@tugba_mortaldance
|
Çağrı bir anda delirmiş gibi kolumu bırakıp eline ne geldiyse kırıp dökmeye başladı . Ondan uzaklaşıp bir kaç adım geriye giderken sırtımı duvara yaslayıp aşağı doğru kayıp oturdum . O , o normal değildi . Nasıl bu kadar kontrolden çıkabilirdi . Sesler kesilince kafamı kaldırıp etrafa baktım . Yerde binbir parçaya bölünmüş vazo parçalarından ne olduğunu dahi çıkartamadığım bir çok şey . Altı üstüne gelmiş bir koltuk , içi dışına çıkmış çekmeceler . Kafamı kaldırıp çağrıya baktım . Tam karşımda ki duvara yaslanıp benim yaptığım gibi yerde oturuyordu . Öfkesinin yerini gözyaşları almıştı . Acı bir gülümseme yerleştirdi yüzüne Sesi o kadar kısık çıkmıştı ki ardından söylediği kelimeleri anlayamamıştım . Ne düşünmem gerekiyordu ki başka ? Kolumdan çekip yatak odasına sokmaya çalışırken ne düşünmem gerekiyordu ? "Seni çok sevdim . Seninde sevmeni istedim portakal çiçeği. Sana bakarken hissettiklerimi bilsen böyle davranmazdın " Sustum . Ne diyebilirdim ki . Sadece sustum . Bir müddet oda sustu . "Neden boyle davranıyorsun çağrı ?" Sesim net çıksa da titremesine engel olamadım . "Çünkü sana aşığım . Kurtaramıyorum kendimi senden " Verdiği cevap bütün sorularımı yutmama neden oldu . Kafamı yere eğip gitmesini bekledim . Gitmeliydi . Çünkü daha fazlasını yüreğim kaldıramayacaktı. Gelen sesle kafamı yerden kaldırıp yüzüne baktım "Sana ölüyorum be kadın ! " Elini boğazına getirip "Bak tam şuramda kalıyorsun . Yutkunamıyorum . Sırf sen orada takılıp kalıyorsun diye nefes almak dahi istemiyorum . Herşeyi kursağımda bırakıyorsun . Seni sevmeyi , özlemeyi , alışmayı ... Hep kursağımda bırakıyorsun . Senin adının geçtiği her yer benim özelim olurken sen bizim özelimiz yok diyorsun . Nasıl dersin ? Benim geçmişin , bugünüm ve yarınlarım senle doluyken nasıl biz diye bir şey yok dersin ? Sen benim kalbimdeki bir yarasın . Ben bir yaranın bu kadar güzel olduğunu ilk defa görüyorum portakal çiçeği " Elimin üzerine düşen yaşı pantolonun üzerine silip gözlerine bakmaya devam ettim . Yapmamalıydı. Bana bunu yapmamalıydı. Ölüyorum burda be adam ! Ölüyorum ! . Onun bana hissettiği şey neyse o duyguya aşık oluyordum . "Çağrı git burdan " Kısık kısık söyleyebilmiştim . O ise fısıldar bir şekilde "İstesemde gidemem portakal çiçeği " Yerinden kalkıp yanıma geldi . Dizleri dizlerime değerken elini elimin üzerine koydu . Gitsene be adam . Git de rahatça ağlaya bileyim ! Diğer elini kaldırıp yüzümdeki yaşları silmeye başladı . "Dengesizsin " Söylediğim şeyle gülümsedi . Biraz önce ona olan öfkem yerle yeksan olmuştu . Gülümsediğin de yüzünde oluşan çizgiler ona hayran hayran bakmama neden oluyordu . "Keşke seni sevdiğimin onda biri kadar beni sevseydin " Söylediği şeyle tekrar sustum . Onu seviyordum ama iş kelimelere dökülmeye başladığı vakit konuşamıyordum . Tekrar konuştu "Napıp edip yine seni üzüyorum değil mi ?" Bu sefer elini elinin üzerine koyan bendim . Herşeyde cesur olduğunu bağıra çağıra söyleyen ben şimdi bu adamın karşısında sus pus oluyordum . "Nasıl bu hale geldin çağrı? Sevdiklerini kırıp dökecek kadar ne yaşadın ? Neden normal insanlar gibi davranmıyorsun ? Neden yıkıp döküp o enkazın altında kalıyorsun ?" Bu sefer susan taraf oydu . Gözünden bir damla yaş elmacık kemiklerine ordanda dudaklarına değdi . Elimi kaldırıp onun yaptığı gibi bu seferde ben göz yaşını sildim . "Yoruldum portakal çiçeği " bu seferde diğer gözünden bir damla yaş dudaklarına doğru süzüldü . "Öpsem geçer mi ?" Bunu diyen bendim . Sözlerim beynimle iletişime geçmeden dudaklarımdan çıkıyordu . Çağrı gözlerini sıkıca yumdu ve gözlerinde biriken yaşların hepsini saldı . Dizlerimin üzerinde kalkıp yüzlerimizi eşitledim . Çağrı gözlerini açmadan alnını alnıma yasladı . "Öpsende geçmez portakal çiçeği . Öpsende geçmez " **** Bir kere sevdaya tutulmaya gör; Dünya bir yana, o hayal bir yana; Bir köşeye mahzun çekilen için, Cahit Sıtkı Tarancı Gerçekten de öyleydi . Ayrılık ölümün diğer ismiydi . Korkma artık Hazal . Korkma ! Sevmekten , sevilmekten korkma . Bu adam seni severken korkuyormuydu ? Sende korkma . Elimde zar zor yaptığım çorbayla kapının önünde zili çalmak için kendime gaz veriyordum . O zili çalıp çağrıya eskisinden daha rahat davranacaktım. İçimden geldiği gibi ! Kapının ziline elimi getirip zile bastım . Aradan neredeyse bir hafta geçmişti . Yanıma bir kere bile gelmemişti . Sıra bendeydi. Ona gitmemek için hiç bir engel yoktu önümde . Tek engel düşüncelerim ve mantığımdı . Aradan geçen bi kaç dakika sonra kapı açıldı . Karşımda ıslak saçları alnına yapışmış , bir elinde beyaz bir bez sarılı ve altında sadece eşofman olan yarı çıplak bir çağrı görmemle bakışlarımı tekrar tencereye çevirdim .Hiç bir şey demeden kapının önünden çekildi ve salondan başka bir odaya doğru yürüdü . Elimdeki tencereyi mutfağa koyup onun girdiği odaya girdim . Nereden geliyordu bendeki bu cesaret ! Kendi kendimi sorgularken , önündeki kum torbasına yumruk atan çağrıyı izlemeye başladım . Kaşları çatık bir şekilde her defasında daha sert yumruklar atıyordu . Bir an kendimi o kum torbasının yerinde hissettim . Tek yumrukla beyin kanaması geçirirdim herhalde . Kafamı iki yana sallayıp çağrıya doğru ilerledim.Tam yumruk atacağı sırada önünde durdum . Çağrı kaşlarını daha da çatıp kolumdan tuttuğu gibi yan tarafa çekti . "Ya salak mısın kolumu niye sıkıyorsun !" "Kum torbasının vurupta yere yapışmandan daha iyidir " Salak kafam hangi akılla önüne geçiyordum ki . Çağrı kolumdan çekmeseydi büyük ihtimalle yere yapışmıştım şuan . Bana kızgındı . O gün "Benim dudaklarına değil kalbine ihtiyacım var " diyip yanımdan kalkıp gitmişti . Onun sevgisine karşılık vermediğim için kızgındı . "Çağrı ..." Durup gözlerimin içine baktı . Öyle bir baktı ki konuşma gereği bile duymadı , gözlerini konuştu sözlerinin yerine. 'Yine nasıl yakacaksın canımı der gibi , Yoruldum der gibi , seviyorum der gibi...' "Seni özledim." dedim . Evet bunu ben demiştim . Yüzündeki şaşkınlık kısa sürede silindi ve ekledi "Sen ilgiyi özlemişsindir , beni değil " Allah aşkına !bunu nasıl söyleyebiliyordu ! Onu özledim işte . Bu sefer de o inanmıyordu . Aynı benim ona inanmadığım gibi . "Ne saçmalıyorsun ! Seni özledim işte !" Yeniden durdu . Elindeki eldivenleri çıkartıp karşıma geçti . "Neden geldin ?" "Canım öyle istedi !" Bu seferde ben çarpıtmaya çalıştım olayları . Ellerini yanaklarıma koyup alnını alnıma yasladı . "Sözlerini tutmuyorsun portakal çiçeği" Bir an afalladım . Ne sözü vermiştim ki tutmuyordum ? "Ne sözü ?" "Hani her akşam kitap okuyacaktın ?" "Unutmuşum " Dudaklarını alınıma dokundurup geri çekildi . "Unutma " diye fısıldadı . Yeniden göğsündeki dövme çekti dikkatimi . Elimi kaldırıp çıplak göğsüne koydum . "Anlamı ne ?" diye sorunca çağrı geriye çekilip benden uzaklaştı . "Portakal çiçeği" "Efendim " "Dövme diyorum . Portakal çiçeğinin resmi " Şaşkınca suratına bakarken iki adım atıp aramızdaki mesafeyi kapadım . Portakal çiçeği dövmesi yaptırmıştı demek göğsüne . Bir çiçek resmini andırıyordu ama bir türlü ne resmi olduğunu çıkartamıyordum . Elimi kaldırıp yeniden dövmenin üzerinde gezdirdim. "Sen..." Gözlerimi dövmesinden çekip gözlerine baktım . "Ne zaman yaptırdın bunu " "Kokunu ilk duyduğum an " Kalbimin cayır cayır yanmasına sebep oluyordu gözleri . Onu kalbime sokup oradan çıkarmamak istiyordum . Yanımdayken bile uzaktaymış gibi geliyordu .Elimi kaldırıp yanağına koydum ve konuştum "Bana senin gibi sevmeyi öğret " |
0% |