Yeni Üyelik
12.
Bölüm

11. Bölüm

@tugba_zeycel

BİR NEFES


Tolga sinirden dönmüş gözleriyle bana doğru geliyordu ve artık nefes alamıyordum. Gözlerimi o kadar sıkı yummuştum ki artık gözkapaklarım seğirmeye başlamıştı. Sanki yer yoktu ayaklarımın altında, boşluktaymışım gibi gelmeye başlamıştı. Dizlerimin yere değmesiyle Tolga telaşlı bir şekilde "İyi misin?" diye sordu, gözlerimi açmak veya cevap vermek istemiyordum. Tek istediğim bu soğuk duvardan ve Tolgadan uzaklaşmaktı. Tekrar sorusunu yenileyip “Elçin iyi misin cevap ver?" dedi ama ben gözlerimi kapatmış yerde oturuyordum.


"Elçin yapma böyle benden uzak durmana dayanamıyorum, kafayı yiyeceğim yapma!" Cümlesinin sonuna doğru sesi yükselmişti. Bu tavırları beni ondan daha da soğutuyordu. Bulunduğum ortamda sanki oksijen kalmamıştı, her soluduğum hava ciğerlerimi yakıyordu. Bir cesaret kendimi toparlayıp Tolga’nın omuzlarından tutup geriye doğru sert bir şekilde itip kaçmak için harekete geçtim.

Tuvaletin kapısını açıp dışarı doğru çıktım. Nereye gitmem gerektiğine bakmak için gözlerimi açtığımda Tolga’nın yerden kalkmaya çalıştığını gördüm.

Kızların hala içeride olduğunu düşünüp onların yanına doğru koşmaya başladım. Pistte dans eden insanlara çarpa çarpa kızları arıyordum ama ikisi de yoktu. Nefes alışverişlerim sıklaşmıştı ve deli gibi ortalıkta dolanıyordum. Bir anda arkamdan omzuma bir elin değmesiyle çığlık attım. Endişeli bakışlarla Ceren "Elçin ne oldu?" Çığlık atmamı beklemiyordu ve tepkim onu korkutmuştu. Ceren’i görmemle kendimi güvende hissetmeye başlamıştım. Hemen kollarımı boynuna dolayıp Ağlamaklı bir sesle "Neredeydiniz?"

"Bizde seni ve Tolga’yı arıyorduk." Arkama bakarak bende neye bakıyor diye arkama döndüğümde Tolga’nın yanımıza doğru geldiğini gördüm, ayakta bile zor duruyordu. Birkaç adım geriye doğru atıp Ceren’in arkasına geçtim. Bu durum Ceren’in tuhafına gitmişti ama Tolga’nın yanımıza gelmesiyle bir şey diyememişti.

Tolga sert bir sesle "Başak nerede? Hadi gidelim" dedi.

Tolga’nın Başağın olmadığını hatırlatmasıyla etrafta Başağı aramaya başladım. Birkaç dolaşmanın ardından dışarıda birkaç kişiyle muhabbet ederken bulmuştuk avukat hanımı. Türk birkaç kişiyle tanışmış kısa bir sohbetin ardından taksiye binip otele doğru yola çıkmıştık. Arabada nefes alışverişlerimizden başka ses yoktu. Tolga’ya en uzak yere oturmuş yolculuğun bitmesini sabırsızlıkla bekliyordum.

Otele gelir gelmez hemen arabadan indim ve kimseyi beklemeden odama çıkıp kapımı kilitledim. Üstümdekileri bir hışımla çıkartıp pijamalarımı giydim. Kendimi yatağa atıp birkaç saat önce yaşadığım olayı kafamdan atmaya çalıştım.

Tolga böyle biri değildi. Yaptığı davranış ondan korkmamı ve soğumamı sağlamıştı. Aklı başında değildi bekli ondan öyle davrandı ama zihin altında ne varsa dile o gelirdi. Yaşadığım korku bundan sonra Tolgaya olan güvenimi de sevgimi de azaltmıştı. Yatağımda uzanmış düşünürken kapımın çalınmasıyla yataktan kalkıp kapıyı açtım. Kızlar pijamalarıyla kapıda bekliyorlardı. İçeri geçmelerini söyleyip bende onlarla beraber yatağın üstüne oturdum.

"Anlat çabuk ne oldu?" dedi Ceren itiraz istemez bir ses tonunda. Zaten bu durumu fazla saklamaya niyetim de yoktu. Sakladıkça elime bir şey geçmemişti, çözülmesi gerekirken daha da büyüyüp Tolga’nın hışmı olup üzerime gelmişti. "Buraya gelmeden önce ihtiyaçlarımı almak için avm ye gittim orada cafede Tolga ile eskiden bizim mahallede oturan oyunbozan bir kız vardı ya ikisi gülüşüp sohbet ediyorlardı. Kahkahaları cafeyi inletiyordu." O zamandan bu zamana olan her şeyi döküldüm. Tolga’nın peşimden koşmasını, otobüse bineceğimiz gün camın önüne gelmesini, yolda konuştuğumuzu ve tuvalette olanları. Kızların gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Tuvalette olanları anlattıkça Başak dizlerini dövüp nasıl seni yalnız bıraktık deyip kendini suçluyordu. Ne var ne yok anlatıp konuşma sırasını kızlara devrettim. Ceren "Elçin, sen niye bunları önceden anlatmadın ya?”

"Sırf biz ona tatile gidiciğimizi söylemedik diye o kadar tavır yaptı, hatta ortak bile oldu tatilimize ama o kız arkadaşını bizden sakladı bende önemsemeyip ders vermek istedim işte, bide tatilimiz mahvolsun istemedim ki fazlasıyla oldu" dedim. "Elçin kızma ama bu Tolga bence sende." lafını kesip "Başak lütfen tekrar aynı şeyi duymak istemiyorum, böyle bir şey asla olmayacak, asla!" diye çıkıştım. Düşünmek bile istemiyorum çünkü ben ona öyle bir gözle bakamam olmaz bizim çocukluklarımız birlikte geçti arkadaşım o.

Kızlarla biraz daha sohbet ettikten sonra Başağın ısrarı üzerine aynı odada kaldık. Tolga’nın gece gelebilme ihtimaline karşı beni yalnız bırakmak istememişlerdi. Bir yandan da iyi olmuştu, daha korkum dinmemişti ve olanlar hala kafamın içimde dönüp duruyordu.

Sabah kalktığımda kızlar yerlerinde yoklardı. Aşağıya inmişlerdir düşüncesiyle kendimi banyo ya atıp ihtiyaçlarımı giderdim. Yanlarına gitmek için hazırlanmaya başladım. Dünün etkisiyle hiç keyfim yoktu o yüzden sade ve rahat kıyafetler seçmiştim. Yere kadar uzun yandan yırtmacı olan V yaka yeşil elbisemi giyip saçlarımı da kendi haline bırakıp kızların yanına indim.

Kızlar resepsiyonun orada yoklardı. Etrafa göz gezdirdiğimde karşıdaki cafede oturduklarını gördüm. Karşıdan karşıya geçip yanlarına gittim. Masanın başına geldim ve kızlara dönüp sitem ederek "Ne işiniz var burada, hem niye haber vermiyorsunuz?" dedim.

Ceren ağzını açmış tam cevap verecekken "Sizde hoş geldiniz Elçin hanım" arkamdan gelen tanıdık sesle yüzümü o tarafa doğru döndüm. Alper! Gene ne arıyor burada bu? Arkamı tekrardan ona dönüp, kızlara gözlerimi dikip "Bunun burada ne işi var?" diye sordum. İkisi de mahcup bir şekilde yüzüme bakıyordu. Elindeki tepsi de 3 tane kahve olan Alper, tepsiyi masaya bırakıp

"Siz buyurun ben bir tane daha kahve alıp geliyorum " deyip gitti.

Masaya oturup kızlara hesap sormaya başladım.

" Siz gene ne yapmaya çalışıyorsunuz ha, bu sefer de benden habersiz mi konuşup anlaşma yapacaktınız?" dedim.

Bununla birlikte 2 etmişti, benim haberim olmadan telefon açıp teklifini kabul etmişlerdi. Şimdi ise sessiz sedasız cafeler de kahve içiyorlardı.

Başak yüzünü asıp "Senide çağıracaktık. " Cümlesini tamamlamasına izin vermeden "Aynı odada uyuyorduk Başak, kalktığında bir dürtsen yeterdi. " Sinirden yüz hatlarım kasılmıştı, yine çatık olan kaşlarımı saymıyorum bile. Alper elinde ki kahveyle gelip masaya oturdu. Bense ellerimi göğsüm de kenetlemiş, yüzümü asmış küs çocuklar gibi oturuyordum. Alper "Beğendiniz mi buraları?" diye sordu, hayatımızın en güzel günlerini yaşayacağız derken hayatımızı mahvettik, evet çok güzel demek istememde şu an bir trip atmakla meşguldüm.

"Pek gezmeye fırsatımız olmadı ama şu 2 günde gerçekten çok beğendik" dedi Ceren. Acaba bende mi var bir anormallik, nasıl böyle normal bir şekilde konuşup muhabbet edebiliyorlar, anlamıyorum. Bu adam bizi zorla borçlu çıkarttı hey!

Bu güzel muhabbetlerini dayanamayıp "E toplanma sebebiniz neydi?" deyip bozdum. Donuk bakışlarım masadaki herkese değiyordu ama kimsede ses yoktu.

Alper boğazını temizleyip konuşmaya başladı "İmzalanması gereken sözleşmeyi getirdim birde benim buralardaki işim bitti, artık İstanbul’a dönmem lazım" dedi, bundan bize ne dercesine başımı salladım.

"Orada sizlere ihtiyacım olacak. " Ne yani tatil burada bitti mi? Asık suratımı bu sefer üzüntü kaplamıştı.

"Ne zaman ?"

"Yarın sabah yola çıkıyorum."

"Biz?" Kedi yavrusundan farkım yoktu şuan.

"Sizin de bugün saat 3’te otobüs biletiniz var, İzmir’e dönüyorsunuz. Ailelerinize durumu anlatıp en geç 2 gün sonra İstanbul’da olmanız lazım." Demesiyle yüreğime bir öküz, yok yok fil oturmuştu.

Alper’in sözü üzerine hiçbir şey söylemeden dolmuş akmaya hazır olan gözyaşlarımla masadan kalktım. Başakla Ceren arkamdan seslenseler de duyumsamazlıktan gelip öylece sokakta yürümeye başladım. Neredeyim nereye gidiyorum hiç bakmadan yürümeye devam ettim. İnsanların konuşması sinek vızıltısı gibi geliyordu kulağıma. O kadar olay üst üste gelmişti ki zihnim, ruhum artık isyan etmeye başlamıştı. Hangi olayı düşünsem ne yapacağım demekten kendimi alamaz olmuştum. Hepsi de beni bulur, bitmiyor ve dertler tek kalmıyordu. Bu İstanbul işini anneme nasıl anlatırım nasıl inandırırım onu?

İzin vermezse asıl ne yaparım, onu karşıma alamam bunu ona yapamam. Gözlerimden akan yaşlar önümü görmeme engel oluyordu. Zaten nerede olduğumu da umursamıyordum artık.

Ayaklarımın sızlamasıyla bir yer bulup oturdum. Başımı eğmiş düşünürken omzumun tutulmasıyla hemen o yöne doğru döndüm. Yeşilleriyle bana bakan Alper "İyi misin? " diye sordu, ağlamaktan yüzüm gözüm şişmişti kesin. Sorusuna hiçbir yanıt vermeden başımı kaldırdığım yere geri eğdim.

"Hayatta her zaman güzel günler yaşanmıyor. Acısıyla tatlısıyla geçiyor ömür. Her dert, her sıkıntı güzel günlerimize şükretmemizi sağlıyor. Dayanıp geçecek demek gerekiyor ki düştüğümüz yerden daha güçlü kalkabilelim." Sözleri kalbime ve kulaklarıma ninni gibi geliyordu. Buğulu Gözlerimi yeşillerine dikmiş mest olmuş bir şekilde bakıyordum. Onun da bana olan bakışları anlamlı ve huzur vericiydi. Daldığım huzurdan "Otobüsü kaçırmayalım daha hazırlanman lazım" demesiyle çıktım.

Yaşlarımı silip ayağa kalktım. Gösterdiği arabaya doğru gidip oturdum. Peşimden gelmiş olması yüreğime masumca bir duygunun tohumunu atmıştı. Yol boyu hiç konuşmamıştık. Benim bakışlarım sürekli camda, onunsa yoldaydı.

Otelin önüne geldiğimizde arabadan inmeden teşekkür etmiştim. Beni buraya kadar getirdi ve konuşup rahatlamam için destek olmuştu. Dilimden başka bir şey dökülmemişti. Zaten o yeşillere bakıp cümle kurmak çok zordu. Her geçen gün o yeşiller derinleşiyordu ruhumda. Anlam kazanıyordu sebepsiz yere aklımda. Otelden içeri girdiğimde Resepsiyonda oturmuş merakla beni bekleyen arkadaşlarım beni görür görmez hızlı bir şekilde yanıma gelip sarıldılar. Nereye gittiğimi ve nasıl geldiğimi anlatıp odama hazırlanmaya gittim. Hazırlıklarım bittiğinde otobüsün kalkmasına bir saat vardı ama Tolga hala ortalıkta yoktu gecenin 4’ünde gitmiş ama bu saat olmuş gelmemişti. Aramadığımız sormadığımız yer kalmamıştı. En son polise gitmek için dışarı çıktığımızda Ceren’in telefonunun çalmasıyla durduk. Arayan Tolga’ydı, Ceren hemen telefonu açıp "Neredesin sen?" dedi sert bir şekilde.

"Saçmalama Tolga gel hemen buraya" Ceren’in yüzü gerilmişti. Ne oluyor diye sürekli çekiştirip bir şey demesi için Ceren’i zorluyorduk.

"Alo Tolga, Tolga alo! Yüzüme kapattı ya" dedi Ceren.

Başak benden önce davranmışı "Ne oldu anlatsana." Diye sordu.

"Ben gelmiyorum diyor oda iş bulmuş muş beni merak etmeyin gayet iyim görüşürüz elbet bir gün deyip kapattı."

Ceren’in söylediklerini kafamda bir kez daha tekrarlamıştım doğru mu duydum diye. Şuna bak ya resmen bize kısasa kısas yapıyordu. Hadi bana kızgınsın ama bu kızların suçu ne?

"Bırakın ya ne hali varsa görsün bizle dalga geçiyor işte." Kızlarda benle aynı fikirdeydi. Nasıl kendi geldiyse öyle de geri dönebilirdi. Daha fazla vakit kaybetmeyip terminale doğru gittik. Otobüsteki yerlerimizi alıp yola çıkmıştık artık. İzmir’e gittiğim zaman yaşayacağım zorluk şimdiden yüreğimi daraltıyordu. 1 haftalık izne bile annem sorun çıkartırken ne kadar kalacağım belli olmayan bu saçma işe nasıl razı olurdu?


Yorum ve beğenilerinize talibim ❤️

 

 

 

 

 

 

 

 


Loading...
0%