Yeni Üyelik
45.
Bölüm

45. Bölüm

@tugba_mortaldance

Kitabı ve profilimi takip etmeyi unutmayınız güzel okurlarım. Burada varolmam için bu çok önemli. Eğer kitapları beğendiyseniz arkadaşlarınıza önerebilirsiniz. Sizleri seviyorum.

 

Bizi esir ettiler ,

bizi hapse attılar :

beni duvarların içinde ,

seni duvarların dışında .

Nazım Hikmet Ran

İzbe bir yolun üstüne yapılmış bir evdi o . Yıkık dökük biraz da eskimiş , kimsenin içine girmeye cesaret edemediği bir ev . Tavan aralarında örümceklerin yuva yaptığı , soğuk ve karanlık bir barınaktı içi.

Yıllarca suskunluğunu perde etmişti sesine . Konuştukça sesinin duyulmaması bundandı .

Dış görünüşü koca bir adama benzese de içinde karanlıktan ve yalnızlıktan korkan bir çocuk vardı .

Benim ise tek sığınağım bu çocuktu . Yalnızlıktan korkan çocuk .

Arabada ki sessizliği bozmak isteyen bendim bu sefer .

"Bundan sonra ne olacak ?"

Çağrının dudaklarında belli belirsiz bir gülümseme oluştu .

"Güzel olacak "

dedi. Güzel olacak . Sahi bu olabilir miydi ?

Bu koca arabada sadece ikimiz vardık . Yağız Mithat beylerin arabasındaydı . Onu da kendi karanlığımıza çekmek istemedik. Bu yolun sonu nereye çıkacaktı bilmiyorduk . Onuda tehlikeye atamazdık .

"Peki nereye gidiyoruz "

Çağrı gözlerini yoldan ayırıp bakışlarını bir kaç saniye üzerimde gezdirdi . Öyle bir baktı ki sorduğum soruyu unuttum o an .

"Beraberken nereye gittiğimizin bir önemi var mı ?"

Söylediği şeye karşın gülümsedim .

"Yok . "

Yoktu . O yanımdaydı ve nereye gidersek beraber olacaktık . Bakışlarımı yola çevirdiğimde taş topraktı her yer . Şuan polislerden değil kaderimizden kaçıyorduk . Yaklaşık iki saattir yoldaydık .

"Çağrı .."

"Söyle Portakal Çiçeğim "

Gözlerim kendiliğinden kapandı . Bu anı durdurmak istercesine . Portakal Çiçeği deyişi içimde ki yangınlara su serpiyordu .

"Ne zaman bitecek bu kabus ?"

"Bitecek ... Er yada geç bitecek "

Evet bitecekti . Ama nasıl bitecek kimse bilmiyordu .

Biterken neler götürecekti bilmiyorduk .

Arabanın birden fren yapmasıyla düşüncelerim bölündü. Karşıya baktığımda bizden biraz uzakta dört beş tane siyah araba vardı . Korkuyla gözlerim açılınca yönümü Çağrıya döndüm . O ise tepkisizce karşı tarafa bakıyordu .

"B-Bunlar kim ?"

Çağrı sıkıntılı bir nefes verdi dışarıya .

"Şevketin adamları "

"Ama o öldü.."

"Biliyorum . Başlarında Asaf olmalı "

Öz kardeşim sevdiğim adama zarar veremezdi değil mi ! Yapmazdı bunu . Ama bir kardeşi dahi olduğunu bilmiyordu ki . Eğer onunla konuşursam belki ... Belki bırakırdı peşimizi . Belki bir ailem olabilirdi . Canımdan kanımdan bir akrabam .

"Onunla konuşmalıyım Çağrı . Anlatmalıyım her şeyi "

Kapıyı tutup ineceğim sıradan hızlıca beni kendine çekti.

"Sakın ! Asla inanmaz . Sana zarar verecek Portakal Çiçeği "

"Yapmaz . Yani öz kardeşini öldürmez ... Değil mi ?"

Sustu . Bu suskunluk " Yapar " anlamına geliyordu . Elimi kapının kolundan çekip arkama yaslandım . Korkuyordum . Öz kardeşimin bana ve sevdiğim adama zarar vermesinden ölesiye korkuyordum .

Çağrı yeniden arabayı çalıştıracağı vakit arkadan polis arabasının siren sesi duyuldu . İşte şimdi kapana sıkışmıştık .

Çağrıya döndüğümde onun suratı da benimkinden farksızdı .

"Çağrı .."

Karşısına bakarak düz bir sesle konuştu .

"Arabadan inip polislere doğru gidiyorsun . Hadi ! Hemen !"

"Asla !"

Bana döndü bir anda .

"Sana bir şey yapmazlar beni arıyorlar . Seni bu tehlikeye atamam Hazal "

"Bende seni tek bırakmam ! Bırakamam . "

"Olmaz ! Hemen inip polislerin yanına gidiyorsun "

"Bırakmam seni"

"İn şu arabadan Hazal !"

İsmimle seslenince hızla ona döndüm . Gözlerimde hem öfke hem kızgınlık vardı .

"Hani asla beni bırakmayacaktın !"

Gözlerimin dolmasına aldırmadan yüzüne bakmaya devam ettim . Beni arabadan indirmek istemesinin tek nedeni korumaktı . Fakat onsuz ölürdüm ben, bunu bilmiyordu . Elini kaldırıp yanağıma koydu . Sanki veda eder gibi bakıyordu . Son kez bakıyormuş gibi ...

Tam o sırada polis mikrafonundan ses duyuldu .

"Çağrı Ateşdağlı ! Arabadan inip ellerini havaya kaldır ve adalete teslim ol !"

Yutkundum . Bu nasıl bir çıkmazdı böyle ?

Çağrı elini yanağımdan ayırmadan dinlemişti anonsu . Bakışları tekrar beni bulduğunda acı bir şekilde gülümsedi. O gülümseme kalbimden bir ağırlık oluşturdu . Ben gidiyorum der gibi bakıyordu . Kendine iyi bak der gibi !

Yapma be adam ! Şöyle bakma bana . Son kez bakarmış gibi ..

"Seni sevdim Portakal Çiçeği . Nefes aldığım her an sevdim . "

Elimi kaldırıp hızla dudaklarının üzerine koydum . Susmalıydı . Veda eder gibi konuşmamalıydı .

"Seni sevmem için nefes almama gerek yok adamım "

Onun sözünün devamını ben getirmiştim .Elimi tutup dudaklarına bastırdı . Küçük ama derin bir öpücük bıraktı avuç içime. Sonra elimi dudaklarından ayırıp benden tarafa eğildi ve kapıyı açtı .

"Git . N'olur git Portakal Çiçeği "

Açtığı kapıya kaydı gözlerim . Ya inip hayatıma kaldığım yerden Çağrısız bir şekilde devam edecektim yada ... Yada onunla sonsuzluğa gözü kapalı gidecektim .

Tekrar polisin anonsu duyuldu . Arabanın aynasında geriye baktım . Yaklaşık on kadar polis arabayı hedef almış gelecek hamleyi bekliyordu . Daha sonra karşıya kaydı bakışlarım . Kana susamış vampir gibi bakan adamlara baktım . Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık !

Çağrının açtığı kapıyı hızla geri kapatıp ona döndüm .

"Hani elimi hiç bırakmazdın .Şimdide bırakma . Öleceksek de beraber ölelim yaşayacaksak ta !"

Çağrı ellerini yanaklarıma yerleştirip dudaklarını dudaklarıma bastırdı .Onu iliklerime kadar hissetmek güzel şeydi. Ondan ayrıldığımda konuştum

"Ben sensiz yaşayamam , gittiğin yere beni de götür Çağrı "

"Yapma be güzelim . Yapma ! "

Yüzümde ki kararlılık onu susturmaya yetmişti . Konuştum ;

"Hadi bitirelim şu işi "

Söylediğim şeyle gülümsedim . İnsan ölüme giderken nasıl gülümseyebiliyordu ? Yanında olması gereken kişi var ise gülümseye biliyordu .

Pişman değildim . Onu sevdiğime , onunla ölüme gideceğime pişman değildim . Çağrı son kez emin olmak istercesinegözlerimin içine baktı .

Daha sonra arabanın anahtarını çevirip çalıştırdı .

"Ben hayatım boyunca kimseyi bu kadar benden saymadım Portakal çiçeği . Kimseye böylesine ait olmadım . Ben aitlik ne demek onu bile bilmiyordum . Acımasız , pislik herifin tekiydim . Sonra sen geldin peşinden baharı da sürükledin . Sen olmayan kalbimi hissettirdin . Sen bütün karanlıkları aydınlığa çıkardın . Nefes almak için bir neden verdin bana . Sevmenin ne kadar yüce bir duygu olduğunu gösterdin . Teşekkür ederim çiçeğim . Teşekkür ederim . Ölürken bile yanımda olduğun için . Asla sırtını bana dönmediğin için "

Gözlerimden akan yaşları yok sayarak gülümsedim . Ardından ben konuştum

"Sen ölü bir insanı hayata döndürdün haberin yok . Ben ölmüştüm ama gömenim yoktu be adam . Hayatıma girmeseydin eğer hala bir ceset gibi gezecektim ortada . Sen bana yaşamayı öğrettin . Bir adam nasıl bu kadar güzel sevebilirmiş onu gösterdin . Bazen kendimden utandım ben . Neden senin kadar güzel sevemiyorum diye . Sen pislik falan değildin . Tam aksine tanıdığım en güzel adamdın . Güzel kalmayı layıkıyla yerine getiren bir adam . Koca yürekli adamım . Seninle yaşamak nasıl güzel bir duyguysa ölmekte o kadar güzel . Seninle mutlu bir sonumuz olabilirdi fakat ben mutlu bir sonsuz istiyorum . Seninle mutlu bir sonsuz "

"Bizim hikayemizin bilindik bir sonu yok Portakal Çiçeği "

"Olmasında adamım . Seninle mutsuz bir sona da razıyım ben . Yeter ki seninle olsun "

Gülümsedi . Bu öyle bir gülümsemek ki ölmeye değerdi . Bakışlarını yola çevirdiğinde hala gülümsüyordu . Ama sahte veya acı bir şekilde değil . Mutluluk vardı . Tıpkı bende olduğu gibi .

Ayağını gaza getirip bastığında araba hareket etti . Artık bir sona doğru ilerliyorduk . Yada sonsuza ...

Arabayı Asaf ve adamlarının üzerine sürerken bir anda yön değiştirip uçuruma doğru sürmeye başladı . Başından beri bunu yapacağını biliyordum . Seven insan karşısındakinin anlatmak istediği şeyi sözlere ihtiyaç duymadan anlar . Bende anlamıştım gözlerinden . Arabayı uçuruma süreceğini bile bile inmemiştim. Onsuz bu hayatın bir anlamı yada değeri yoktu gözümde . Ben onunla ölümü seçmiştim .

....Ve artık bu karmaşa bitmişti .

Bazılarına göre kötü bir sondu bu . Bazılarına göre ise mutlu bir sonsuz .

Ben onunla ölümü seçtim .

Meğer bütün nefeslerimi onun varlığı için almışım ben .

Meğer yaşamın bu denli güzel olduğunu onu yaşarken anlamışım ben .

Ben onu severken varolmuşum .

Gülümsedim .

Yanımdaydı ya , bu bana yeterdi. Ölüme giderken sıcaklığını hissedip sesini duyuyordum ya benden mutlusu var mıydı ?

Önceden de dediğim gibi . Çağrı sevmenin kitabını yazmış adamdı .

Nasıl sevilir onu öğretti daha sonra çok sevdi. Bir adamın nasıl saf ve masum sevebileceğini kanıtladı . Bir adamın kırmadan dökmeden nasıl seveceğini gösterdi.

Özür dilerken sevgisini döktü kelimelere. Teşekkür ederken çocuksu yanını serdi ortaya . Bir adamın nasıl güzel ağlaya bileceğini gösterdi. Sadık bir adam nasıl olunur onu öğretti. Başka tenlere gitmeden , vurmadan , parçalamadan sevdi.

Kalbini utanmadan kadının önüne serdi . Çocukluğunu verdi sevgisine .

O herkes gibi olmadı . O herkesleşmedi.

Sevdiği kadına Portakal Çiçeği dedi. Farklılığını bir kez daha gösterdi. Böyle adamlarda varmıymış dedirtti . Varmış !

Böyle adamlar varmış !

Ve o adamlardan biri şuan yanımda oturuyordu . Ölüme gülümseyerek gidiyordu , mutluydu .

Mutluyduk .

Arkaya dönüp baktığım da Polisler ne yapacağını şaşırmış şekilde bizim arabanın ardından bakıyorlardı . Aynısı Şevketin adamları içinde geçerliydi. Elimi uzatıp elini tuttum . Ve ona döndüm . Oda aynı şekilde gülümseyerek bana bakıyordu . Herkesin şaşkınlık dolu bakışları arasında araba boşluğa düştü . Derin bir boşluktu . Uçurumdan düşen araba bize sonsuzluğun kapısını aralamıştı .

Bizim hikayemiz ise yeni başlıyordu .

Bu sonsuz bir başlangıçtı .

Sonsuzluğu yaşamaya gidiyorduk .

Bizim adımız sonsuzluktu artık .

Sonsuzduk .

"Seni seviyorum "

"Seni seviyorum ,

PORTAKAL ÇİÇEĞİ 'im ."

*********************

"Bir varmış , bir yokmuş " diye başlayan masallardan biri değildi bu .

Adamın biri renkli saçlı bir kadına aşık oldu . Aşırı bir kadındı bu . Sevmekten korkan kalbini sevmelere kapatmış bir kadındı. İçinde ki karanlığı aydınlatmak istercesine saçlarını rengarenk yapan bir kadındı .

Geçmişi karanlıktı kadının , geleceği ise daha karanlık .

Adamı bir anda avcı yaptılar . Kadını ise av . Sonra kadın yapmam dediği her şeyi yaptı . Aşık oldu.

Kırdılar , kırıldılar ama en çok sevdiler . Adam bütün çıplaklığı ile serdi kalbini kadının önüne . Kadın ilk defa aşkın ne denli güzel bir duygu olduğunu keşfetti.

Ama geçmiş bir türlü geçmedi. Bir kara delik gibi hikayede ki herkesi yuttu . Fakat bilinmeyen başka bir şey daha vardı . Hikaye daha bitmemişti . Belki de hiç bitmeyecekti . . .

T.A

SON

 

Loading...
0%