Yeni Üyelik
3.
Bölüm

Yarasa ve Kedi - 3

@tubux2

ZÜMRÜT

İzlemek mi…

Birebir yaşadım o anları be Shaqciğim.

Şakir’in teklifini tuvalete gitmek bahanesiyle geçiştirmiştim. Kendimi panik yönetimi konusunda kendime hayali bir beşlik çaktım. Çünkü tuvalete nasıl geldiğimi bile bilmezken mantıklı, kabul edilebilir bir bahane sunmuştum.

Harika! Hazır tuvalet boşken rahat rahat utancımı yaşayabilirdim.

Lavabonun önüne gelip durdum. Yüzüm, fondöteni fazla kaçırmama sığınabileceğim bir beyazlıktaydı ama işin aslı duyduklarımdan sonra kirece benzememdi.

Odalarda kamera mı vardı? Tüm geceyi kayda mı almışlardı? Herkesin kaydı var mıydı? Bunu her sene yapıyorlar mıydı? O kayıtlara sonra ne oluyordu? Hani orada yaşananlar orada kalacaktı? Bu bir yalansa benim neden tüm bunlardan haberim yoktu?!

Hoş, hiçbir zaman yapılan dedikodularla ilgilenmediğim için bilmemem normaldi. Allah kahretsin. Keşke biraz olsun kulak kabartma zahmetine girseydim. En azından Şakir’in parti yorumlarını dinleseydim. Demek ki o yüzden maskeleri çıkartmak yasaktı. Resmen özgür ruhlu olan çalışanların pornosunu çekiyorlardı.

Bu bir sapıklıktı. Sapkınlıktı!

Kayıtlar Şakir de olduğuna göre o da bunun içindeydi ve yine benim hiçbir şeyden haberim yoktu!

Gözlüğümü çıkarıp öfkeyle yüzümü ovuşturdum. Batman’in haberi var mıydı? O yüzden mi tüm hünerlerini göstermeden gecenin bitmesine izin vermemişti? Belki de tüm partilere aynı kostümle katılıyordu ve şanı yürüsün diye uğraşıyordu? Bir kızı daha sabaha kadar becerdiğinin çentiğini nereye atıyordu? Ruhuna mı? Karakterine mi?

Ah! Nasıl bu kadar dikkatsiz olabilirdim?

Düşüncelerimi boğmak niyetiyle yüzüme su çarptım. Soğuk tenime işledi. Hali hazırdaki yangınıma iyi geldiğini fark edince birkaç kez daha yüzümü yıkadım. Başımı kaldırıp aynadaki yansımama baktım. Asıl içler acısı şimdi görünüyordum. Yaptığım makyaj yalan olmuş, tüm kusurlarım ayan beyan ortaya çıkmıştı. Üstüne bir de yaşadığım derin utanç ve hüznün birleşimiyle gözlerim kan çanağına dönmüştü. Dokunsalar ağlayacak gibi duruyordum. İşin kötü yanı…

Dokunsunlar istiyordum.

Şakir tuvaletin kapısını ‘baskın basanındır’ dercesine açtı. İçeri girmek yerine kapı eşiğinden “Yalnız mısın?” diye sordu. Üç kabinin de kapısı açık olmasının rahatlığıyla başımı onaylarcasına salladım. Göz açıp kapayıncaya kadar içeri girdi ve kapıyı arkasından kilitledi.

“Ne yapıyorsun?”

Şaşkındım. Her ne kadar tercihleri farklı olsa da burası kadınlar tuvaletiydi. Hızla üzerime yürüyen adamla birkaç adım geriledim ama o uzanıp bileklerimi yakaladı ve daha fazla uzaklaşmama izin vermedi. “Shaq ne yapıyorsun Allah aşkına?” Panikle elinden kurtulmaya çalışsam da izin vermedi. Erkek, erkekti nihayetinde. Bilekliklerimi parmaklarının ucuyla sıyırdı. Gördüğü manzara karşısında dehşete düşerken “Sendin,” dedi. Çırpınmayı kestim.

“Kedi kadın sendin.”

Bunu bir sırrı paylaşır gibi fısıldayarak söylemişti ama ben yüzüme bağırmış gibi bileklerimi kurtardım. Duvara yapışacak kadar geriledim. Gömleğimin kollarını düzeltirken “Saçmalama,” diye uyardım.

“Sadece kedi kadının bileklerinden asıldığını biliyorum.”

Kaskatı kalmamak için tüm irademi kullandım. “Ne mutlu sana,” derken ona karşı öfkemi hatırlamıştım. “Şimdi o bilgiyi al ve tuvaletten çık!”

“İnanmıyorum.”

Ağzını kapatan çocuğun irileşmiş gözleri resmen sınırlarını zorluyordu. Kendinden emin tavrına karşı hala “Ben değilim,” demek ne kadar akıl karıydı. Yakalanmıştım işte. Neyi zorluyordum ki?

“İlk kez partiledin ve o gecede bekaretini mi verdin?”

Bunu şaşkınlık ve sitem karışımı bir ses tonuyla dillendirmişti. Yine de kapının dışındakilere duyurmamak için küçük harfler kullanıyordu. 30 yaşıma kadar elime erkek eli değmedi diyemezdim ama kendimi evleneceğim adama saklama gerçeğiyle büyütüldüğüm için ancak el ele gezebilmiştim ve evet, geçen gece birlikte olduğum her kimse ona kızlığımı vermiştim. Namusun iki bacak arasında olmadığını kanıtlayabilmek adına bunu yapmak zorunda hissetmiştim ama basit bir gir-çık yerine sabaha kadar sevişeceğimizi bende hayal edememiştim ve tabi ki o görüntülerin tüm ofis tarafından izleneceğini de!

“Kim olduğunu biliyor musun?”

Bunu kim olduğunu bildiği için mi söylemişti yoksa öğrenmek için mi? Başımı hayır anlamında sallarken “Eminim sen biliyorsundur,” dedim. “Ama bana söylemene gerek yok. Tıpkı diğer şeyler gibi, o adamın kim olduğu da önemli değil!” Yüzüne küfretmişim gibi baktı. “Nasıl değil… Senin için önemli olmalı.” Umursamaz bir tavırla omzumu silktim. “Değil.” Hala yüzümün ıslak olduğunu hatırlayınca uzanıp kâğıt havludan birkaç parça kopardım. Makyajımı kurtarabileceğim şekilde yüzümü kurulamaya çalıştım.

“Bana kızgınsın.”

“Yok canım ne münasebet!” derken dalga geçtiğimi biliyordu. “Zümrüt senin partiye geleceğini bilmiyordum.” Bu doğruydu. Süheyla haricinde kimse o partiye katıldığımı bilmiyordu. Bu yüzden dileğimce rahat olmuştum ya zaten. “Eğer katılacağını söyleseydin-“ derken peçeteleri yüzümden çekip hırsla Şakir’e baktım.

“Bana gecenin kayıt altına alındığını mı söylerdin?”

Sesimi fazla yükselttiğimi son kelimemle fark ettim. Sustum. Çünkü konuşmaya devam edersem sapıklıktan girip tacizden çıkacaktım. Şakir’e daha fazla bakmamak için makyajımı kurtarmaya devam ettim. “Ne hissettiğini biliyorum,” dediğinde alaycı bir kahkaha sonu gelmez bir şekilde içimde yankılandı. Bilemezdi. En yakın arkadaşın tarafından kandırılmanın nasıl bir his olduğunu sadece yaşayanlar bilirdi.

“Ama inan bana hiçbir şey düşündüğün gibi değil. O kayıtlar, ajansın kendini koruması için.”

Ellerim yüzümde hareket etmeyi kesti. “Ne koruması?” diye sorarak ayna üzerinden Şakir’e baktım. Sanki daha önce düşünmediği bir ayrıntı aklına gelmiş gibi kaşlarını çattı.

“Korundunuz mu?”

“Ha?”

“Videolarda hiç prezervatif değiştirdiğinizi görmedim.”

Ee yuh yani! Tüm ayrıntılarıyla birde kayıtları mı izlemişti? “Korundunuz mu?” diye sorusunu yinelediğinde onaylayan bir mırıltı çıkardım. “Gecenin bir yerinde ertesi gün hapı yuttuğumu anımsıyorum. Sen görmedin mi?” Ufaktan dokundurmamı umursamayan Şakir’in kaşları alnında derin bir çizgi çıkaracak kadar çatıldı. “Anımsıyor musun? Emin değilsin yani.” Onun bu sıkıştırması beni düşünmeye itti. Her ihtimale karşı partiye gitmeden önce eczaneden bir tane almıştım ve evet hayal meyal de olsa hapı içtiğimi hatırlıyordum. Bardaklar kırılmadan önce ya da sonra…

“Eminim. İçtim.”

Elini göğsüne koyarak rahatlamış bir nefes verdi. Yüzümü kurulamayı bitirip gözlüğümü taktım. Lavabonun üzerinde biriktirdiğim kirli peçeteleri çöpe attım. “Şimdi ajansın korunması için derken neyi kast ettiğini söyle,” diyerek Şakir’e doğru döndüm.

“Bak o gece yaşananların kayıt altında olması ajansın geleceği için önemli. O gecenin tek kuralı sınırsızlık ve bu birilerine ağır gelebilir. Taciz edildiğini söyleyebilir, öfkelenip birilerini darp edebilir hatta öldürebilir. Olası bir resmi durumda ajans ellerinde delil olsun istiyor.”

Söyledikleri kulağa her ne kadar mantıklı gelse de yine de sapıkçaydı. Tüm çalışanlar bu ayrıntıyı bilirken, bir sonraki partiye nasıl katılıp rahatça davranabiliyorlardı, aklım almıyordu. Sanırım ben gerçekten fazla ar damarlı büyütülmüştüm ve bu konuda değişmek istemiyordum. Bir daha o partiye katılmak mı?

Asla!

“Madem öyle, neden millete izletiyorsunuz?”

“Kimseye izlettiğimiz yok. Ben her sene gecede bir sorun yaşanıp yaşanmadığıyla ilgili gerekli kontrolleri yaparım. O sırada da etrafımda birileri olursa bakar. Bir seferlik bir şey yani. Ardından arşivdeki yerini alır.”

İğrenerek suratımı buruşturdum. Bir de bu kayıtların arşivi mi vardı? “Ama itiraf etmem gerekirse Batman ve Kedi kadın birlikteliği gecenin tap noktasıydı.” Şakir’in bıyık altından gülüşüne gözlerimi devirdim. “Ama inan bana senin olduğunu bilseydim, asla izletmezdim.”

“İzlerdin ama değil mi?”

“Hızlı geçerdim.”

Gülmekle ağlamak arasında kalan ifademle saçlarımı karıştırdım. Gözleri parmaklarımın arasındaki kıvırcık saçlarıma kaydı. “Onları nasıl o kadar düzleştirebildin?” ‘Sorma’ dercesine gözlerimi devirdim. “Tam tamına 3 saatimi aldı. 4 kez üzerinden geçtim.”

“İyi yapmışsın. Yoksa ofisteki tek kıvırcık olarak ifşalanırdın.”

Bunu bildiğim için o kadar zaman harcamıştım. Neyse ki ilk ve sondu. Ben kıvırcık buklelerimle bundan sonraki hayatıma devam edecektim.

“Kimin olduğunu bulmamız lazım.”

Düşüncelerimin arasından sıyrılırken “Yasak,” diye uyardım. Kim olduğunu en az onun kadar merak ediyordum ama kural kuraldı ve ben bu zamana kadar ajansın tüm kurallarına uymuş bir çalışandım. Bundan sonrasının değişmesi için bir neden yoktu. En azından iş sınırlarında…

“O yasak benim arkadaşımın bekaretini kaybetmemesinden önceydi.”

Bunu fısıltılı bile olsa sürekli dillendirmesi rahatsız ediciydi. Ne sanıyordu, sonsuza kadar bakire kalacağımı mı? “Buna neden bu kadar takıldın?” diye sorarken kollarımı göğsümün üzerinde bağladım ve lavaboya kalçamı yasladım. “Zorlandığımı mı düşünüyorsun?” Endişe tomurcukları açan gözlerinden öyle düşündüğünü anladım ve yavaşça gülümsedim.

“İnan bana biri birini zorladıysa o kesinlikle bendim.”

“Gülüyor musun birde?”

Rahatlığımdan rahatsız olmuştu. “Ağlayayım mı?” diye sorarken aslında istediğimin bu olduğunu gizlemek için gülmeye devam ettim. “Evrenden doğum günüm için özel bir hediye istedim. O da verdi.”

“Aldı.”

Cümlemi düzeltmesi abartılı sayılabilecek şekilde gözlerimi devirmeme neden oldu. “Verdi, aldı. Ne fark eder artık?” Sanki yılların fahişesiymişim gibi konuşmam Şakir’in zoruna gitmişti. “Annen ve babandan bu şekilde intikam alamazsın.” Nokta atışı yaptığı duygu durumumla kalakaldım. “Cinselliğe karşı değilim ama bu şekilde olması yanlış.” Haklıydı ama olan olmuştu artık. Ağlamanın ya da dövülmenin anlamı yoktu. Yine de birkaç damla göz yaşı fena olmazdı.

“O adam kimse bulacağım.”

“Neden?”

“Çünkü ilk kez birliktelik yaşadığını fark etmesine rağmen durmamış. Bugün buraya nasıl geldiğini, ayakta nasıl durduğunu bilmiyorum.”

“Fark etmemiş olabilir,” dediğimde kaşları önce havalandı ardından olabildiğince çatıldı. “Yani ikimizde çok sarhoştuk ve açıkçası ben ilkim olduğunu belli eden bir şey görmedim.”

“Bir erkek bunu bilir.”

Buna diyecek bir lafım yoktu. Erkekler ve cinsellik bilgim sadece geçen geceye kadardı. “O şerefsizi bulacağım,” diyerek az önceki cümlesini küfürle süsledi.

“Bulmayacaksın.”

Emir kipiyle konuşmama mı yoksa verdiğim emire mi bu kadar sinirlenmişti, bilemiyordum. Genel anlamıyla bana sinirli olduğu için çözmek içinde uğraşmıyordum. “Eğer bulursan ve yakınımızdaki biriyse yüzüne bakamam ve o da anlar. Üst yöneticilerden biriyse toplantılar tam anlamıyla işkence haline gelir ve yine bir gün anlaşılır. Patronlardan biriyle zaten işin rengi değişir,” diye açıklamalarımı sıraladım. Bana hak verdiğini gözlerinden okuyordum. “Ama yine de teşekkür ederim. En azından bu işin içinde bile isteye durmadığını artık biliyorum.”

Dış kapının kolu zorlandı. Basılmışız gibi bir telaşla donakaldım. Konuşmalarımızı duyamadıklarını biliyordum ama bir anda aklıma gelen düşünceyle “Tuvaletlerde kamera ya da ses kayıt cihazı var mı?” diye sordum. Bu sefer Şakir abartılı bir şekilde gözlerini devirdi.

“İnan bana bu ajanstaki hiçbir erkek çilek sıçmadığınızla yüzleşmek istemez.”

Benzetmesiyle yüzümü buruştururken “Pislik!” deyip koluna vurdum. Şakir ise imalı bir ifadeyle başını salladı. “Bu konu kapanmadı.” Kapı kolu tekrar hareket ederken bir yandan da tıklatılmaya başlandı.

“Neyse. Şu dışarıdaki altına sıçmadan çıkalım.”

Şakir’in konuşmasındaki rahatlık her zaman özendiğim bir şeydi. Ben kelimeleri doğru seçmem konusunda yetiştirilmiştim. Bu konuda da iyi olduğumu düşünüyordum. Reklam ajansının metin yazarlarının arasında olduğuma göre sadece benim değil, patronlarında genel kanısı buydu. Patron, koyu kahve göz, doyumsuz seks…

“Hele şükür ya?!”

Ajansın bıktıran sarışınlarından en popüleri sitemle içeri daldı. Aslı, ajansın konu mankeni gibi bir şeydi. Genellikle tüm toplantılara katılır, müşterilerin gözünü boyamak için elinden gelen her şeyi yapardı. Ajansta başka görevi var mıydı? Açıkçası biz sıradan çalışanlar olarak bunu hiçbir zaman bilemeyecektik.

Eli hala kapının kolundayken gözleri Şakir’le beni taradı ama bir türlü gerekli yere oturtamamış görünüyordu. “Oyalanmasana sen,” diyerek kızla tersleşen Şakir “Maazallah tutamazsın gider. Rezillik!” diye ekledi. Birbirlerinden pek fazla haz ettikleri söylenemezdi.

Şakir koluma girip beni tuvaletten çekiştirerek çıkardı. Masalarımıza doğru ilerlerken “O kayıtları sileceğim,” diye fısıldadı. Bunu yapmasına, dikkatleri üzerine çekmesine gerek yoktu. Her ne kadar sergilediğim beden halka arz olmuş olsa da kimse onun ben olduğunu bilmiyordu. Eğer silerse ve onun olduğu anlaşılırsa, ipin ucu benim elime tutuşturulabilirdi. Yine de yapacağından geri kalmayacağını bildiğimden “Sen bilirsin,” dedim. En azından belki Batman’in varlığını bu şekilde unuturdu.

Şakir beni masama bıraktı ve uzun masanın etrafından dolaşarak tam karşımdaki yerine oturdu. Elleri takip edemeyeceğim kadar hızlıydı. Bir mouse de bir klavyede başımı döndürüyordu. Daha fazla ona bakmak yerine açılan telefonuma gelen mesaj ve bildirimleri kontrol ettim. Ne kadar şanslıydım ki cevapsız bırakmak zorunda kaldığım hiçbir mesaj yoktu. Çünkü cevap vermemi gerektirecek bir tane bile mesaj yoktu!

“Bilgisayarıma dokunan oldu mu?”

Şakir’in sorusuyla başımı kaldırdım. Hangi ara ayaklanmıştı, yüzü neden cami duvarına işemiş gibiydi ve o sorunun çıkacağı yer benim yolumu kesiyor muydu? Etrafa bakındım. Kimseden çıt çıkmıyordu. “Tamam kayıtları merak etmiş olabilirsiniz. İnanın bu sorun değil ama herhangi bir dosyayı sildiniz mi?” Sorusu karşısında gözlerim büyüdü. Dosya dediği benim sevişme kaydım olmalıydı ve silinmişti. Bu iyi haberdi ama Şakir bunu terslikmiş gibi lanse ediyordu. Bilinçlimi mi yapıyordu? Yani kimsenin onu suçlamasına fırsat vermemek adına bilinmez birine suçu atarak bu işten sıyrılmayı mı planlıyordu?

Hiçbir cevap alamayınca Şakir tekrar yerine oturdu ve bilgisayarını hızlıca kolaçan etti. Dikkatlerin üzerinden çekildiğini gördüğümde hafifçe öne eğildim.

“Ne oluyor?”

Kısık sesli soruma sadece “Silinmiş,” diye cevap verdi. “Böyle bir şey ilk kez başımıza geliyor.” Fazlasıyla tedirgin görünüyordu. “Benim dışımda erişim hakkı sadece patronlarda var.” Harika! Patron tahminim doğruydu yani. “Ama onların böyle bir şey yapmayacağını biliyorum. Başka biri olmalı.”

“Neden yapmasınlar ki?”

“Anlattım ya… Ajansın geleceği için.”

İnsanoğlu çiğ süt emmişti. Belki Cemil Bey ve Suat Bey’in arası açıktı ve biri birinin kuyusunu kazmak için bu yola başvuracaktı. O an merak ettiğim başka bir konu için tekrar öne doğru eğildim.

“Sadece o mu?”

Fısıltımı onayladı. İşte bu garipti. Batman ya da Kedi kadından biri şikayetçi olmadığı sürece o kaydın varlığı önemli değildi. Yani iki büyük patrondan birinin ayağını kaydırmak için bana ya da Batman’e ihtiyaç vardı. Tabi bunu Batman yapmadıysa ya da iki büyük patrondan biri Batman değilse…

Kahretsin! 60 küsür yaşındaki bir adamın vücudunu 35 yaşına döndürecek teknoloji var mıydı?

Umarım yoktu.

Olmamalıydı.

Loading...
0%