@tugba_mortaldance
|
Güzel okurlarım öncelikle beni takip etmenizi ve bölümleri beğenmenizi rica edeceğim. Kitabı kütüphanenize ekleyerek yeni bölümlerden haberdar olabilrsiniz. Sizleri seviyorum . İyi okumalar.
Yaslan göğsüme sevdiğim . Benim gönlüm gök gibidir , Açık deniz gibidir . Pas tutmaz benim içim , yeryüzü gibidir , toprak gibidir ... Sen ki bulut gibisin , ay gibisin . Güneş gibi bazen . Adil Erdem Beyazıt <<<<<<<<<Yazardan>>>>>>>>> Ölüm başka bir yaşamın kapısın değil miydi ? Peki insan ne için yaşardı ? Aklınıza bir çok şey geliyor ama içinden sizin için en anlamlı en değerli olanı seçmeye çalışıyorsunuz değil mi ? Bazılarımız için çalışıp daha çok para kazanmak , Bazıları için önemli birisi olmak ve kariyer yapmak .İyi bir insan olmak . Kimisi için Allah'a ibadet etmek , başka birisi içinse hayatı eğlenceden saymak . Peki senin için ne ? Bir an bu soru karşısında dalıp giden bir çok kişi görüyorum sanki . Sizi bilmem ama Hazal için yaşamanın tek amacı intikamdı artık . Kalbinin sesini bastırmaya çalışan bir faniydi. Peki susmak bilmeyen kalbini susturabilecek miydi ? Yada içine düştüğü çukurdan çıkabilecek miydi ? Ama bilmediği bir şey daha vardı Hazalın. İçine düştüğü çukur çıkabileceği türden değildi. Ve içine düştüğü dipsiz kuyuyu çukur sanan zavallı bir kızdı ... *************** İçinde boğuştuğum karanlığa uzaktan bir kaç seste eşlik etmeye başlamıştı. Kolumu kaldıracak güç bulamıyordum kendimde . Sesler biraz daha yakından gelmeye başlayınca yavaşça göz kapaklarımı araladım . Ama etraf bulanık bir sudan farksızdı . Bütün renkler birbirine girmiş bayram ediyorlardı sanki . Gözlerimi kapayıp yavaş yavaş anlaşılır bir hale gelen sesleri dinlemeye başladım . Sadece araba sesi vardı . Ve süratle giden arabadan çıkan tekerlek sesleri. Kendimi zorlayarak yeniden gözlerimi açtım . Etraf hala renk cümbüşüydü . Birazdan görüntüler netleşmeye başlamıştı . Karşımda iki tane araba koltuğu vardı . Aynada ki kişiye baktığımda kaşlarım kendiliğinden çatıldı. "Tam üç saattir uyuyorsun . Ama az kaldı gideceğimiz yere Portakal çiçeği " Üzerimdeki gelinlik ne kadar rahatsız etse de kıpırdanmaya çalıştım . Ama arkadan bağladığı ellerim hareketsiz kalmama neden oluyordu . "Psikopat ! Durdur arabayı !" Ufak bir kahkaha atarak önüne döndü yeniden "Çağrı ! Aptal mısın sen bırak beni !" "Evet " Islık çalmaya başlayınca daha da bağırdım . Bide ıslık çalıyordu "Buna adam kaçırma denir ! Seni polise vereceğim !" "Tamam verirsin" diyerek alay etti. Arkadan bağladığı ellerimi çözmeye çalışırken arabayı bir anda durdurdu. Ben ne yapacağına bakarken arabadan indi ve benim olduğum kapıyı açtı . Kolumdan tuttuğu an kulakları tırmalayacak şekilde bağırdım "Bıraksana be !" Elini kulağına götürüp bastırdı "Hay ben senin sesine ... Kulağımın zarını patlattın " Tekrar kolumdan tutup kendine doğru çekti ve kucağına aldı . Ben kucağında debelenirken ormanlık alan çekti dikkatimi . Daha önce de gelmiştik buraya . Onu gördüğüm ikinci gün . Zorla getirmişti buraya . Ama başka bir şey daha çekti dikkatimi. Dağ evi ! Gerçekten de ev yaptırmıştı . Psikopat ! "Dağ hayvanı !" "O dağ hayvanıyla balayı yapacağın hiç gelir miydi aklına Portakal çiçeği ?" Gözlerimi kocaman açıp yüzüne baktım . O ise yeniden bir kahkaha daha patlattı .Balayı derken ! "Evine hoş geldin Portakal çiçeği " Kapıya ayağıyla vurup çaldı ve yüzünde ki o pis sırıtışıyla bana baktı. Resmen kaçırmıştı beni ! Hem de düğün günümde ! Bir müddet bekledikten sonra kapı açıldı ve karşımda Çağrı ile neredeyse aynı boylarda olan bir çocuk çıktı . "Çekil önümden Yiğit " Yiğit denilen çocuk çekildiğinde bizde içeri girdik. Pardon zorla içeri sokuldum ! Salon olduğunu anladığım yere girince Emreyi gördüm .Hani sen Sarpın arkadaşıydın ! "Emre yardım et bana " Çağrı gülerken Emre de ona eşlik etti. "Maalesef yenge " "Pis sahtekar hani Sarpın arkadaşıydın sen !" "Ben ikisinin de arkadaşıyım yenge " "Yenge deme bana !" Bu dediğime hepsi gülerken Çağrı ayağa kalkıp "Emre , Yiğit ikinizde bu evi ve Hazalı unutuyorsunuz . Şimdi herkes dağılsın " Emre ve Yiğit gülerek giderken alayla bana el sallamıyı da ihmal etmediler tabi ! Onlar gittikten sonra Çağrı bana dönüp "Baş başa kaldık sonunda portakal çiçeği " Öfkeyle suratına bakarken gelip yanıma oturdu . Ellerim ve ayaklarım hala bağlı iken yüzünün ortasına sağlam bir tokatta geçiremiyordum ! "Çöz beni !" Cıklayarak kafasını salladı . "Kaçarsın " Evet kesinlikle onu yapacaktım "Kaçmam " gülümseyerek elini kaldırıp yüzüme getirecekken "O pis elini değdirme bana . Başkasına dokunduğun ellerle dokunma !" Beni dinlemeyip elini yanağıma koydu . Başımı çevirmek isteyince de iki eliyle yüzümü kavradı "İçimde sen varken nasıl başka birine dokunabilirdim ? " Ne yani o kadınla birlikte olamamış mıydı . Buna inanacak kadar aptal değildim ! "Yalancı ! Hayatımda gördüğüm en adi yalancı sensin " Hala gözlerinde ki hüzünle yüzüme bakmaya devam ederken konuştu "Yemin ediyorum .. O kadınla ..." "Karınla " diye düzelttim . Sustu . "Eminim karını da buraya getirmişsindir . Hatta o yatak odasında .." beni susturan şey Çağrının dudaklarıydı . Daha sonra geriye çekilip "Ağzını bantlama mı istemiyorsan sus Portakal çiçeği " ben susunca konuşmaya devam etti "Hayatıma sen girdikten sonra bu dudaklar senden başkasının tenine değmedi " Histerik bir kahkaha atınca kaşlarını çattı "Başka ne tür yalanlar uyduracaksın şimdi ? Beni öldürmekte istememiştin değil mi ?" Oturduğu yerden bir hışımla kalkıp ellerini saçlarına gezdirdi ve delirmiş gibi salonda dolanmaya başladı. Bir anda durunca bakışlarımı üzerinde sabitledim. Çağrıdan öğrendiğim kadarıyla ifadesiz suratla izledim onu "Evet ! Lanet olsun ki evet ! Seni öldürmek istedim . Hatta seninle karşılaştığımız o ilk gece öldürecektim " Yutkunup üzerine sabitlediğim bakışlarımı başka yöne çevirdim . Olduğu yerden hızlıca gelip yeniden yüzümü avuçları arasına aldı ve "Ama gözlerinin gözlerime değdiği an var ya ... İşte o an bütün ezberim bozuldu benim . Dedim ki bu kız ölürse kimse yaşamamalı " Yüzümü avuçlarının içinden çekip kafamı başka bir çevirdim . Tek lafına kanamazdım . Bundan sonra biz olmazdık . Ayağa kalkıp ellerini cebine soktu "Aç mısın ?" Tekrardan cevap vermeyince salondan çıkıp gitmişti . Neydi bu içimde ki savaş ? Hangi tarafa inanıp güvenecektim ben ! Sadece mutlu olmak istemiştim . Sadece mutlu olmak ! Oturduğum yerden evi incelemeye başladım . Her yer rengarenkti. Tıpkı... Saçlarımı siyaha boyatmadan önce ki gibi. Gözlerim dolunca kendime kızdım . Ota boka ağlıyordum. Bir müddet sonra Çağrı elinde yemek tepsisiyle gelip yanıma oturdu . Onu umursamadan yeniden başımı başka yöne çevirdim. "Bana dön portakal çiçeği " "Defol " Eliyle çenemi tutup hızlıca kendine çevirdi . Ben kaşlarım çatık bir şekilde ona bakarken konuştu "Eğer elimle yedirmemi istemiyorsan ağzımla da yediririm portakal çiçeği . Emin ol ki zevkle yaparım bunu " Yüzümü buruşturup "İğrenç" deyince elinde ki çorbayı ağzıma tıktı. Bir anda ona yaptığım tatlı çorba geldi gözümün önüne . Onunla yüzümü daha da buruşturdum "Ne o senin yaptığın çorba kadar güzel olmamış mı ?" Alayla söylediği şey karşısında gözlerimi devirdim . Yemek bittikten sonra ayağa kalkıp tepsiyle yeniden gitti. Üzerimde ki gelinlik zaman geçtikçe daha da ağırlaşıyordu sanki. Rahatsızca kıpırdanırken Çağrı bey yeniden salona teşrif etti. Hiç bir şey söylemeden beni kucağına alınca "İndir beni !" Sabahtan beri bir eşya gibi kucakta geziyordum ! Çağrı dediğimi dinlemeden evin girişinde ki merdivenlere yöneldi "Birazda yatak odamızda zaman geçirelim değil mi portakal çiçeği " "Hayvansın sen biliyorsun değil mi ! Hayvan ! Bırak lan beni !" Keyifli bir şekilde gülerken yeniden ayağıyla başka bir kapıya vurup açtı . Odaya göz gezdirdiğimde oldukça sadece ve şıktı . Siyah renkler hakimdi . Beyaz yatağa bedenimi bırakınca geri çekilmedi . Beynim işlevini yitirmiş ve bütün anormallikler bana normal geliyordu . Karnımda karıncalanan hisler bütün bedenimi ele geçirmiş gibiydi . "Çağrı ... git " Sanki dediğimi duymuyormuş gibi ne geri çekiliyordu nede bir tepki veriyordu . "Lütfen .Biraz nefes almama izin ver " Dediği şeyle gözlerimi kapatıp bu anın etkisinden kurtulmaya çalıştım . Biraz öyle durduktan sonra Çağrı kalkıp üzerime baktı "Şu saçma elbiseyi çıkartalım öyle değil mi ?" diyerek dudaklarını yukarı kıvırdı . "Çöz ellerimi ben değiştiririm üzerimi " "Olmaz , kaçarsın " "Yakalarsın" Biraz daha yaklaşıp ellerini belime sardı ve beni nefessiz bıraktı . "İşimi garantiye almak zorundayım Portakal çiçeği" derken elleri sırtımda geziniyordu . Nefesimi tutmuş uzaklaşmasını beklerken gelinliğin fermuarına ulaştı eli . Boğuk bir şekilde çıkmıştı sesim . "Çağrı..." Beni kendine daha çok çelip başını boynuma gömdü ve fermuarı yavaşça açtı ... |
0% |