@tugba_mortaldance
|
Soluk bir sarıya dönük şimdi gözlerin . Ne tarafa dönsem içimde ki her şey yıkık dökük. Yeniden sevebilirsin demeyin Şimdi geçmişten kalan her şey sönük.
T.A.
Yapmam gereken en son şey Çağrıya aşık olmaktı. Ve ben yine sondan başladım. Karşım da saçmalayan adamın söylediği her kelime bir kulağımdan girip diğerinden çıkarken onu evimden gönderip her gece Çağrıya okuduğum kitabı aldım elime.
Kimse benim adamıma yalancıydı diyemez . Kimse o seni asla sevmedi diyemezdi . O bir daha dönmeyecek diyemezdi . Gel ve sana iftira atanları yalanla be adam !
Ben bu kızı seviyorum diye haykır ! Herkesin sesini bastırsın o büyülü sesin , sen yeter ki gel ! Keşke dedim içimden , keşke yine karşıma geçip bağırıp , çağırıp , yıkıp dökse. Sonra gelip 'Sana ölüyorum be kadın!' dese.
Sanki onsuz bir geçmişim hiç bir zaman olamamış gibi. Hep hayatımın bir köşesinde yer almış gibi. Özlüyorum hemde deli gibi.
Kapının tekrar çalmasıyla yerimden kalkıp bıkkın bir şekilde kapıya gittim. Yine hangi yalanları uydurmak için gelmişti acaba sarp efendi dedim kendi kendime ve kapıyı açtım. Karşımda bir adet yürüyen gül demeti vardı . Ne olduğunu anlamaya çalışırken gül demetlerinin arsından kafasını uzatan bir adet Yağız gördüm. Onun burada ne işi vardı ? Boynuna taktığı papyonu ile otuz iki diş sırıtıp bana bakıyordu.
"Beni özledin mi portakal çiçeği "
Portakal çiçeği demişti . Portakal çiçeği ! Söylediği kelime ile dizlerimin üzerine çöküp hüngür hüngür ağlamaya başladım . Biliyordum işte , biliyordum . O yaşıyordu .Ölmemişti. Yağız elindeki gül demetini yere bırakıp sıkıca boynuma sarıldı. Bu sevinç gözyaşıydı. Bana açıkça buradayım diyordu . Buradayım !
Hiç bir yere gitmedim !
Seni bırakmadım ,
Seni asla bırakmam !
Yağızı kendime çevirip sordum "Çağrı nerede ?"
"O gitti " dedi sadece.
"Nereye gitti ?"
Eliyle merdivenleri işaret etti. Yağızı içeri geçirip hızlıca merdivenlere yöneldim . Her basamakta kalbim ritmini daha fazla bozarken gülümsememede engel olamıyordum. Kendimi apartmandan dışarıya attığımda etrafıma bakındım ama yoktu . Hızlıca onun oturduğu apartmana doğru koştum. O buralar da bir yerlerdeydi . Sıcaklığı hala kalbimdeyken fazla uzağa gitmiş olamazdı .
Kapısının önüne gelince hızlıca yumruklamaya başladım . Her vuruşum bir öncekinin iki katı şiddetli iken arkadan gelen sesle durdum. Hızlıca arkamı döndüğümde kapıcı ile karşılaştım
"Kızım deli gibi niye vuruyorsun kapıya ?"
"Amca burada bir genç oturuyordu nerede olduğunu biliyor musun ?"
Adam yüzünü hüzünlü bir hale getirip "Kızım orada oturan genç rahmetli olmuş haberin yok mu ? İki ay önce abisi gelip evi boşaltmıştı "
O ölmemişti. Yine saçmalayan bir adam daha !
"O ölmedi ! Ve biraz önce bana mesaj gönderdi ! Nasıl öldü diyebiliyorsunuz !"
Adam kafasını iki yana sallayıp acırmışcasına baktı.Acınacak bir durum yoktu ki ortada . Kimsenin bana acımasına da gerek yok !Birer birer çıktığım basamakları yine birer birer iniyordum . Arda ki fark ise kocaman bir hayal kırıklığıydı.
*******
Yağız eline verdiğim tostu kemirirken sabırsızlıkla yemeği bitirmesini bekledim . Küçücük çocuğu korkutmak istemiyordum . Yemeği bitince hızlıca yanına gelip o küçücük ellerini avcuma koydum .
"Yağız , bitanem . Çağrı abin ne dedi seni getirirken ?"
Yağız ayağa fırlayıp "Ben kocaman adam olmuşum portakal çiçeği "
Yine aynısını yapmıştı . Yine iki kelime ile kalbimi yakıp kül etmişti . Bu iki kelimeyi başka birinin ağzından duymak ona olan özlemimi kat be kat arttırıyordu.
"Başka ney dedi ?"
"Artık sana ben bakacakmışım . Koca adamlar sevdiği kadınlara bakarmış . Ben koca bir adamım portakal çiçeği "
Gülümseyerek ağlamak denen bu illeti ilk defa tadarken Yağızın o minicik elleri yüzümde gezindi .
"Ağlama portakal çiçeği "
Dediği her kelimeyle içimdeki dinmek bilmeyen acıyı körüklüyordu haberi yoktu . Göz yaşlarımı silip kollarını boynuma dolayınca oda ağlamaya başladı . Onun ağladığını hissedince kendime lanet okudum .Yağızı hızlıca kendimden uzaklaştırıp yüzünü avcumun içine aldım . O pembe dudakları ağlayınca bir anda kıpkırmızı olmuştu.
"Sen niye ağlıyorsun Yağız ?"
Hıçkırık attı ve kelimelerini kekeleyerek söyledi
"Be..Bende annemi ö.. Özlüyorum portakal çiçeği"
"Şşş.. tamam "
Yağızın gözyaşlarını silip onu gülümsetmeye çalıştım . Hayatım da ilk defa birisini gülümsetmeye çalıştım . Yağız cebinden bir zarf çıkartıp bana uzattı .
Zarfı alıp açmaya çalışırken ellerimin titremesine engel olamadım . Zarfı açtığımda çocuk esirgeme yurdundan gönderilmişti . Artık Yağızın koruyucu annesi benim olduğum yazarken buna hiç bir anlam yükleyemiyordum.
Ne doğru düzgün bir işim , ne de evliydim . Sadece kendine ve sevgisine bile sahip çıkamayan birisiydim.Çağrı ne yapıp edip bunu da halletmişti .
***********
Bizim sınırımız gökyüzü diyordu adam . Saçlarına karışıp yüzüme vuran rüzgar , sevmenin tarifini vermiyor muydu ?
Çalan telefonla tüm düşüncelerimden sıyrılıp karşıda ki yabancı sese dikkat kesildim. İlk başlarda ses gıcırtılı gelse de sonradan netleşmişti .
"Merhaba Zeynep ?"
Karşıdan gelen robotik sesle beraber daha da dikkat kesildim söylediklerine .
"Seninle bir gün görüşeceğimizi söylemiştim küçük kız. "
Robotik sesten ve söylediği şeylerden dolayı , o gün video gönderen kişi olduğunu anlamıştım. Susup karşı tarafı dinledim sadece .
"Hadi ama küçük kız konuşmayacak mısın ?"
"Kimsin ?"
Karşıdan gür bir kahkaha gelince kaşlarım kendiliğinden çatıldı .
"Hah şöyle işte . O güzel sesini mahrum etmeyeceğini biliyordum "
"Kimsin ?"
Karşıda ki kişi boğazını temizleyip konuştu
"Hayatını değiştirecek kişi küçük kız "
Alay edercesine konuşan bu sefer bendim
"Gizemli adam triplerinden çıkıp kim olduğunu söyleyecek misin ? Yoksa telefonun suratına mı kapanmasını istiyorsun ?"
"Vaovv benim küçük kızım büyük cümleler kurmayı da biliyormuş "
"Neden sesini ve kimliğini gizliyorsun ?"
"Kahramanlar her zaman gizli olamalı küçük kız "
Bu konuşma fazla uzamıştı .Gözlerimi devirip tekrar konuştum .
"Ne kahramanından bahsediyorsun sen be !"
Yeniden bir kahkaha sesi gelince kendimi tutamayıp kapatmak üzereyken son cümlelerini duymuştum adamın
"Yarın sana göndereceğim adreste ol Zeynep "
Telefonla biraz bakıştıktan sonra tekrar bu saçma konuşmayı düşündüm. Mıknatıs falan mı vardı bende de bütün sorunluları çekiyordum ?
******
Gözlerimi açtığımda kafasını kolumun üzerine koymuş ve ellerini belime dolanmış bir Yağız vardı . O küçücük bedeniyle nasılda kalbimde kocaman bir yer edinmişti bu çocuk . Onu kendime benzettiğim için miydi acaba ? Yada benim yüzümden yetim kalması mıydı ?
Elimi kaldırıp saçlarını okşamaya başladım. Konuşmalar her ne kadar koca bir adam gibi olsa da o hala bir bebekti.
Beyaz teni , şekilli kaşları ve uzun kirpiklerini pembe dudakları tamamlıyordu . Yaratan nede güzel yaratmıştı. Ben hala saçlarını okşarken Yağız yarı baygın ve gözleri kapalı bir şekilde konuştu
"Anne "
söylediği kelime içimi delip geçerken alnına küçük bir öpücük kondurdum. O çakmak çakmak olan gözlerini aralayıp bakışlarını ilk önce benim üzerimde daha sonra da odada gezdirdi.
"Annem ne zaman gitti ?"
Sorduğu soru karşısında kaşlarım çatılınca devam etti konuşmasına .
"Annem buyadaydı biyaz önce portakal çiçeği "
Alnına yeniden bir öpücük daha bırakıp küçük bedenini kendime doğru çektim.
"Şşşşt tamam canım rüyaydı sadece "
"Portakal çiçeği ?" Sesli bir şekilde nefes aldım .
"Efendim canım "
"Sana anne desem kızay mısın bana ?"
Onu kendimden uzaklaştırıp gözlerinin içine baktım. Zeynep mi , Hazal mı olduğum belli bile değilken şimdi de anne mi ? Yağızı tekrar göğsüme yaslanıp konuştum
"Kızmam "
|
0% |