@tugba_mortaldance
|
"Bir gün bütün gerçekleri öğrendiğinde yaşamaktan , kendinden ve sevmekten asla vazgeçme . Çünkü sevmeye ve sevilmeye en muhtaç olacağın günler gelecek . Her ne kadar bilmesende ,ben senin gölgen gibiydim . Ben senin hep yanındaydım. Seni çok seviyorum KIZIM" Bir fırtına geliyordu ve ben şuan o rüzgarın sesini dinliyordum . Kulaklarımda uğuldayan sokak sesleri bir anlam kazanamıyordu beynimde . Mendildeki yazıyı defalarca okudum . Doğrusu 'KIZIM' yazısını defalarca okudum . Bu gerçek olamazdı . Birileri kesinlikle benimle oyun oynuyordu . Yada gerçekten bir ailem vardı . Elimdeki mendili avcumda buruşturup mendil satan çocuğun koştuğu yöne doğru koşmaya başladım ama hiç bir yerde yoktu . Sanki buhar olup uçmuştu . Soluk soluğa kalıp ellerimi dizlerime yerleştirdim . Son kez etrafa baktım bir yerde yoktu . Avcumda ki buruşmuş mendile tekrar baktım . Eğer bir ailem varsa ve benden haberdarsa asla affetmeyecektim onları. 23 yıl ! Dile kolay 23 yıl ! Ne zorluklar ne acılar yaşadım ama onlar hiç bir zaman yanımda değildi . Şimdi de olmamalıydı. Kocaman bir kız olmuştum artık . Bunca yıl tek başıma nasıl ayakta durduysam bundan sonrada durabilirdim. "İyimisiniz hanımefendi ?" Genç bir kızın sesiyle ellerimi dizlerimden çekip doğruldum . Arkamı döndüğümde zümrüt yeşili gözlerle karşılaştım . Başımı aşağı yukarı sallayıp "Teşekkür ederim iyiyim " Diyebildim sadece. İçten bir gülümseme gönderip yanımdan geçip gitti . İşe geç kalacaktım. Saatime bakıp hızlı adımlarla taksiye doğru yürüdüm . Şirkete geldiğimde herkes şaşkın şaşkın bakıyordu . Kesinlikle restoranda olan biteni çoğu kişi duymuştu . Ve içlerinden 'Hala bu ne arıyor burada ?' diyorlardır. Sevgili patronun odasına girip poşeti masasının üstünde koydum . Daha fazla burada oyalanmamalıydım. Arkamı dönüp kapıdan çıkacakken birisinin vücuduna çarpmamla durdum . Kafamı kaldırdığımda hala o soğuk ifadesiyle suratıma bakıyordu "İyi zamanlama " Diyip masasına geçti . Poşeti eline alıp açtı ve içindeki kıyafetleri çıkardı . Onlara dikkatlice bakıp yeniden poşete tepti . Evet gerçekten tepti ! Sonra masadan kalkıp elindeki poşeti çöp kovasına attı . Benim o kadar yıkayıp , ütüleyip ardından buraya getirmek için savaş verdiğim kıyafetleri çöpe atmıştı . Ağzım açık ona bakarken bana yaklaştı ve elini çeneme koyarak ağzımı kapadı. Şaşkınlığım geçer geçmez kaşlarımı çatıp "Hem yıkattırıyorsun hemde çöpe atıyorsun , Manyak mısın !?" O buz gibi suratında ilk defa gülümseme görüyordum . Farklı bir gülümsemeydi . Ne alaycı nede korkutucu . "Şimdi git bana kahve getir" Bu aptal kendini ne sanıyordu böyle ! Biraz daha yaklaşıp "Evet " dedi . Bir kaç adım geriye gidip ellerini cebine soktu ve "Asistanım olarak dediğim her şeyi yapmak zorundasın " "İstifa ettim ben !" "İstifanı kabul etmedim bende !" Sesini benim ki gibi yükseltip konuşuyordu . Bu adam gerçekten sinir bozucuydu. "İster kabul et ister etme !" Diyip kapının kurpunu tuttum . Tam açıp gidecekken "Oradan bir adım daha atarsan arkadaşların ve bir çok kişi işsiz kalacak " Arkamı dönüp şantajcı patronuma baktım . Bu adam bana yapılmış bir şaka mıydı ? Neden beni bu şirkette tutmaya çalışıyordu ? "Amacın ne ?" Yüzündeki memnun olmuş bir sırıtmaya yerine oturdu . Çağrıda muhteşem bulduğum o gülümseme bu adamda itici geliyordu . "Seni delirtmek . O gün yaptığın şey karşılıksız mı kalacak sanıyordun ?" Kısasa kısas yani ! Peki öyle olsun bakalım . "İşten atmak senin için kolay bir kurtuluş yoluydu . O yüzden seni işten atmıyorum . Ama eğer çalışmam diyorsan , arkadaşlarına söyle de muhasebede kendilerinin de çıkış işlemlerini halletsinler . " Şerefsiz adam illa dediğini yapacaktı . Kaderin ve nişanlısının kurmuş olduğu hayatı benim inadım yüzünden yıkamazdım. Ben daha cevap veremeden içeriye birisi daldı . Yaklaşık 25-26 yaşlarında sarışın uzun boylu takım elbiseli bir adam hızlıca gidip Çağrı Ateşdağlı'nın boynuna sarıldı . Sarışın adam hem Ateşdağlıya sarılıp hemde bi yandan ona söyleniyordu . "Oğlum bir gittin pir gittin . Telefonunu falanda değiştirmişsin . " Benim odada olduğumu bile fark etmemişti sarışın adam . Çağrı bey bana bakarak konuştu "Biraz işlerim vardı Emre " İsminin emre olduğunu öğrendiğim adam sırtı bana dönük bir şekilde konuşmaya devam etti "Hep iş hep iş . Sarp , oğlum bir kerede kendine vakit ayır " Sarp mı demişti o az önce . Çağrı bey yalandan öksürerek Emre denilen adama beni işaret etti . Adam arkasını dönüp "Bu kız ..." Emre'nin konuşmasına fırsat vermeden Ateşdağlı söze atıldı "Asistanım ! Başımı yukarı aşağı sallayıp 'peki' dedim.Gözlerim Emre denilen adama kayınca ciddi ve dikkatli bir şekilde suratıma bakıyordu. Odadan çıkıp lavaboya girdim . Kahve işi daha sonrada olabilirdi . Biraz bekleyebilirler . Lavabonun girişinde , şirkete geldiğim ilk gün beni yanlış yerlere gönderen kızıl kafalı kadını gördüm . Arkasından gidip o kabine girince arkasından kapıyı kilitledim . Yaşasın kötülük . Unutacağımı sanıyorsa yanılıyordu. Ne olur ne olmaz diye kilitide üzerinden aldım . Dışarıda gördüğüm 'ARIZALI' yazısını da kapının koluna asıp kafeteryaya indim . Emre denilen adam neden sarp demişti acaba ? Bunun cevabını bulmalıydım bir şekilde . Belkide dil süyşmesi olmuştur . Aldığım kahveleri Çağrı beyin odasına götürürken resepsiyona baktım . Demek ki o kızıl kafalıyı daha bulamamışlardı. Odanın kapısını çalıp içeriye girince etrafı derin bir sessizlik kapladı . Altindaglıya kahvesini verdikten sonra Emre denilen adama uzattım. Ama adam kahveyi almak yerine suratıma bakıyordu . Bir kaç saniyelik sessizlikten sonra çağrı beyin öksürme sesi bu anlamsız bakışmayı sonlandırdı. Acaba saçlarım yüzünden mı bu adam böyle bakıyordu ? Adam kahvesini aldığında Ateşdağlıya döndüm yönümü "Bugün erken çıkmam gerekiyor..." Daha söyleceklerimi tamamlayamadan Altindağlı bana bakmadan "Tamam çıkabilirsin " dedi . Bu kadar mıydı yani ? . Ben nasıl izin istesem diye kıvranırken tamam git demişti adam . Fazla uzatmadan oradan ayrıldım . Kaldırımda attığım her adımda bugün ki olanları düşünüyordum . Ailemden birisinden bir mektup -mendil almıştım . Belkide ailemden birisine ait değildi . Benimle oyun oynamak isteyen birileri vardı. Onu geçtim de kim ? niye ? benimle oyun oynasın. Elimi cebime atıp yazılı olan mendili çıkardım . Tekrar tekrar okudum . Bu gerçek olamayacak kadar saçmaydı. Belime dolanan ellerle ürküp arkamı dönecektim ki onun o büyülü sesiyle dönmekten vazgeçip elimdeki mendili hemen cebime soktum . "Neden bu kadar dalgınsın portakal çiçeği ?" Kollarından ayrılıp arkama bile bakmadan yürümeye başladım . Yanımda duyduğum ayak sesleriyle yüzümü ona döndüm . "Bütün gün beni mı takip ediyorsun ?" "Tam olarak bütün gün değil " Yeniden önüme dönüp yürümeye başladım. "Neden şirketle veya patronumla ilgili şeyleri merak etmiyorsun ? Madem çoğu zaman takip ediyorsun , neden restoranda bana bağırdığın da Ardaya gösterdiğin tepkinin onda biri kadar tepki göstermedin ? " Bir anda durunca bende durdum . Yüzünde soğuk ve sert bir ifade oluştu . "Portakal çiçeği " "Efendim " Durup derin derin gözlerimin içine baktı . Yüzünden en ufak bir duygu kırıntısı geçmiyordu "Fazla merak iyi değil "
|
0% |