@tugba_mortaldance
|
Etraftaki uğuldaşmalar yeni yeni anlamlı bir hala gelmeye başlarken çağrı üzerimden kalkıp "Hazal ! İyi misin . Cevap ver " Çağrınında yardımıyla kaldırımdan kalkıp ona cevap verecekken sözümü küçük bir çocuğun çığlığı kesti . Sol tarafımıza baktığımda yerde kanlar içinde yatan bir kadın ve 'Anne !' diye feryat eden bir çocuk vardı . Bir anda gözümde o video canlandı. Ben şaşkınlıkla ve şoka girmiş bir şekilde çocuğa bakarken çağrı hemen yerde yatan kadının yanına gitti ve nabzını yokladı. Lütfen ölmesin . Lütfen ölmesin . Ölmemeliydi ! Kendime gelip çocuğu kendime çektim ve çağrının tepkilerini izledim . Bana doğru döndüğünde sarıldığım çocuğa çevirdi bakışlarını . Gözlerinde kocaman bir hüzün vardı "Hazal çocuğu götür burdan " Bakışlarımı kadına çevirdim hızla . Ölmüşmüydü yani ! Kucağımdaki çocuk titremeye başlamıştı . Çocuk dört veya beş yaşlarında birşeydi . Bu küçücük bedeniyle nasıl kaldıracaktı bu yükü . Ben kocaman kadın olduğum halde kaldırmamıştım. O nasıl dayanır . Çocuğu kucağıma alıp oradan uzaklaşmaya başladım . Kim öldürmüştü . Ve niye ? Hayat nasıl bu kadar belirsizliklerle doluydu . Ve ne kadar acımasızdı! Çocuğu alıp direk evime getirmiştim . Ne yapabilirdim ki . Cafeye götürsem çocuk nasıl tepki verecekti. Ya ben bu kadını tanımıyorum diye bağırsaydı bunları göze alamazdım. Çocuğu kucağımdan indirip yatağıma yatırdım . Küçücük bedeniyle nasılda titriyordu nasıl da korkmuştu . Annesi gözlerinin önünde ölen bir çocuk artık asla eskisi gibi olamayacaktı . Aradan geçen iki saat sonra yatak odasından gelen seslerle mutfaktan çıkıp odaya doğru yürüdüm . O küçük çocuk uyanmış şuanda ağlıyordu . Yanına gidip oturunca hızlıca boynuma sarıldı . "Annem neyde ?" R harfini söyleyemiyordu. Bu ona tatlılık katsada şuan bunun yerine nasıl annesinin öldüğünü söyleyecektim . Söyleyemedim ki zaten . "Gelicek annen . Ve bana , ben gelene kadar oğlum akıllı dursun ve yemeğini yesin dedi . Anlaştık mı " Çocuk gözlerini silip hemen gülümsedi . Dünyayı çocuklara vermeliydiler onlar yönetmeliydi . Onu kucağıma alıp "Hadi bakalım yemek yemeye " Çağrı hala aramamıştı . Acaba neler olmuştu . Bunun cevabı çağrıdaydı. Dolapta olan kahvaltılıkları masaya dizmiştim . Zaten evde yemek adına sadece kahvaltılık vardı .Çocuk çok tatlıydı . Yaklaşık bir saat kadar kahvaltı Faslı sohbet falan derken kapı çaldı . Çocuğun adı yağızdı . Yağızda benimle beraber hızlıca kapıya koştu . Sanırım annesi sanmıştı geleni . Kapıyı açınca karşımda dağılmış bir çağrı vardı . Çağrı Yağızı görünce bir anda bana çevirdi bakışlarını . Onun burada ne işi var dermiş gibi . "Ne oldu ? Kadın nasıl ? Kim ve niye yapmış ? ....Çağrı bir cevap ver !" Çağrı ikimizide es geçip salona koltuklardan birine oturdu . Yağızı alıp yatak odasına götürdüm ve salona çağrının yanına gittim . Kafasını ellerinin arasına alıp koltukta öne doğru eğilmişti . "Çağrı ..." "Kadın öldü . Kimin yaptığını yada niye yaptığını bilmiyorum polislerde bilmiyor. Kadının tek çocuğu var . Kocası daha önceden ölmüş , yani çocuk doğmadan önce . Onu bırakabileceğimiz bir akrabası da yok . Zaten ailesi kadını istemiyormuş . Çocuğu bırakabileceğimiz tek yer yetiştirme yurdu ..." "Saçmalama çağrı !" "Ne yapmamız gerek Hazal ? Çocuğa biz bakamayız . Bu yasal değil " Koltuğun diğer ucuna oturup düşünmeye başladım . Onu yetimhaneye gönderemezdim ama mecburduk. Bir insanın sorumluluğunu alabilecek birisi değildim ben hele ki bu küçük bir çocuk olsa bile çağrıya dönüp "Sen bu kadar bilgiyi hangi ara , nereden öğrendin ?" "Polislerden " **** Yağızı ilk önce polis merkezine götürmüştük şimdi ise tamda çocuk esirgeme kurumunun önünde onunla vedalaşma vaktiydi. Yağız bir an olsun kucağımdan inmemişti . O böyle davrandıkça kendimi daha kötü hissediyordum . Onda kendi çocukluğumu görüyordum sanki . Yağızı yere bırakıp görevlilere teslim ettiğimde gitme der gibi bakıyordu . Korktuğu gözlerinden belli oluyordu . Onu son kez öpüp çağrıyla beraber ordan arkamı dönüp gidecekken bacaklarıma dolanan o minicik beden durmama neden oldu . Yapmamalıydı böyle . Dizlerimi yere koyup onunla aynı boya geldik "Şşş korkma tamam mı ? Seni görmeye geleceğim . Söz veriyorum " Göz yaşlarını elinin tersiyle silip "Gitme " dedi . Gitme ... "Geleceğim " Bir anda benden uzaklaşıp görevlilerin yanına gitti . Sadece arkasından bakmakla yetindim . Kimseyi umursamayan ben şuan sadece üç dört saatlik tanıdığım bir çocuğa bu kadar çabuk bağlanmıştım. Yağız arkasına bile bakmadan yurda girmişti . Çağrı omzuma dokununca kafamı ona çevirdim ve olduğum yerden kalkıp "Neden böyle yaptı ?" "Seninde onu terk ettiğini düşündü " Sokakta sessizce çağrıyla yanyana yürürken sadece dört saat içinde mahvolan bir hayata daha şahit oldum . Eğer bugün o silahlı saldırı olmasaydı yağız annesiyle sıcacık evinde koyun koyuna uyuyor olacaktı . Ama şuanda yetimhanenin soğuk duvarlarıyla bakışıyordu . Çağrının seslenmesiyle ona döndüm "Anlattıklarımın hiç birini dinlemedin mi Hazal ? " Ne anlatmıştı ki ? "Duymadım kusura bakma . Ne söyledin ?" "Onu evlatlık edinebiliriz istersen " Çağrıya bir anda dönüp "Nasıl yani ?" "Evlatlık almak mı ?" "Evet ama bunun için zaman gerekiyor . Onun için çok üzüldün değil mi ?" Kafamı yere eğip yürümeye devam ettim . "Onda kendi çocukluğumu görüyorum " Çağrı elini omzuma atıp beni kendine çekti ve yürümeye devam etti . Kısa bir sessizlikten sonra "Hayatımda gördüğüm en güçlü kadınsın portakal çiçeği " "Güçlü değil mutlu kadın olmak istiyorum çağrı " Bir anda etrafı bir sessizlik kapladı. Anlam veremediğim bir sessizlikti bu . Sonra çağrının o büyülü sesiyle sessizlik buhar olup havaya karıştı "Bir gün sakın beni sevmekten vazgeçme portakal çiçeği . Şayet ki vageçecek olursan gözünü kırpmadan öldür beni...." "Ne saçmalıyorsun ?" "Hayat bu portakal çiçeği ne kadar adaletsiz olduğunu en iyi sen bilirsin . Bir gün bizi ayrı koymaya çalışırsa sakın benden bir adım öteye gitme. İşte o an ölürüm ben ve öldürürüm. " Kolunun altından çıkıp karşısına dikildim . "Benden sakladığın ne var çağrı ?" Soruma aldırmadan yoluna devam etti . Bende arkasından . Evin önüne geldiğimizde çağrı kendi oturduğu daireye doğru yönelince bende peşinden gittim . Kapıyı açıp girecekken , onun bana yaptığı gibi ondan önce girdim . Şuan bu yaptığı tavra bir türlü anlam veremezken o yanımdan geçip yatak odasına girdi . Onu takip edip bir anda odaya girince çağrıyı yatakta yarı çıplak görmemle ne tarafa döneceğimi bilemedim . Hayvan sadece eşofmanla yatakta uzanıyordu . O hangi ara üzerini değiştirmişti acaba ? Bazen doğa üstü güçlerinin olduğunu düşünüyordum . "Orda mı dikileceksin ? " "Soruma cevap ver !" "Ne sorusu ?" "Çağrı bilmemezlikten gelme . Benden ne saklıyorsun ?" Yattığı yerden kalkıp kolumdan tuttu ve yatağa oturmamı sağladı . Yarı çıplak bedenine bakmamak için kendimle iç savaş veriyordum . Sesini kısıp ürkütücü ve içinde birazda alay olan bir tonda konuştu . "Senden çok şey saklıyorum portakal çiçeği. Ama sen bunları öğrenirsen herkes ölür " Sonra ardından ufak bir kahkaha atıp kendini yatağa bıraktı .Söylediği sözler neden bu kadar düşünmeme neden oluyor şimdi anlaşılıyordur. Kendisi şaka yapmak için bir şeyler söylesede içime hep bir kurt düşüyordu . Kolumun bir anda çekilmesiyle sırtım yatakla bütünleşti . Çağrı dirseklerinin üzerinde dikleşip yukardan bana bakmaya başladı . "Neden herşeyi bu kadar sorguluyorsun portakal çiçeği . Akışına bıraksan olmaz mı ?" Hiç bir şey söylemeden sadece suratına bakmakla yetindim . İnsan denilen varlık bu dünyaya merak etmek ve sorgulamak için gönderilmişti . Neden sorgulamamalıydım ki ? Çağrının gözleri bir an dudaklarım da durunca yavaş yavaş üzerime doğru eğilmeye başladı . Çıkmak için göğüs kafesimi zorlayan kalbim her an durabilirdi . Tamda şuanda . Onun evinde onun yatağında . Bugünkü yaşanan herşeyi unutmama neden olan tek şeydi çağrı . Ya ona birşey olsaydı ? Beni korumak için önüme atlamıştı . Beni kendi canından çok seven bu adama hayran olmamak elde değildi. İçimden bir ses her ne kadar onun öpmesine izin vermemi söylesede bir anda yataktan kalkıp orayı terk ettim . Yaptığım hareket her ne kadar saçma olsada çıkmıştım oradan . Zaten herşey başlı başınca saçmaydı . Sanki bir rüyadaydım ve uyanmam imkansız gibiydi . Evin önüne geldiğimde kapıcı elindeki büyük kare siyah bir kutuyu kapının önünde koyup diğer kapılara yöneldi . Ahh hadi ama her seferinde birileri bir not veya kutu bırakıp hayatımı sarpa sarmak zorunda mıydı !? Kutuyuda alıp içeri geçtim . Anahtarı masanın üzerine fırlatıp kutuyu yavaşça açmaya başladım . Bir kaç adım geri gidip kapağı kaldırdığımda içinden çıkan eski fotoğrafa kaydı gözüm .Kocaman kutuda sadece bir fotoğraf koymuşlardı . Kutunun kapağı dikkatimi çekti bir an. Kapağın iç tarafında bantla yapıştırılmış ve bir kağıda sarılmış bir şey vardı . Onu oradan alıp üzerindeki bantları ve kağıdı attığımda anahtar çıktı. Anahtarı sağ elime alıp fotoğrafa baktım yeniden . Yeni doğmuş iki bebeğin resmi vardı . Fotoğrafın arkasını çevirdiğimde "Kardeşinle en yakın zamanda bir araya getireceğim seni Zeynep . Ben senin düşmanın değilim bunu unutma . Bugün vurulan kadın senin yüzünden öldü . Hedefteki sendin . Kendine dikkat et küçüğüm . " |
0% |