@tugba_mortaldance
|
İçimiz hep bir hoşçakal ülkesi. C.Zarifoğlu
Elimi çamın pervazında dolaştırıp çıkan sesi dinlemeye koyuldum. Cama vuran yağmur damlaları çıkan sese eşlik ederken Yağızın sesiyle arkamı döndüm "Anne !" Hızlıca koşup yanıma geldi . Dizlerimden destek alıp kucağıma oturmak için cebelleşirken bu haline gülümseyip belinden kaldırarak kucağıma aldım . Dün 'Sana anne desem kızar mısın bana ?' diye sormuştu. Benim ona kızmaya hakkım yoktu ki. Çalan zil sesi ile Yağız kucağımdan hızlıca inip kapıya doğru koştu . Bende arkasından gidip tam kapıyı açacakken önüme geçip durdurdu . Anlamaz gözlerle ona bakarken o masum çocukluğu ile yeniden konuştu "Duy sen anne . Kim o demeden açmayalım " Dediği şeye kocaman gülümseyip tamam dedim. Bu çocuk benden zekiydi doğrusu. Kapıya iyice yaklaşıp Yağızın dediğini yaptım "Kim o " Aradan geçen bir kaç dakika sonra kalın bir ses duyuldu . "Tanrı misafiri " Bakışlarımı direk Yağıza çevirdiğim de oda merakla bana bakıyordu . Dizlerimin üzerinde eğilip "Hadi sen içeriye git " "Tamam anne " diyerek içeri girdi. Anne demesine hala alışamamıştım . Annesi olamayan bir kızdan anne olunması bekleniyordu . Kapıya ilerleyip açtığımda karşımda Altmışlı yaşlarda bastonlu bir adam belirdi . Ben anlamaz bir şekilde bakarken , daha önce hiç görmediğim adam "İçeriye almayacak mısın bu yaşlı ihtiyarı ?" "Kimsiniz ?" Adam kalın sesiyle gür bir kahkaha atıp "Sıkılmadın mı şu soruyu sormaktan küçük kız ?" Kaşlarımı çatıp karşımda ki ihtiyarı incelerken dediği şeyler yavaş yavaş kafamda şekillenmeye başlamıştı . Bu dün telefonda konuştuğum adamdı. Kapının önünden çekilip adamı içeriye davet ettim. Memnuniyetle gülümseyip yavaş yavaş içeriye ilerledi. Koltuklardan birine geçip oturunca bende karşısına oturdum. Ne diyeceğini sabırsızlıkla beklerken o kahkahasını yeniden attı. "Misafirine ikramda da mı bulunmayacaksın güzel kız ?" Kendime gelip "Ne içersiniz ?" diye sorunca yaşlı adam su içmek istediğini söyledi. Hızla mutfağa girip bir bardağa su doldururken bu adamın neden burada olduğunu deli gibi merak ediyordum . Doldurduğum su bardağı ile içeriye girdiğimde yaşlı adam kucağına Yağızı alıp gülümseyerek konuşuyorlardı . Bakışlar bana dönünce adamın önüne su bardağını koyup Yağıza içeri gitmesini söyledim. Adam suyunu içtikten sonra Yağızın arkasından bakarak konuştu . "Bu senin yüzünden annesi ölen çocuk mu ?" Cevap vermek yerine sorusuna soruyla karşılık verdim . "Neden buradasınız ?" "Seni Çağrıya götürmek için " Adamın Çağrı ismini telaffuz etmesi heyecanlanmama neden olurken aklımda ki soruları sıralamak için ağzımı açmıştım fakat yaşlı adam benden önce davranıp konuştu "Çocuğu birisine bırak ve benimle gel " Bir tarafım gitme derken diğer tarafım merakına yenik düşüp gitmek için can atıyordu . Gitmeyi seçip elime telefonu aldım ve direk Kaderi aradım . Üçüncü çalıştan sonra açılan telefonla hızlıca konuşup Kaderi eve çağırmıştım. Oda kabul edip gelecekti. Karşım da dikkatle hareketlerimi inceleyen adama çevirdim bakışlarımı "Size nasıl güveneceğim ?" "Kimseye güvenme küçük kız . Kimse güvenilecek değil çünkü " Adamın konuşmasıyla her ne kadar tedirgin olsam da gidecektim. Ucunda ölümde olsa merakıma yenik düşüp gidecektim. Kader geldikten sonra yaşlı adamla hızlıca evden çıkıp kendisinin özel arabasına bindik . Arabanın içindeki karşılıklı koltuklara otururken kendimi daha fazla tutamayıp sordum "Neden bana yardım ediyorsunuz ?" "Ah be güzel kız çok meraklısın " Susup devam etmesini bekledim "Sana özel olarak yardım etmiyorum küçük kız . Çıkarlarım olduğu için yardım ediyorum " "Nasıl bir çıkar " "Zamanı geldiğinde anlarsın " Son konuşmamız bu iken arabada yol boyunca derin bir sessizlik hakimdi. Araba durunca şoför hızla inip kapıyı açtı. İlk ben inince karşımda ki gösterişli villa karşısında nutkum tutuldu . Şato gibi bir şeydi galiba . İçine girsem kesin kaybolurdum . Çağrının böyle bir yerle ne işi vardı acaba ? Arkadan gelen sesle daldığım düşüncelerden sıyrıldım "Ne o çok mu beğendin çocuk ?" "Güzelmiş " diyebildim kısık bir sesle . Adam önden yürümeye başlayınca bende onu takip ettim. Her yer beyaz tüllerle ve mor kurdelelerle süslenmişti. Uzunca bir bahçede yürürken etrafta sayısız koruma vardı . Evin girişine geldiğimizde korumalar kenara çekilip bize yol vermişti. Sessizce yaşlı adamı takip ederken içeriden gelen müzik ve insan sesleri dikkatimi çekmişti. İçeri girdiğimizde yaklaşık yüz kadar insan sandalyelerle oturmuş karşıda ki nikah masasını izliyorlardı . Nikah masası hala boş iken yaşlı adam davetlilerin arasında bir yer bulup oturmuştu ve yanında ki yeri işaret ederek oturmamı beklemişti . Bende oturunca neden buraya geldiğimizi sormak istedim ama yaşlı adam işaret parmağını kendi dudaklarına bastırıp sus işareti yaptı . Sessizce olan biteni izlerken alkış sesleriyle davetlilerin baktığı yöne baktım. Beyaz gelinlikli bir kadın ve belinde ki mor kurdeleler çekti yeniden dikkatimi. Gelin yaşlı bir adamın kollarında getirilip nikah masasına bırakıldı ve adam oradan ayrıldı. Bu saçma düğünü izletmek için mi getirmişti bu yaşlı bunak beni ?! Ayağa kalkıp gitmek için hareketlenirken yaşlı adamın kolumdan tutmasıyla yeniden yerime oturdum. "Otur !" Adamın otoriter sesiyle sözünü dinleyip izlemeye devam ettim. Herkes gösteriş meraklısı gereksiz tiplerdi. Etrafta gezindi gözlerim . Gördüğüm şeyle gözlerim sonuna kadar açıldı . Sarp Ateşdağlı'nın ne işi vardı burada ? Sarp bir an ayağa kalkıp bir yere bakarak alkışlamaya başladı . Kafamı baktığı yöne çevirdiğimde gördüğüm ikinci şeyle beynimden vurulmuşa döndüm. O damatlıklar içinde nikah masasına ilerleyen Çağrı mıydı ? Bu bir kabus olmalı ! Yada kirli bir şaka ! Orada nikah masasında boy gösteren adam Çağrıydı . Çağrı .. Benim Çağrım ! |
0% |