Yeni Üyelik
37.
Bölüm

37. Bölüm

@tugba_mortaldance

Bir kalbiniz vardı ,

Onu hatırlayınız .

Cahit Zarifoğlu

Bulutlar gelir sonra aklına , oradan oraya savruluşları..Görünmez bir iple bağlıdırlar gökyüzüne . Dimdik ayakta dururlar . Bir çok tarihe tanıklık yaptılar . Bir çok acıya , bir çok aşka şahit oldular . Ne Leyla'nın nede Mecnunun bedenleri kaldı yeryüzünde . Sevdalarıyla anıldılar asırlar boyunca . Onların ki çok sevmektendi. Peki bizde o aşklardan olabilecek miydik ?

Merdivenlerden çıkıp yatak odasına girdim etrafa bakınmama rağmen hiçbir yerde yoktu . Tam kapıdan çıkacakken yarı açık olan banyo kapısı çekti dikkatimi .Yavaş yavaş kapıya adımlarken Şevket denilen pisliğin sözleri yankılandı kulaklarımda . Gözlerimi sıkıca yumup kafamı iki yana salladım. Unutmalıydım , hiç duymamış gibi... Hatırlamam ikimize de acı verecekti fakat beynimin içinde ki karmaşa buna izin vermiyordu .

Banyonun kapısının önüne gelip durdum . Yarı açık olan kapıyı elimle itip daha çok araladım . Su sesleri doldu biranda kulaklarıma . Çıplak olup olmamasına aldırmadan girdim içeri. Sağ tarafıma döndüğümde gördüğüm manzara karşısında hareketsiz kaldım. Kıyafetleri ile suyun altında ruhsuzca oturuyordu .Musluğa uzanıp kapatacakken elini elimin üzerine koyup engelledi ve önemli bir iş yapıyormuş gibi karşı duvarı izlemeye devam etti. Kıyafetleri sırılsıklam olmuştu.

"İçinde ki yangını böyle söndüremezsin "

Sanki beni duymamış gibi duvarla bakışmaya devam etti . Bir müddet öylece izledikten sonra ona doğru ilerleyip yanına oturdum. Soğuk su bütün iliklerime işleyip beynimi uyuşturuyordu sanki. Bu sayede Şevketi de dediklerini de unutuyordum . Suyun altında kalmaktan titremeye başlamıştım artık ama Çağrıda hiç bir tepki yoktu .

"Üşümedin mi ?"

Sorduğum soruya karşın yüzüme bakmadan konuştu

"Üşümemeyi öğrendim"

Bedenimin tamamını ona çevirip kollarımı sıkıca boynuna sardım . Hiç bir tepki vermeyince daha sıkı sardım .Kısık bir sesle konuştu

"Yapma , sakın bana acıma . "

Ondan ayrılıp yüzüne baktım . Yüzünde ki acı kemiklerimi sızlatıyordu . Elimi kaldırıp sağ elinin üzerine koydum ve kendime çektim. Elini göğsümün üzerine bastırıp konuştum

"Burası senin,"

Daha sonra ona doğru yaklaşıp kısık bir sesle

"O pisliğin istediğini vermeyelim ona . Bizi bu ateşe atmasına izin vermeyelim . Uzaklaşma benden "

Elini göğsümün üzerinden çekip tepkisizce aynı şeyi yapmaya devam etti. Boş boş duvarı izledi. Dizlerimi kendime çekip kollarımı doladım . Bedenim artık başımdan aşağı akan suya alışmıştı . Kafamı Çağrının kolunun üzerine koyup onun izlediği yeri izledim .

"Neredeyse aradan 10 yıl geçti . Koskoca 10 yıl ... Unuttum dediğim ne varsa karşıma çıkıyor portakal çiçeği ."

Sessizce konuşmasının devamını dinledim

"O pisliklerin hepsi tek tek öldü... Öldürdüm "

Yutkundum biran .

"Ben hiçbir şey duymadım "

Söylediğim şeyle gülümsedi. Ama bu mutluluk dolu bir gülümseme değildi.

"Bunu sadece sen ve şevket biliyor"

Hızlıca konuştum

"Başka da kimse bilmeyecek"

Hiç bir şey söylemeyince ayağa kalkıp suyu kapattım . Saçlarımdan ve kıyafetlerimden akan sulara aldırmadan elimi ona uzattım . Başını kaldırıp bir elime bir de bana baktı .Sonra elimi tutup kalkmak yerine beni kendine çekti. Üzerine düşmemle burun buruna gelmemiz bir oldu.

"Bu küçücük bedeninle beni yerimden kaldırabileceğini mi düşündün portakal çiçeği "

ellerimi göğsünün üzerine koyup kalkacakken ayağımın kaymasıyla tekrar düştüm . Biraz önce soğuktan titrerken şimdi nasıl her yer alev alabiliyordu ? Kollarını belime dolayıp daha çok kucağına çekti. Yüzünde varla yok arası bir gülümseme belirmişti . Nefes alıp verirken inip kalkan göğsüm vücuduna değerken daha çok hızlanıyordu . Gözlerim ise onun kehribardan daha koyu bir renge dönen gözlerindeydi. Belime sardığı elleri hareketlenince nefes almayı da bırakmıştım . Eli yavaşça aşağı doğru inerken tek bakabildiğim yer gözleriydi. Arsızca vücudumda dolanan eli kalçamda durunca hareketsiz kaldı .Hızlıca alıp verdiği nefesler pek hayra alamet değildi . Daha bir saat öncesine kadar düştüğümüz çukurdan nasıl kurtulabileceğimizi düşürken şuan olay nerelere gelmişti böyle ?

Bir müddet öylece bakıştıktan sonra belimden tutup ayağa kalkmama yardımcı oldu . Kendisi küvetten çıktıktan sonra tam bende çıkacakken elini yeniden belime yerleştirip diğer eliyle de bacağımın altından tutup kucağına aldı . Hiç bir şey dememden üzerimde yarattığı etkiden kurtulmaya çalıştım .

Kapıyı açıp yatak odasına girdiğimizde beni kucağından indirip kıyafet dolabına yöneldi . Elinde benim kıyafetlerimle gelip karşıma geçti . Kıyafetleri almak için uzandığımda geriye çekip yatağın üzerine koydu . Bana doğru yaklaşıp tşörtümün uçlarından tutup üzerimden sıyırdı .

"Çağrı .."

"Sus"

sakince söylediği şey karşısında susup ellerimi nereye koyacağımı bilmez bir şekilde göğsümde bağladım . Şuan karşısında sütyenle duruyordum. Yanımdan gidip kıyafet dolabına yeniden yöneldiğinde elinde iç çamaşırlarım ile geldi. Vücudumda ki bütün ısı yanaklarıma toplanmış gibi hissettim bir an . Çok utanç verici !

Elinde ki iç çamaşırlarını hızlıca alıp

"Arkanı dön , yada çık odadan "

Gülümseyerek yatağa doğru gitti . Yatağın başlığına sırtını dayayıp bana bakmaya devam etti . Elimde ki iç çamaşırları ile aptal gibi ayakta dikiliyordum .

"Üzerin ıslak yatma yatağa öyle !"

"Beni mi düşünüyorsun ?"

Alay edercesine söylediği şey karşısında bende onun gibi konuştum

"Hayır yatak ıslanacak "

Yataktan kalkarken

"Tamam ilk önce sen giyin bende giyineyim "

"Dön arkanı "

"Olmaz, işin zevki orada "

"Fırsatçı pislik "

Yatağın üzerindeki kıyafetleri alıp banyoya koştum . Arkamdan gülerek söylediği son şeyleri duydum

"Beni bu manzaradan neden mahrum bırakıyorsun portakal çiçeği "

*********************

Elim saçının her telini keşfe çıkmışken ciğerlerime kokusunu doyasıya çekiyordum. Bu hayatta ki inadımı kırabilen tek kişiydi Çağrı. Ellerim saçında her gezinmesin de kedi gibi mırıldıyordu . Bu hali gülümsememe neden olurken yarı baygın bir şekilde konuştu.

"Kokuna sarılmak istiyorum "

Kaşlarımı çatıp söylediği şeyi kafamda tartmaya çalıştım .

"Sen edebiyat falan mı okudun "

Bir müddet sessiz kalıp konuştu

"Hapishanede pek okunmuyor "

Saçlarında ki ellerim durunca devam etti

"Bunları bana sen söyletiyorsun portakal çiçeği "

ellerim saçlarında ki keşfine devam ederken çekinerekte olsa sordum

"Anlatmak ister misin ?"

Başını dizlerimden kaldırıp doğruldu . Sırtını yatağın başlığına yaslayıp beni izlemeye başladı .

"Geçmişi anlatmak kapanan yaraları kanatmaktan başka bir işe yaramaz portakal çiçeği "

Haklıydı . Ne geçmiş geri gelebilirdi nede değişebilirdi. Derin bir yaradan farksızdı . Arada bir sızısını hissetsekte geçmişti işte . Geçmiş....

"Peki gerçekten geçti mi ?"

Yüzüne derinlerinden kopup gelen bir gülümseme yerleştirdi.

"Geçti portakal çiçeği . Geçti."

Kollarımı beline dolayıp başımı göğsüne yasladım . Ellerini saçlarıma çıkardı .Büyülü sesi bütün evin köşelerini gezerken onu dinledim

"Benden seni öldürmemi istediklerinde gözümü kırpmadan yaparım dedim. Çünkü daha önceden de yapmıştım . Nedenini bilmeden beni avcı senide av yaptılar. Seni çok takip ettim portakal çiçeği . Herkesten farklıyım diye haykıran saçlarını ,eşsiz kalbini keşfettim. Sonra kendimi sana kaptırmaktan korktum . Seni öldürememekten korktum . Karar verdim ve o gece seni öldürecektim . Gözlerime öyle bir baktın ki içimi gördün sandım . Kokunu ilk duyduğum an ne hareket edebildim nede tepki verebildim . Kokun ... Belki de duyduğum en güzel kokuydu. Seni ormanlık bir alanda öldürmeyi planlarken araba evinin önünde durmuştu . Buna ben bile şaşırmıştım. Sonra dedim ki ikinci gün öldüreceğim. O ormanlık alana giderken aklımda seni nasıl öldürebilirim diye planlar kurmaya çalışıyordum. Ama daha sonra kokun burnuma dolunca ne düşündüğümü bile unutuyordum .

Daha önceden kuramadığım hayalleri senin yanındayken , gözlerindeyken kurmaya başlamışım .Yapamadım portakal çiçeği .Sana dokunamadım , kıyamadım . Korkularıma yenik düşüp kendimi sana kaptırdım . Sana bir şey itiraf edeyim mi portakal çiçeği ?"

Kafamı göğsünden kaldırıp gözlerine baktım . Kehribar rengi gözlerine

"O palyaço bendim. Sana o renkli bilyeyi verende , mendilde ki notu yazanda "

Ellerimi göğsüne koyup ondan ayrıldım . Çatık kaşlarla mendilde ne yazdığını düşünmeye çalıştım .

"Bir gün bütün gerçekleri öğrendiğinde yaşamaktan , kendinden ve sevmekten asla vazgeçme . Çünkü sevmeye ve sevilmeye en muhtaç olacağın günler gelecek . Her ne kadar bilmesen de ,ben senin gölgen gibiydim . Ben senin hep yanındaydım. Seni çok seviyorum KIZIM"

"Ama kızım yazıyordu ?"

"Evet.Sadece mutlu ol istedim. Arkanda seni seven birilerinin olduğunu bil istedim."

Ne o konuştu nede ben . Sevmenin kitabını yazmış adamdı Çağrı. Yaşadığı onca olaylara rağmen bu kadar güzel sevebiliyordu .

"Ben senden gitmek istemedim Portakal çiçeği . Beni senden ölüm bile ayıramaz diyordum hatırlıyor musun ? Ama seni benden ayırabilirdi . Ben seni bu kadar geç bulmuşken kaybetmek istemedim. Benden nefret etmeni göze alarak yaşamanı istedim. Ölme istedim. Ben o kadına dokunmadım bile . Ona ..."

susmasına neden olan şey dudaklarımdı . Bu sefer susturan taraf ben olmuştum . Korkmadan , utanmadan . İntikam hırsı olmadan . En az onun ki kadar saf bir sevgiyle ...

 

Loading...
0%