Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Başka Şehir

@tugaydemirceviker_

Hepinize selamlar! Yeni kitabımla karşınızdayım, diğer kitabımı yazarken aşırı daralıyordum, bu yüzden yanında çerezlik bir kitap yazma kararı aldım. 🫶

Dip Not; Bölümler kısa olacak:)

İyi Okumalar!

Aşırı mutluydum, yarın en sevdiğim yayıncının buluşma gününe gidecektim. Ve kalbim gümbürdüyordu.

Sırf onun için şehir dışına çıkacaktım. Uzun zamandır, fanlar bunun için yalvarıyorduk. Sonunda ikna edebilmeyi başarmıştık.

Ben Denizli'de oturuyordum, buluşma günü ise İzmir'deydi.

Eşyalarımı mini bir bavulun içine yerleştirdim. En fazla üç gün kalırdım, diye tahmin ediyordum.

Bunun için biriktirdiğim parayı, saymaya başladım. 200,400,600...

Saymayı bitirdiğimde tam tamına beş bin liraya sahiptim. Bu bana yeterde artardı.

Kendimi yatağa attım. Sağa dönüyor, sola dönüyor ama asla uyuyamıyordum. Heyecan kalbimin ortasındaydı.

Yayıncı; Koray Tekin.

25 yaşında.

Doğduğundan beri İzmir'de yaşıyor.

Bir abisi vardı ama araba kazasında kaybetti.

Annesi ve babasıyla da görüşmüyor.

Daha da bildiklerim vardı ama bilgi vermeye gerek yoktu. Telefonumu elime aldım ve hesaplarında gezindim. Youtube'de kısa video çekmişti.

Videoda buluşma hakkında konuşuyordu. Saat öğlen, 3'te başlayacağını, erken gelmememizi, alınmayacağımızı bir de konumu ayrıntılı olarak anlatıyordu.

Ama bunları benim dinlememe gerek yoktu, zaten ben biliyordum bunları. Hepsini ezberlemiştim.

Telefonu bıraktım ve kendi kendime halay çekmeye başladım. Mutluluktan ne yaptığımı bilmiyordum.

Bilgisayarıma dadandım ve hapörleri bağladım. Son ses açmak isterdim ama binadakiler, ben bu kadar mutluyken kapıma dayansın istemiyordum.

Hemen Youtube girdim ve Koray'ımın bestelediği 4 şarkıyı playistini açtım. İkisinde keyiften ölüyordum ama diğerlerinde de ağlamaktan bitiyordum.

Duygusal olanları açtığımda gözlerim ağlamaya hazır gibi dolmuştu. Ağlarsam bir ihtimal de olsa uyuyabilirdim diye düşünüyordum.

Zaten uçağıma 7 alarmı peş peşe kurmuştum. Öğlen saat iki de olması uyanacağım anlamına gelmiyordu.

Şarkının en duygusal yerinde ağlamaya başladım. Hıçkıra hıçkıra.

Sebebini bilmediğimden.

Sabah alarmdan da erken uyanmıştım, saat 12.30'du. Bu iyiydi. Zaten ağlayarak uyumak boğazımı kurutmuştu. Bu yüzden, ilk olarak iki bardak su içtim. Lanet olası! Gözlerim şişmişti.

Makyajla da halledilecek gibi görünmüyordu.

Aklıma ilk gelen fikirle bantı aramaya başladım. Bantı bulduğumda, aynanın karşısına oturdum ve bantı göz altlarımdaki şişliği belli etmeyecek şekilde yapıştırdım.

Üstünden de fondötenle geçtiğimde daha iyi olurdu.

İlk olarak üstümü giyme kararı aldım. Sonrasında makyajımı yapabilirdim. Üstüme kısa, dizimin üstünde, siyah ve yırtmaç detaylı bir elbise seçtim. Altıma da siyah topuklu ayakkabılarım ve bir kaç takı.

Güzel olacağıma emindim.

Üstümü giydikten sonra makyaj masamın önüne oturdum.

İlk olarak fondöten ile kapatmam gereken her yeri kapattım. İstediğim şey, yeşil gözlerimin açığa çıkmasıydı. Bu yüzden koyu tonlarda bir makyaj düşünüyordum.

Bantlar belli olmuyordu, bu güzeldi ve benim işimi hayli hayli kolaylaştırıyordu. Kontür, eyeliner, far falan derken en sevdiğim kısma geldim.

Ruj.

Hayatta kozmetik ürünlerinde en sevdiğim şey ruj olabilirdi. Dudağımdaki duruşları genelde harika olurdu. Bu da benim hoşuma giderdi.

Rujlarım arasında gezinirken, uzun zamandır kullanmak istediğim, kırmızının en koyu tonu dikkatimi çekti. Elime aldım ama ilk önce dudak kalemi sürmeliydim.

Dudak kalemini halletikten sonra ruju dudağıma yedire yedire sürdüm. Mükemmel olmuştum. Her şeyimle uyum içindeydim.

Tek sorun bantlar, aşırı kaşındırıyordu. Ama sorun değildi.

Saat bir buçuğa gelirken telaşla bavulumu yerden aldım ve taksiyi kapıma çağırdım.

Uçaktaydım, çok garip hissediyordum. İlk defa binmemiştim ama ona gideceğimi biliyor olmam beni mutlu ediyordu.

Tam 1 saat içinde oradaydım. Geç kalma ihtimalim vardı, farkındaydım ama çaresizdim. Daha erkene bilet bulamamıştım.

Uçakta ilerlerken herkes sessizdi. Bazıları müzik dinliyor, bazıları resim çiziyor, bazıları ise çocuğunu kucağında tutuyor ya da uyutmaya çalışıyordu.

Ben dışarıyı izleyenlerdendim.

Bulutların üstündeydik ve bu çok hissiz, hissettiriyordu. Nefeslerim sıklaşıyordu.

Umursamadan izlemeye devam ettim ve herşeye inat mide bulantımı tuttum.

30 dakika sonra herkes çıkmak için hazırlanıyordu. Bende ise herhangi bir hareket yoktu. Çünkü, bavulum yanımdaydı. Ne şansıma ki, yanımda kimse oturmamıştı.

İnişi izlemek kadar keyif verici bir şey yoktu. Pilot aşağı kontrollü bir şekilde inerken yolculuk beklediğimden kısa sürmüştü.

O sırada arkalardan biri alkışlamaya başladı. Bu nasıl bir özgüvendi? Ve ardından bağırdı. "Harika bir iniş bravo!" dedi ve alkışlamaya devam etti.

Ve diğer herkeste adama katıldığında yüksek alkış sesleri kulağımda yankılandı. Bende anlamayarak, alkışlamaya eşlik ettim.

Herkes ayaklandığında bende bavuluma sarılarak, ayağa kalktım.

Uçaktan indiğimde artık adımlarım Denizli'de değil, İzmir'deydi.

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%