@tugba_mortaldance
|
"Her yeni başlangıca bir son biçmeden olduğu gibi kabullenmek lazım bazen .Bazı yaralar insanı insan yapar . " Elimdeki kitabı kapatıp fazla kıpırdamadan yan tarafıma koydum .Parmaklarım onun saçlarında gelişigüzel dolanırken bacaklarımın üzerindeki o eşsiz yüzü izlemeye başladım . Arabada 'Sen benimsin' dediği an geldi aklıma . Biraz ürkütücü olsada aklımı çelmişti tek sözü . Belki o gün , belki ilk seni seviyorum dediği gün , belkide gözlerimin gözlerine ilk değdiği gün kalbimde yer edinmişti. Ama etrafıma ördüğüm duvarlar onu göstermiyordu bana . Parmaklarım hala saçlarındayken kısık bir sesle fısıldadım "Sen benimsin " Dudakları bir anda yukarıya doğru kıvrıldı . Aslında uyumadığını biliyordum ama bozmadan konuştum "Uyumuyor musun sen !?" Sesimde ki sahte kızgınlıkla sorduğum soruya karşılık "Sen benim için yaratılmışsın " dedi . Gözleri kapalı bir şekilde gülümserken yüzümdeki aptal gülümsemeyle engel olamadım . Gülümsemesi ilahi birşeydi . Sanki başka hiç bir kul böyle gülemezmiş gibi ... Ellerimi bu sefer yüzünde gezdirmeye başladım . Ezberlemek istiyordum . Onun her hücresini ezberlemek . Onun yanındayken sanki hiç yetimhanede büyümemiş , ailem ölmemiş ve kardeşim kaybolmamış gibiydi . Bütün acılarımı iyileştiriyordu. Parmaklarım dudaklarında durunca kalbim yeniden 'ben buradayım !' der gibi atmaya başladı . Baş parmağımı dudaklarında gezdirmeye başladım . Elime çarpan nefesi hızlanınca hareketsiz kaldım . "Sen sadece sev . Senden başka hiç bir şey istemiyorum portakal çiçeği " Elimi onun yüzünden çekip sol göğsümün üzerine koydum . Yavaş olmalısın kalbim . Yavaş. Yoksa o bir gram olan aklımda uçup gidecek . Bunlar normal değil . Hemde hiç değil . Alışık değilim bir kere . Bu kadar sevmeye ve sevilmeye alışık değilim . Az ve yavaş yavaş sevmek istiyorum onu . Hemen bitmesin istiyorum . Hiç bitmesin ... Sanki elime bir miktar yemek vermişler ve bundan başka hiç bir şeyin yok demişler gibi . Az ve yavaş yavaş ye ki çabucak bitmesin. Çabucak ölme. Ölmesin .. **** Şirkete geldiğimde kaderle biraz sohbet etmeye başladık . Çalışma yerlerimiz birbirine fazla uzak değildi . "Senin şu çağrı çok garip birisi gibi geldi bana " Elimdeki kahve fincanıyla oynamayı bırakıp kaderin suratına baktım . "Niye ki ?" "Bilmiyorum. Yanii birşeyler var onda " "Anlamadım kader . Ne demek istiyorsun ?" "Başta komik gelsede fazla ürkütücüydü . Ama şu bir gerçek ki sana çok güzel bakıyordu . Sanki aşık gibi " Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu . Kader parmağını kaldırıp beni göstererek "Sende ona aşıksın " dedi . Yüzü deki şaşkın ve komik bir gülümsemeyle bana bakmaya devam etti . "Kim kime aşıkmış " Arkadan gelen sesle yönümü Ateşdağlıya döndüm. Ona neydi ki ! "Şey...Çağrı bey " Kader kekelemeye başlayınca ben konuya müdahil oldum "Bu sizi ilgilendiriyor mu ?" Kader gözlerini kocaman açıp 'Naptın sen !' der gibi bana baktı . "Asistanımı ilgilendiren her şey benide ilgilendirir " Her zamanki gibi sert bir ses tonuyla konuştu .Sandalyeyi çekip bizim masaya oturunca kafeteryadaki herkesin gözü bizim masaya döndü . Ne var yani şirketin patronu bizim masaya oturduysa ! "Evet asistan dinliyorum seni " "Sizi ilgilendiren bir konu yok " Ateşdağlı bakışlarını kadere çevirince kader bir anda bir büyünün etkisine girmiş gibi Ateşdağlının gözlerinin içine bakarak konuştu "Hazal birisine aşık olmuş " Kafasını çevirip bana bakınca kaşlarını havaya kaldırdı. Ben kadere kızgın bir şekilde bakarken "Kime ?" Diye bir soru geldi . Bunlar beni delirtecek . Patronsan patronluğunu bil sende ! Ne o öyle , kime diye soruyorsun ! Ellerimi masaya hızlıca vurup tam kalkacakken omzuma dokunan elle olduğum yerde kaldım . "Bana " Arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Çağrı yüzündeki varla yok arası gülümsemesi ile tam karşımdaydı. O tapılası gülümsemesi yine dudaklarındaydı. Kolunu belime dolayıp beni kendine çekti . "Sevgilim daha ben duymadan bana olan aşk itirafını başkalarına yapmamalısın " Başkalarına kelimesini vurgulayarak söylemişti . Başka zaman olsa belimdeki kolunu kırıp başka yerlerine monte ederdim . Ama şuan güven veriyordu . "Neden geldin ?" Sorumun üzerine kafasını saçlarımın arasına daldırıp derin bir nefes aldı . "Kokunu özledim " Kalbim yeniden onun ellerindeydi . Uzun bir maraton koşup onun kollarında soluklanıyordum yine . Kalp çarpıntım bundan dı. Yada nefesini içimde hissettiğim adam yüzündendi. Evet evet bu adam yüzünden di . "Hoş geldin " diyebildim sadece . Onun gibi edebiyat parçalayamıyordum ben . Daha doğrusu onun kadar güzel sevemiyordum. Yüzüne salak bir sırıtış yerleştirip "Hoş buldum " dedi . Allah aşkına bu adamın sesi ne zamandan beri kalbimi titretiyordu ? "Duydum ki çakallar sarılıymış etrafın . Bende bir boy göstermeye geldim " kasıla kasıla konuşma şekline kahkaha attım . Kafamı masaya çevirdiğimde ellerini başının altında sabitlemiş ve kollarını masaya yaslamış bize hayran hayran bakan bir kader gördüm . Ateşdağlı ne zaman gitmişti ? Bu soruyu eş geçip başımı döndürebilen tek adama baktım . Yüzündeki o muhteşem gülümsemeyle benle beraber yaklaşık yirmi çift göz daha bakıyordu . Ellerimi kaldırıp çağrının dudaklarına getirip düz bir çizgi olmasını sağladım . Bana anlamaz bı şekilde bakarken , parmaklarımın üzerinde yükselip kulağına fısıldadım : "Gülüşünü bir tek ben görsem kâfi " **** Önüme koyulan dosya ile kafamı masadan kaldırıp Ateşdağlının yüzüne baktım . "Bir saate bunların hepsini düzenlenmiş bir şekilde masam da istiyorum " Şirkette bu adamdan nefret eden bir tek ben miydim? Dosyayı açıp sıraya koymaya başladım . Bütün kağıtlar karma karışık bir aradaydı. Hazal yapar ! Köleniz ya Hazal , yapar tabi ! Yaklaşık yarım saate kadar dosyayı düzenleyip masadaki işlerimide halledip Ateşdağlının yan tarafımda olan odasının kapısını tıklattım. İçeriden gel komutu duyduğumda içeriye girdim . Ateşdağlı masadan kafasını kaldırıp yorgun bakışlarını üzerime dikti . Dosyaları masasının üzerine koyup "Başka bir isteğiniz yoksa odamdayım " diyip çıkacakken "Var " arkamı dönüp yeniden suratına baktım . Yeşil gözleri ve kumral teni ona yakışıyordu . Ama bakışları bütün güzelliğini gölgeliyordu . Eliyle önündeki koltukları işaret ederek "Otur " dedi . Sorgulamadan gidip oturdum . Gözlerimi gözlerine dikip "Evet ?" Soru sorarcasına kullandığım kelimeye aldırmadan suratıma bakmaya devam etti . Ortalığı ölüm sessizliği kaplamıştı. Aradan geçen 15 dakikanın sonunda konuştum "Neden öyle bakıyorsunuz ?" Hala gözlerime bakamaya devam ederken "Nasıl ?" diye sordu . "Bir şeyler çözmeye çalışır gibi " "Seni çözmeye çalışıyorum asistan " "Neden ?" Bu şifreli konuşmalar canımı sıkmaya başlamıştı . "Neden bu kadar aptalsın acaba diye " Duyduğum cevapla bir anda ayağa fırladım "Bana aptal diyemezsin ! Hem neden aptal olayım ki !?" "Gözlerini aç ve etrafına biraz daha dikkatli bak asistan . Etrafında dönen dolapların farkında ol ." "Ne demek istiyorsun ?Açık açık söyle !" Ağzıyla 'cık cık' yaparken kalkıp dibime kadar girdi . Bir adım geri gidip aramıza mesafe koyarak sorumu tekrarladım "Açık konuş " "Patronunla böyle konuşmazsın asistan " Onun dedigine aldırmadan sinirli bı şekilde kapının kolunu indirdim . Kapıyı tam açacakken söylediği şeyle olduğum yerde donup kaldım "Seni seviyorum asistan " |
0% |