Yeni Üyelik
22.
Bölüm

22. Bölüm

@tugba_mortaldance

"Her yeni başlangıca bir son biçmeden olduğu gibi kabullenmek lazım bazen .Bazı yaralar insanı insan yapar . "

Elimdeki kitabı kapatıp fazla kıpırdamadan yan tarafıma koydum .Parmaklarım onun saçlarında gelişigüzel dolanırken bacaklarımın üzerindeki o eşsiz yüzü izlemeye başladım . Arabada 'Sen benimsin' dediği an geldi aklıma . Biraz ürkütücü olsada aklımı çelmişti tek sözü . Belki o gün , belki ilk seni seviyorum dediği gün , belkide gözlerimin gözlerine ilk değdiği gün kalbimde yer edinmişti. Ama etrafıma ördüğüm duvarlar onu göstermiyordu bana . Parmaklarım hala saçlarındayken kısık bir sesle fısıldadım

"Sen benimsin "

Dudakları bir anda yukarıya doğru kıvrıldı . Aslında uyumadığını biliyordum ama bozmadan konuştum

"Uyumuyor musun sen !?"

Sesimde ki sahte kızgınlıkla sorduğum soruya karşılık

"Sen benim için yaratılmışsın " dedi . Gözleri kapalı bir şekilde gülümserken yüzümdeki aptal gülümsemeyle engel olamadım . Gülümsemesi ilahi birşeydi . Sanki başka hiç bir kul böyle gülemezmiş gibi ...

Ellerimi bu sefer yüzünde gezdirmeye başladım . Ezberlemek istiyordum . Onun her hücresini ezberlemek . Onun yanındayken sanki hiç yetimhanede büyümemiş , ailem ölmemiş ve kardeşim kaybolmamış gibiydi . Bütün acılarımı iyileştiriyordu. Parmaklarım dudaklarında durunca kalbim yeniden 'ben buradayım !' der gibi atmaya başladı . Baş parmağımı dudaklarında gezdirmeye başladım . Elime çarpan nefesi hızlanınca hareketsiz kaldım .

"Sen sadece sev . Senden başka hiç bir şey istemiyorum portakal çiçeği "

Elimi onun yüzünden çekip sol göğsümün üzerine koydum .

Yavaş olmalısın kalbim .

Yavaş.

Yoksa o bir gram olan aklımda uçup gidecek .

Bunlar normal değil .

Hemde hiç değil .

Alışık değilim bir kere . Bu kadar sevmeye ve sevilmeye alışık değilim . Az ve yavaş yavaş sevmek istiyorum onu . Hemen bitmesin istiyorum . Hiç bitmesin ...

Sanki elime bir miktar yemek vermişler ve bundan başka hiç bir şeyin yok demişler gibi . Az ve yavaş yavaş ye ki çabucak bitmesin. Çabucak ölme. Ölmesin ..

****

Şirkete geldiğimde kaderle biraz sohbet etmeye başladık . Çalışma yerlerimiz birbirine fazla uzak değildi .

"Senin şu çağrı çok garip birisi gibi geldi bana "

Elimdeki kahve fincanıyla oynamayı bırakıp kaderin suratına baktım .

"Niye ki ?"

"Bilmiyorum. Yanii birşeyler var onda "

"Anlamadım kader . Ne demek istiyorsun ?"

"Başta komik gelsede fazla ürkütücüydü . Ama şu bir gerçek ki sana çok güzel bakıyordu . Sanki aşık gibi "

Yüzümde istemsiz bir gülümseme oluştu . Kader parmağını kaldırıp beni göstererek

"Sende ona aşıksın " dedi . Yüzü deki şaşkın ve komik bir gülümsemeyle bana bakmaya devam etti .

"Kim kime aşıkmış "

Arkadan gelen sesle yönümü Ateşdağlıya döndüm. Ona neydi ki !

"Şey...Çağrı bey "

Kader kekelemeye başlayınca ben konuya müdahil oldum

"Bu sizi ilgilendiriyor mu ?"

Kader gözlerini kocaman açıp 'Naptın sen !' der gibi bana baktı .

"Asistanımı ilgilendiren her şey benide ilgilendirir "

Her zamanki gibi sert bir ses tonuyla konuştu .Sandalyeyi çekip bizim masaya oturunca kafeteryadaki herkesin gözü bizim masaya döndü . Ne var yani şirketin patronu bizim masaya oturduysa !

"Evet asistan dinliyorum seni "

"Sizi ilgilendiren bir konu yok "

Ateşdağlı bakışlarını kadere çevirince kader bir anda bir büyünün etkisine girmiş gibi Ateşdağlının gözlerinin içine bakarak konuştu

"Hazal birisine aşık olmuş "

Kafasını çevirip bana bakınca kaşlarını havaya kaldırdı. Ben kadere kızgın bir şekilde bakarken

"Kime ?"

Diye bir soru geldi . Bunlar beni delirtecek . Patronsan patronluğunu bil sende ! Ne o öyle , kime diye soruyorsun ! Ellerimi masaya hızlıca vurup tam kalkacakken omzuma dokunan elle olduğum yerde kaldım .

"Bana "

Arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Çağrı yüzündeki varla yok arası gülümsemesi ile tam karşımdaydı. O tapılası gülümsemesi yine dudaklarındaydı. Kolunu belime dolayıp beni kendine çekti .

"Sevgilim daha ben duymadan bana olan aşk itirafını başkalarına yapmamalısın "

Başkalarına kelimesini vurgulayarak söylemişti . Başka zaman olsa belimdeki kolunu kırıp başka yerlerine monte ederdim . Ama şuan güven veriyordu .

"Neden geldin ?"

Sorumun üzerine kafasını saçlarımın arasına daldırıp derin bir nefes aldı .

"Kokunu özledim "

Kalbim yeniden onun ellerindeydi . Uzun bir maraton koşup onun kollarında soluklanıyordum yine . Kalp çarpıntım bundan dı. Yada nefesini içimde hissettiğim adam yüzündendi. Evet evet bu adam yüzünden di .

"Hoş geldin " diyebildim sadece . Onun gibi edebiyat parçalayamıyordum ben . Daha doğrusu onun kadar güzel sevemiyordum.

Yüzüne salak bir sırıtış yerleştirip "Hoş buldum " dedi . Allah aşkına bu adamın sesi ne zamandan beri kalbimi titretiyordu ?

"Duydum ki çakallar sarılıymış etrafın . Bende bir boy göstermeye geldim " kasıla kasıla konuşma şekline kahkaha attım . Kafamı masaya çevirdiğimde ellerini başının altında sabitlemiş ve kollarını masaya yaslamış bize hayran hayran bakan bir kader gördüm . Ateşdağlı ne zaman gitmişti ? Bu soruyu eş geçip başımı döndürebilen tek adama baktım . Yüzündeki o muhteşem gülümsemeyle benle beraber yaklaşık yirmi çift göz daha bakıyordu . Ellerimi kaldırıp çağrının dudaklarına getirip düz bir çizgi olmasını sağladım . Bana anlamaz bı şekilde bakarken , parmaklarımın üzerinde yükselip kulağına fısıldadım :

"Gülüşünü bir tek ben görsem kâfi "

****

Önüme koyulan dosya ile kafamı masadan kaldırıp Ateşdağlının yüzüne baktım .

"Bir saate bunların hepsini düzenlenmiş bir şekilde masam da istiyorum "

Şirkette bu adamdan nefret eden bir tek ben miydim? Dosyayı açıp sıraya koymaya başladım . Bütün kağıtlar karma karışık bir aradaydı. Hazal yapar ! Köleniz ya Hazal , yapar tabi ! Yaklaşık yarım saate kadar dosyayı düzenleyip masadaki işlerimide halledip Ateşdağlının yan tarafımda olan odasının kapısını tıklattım. İçeriden gel komutu duyduğumda içeriye girdim . Ateşdağlı masadan kafasını kaldırıp yorgun bakışlarını üzerime dikti . Dosyaları masasının üzerine koyup

"Başka bir isteğiniz yoksa odamdayım " diyip çıkacakken

"Var " arkamı dönüp yeniden suratına baktım . Yeşil gözleri ve kumral teni ona yakışıyordu . Ama bakışları bütün güzelliğini gölgeliyordu . Eliyle önündeki koltukları işaret ederek

"Otur " dedi . Sorgulamadan gidip oturdum . Gözlerimi gözlerine dikip

"Evet ?" Soru sorarcasına kullandığım kelimeye aldırmadan suratıma bakmaya devam etti . Ortalığı ölüm sessizliği kaplamıştı.

Aradan geçen 15 dakikanın sonunda konuştum "Neden öyle bakıyorsunuz ?"

Hala gözlerime bakamaya devam ederken

"Nasıl ?" diye sordu .

"Bir şeyler çözmeye çalışır gibi "

"Seni çözmeye çalışıyorum asistan "

"Neden ?" Bu şifreli konuşmalar canımı sıkmaya başlamıştı .

"Neden bu kadar aptalsın acaba diye "

Duyduğum cevapla bir anda ayağa fırladım

"Bana aptal diyemezsin ! Hem neden aptal olayım ki !?"

"Gözlerini aç ve etrafına biraz daha dikkatli bak asistan . Etrafında dönen dolapların farkında ol ."

"Ne demek istiyorsun ?Açık açık söyle !"

Ağzıyla 'cık cık' yaparken kalkıp dibime kadar girdi . Bir adım geri gidip aramıza mesafe koyarak sorumu tekrarladım

"Açık konuş "

"Patronunla böyle konuşmazsın asistan "

Onun dedigine aldırmadan sinirli bı şekilde kapının kolunu indirdim . Kapıyı tam açacakken söylediği şeyle olduğum yerde donup kaldım

"Seni seviyorum asistan "

Loading...
0%