konuşuyoruz kızım? Eve gelince her şeyi anlatırız. Aç artık şu kapıyı. Ah ben anahtarlarımı o telaşla okulda unutmayacaktım ki” diye söylenirken Merve otomatiğe bastı. Koşarak yanımdan geçtikten, ışık hızıyla salondaki eşyalarımı kucakladı. “Uraz gitmen lazım.” diyerek eşyalarımı kucağıma fırlattı. Ayakkabımı da elime tutuşturduktan sonra kapıyı açmasıyla kapaması bir oldu. “Ne yapıyorsun kızım sen?” “Gidemezsin.” “Dengesiz misin kızım?” Merve şimdi başını ellerin arasına almış evin içerisinde koşuşturuyordu, çaresizliği her halinden belliydi. “Sevinç teyze kapıda. Hâlâmla çok yakınlar. Seni gördüğü gibi hâlâma yetiştirmesi bir olur. Sonrasını düşünmek bile istemiyorum.” dedi. “Ee o zaman ben salona geçiyorum.” diyerek arkamı döndüm. “Dur” diye fısıldayıp önüme geçti. “Salon olmaz.” Sıkılmıştım. “Uraz babamlar geliyor farkında mısın? Salona geçmeyi nasıl düşünürsün?” “Merve, kocan basmıyor bizi, Allah aşkına kaç yaşındasın sen? Liseli ergenlerle takıla takıla onlardan bir farkın kalmamış. Resmen babandan korkuyorsun ya.” “Anlamıyorsun Uraz. Babam okulun müdürü, ben tarih öğretmeniyim, sen de öğrencisisin. Bu evde ne olduğunu nasıl açıklayacağız?” “Not almaya geldi ya da Ayşin’i merak etti dersin.” “Saçmalamayı kes Uraz. Okulun ikinci gününden ne notu. Ayrıca evimizi nereden biliyorsun. Of Allah’ım bir çıkış yolu göster. Babam seni görürse ben biterim. O okuldaki rahatlığım sona erer.” dediği an kapının arkasında sesler duyuldu. Merve, “Lanet olsun geldiler.” diyerek beni iteklemeye başladı ve en yakındaki kapıdan içeri soktu. “Sakın sesini çıkarma.” diye tembihledikten sonra kapıyı yüzüme kapattı. Öfkeyle elimdeki eşyaları yere fırlattım. Buraya hapis olup kalmam yetmiyormuş gibi bir de bana emir veriyordu orospu. Bu kız mıydı bu işte arkamı kollayacak kişi? Daha dakika bir gol bir beni ne hallere soktu! Sinirle üzerimi giyinirken kapının açıldığını duydum. “Kızım ne yapıyorsun sen saatlerdir. Kardeşin rahatsız neden kapıyı açmıyorsun?” diye söylenen Müdür’ü dinlemek için kapıya doğru yaklaştım. “Banyoya yapacaktım babacığım. Tam soyunmuştum siz geldiniz. Giyinirken zaman geçmiş.” Merve’nin sakin çıkan sesi birden yükseldi. “Nereye?!” Ufak bir sessizlikten sonra “Banyoya gidiyorum abla.” diyen yer fıstığının sesini duyunca belli belirsiz gülümsedim. Sesinin her zamanki gibi çıkması iyi olduğuna işaret diye düşünürken hızla ayakkabılarımı giydim. “Banyo yapacağımı söyledim.” “Yıllanmayacağım içeride abla. Tuvaletimi yapıp çıkacağım.” “Olmaz!” Merve’nin olduğunu düşündüğüm ayak sesleri kapıya doğru yaklaştı. “Benden sonra yaparsın. Senin tuvaletini bekleyemem.” “Ne o cenabetliğin mi kalktı?” diyen Ayşin’e kahkaha atmamak için dudaklarımı birbirine bastırdım. “Kızlar! Birbirinizle doğru konuşun!’’ “Sende hastanede yapsaydın tuvaletini. Hem siz neden geldiniz? Hani bu akşam hastanede kalacaktınız?” Merve’nin istediğinde ne kadar çirkef olabileceğini şu anda anlıyordum. Bu özelliğini beni dışarı etmek için de kullansaydın ya. “Kardeşin inatla iyi olduğunu söyledi. Doktor bir hafta daha-” “Ne yapıyorsun Ayşin ya?!” Müdür’ün konuşması Merve’nin carlamasıyla kesildi. Ayşin “İzin verirsen işeyeceğim.” dediğinde gülümsemem yüzüme yayıldı. “İşeyemezsin. Ben banyo yapacağım.” “Kızlar kavgayı kesin. Merve sende çekil kızım kapının önünden.” “Hayır baba. Dünyanın kendi etrafında dönmediğini öğrenmeli artık. Her istediği şey olamaz.” Ayşin “Abla!” diye bağırdıktan sonra bir sessizlik oluştu. Kapıya kulağımı daha çok dayadım. “Şu saçma kavgayı yapmasaydın ben çoktan tuvaletimi yapmış, sende banyona girmiş olurdun. Şimdi çekil önümden yoksa yerleri temizlemek zorunda kalırsın.” Kapının kolunun kıpırdamasıyla birkaç adım geriledim. Ayşin içeri girip kapıyı kilitledikten sonra derin bir nefes aldı. Eliyle beline bastırarak “Banyo yapacakmış.” diye söylendi. Lavabonun önüne gittiğinde, aynada gördüğü şeyle ufak bir çığlık atarken hızla arkasını döndü. “Ne oldu KIZIM!” Müdür kapıyı çalarken Ayşin donmuş bir halde bana bakıyordu. Yüzünün rengi daha da atmıştı. Korktuğunu lavaboyu tutan ellerinin titremesinden anlıyordum. “Ayşin.” diyerek kapı kolunu zorlayan Müdür’le ilk şoku atan yer fıstığı “İy-iyiyim. Yerler ıslakmış. Ayağım kaydı.” diye cevap verdi. “Ah be kızım. Ödümü kopardın.” Ayşin bana bakmayı sürdürüyordu, “İyiyim baba. Kapıda beklemene gerek yok.” diye bağırdı. Yer fıstığının suratına ifadesiz bir şekilde bakmaya devam ettim. Bana doğru yaklaşıp “Senin burada ne işinin olduğunu sormak istiyorum ama vereceğin cevaptan korkuyorum.” diye fısıldadı. Kemerimi düzeltir gibi yaparak “İşedim.” dedim alaycı bir gülümsemeyle. Kemerimdeki ellerime baktı, gözlerini devirerek “İşedin mi?!” diye sessizce sorguya çekti, ardından derin bir of çekecek gibi nefes aldı ve elini böbreğinin olduğu yere koydu. “Senin evinde tuvalet yok mu?!” “Ayşin kimle konuşuyorsun sen?” Müdür’ün hâlâ kapıda olduğunu anlarken Ayşin'e ikinci kez muhtaç olduğumu hissediyordum. Biz birbirimize öldürücü bakışlar atarken Merve “Baba kızı rahat bıraksana. Tuvaletini yapıyor işte, kiminle konuşacak Allah aşkına.” dedi. Sesinden telaşı fazlasıyla belli oluyordu, babasına cevap vermeye devam etti: “Hadi sen içeri git.” “Olmaz. Belki bir şeye ihtiyacın olur.” “Tamam, ben buradayım işte. Sen git baba.” Dışarıdaki konuşmaları dinlemeye çalışırken Ayşin’in beni izlediğini hissettim. “Korktuğum şey başıma gelmiş olamaz değil mi?” diye sordu. Bakışlarımı ona çevirdim, şaşkınlıkla konuşmaya devam ediyordu, “Lütfen ablamla birlikte olduğunuzu söyleme.” dedi. Sesi o kadar çaresiz çıkmıştı ki birazdan yalvaracağına gibi duruyordu. “Tamam söylemem.” Şimdi yüzünü ovuşturmaya başlamıştı, “Abla ya abla ya” diye dişlerinin arasından söylenirken yüzünü buruşturup tekrar böbreğini tuttu. Belli ki tuvaletini yapmadıkça canı daha fazla acıyacaktı. “Git işe.” Söylediklerimi algılayamıyormuş gibi davranıyordu, “Anlamadım.” diye fısıldadı. “Anladığım kadarıyla böbreğin ağrıyor. Git ve tuvaletini yap diyorum.” “Sen buradayken mi?” diyerek bir klozete bir de bana baktı. “Götünü görmeye meraklı değilim.” “Terbiyesiz!” Arkamı dönmemle “Şaka yapıyorsun değil mi?” diye sordu. Başımı hafifçe ona doğru çevirdim. Panikle bana bakması gözlerimi devirmeme neden oldu. “Uzatma ve yap şu lanet çişini.” dedikten sonra tekrar mavi seramiklerle kaplı duvara döndüm. Ayşin'in bir süre bana baktığını hissederken dışarıdan gelen “Ayşin hadi kızım daha bitmedi mi?” sorusu başka çare bırakmamıştı. Sifona basarken “Sakın arkana bakma.” diye fısıldadı. Başımı bir kez tamam anlamında salladım. Ah ulan Merve. Ben bu yaşadıklarımı senin burnundan getirmez miyim? Ayşin'in tuvalette işini bir türlü bitiremiyordu, sinirden kaşlarımı çattım, ‘Utandığı için mi yoksa rahatsızlığından dolayı mı bu kadar yavaş yapıyor’ diye düşündüm. Bu sırada tekrar sifona basmasıyla suratıma bir rahatlık çöktü, belli ki utanıyordu. Üçüncü sifon sesinden sonra toparlandığını anladım. “Tamam dönebilirsin.” “Hele şükür! Bir an hiç bitmeyeceğini sandım.” Ayşin ellerini yıkadıktan sonra havluya kurularken “Ne yapacağız şimdi?” diye sordu. Babasının nefesini hâlâ kapının dışında hissederken omuzlarımı silktim. “Çok zekisin. Bul bir şey.” “Bana borçlanacağının farkında mısın?” “Tamam, bir dahaki saygısızlığına göz yumarım.” Ayşin şüpheli bir şekilde yüzünü ekşitti. Ardından, “Abla!” diye bağırdı. “Ayşin. Ne oldu canım?” “Canım mı?” Yer fıstığının şaşkınlığı tavan yapmıştı, gözlerini benden ayırmadan ablasına “Bir dakika bakar mısın?” dedi. Merve Ayşin’e cevap verirken bir yandan da babasını yollama çabasındaydı, “Tabi canım, Baba hadi sen git. Ben kardeşimle ilgilenirim.” Merve’nin kapının kolunu tuttuğunu anladığında Ayşin kilidi açtı, ablası hızla içeri daldı. Yüzündeki korku, utanç ve tedirginlikle fazlasıyla belli oluyordu. “Açıklayabilirim.” diye fısıldadı. “İlgilenmiyorum.” diyen Ayşin kollarını göğsünde bağlayarak bana doğru döndü. “İçeri gidip babamı odamda oyalayacağım.” deyip tekrar ablasına döndü. “O sırada aşığını dışarı çıkarırsın. Sonrada odaya gelirsin. Bende babamı azat ederim.” Ayşin'in zekice fikri hoşuma gitse de 'Aşığın' derken ki iması nabzımın hızlanmasına neden oldu. “Harikasın Ayşin.” diyerek kardeşinin kollarını kavrayan Merve “Söz veriyorum olanları sana anlatacağım-” derken Ayşin elini havaya kaldırdı. “İlgilenmediğimi söyledim abla. Bir daha beni bu duruma sokmayın yeter.” “Çok özür dilerim.” Merve’nin özrüne cevap vermeden “Baba!” diye bağıran Ayşin banyodan çıktı. Merve tekrar kapıyı kitlerken derin bir nefes aldı. “Ne dedi?” diyerek bana döndüğünde dışarıyı dinlemeyi bıraktım. “Seni burada görünce ne dedi?” “Hiçbir şey.” Merve bana doğru yaklaşırken “Özür dilerim Uraz. Seni bu hallere sokmak istemezdim” dedi. Ellerini belime doladım, “Sıkıntı yok.” dedim. Başını kaldırıp bana bakan kız dudağını büktü. “Emin misin?” Yaptıkları yüzünden ona o kadar sinirliydim ki şuracıkta gözlerini oyabilirdim. Başımı evet anlamında bir kere daha sallamamla mahcup mahcup gülümsedi. “Hadi seni buradan çıkaralım.” diyerek benden ayrılan Merve kulağını kapıya dayadı. Dışarıdan ses gelmeyince yavaşça kilidi açtı. Başıyla onu takip etmemi işaret etti, ellerimi cebime sokup peşinden yürümeye başladım. Merve parmak ucunda hareket ederken ben normal bir şekilde yürüyordum. Bu saatten sonra Merve’nin götünü kurtarmak için uğraşmayacaktım. Merve, Ayşin’in odası olduğunu tahmin ettiğim tarafa doğru bakarak dış kapıya doğru yürüdü. Bir yandan da eliyle onu takip etmemi işaret ediyordu. Sanki başka şansım varmış gibi… Dış kapıyı kontrol ettikten sonra yavaşça açarken “Yarın okulda görüşürüz.” diye fısıldadı. Yüzümdeki ifadesizliği korumaya çalışarak “Görüşürüz.” dedikten sonra hızla evden ayrıldım. Bu saatten sonra ayaklarını yere sağlam bas Merve Şendoğan! Çünkü ilk fırsatta kaydırmak için elimden geleni yapacağım.
|
0% |