Yeni Üyelik
28.
Bölüm

28. Bölüm

@tugba_mortaldance

Merhaba arkadaşlar eğer kitabımı beğendiyseniz kütüphanenize ekleyebilir ve beni takip edebilirsiniz. Yeni bölüm yayınladığımda bildirimleri alabilirsiniz. Sizleri seven yazarınız.

 

 

Yavaşça kalemin kulağına eğilip dedim ki :

Bir daha onun adını yazarsan , seni de kırarım ...

Cemal Süreya

Hazal hayatına kaldığı yerden devam etmeye karar vermişti. Sanki Çağrı hayatına hiç girmemiş gibi . Sanki ölmemiş gibi. Hiç sevmemiş gibi.Gitmek en çok kalana koyarmış . Kadın sevmişti. Hayatında belki de ilk defa sevmişti. Ama adam yoktu ortada.

Hazal yarım saattir dikildiği kuaför dükkanının önünde kendiyle iç savaş veriyordu. Bunu yapmak istemese de bir yerlerden başlaması gerekiyordu. Çağrıyı söküp atması gerekiyordu.

Genç kadın son kararını verip kuaför dükkanına girdi. Karşısına sarışın bir kadın kadın geçip Ne yapabileceğini sordu kanatları dibinden kazınmış , uçmaktan vazgeçmiş kadına .

Hazal koltuğa oturup kadının işlemleri bitirmesini bekledi. Canından can gidiyordu sanki. Gözlerinden düşen bir damla yaş kurumuş dudaklarına döküldü. Kurumuş bir toprak gibiydi dudakları kadının . Göz yaşının değdiği yerler yakıp kavurdu çorak topraklarını.

"Bitti efendim açabilirsiniz gözlerinizi "

Hazal acı içinde kıvranan gözlerini yavaş yavaş açtı .Taramaya kıyamadığı , döküldüğünde uzunca süre yas tuttuğu saçlarını kestirmişti. Ellerini acıyla saçlarında gezindirdi. Çağrı ne çok dokunmuştu saçlarına . Öpücük kondurmuştu. Şimdi saçlarını omuzlarına kadar kestirmişti kadın . Yutkunmak istedi.

Yutkunamadı .

İçinde ki karanlığı kapatan rengarenk saçlarının sadece mavi ve pembe olan tarafı kalmıştı.

Çağrı ne demişti 'Saçının her telini ayrı seviyorum be kadın '.

Kadının gözlerinden bir damla yaş daha döküldü. Gözlerini kapadı .Artık onun sevdiği şeyleri silmek istedi hayatından . Saçlarını , rengini ve kokusunu ... Kadın kendisi olmak istemiyordu artık. Sıradan bir insan olmak istiyordu. Yoldan geçerken gördüğü sıradan insanlardan biri olmak istiyordu .

Gözlerini yeniden açıp kendisine dikkatle bakan kadına çevirdi bakılarını . Ve dudaklarından döküldü içini yakan kelimeler

"Rengini de değiştirmek istiyorum "

Çalışan kadın "Peki efendim" diyerek boya malzemelerini yanına gidip elinde örnek renkleri getirdi. Hazal hiç birine bakmadan

"Siyah olsun "

dedi. Siyah olsun . Tıpkı kadının içi gibi. Hayatında hiç renk kalmamıştı kadının . Gözlerinde ki karanlıkla uyum sağlamıştı saçları. Artık hiç bir ışık aydınlatamazdı kadını. Hiç bir sabah aydınlığa çıkaramazdı.

Hazal kuaförden çıktığında bir diğer işi ise gidip çeşit çeşit parfüm almak olmuştu .Eve geldiğinde kapıda onu karşılayan Kaderdi. Kader kardeşinin yeni halini görünce içine bir acı çöktü. Nasıl kıymıştı saçlarına .

Ama onu anlayışla karşılamalıydı . Arkadaşı çok zor sınavlardan geçiyordu.İçinde yaşadığı yıkımları tartmak istiyordu ama hiç bir terazi ölçmekte yeterli değildi .Kapıdan çekilip içeri geçmesini sağladı . Yağız koşarak kapıya gelince bir an durdu . Karşısında ki siyahlar içinde ki kadına baktı . Portakal çiçeği neredeydi ? Ona ne yapmıştı bu kadın ?

"Portakal çiçeği neyede ?"

Yağızın sorduğu soru ile Hazalın gözünden bir damla yaş süzüldü. Dizlerinin üzerinde eğilip Yağız ile aynı boya geldi. Yağızın kollarından nazikçe tutup konuştu

"Burdayım Yağız . Hazal ablan burada "

Yağız bir kaç adım geriye gidip karşısında ki kadına baktı. Neden renkli saçlarını bu iğrenç renkte yaptığını düşündü. Hem o seviyordu Portakal çiçeğinin renkli saçlarını. Uzun saçlarını taramayı , oynamayı seviyordu.

"Ne yaptın saçlayına Portakal çiçeği ?"

Hazal gözünden düşün yaşı elinin tersiyle silip gülümsedi .

"Neden kötü mü olmuş ?"

Bunu sorarken yeniden gözleri dolmuştu . Yağız Hazal'ın ağlamasını istemiyordu. Sanki annesi ağlıyormuş gibi üzülüyordu . Kollarını Hazalın boynuna dolayıp

"Çok güzel olmuş Portakal çiçeği "

Hazal daha çok ağlamaya başladı. Yılların birikimini bu küçücük kollarda akıtıyordu . Yağız'ın ona her portakal çiçeği deyişin de çağrıyı ne kadar çok sevdiği geliyordu aklına . Yağız kendini bir suç işlemiş gibi hissetti. Ne yapmıştı da annesini ağlatmıştı ?

Hazal'ın ağlaması derinleşirken Kader araya girip Hazalı kendine çekti ve Yağızı salona gönderdi. Arkadaşının bu halleri içini yakıyordu. O bunları hak etmiyordu . O mutlu olmalıydı . Kardeşi yeterince acı çekmişti. Neden kader onlara hep kıçından gülümsüyordu ?

Hazalı yatak odasına götürüp yatağa yatmasını sağladı . Ağlamaları sessiz hıçkırıklara dönmüştü kadının. Başını okşayan elin sahibine baktı. Annesi , Babası , varolup olmadığı bile belli olmayan kardeşi gibi hissetti karşısında ki kader ortağını .Ağlamaklı bir sesle konuştu Hazal

"Çok acıyor Kader "

Arkadaşının gözyaşlarına eşlik etmişti Kaderin gözünden süzülen yaş. Alt dudağını dişlerinin arasına alıp ısırdı ve başıyla onayladı ruhu bedeninden çoktan ayrılan arkadaşını

"Yardım et bana . Yardım et... Yoksa "

Yutkundu Hazal acı bir iç çekti ve devam etti

"İntihar etmeme kalmadan bu...bu acı öldürecek beni "

Kader hızlıca başını Hazal'a çevirip

"Sakın bir daha öyle konuşma !"

Yeniden hüngür hüngür ağlamaya başladı kadın . Bedeni sarsıla sarsıla ağlarken konuştu

"Hala deli gibi onu istiyorum Kader. Gelip bana aniden sarılmasını. Gece tek yatıp sabah onunla kalkmayı özledim. Onunla kavga etmeyi , laf sokmayı özledim. Onu.. onu öpmeyi özledim. Başını omzuma koymasını ve derince nefes almasını . Tek lafıyla beni göğe çıkarmasını özledim. Dizlerime yatıp uyumasını , sesini , gülüşünü ...."

Kader hala arkadaşının başını okşuyordu . Geçti , geçecek demek istiyordu . Ama hiç bir zaman geçmeyeceğini biliyordu .

"Yarım bıraktı beni ..."

Hazal bakışlarını kapıya çevirdiğinde gözlerinden sicim sicim yaş akan küçük bedeni gördü. Kapıya yaslanmış öylece kendisine bakıyordu . Korkak bir çocuk gibi kapıyı sıkıca tutmuş karşısında deli gibi ağlayan kadını izliyordu Yağız. Hazal elini kaldırıp kendinden uzakta duran çocuğa dokunmak istercesine elini uzattı. İçinde ki yangını bir tek bu çocuk dindirebilirdi. Bir tek bu çocuk yaralarına merhem olabilirdi.

Yağız saklandığı kapının arkasından çıkıp koşarak annesine gitti. Onun o güven kokan kollarına girdi. Sıkıca sokuldu annesine. Sıkıca .

Öldü kadın acısını bildiği bir yara nedeninden . Ama gömülmek için daha zamanı vardı . Ölmek bu kadar kolayken gömülmek neden zaman alıyordu ?

*************

HAZAL'DAN DEVAM.....

"Bakar mısınız ?"

"Buyurun ?"

"İki sade kahve ve bir dilim pasta lütfen "

Siparişleri alıp içeriye girdim. Elimde ki siparişleri Ayla ablaya verip hazır olmasını bekledim. O sırada cafeden içeriye giren Sarp çekti dikkatimi. Üç haftadır her gün saat 12:30'da buraya gelip kahve içiyordu. Üstelik şirketin yeri de buraya çok uzaktı. Ayla ablaya dönüp

"Abla birde orta bir kahve eklendi siparişe "

Ayla abla buranın hem sahibi hemde çalışanıydı. Çok sevimli ve dobra bir kadındı. Başıyla onaylayıp gülümsedi . Kahveyi bana uzattığında sarpı işaret ederek konuştu

"Senin ki yine dakik "

Gözlerimi devirip

"Şuna senin ki deme abla ya "

"Tamam tamam " deyip gülmeye devam etti. Sabır çekip elimde ki kahveyi Sarpın önüne koydum. Umursamadan yanından geçecekken oturduğu yerden kolumu tuttu .

"Otur . Konuşalım... lütfen "

Lütfen kelimesini söylerken acı çekiyormuş gibi bir hali vardı. Tabi beyefendi özür dilemeyi , rica etmeyi ve teşekkür etmeyi bilmediği için zorlanıyordu. Kolumu elinden kurtarıp Ayla ablaya doğru baktım . Başıyla onaylayınca Sarpın karşısına oturdum.

Derince bakıp bir şeyleri çözmeye çalışıyormuş gibiydi. Sessizce bir bekleyişin ardından konuştum

"Konuşmayacaksan zamanımdan çalma "

Tam ayağa kalkacakken duyduğum isimle yerimde çivilendim. Tam iki yıldır kendime söylemeyi ve duymayı yasakladığım ismi söyledi.

"Çağrı"

Tam iki yıl geçmişti. Yağız büyüyüp okula bile başlamıştı. Kader hala Sarpın şirketinde çalışmaya devam ediyordu. Ben ise iki yıl içinde dört kez işten kovulmuştum ve üç hafta öncede burada işe başlamıştım. Çağrı... Çağrıyı bir daha hiç görmemiştim. Bir kaç kez izlendiğimi hissetmiştim ama dönüp arkama bakma cesareti bulamamıştım kendimle . Onunla karşılaşmaktan korktum. Onu yeniden sevmekten korktum. Onu unutmak istedim. Ama unutmak bir yana dursun her gün daha da içime işliyordu. Bir kanser gibi... Bütün hücrelerim onunla doluydu . Ama o kanseri kesip atmasını da bildim. Onsuz bir hayat kurdum . En kötüsü de onsuzluğa alıştım .Sarpı umursamıyormuş gibi kalkıp gidecekken beni durdurabilecek şeyi söyledi

"Çağrı vurulmuş"

 

Loading...
0%