Yeni Üyelik
15.
Bölüm

15. Bölüm

@tugba_mortaldance

"Bir gün bütün gerçekleri öğrendiğinde yaşamaktan , kendinden ve sevmekten asla vazgeçme . Çünkü sevmeye ve sevilmeye en muhtaç olacağın günler gelecek . Her ne kadar bilmesende ,ben senin gölgen gibiydim . Ben senin hep yanındaydım. Seni çok seviyorum KIZIM"

Bir fırtına geliyordu ve ben şuan o rüzgarın sesini dinliyordum . Kulaklarımda uğuldayan sokak sesleri bir anlam kazanamıyordu beynimde . Mendildeki yazıyı defalarca okudum . Doğrusu 'KIZIM' yazısını defalarca okudum . Bu gerçek olamazdı . Birileri kesinlikle benimle oyun oynuyordu . Yada gerçekten bir ailem vardı . Elimdeki mendili avcumda buruşturup mendil satan çocuğun koştuğu yöne doğru koşmaya başladım ama hiç bir yerde yoktu . Sanki buhar olup uçmuştu . Soluk soluğa kalıp ellerimi dizlerime yerleştirdim . Son kez etrafa baktım bir yerde yoktu . Avcumda ki buruşmuş mendile tekrar baktım . Eğer bir ailem varsa ve benden haberdarsa asla affetmeyecektim onları. 23 yıl ! Dile kolay 23 yıl ! Ne zorluklar ne acılar yaşadım ama onlar hiç bir zaman yanımda değildi . Şimdi de olmamalıydı. Kocaman bir kız olmuştum artık . Bunca yıl tek başıma nasıl ayakta durduysam bundan sonrada durabilirdim.

"İyimisiniz hanımefendi ?"

Genç bir kızın sesiyle ellerimi dizlerimden çekip doğruldum . Arkamı döndüğümde zümrüt yeşili gözlerle karşılaştım . Başımı aşağı yukarı sallayıp

"Teşekkür ederim iyiyim "

Diyebildim sadece. İçten bir gülümseme gönderip yanımdan geçip gitti . İşe geç kalacaktım. Saatime bakıp hızlı adımlarla taksiye doğru yürüdüm .

Şirkete geldiğimde herkes şaşkın şaşkın bakıyordu . Kesinlikle restoranda olan biteni çoğu kişi duymuştu . Ve içlerinden 'Hala bu ne arıyor burada ?' diyorlardır.

Sevgili patronun odasına girip poşeti masasının üstünde koydum . Daha fazla burada oyalanmamalıydım. Arkamı dönüp kapıdan çıkacakken birisinin vücuduna çarpmamla durdum . Kafamı kaldırdığımda hala o soğuk ifadesiyle suratıma bakıyordu

"İyi zamanlama "

Diyip masasına geçti . Poşeti eline alıp açtı ve içindeki kıyafetleri çıkardı . Onlara dikkatlice bakıp yeniden poşete tepti . Evet gerçekten tepti ! Sonra masadan kalkıp elindeki poşeti çöp kovasına attı . Benim o kadar yıkayıp , ütüleyip ardından buraya getirmek için savaş verdiğim kıyafetleri çöpe atmıştı . Ağzım açık ona bakarken bana yaklaştı ve elini çeneme koyarak ağzımı kapadı. Şaşkınlığım geçer geçmez kaşlarımı çatıp

"Hem yıkattırıyorsun hemde çöpe atıyorsun , Manyak mısın !?"

O buz gibi suratında ilk defa gülümseme görüyordum . Farklı bir gülümsemeydi . Ne alaycı nede korkutucu .

"Şimdi git bana kahve getir"

Bu aptal kendini ne sanıyordu böyle !
"Oldu ! Uşağınmı var burda ?"

Biraz daha yaklaşıp "Evet " dedi . Bir kaç adım geriye gidip ellerini cebine soktu ve

"Asistanım olarak dediğim her şeyi yapmak zorundasın "

"İstifa ettim ben !"

"İstifanı kabul etmedim bende !"

Sesini benim ki gibi yükseltip konuşuyordu . Bu adam gerçekten sinir bozucuydu.

"İster kabul et ister etme !"

Diyip kapının kurpunu tuttum . Tam açıp gidecekken

"Oradan bir adım daha atarsan arkadaşların ve bir çok kişi işsiz kalacak "

Arkamı dönüp şantajcı patronuma baktım . Bu adam bana yapılmış bir şaka mıydı ? Neden beni bu şirkette tutmaya çalışıyordu ?

"Amacın ne ?"

Yüzündeki memnun olmuş bir sırıtmaya yerine oturdu . Çağrıda muhteşem bulduğum o gülümseme bu adamda itici geliyordu .

"Seni delirtmek . O gün yaptığın şey karşılıksız mı kalacak sanıyordun ?"

Kısasa kısas yani ! Peki öyle olsun bakalım .

"İşten atmak senin için kolay bir kurtuluş yoluydu . O yüzden seni işten atmıyorum . Ama eğer çalışmam diyorsan , arkadaşlarına söyle de muhasebede kendilerinin de çıkış işlemlerini halletsinler . "

Şerefsiz adam illa dediğini yapacaktı . Kaderin ve nişanlısının kurmuş olduğu hayatı benim inadım yüzünden yıkamazdım. Ben daha cevap veremeden içeriye birisi daldı . Yaklaşık 25-26 yaşlarında sarışın uzun boylu takım elbiseli bir adam hızlıca gidip Çağrı Ateşdağlı'nın boynuna sarıldı . Sarışın adam hem Ateşdağlıya sarılıp hemde bi yandan ona söyleniyordu .

"Oğlum bir gittin pir gittin . Telefonunu falanda değiştirmişsin . "

Benim odada olduğumu bile fark etmemişti sarışın adam . Çağrı bey bana bakarak konuştu

"Biraz işlerim vardı Emre "

İsminin emre olduğunu öğrendiğim adam sırtı bana dönük bir şekilde konuşmaya devam etti

"Hep iş hep iş . Sarp , oğlum bir kerede kendine vakit ayır "

Sarp mı demişti o az önce . Çağrı bey yalandan öksürerek Emre denilen adama beni işaret etti . Adam arkasını dönüp

"Bu kız ..."

Emre'nin konuşmasına fırsat vermeden Ateşdağlı söze atıldı

"Asistanım !
Emre gel sen otur şöyle . Hazal sende bize iki kahve getir ikisinde sade . Hadii !"

Başımı yukarı aşağı sallayıp 'peki' dedim.Gözlerim Emre denilen adama kayınca ciddi ve dikkatli bir şekilde suratıma bakıyordu. Odadan çıkıp lavaboya girdim . Kahve işi daha sonrada olabilirdi . Biraz bekleyebilirler . Lavabonun girişinde , şirkete geldiğim ilk gün beni yanlış yerlere gönderen kızıl kafalı kadını gördüm . Arkasından gidip o kabine girince arkasından kapıyı kilitledim . Yaşasın kötülük . Unutacağımı sanıyorsa yanılıyordu. Ne olur ne olmaz diye kilitide üzerinden aldım . Dışarıda gördüğüm 'ARIZALI' yazısını da kapının koluna asıp kafeteryaya indim . Emre denilen adam neden sarp demişti acaba ? Bunun cevabını bulmalıydım bir şekilde . Belkide dil süyşmesi olmuştur .

Aldığım kahveleri Çağrı beyin odasına götürürken resepsiyona baktım . Demek ki o kızıl kafalıyı daha bulamamışlardı.

Odanın kapısını çalıp içeriye girince etrafı derin bir sessizlik kapladı . Altindaglıya kahvesini verdikten sonra Emre denilen adama uzattım. Ama adam kahveyi almak yerine suratıma bakıyordu . Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra çağrı beyin öksürme sesi bu anlamsız bakışmayı sonlandırdı. Acaba saçlarım yüzünden mı bu adam böyle bakıyordu ?

Adam kahvesini aldığında Ateşdağlıya döndüm yönümü

"Bugün erken çıkmam gerekiyor..."

Daha söyleceklerimi tamamlayamadan Altindağlı bana bakmadan "Tamam çıkabilirsin " dedi . Bu kadar mıydı yani ? . Ben nasıl izin istesem diye kıvranırken tamam git demişti adam . Fazla uzatmadan oradan ayrıldım .

Kaldırımda attığım her adımda bugün ki olanları düşünüyordum . Ailemden birisinden bir mektup -mendil almıştım . Belkide ailemden birisine ait değildi . Benimle oyun oynamak isteyen birileri vardı. Onu geçtim de kim ? niye ? benimle oyun oynasın. Elimi cebime atıp yazılı olan mendili çıkardım . Tekrar tekrar okudum . Bu gerçek olamayacak kadar saçmaydı.

Belime dolanan ellerle ürküp arkamı dönecektim ki onun o büyülü sesiyle dönmekten vazgeçip elimdeki mendili hemen cebime soktum .

"Neden bu kadar dalgınsın portakal çiçeği ?"

Kollarından ayrılıp arkama bile bakmadan yürümeye başladım . Yanımda duyduğum ayak sesleriyle yüzümü ona döndüm .

"Bütün gün beni mı takip ediyorsun ?"

"Tam olarak bütün gün değil "

Yeniden önüme dönüp yürümeye başladım.

"Neden şirketle veya patronumla ilgili şeyleri merak etmiyorsun ? Madem çoğu zaman takip ediyorsun , neden restoranda bana bağırdığın da Ardaya gösterdiğin tepkinin onda biri kadar tepki göstermedin ? "

Bir anda durunca bende durdum . Yüzünde soğuk ve sert bir ifade oluştu .

"Portakal çiçeği "

"Efendim "

Durup derin derin gözlerimin içine baktı . Yüzünden en ufak bir duygu kırıntısı geçmiyordu

"Fazla merak iyi değil "

 

Loading...
0%