Yeni Üyelik
13.
Bölüm

12. Bölüm

@tugba_zeycel

BATAKLIĞA İLK ADIM

 

TOLGA’DAN

 

Kim olmuştum ben? Neye dönüşmüştüm böyle?

Elçin’e demin yaşattığım şey, hayır hayır o ben olamam.

Gözüm dönmüştü adeta. Onun bana olan soğukluğu kendimi ona kanıtlayamamam çılgına çevirmişti beni. Gözlerinde bana karşı her zaman sevgi vardı ama şimdi o harelerde korku hakimdi. Beni bir kuyu gibi içine hapseden hareler şimdi ölüm fermanımla kapatmıştı beni oraya.

Sarhoşluğun vermiş olduğu sarsıntı ve baş ağrısıyla otelden çıkıp biraz hava almak için sokakta gezinmeye başladım. Elçinin korku dolu gözleri aklıma geldikçe kendimden nefret edip var olan gücümle başıma vurup “Aptal, aptalsın işte.” deyip sokakta serseriler gibi dolanıyordum.

Açık bulduğum bir meyhaneye girip kendimi unutacak kadar içmek istiyordum. Zor şer girdiğim meyhanede 1 saate yakın oturmuş ve cebimdeki son paraya kadar harcamıştım. Artık önümü bile göremiyordum ama o korku dolu gözler hala aynı yerlerindeydi.

Tam kalkmaya hazırlandığım sırada masama bir adam oturup “ Bu kadar içecek ne derdin var delikanlı?” diye sordu.

Benim kafam mı gitmişti yoksa adam gerçekten Türkçe mi konuşuyordu?

Adam şaşkınlığımı anlayıp “Bende Türküm oğlum baksana mekana böyle bir Gürcü meyhanesi olur mu?” Adamın yönlendirmesiyle mekanı inceledim ve haklıydı. Tam Türk tarzı hakimdi.

“Hadi anlat derdini. Bak derdini anlatmayan dermanını da bulamaz” deyip garsona seslenip acı bir kahve yapmasını söyledi. Adamın babacan tavırları beni safına çekmeyi başarmıştı. Bir yandan kahvemi yudumluyor bir yandan da adama Elçin’i, onu ne kadar çok sevdiğimi ve bu zamana kadar başıma gelen her şeyi anlatmıştım. Alper’i bile.

“Ah be oğlum sende sevdiğin kızı bıraktın mı hemen?”

“Hayır, asla onu bırakamam. Bir kere sevdim ben onu bırakamam.” Böyle bir şey aklımdan hiç geçmemişti bu zamana kadar.

“E ne yapacaksın şimdi?”

“Tıpış tıpış otele gideceğim” başka ne yapabilirdim ki.

“Kıza mani ol, çalışmasın o herifle” dedi. Bu sözü üzerine kahkaha atıp

“Ne diyorsun abi sen ya. Adamın bindiği araba beni satın alır.”

“Şşşt dur orada bakalım sende yiğit genç bir delikanlısın neyin eksik o Alper’den?”

“Çok şeyim eksik o heriften, hem Elçin’e gitme desem beni dinlemez ki artık. Kimim ki ben, ne işe yararım? Şu halime bak cebimde kuruş kalmadı.”

“De bakalım bana bu, kız için her şeyi yapar mısın?” dedi.

Sorduğu da sorumuydu yani, tabi ki de yaparım o benim dünyam, tek bildiğim limanım, mis kokulum. Başımı evet anlamında salladım.

“Ben seni sevdim akıllı ve mert bir delikanlısın. Öyle herkese güvenmem bilesin” deyip yanında ki adama işaret edip getirmesini söyledi. Şaşkın ve yeni açılmaya başlamış gözlerimle adamı izliyordum.

Adam içeriden üzeri altın işlemeli bir silah getirip masanın ortasına koymuştu. Silahın içeride ki varlığı bile beni huzursuz etmişti.

“Bu da ne şimdi?” deyip silahı gösterdim.

“Bak oğlum bu güç demek. (Asla değildir kurgu amaçlı yazıyorum yanlış anlaşılma olmasın, özendirme söz konusu değildir) Senin de buna ihtiyacın var. Benim etrafım da yüzlerce adam var hepsi bundan güç alır sarar sarmalar beni, payına düşeni de alır. Gel sende bu haktan payını al. Güçlü ol ki sevdiğin kızın güvenini, sevgisini kazan. Karşısına dik bir şekilde çık. Benimle çalışmaya varmışın?”

 

 

GÜNÜMÜZDEN

 

Odanın atmosferine uyum sağlayan tütsü kokuları ile tekrar bir seansın içerisindeydim. Doktorumun kendinden emin duruşu ve her daim ayarlanmış ses tonu seanslarda biraz daha rahat olmamı sağlıyordu. Doktorumu seviyordum ama her seans beni o düğüme biraz daha yaklaştırıyordu. Beynim hatırlamamam gerektiğini düşünüp kendince önlemler alıyordu. İlk sırada da Aylin hanımdan kaçma isteği vardı. O düğümü hatırlama korkusu kalbimin göğüs kafesimi çatlatacak kadar güçlü atmasına neden oluyordu. Beynimin benden sakladığı şeye bilinçaltımın verdiği olumsuz tepkiler olmasa hatırlamamayı tercih ederdim.

 

“Demek öyle Elçin. Bir tatil hayali ile başlayan akıl almaz bir serüven. Hikayen de en çok Alper’e karşı dik duruşunu sevdim. Size karşı sergilediği baskınlığa hep göğüs germişsin.”

Derin bir nefes alıp verdikten sonra “Alper’in öfkesi bana hiçbir zaman geri adım attırmadı. Nedenini tam olarak bende bilemiyorum ama onun ateşi ile bende hep yandım. Sanki etrafımızda bir tılsım vardı ve hep aynı duygu içerisine hapis ediyordu bizi.”

“İki ayrı bedende tek ruh yani.” Aylin Hanım bu sözünü gözlerinin içi ile gülerek söylemişti. Yüzümde istemsizce beliren tebessüme engel olamadan konuşmama devam ettim. “Sanırım tamda dediğiniz gibi. İlk gördüğüm an o yeşillere kapılmıştım. Ne kadar öfke dolu olsalar da.” Aylin Hanım ile birlikte ufak bir kahkaha atmıştık. O sokakta üzerime doğru yürüdüğü an belirmişti gözlerimde. “Koruma içgüdüsü ile hep kendini ortaya atmışsın. Hem o adamı kurtarmışsın, hem de Alper’e karşı arkadaşların için kalkan olmuşsun. Çok güçlü bir kalbe sahipsin Elçin. Sevdiklerine çok bağlısın. Ama burada yaptığın bir yanlış var ki oda kendini unutmak.”

“Nasıl yani?”

“Sevdiklerinin hep annesi rolünü oynamaya kalkıyorsun. Buna kanıt ilk olarak kız kardeşini verebilirim. Bir kavganızdan bahsetmiştin, mesela orada bir anne baskısı ile yaklaşmışsın kardeşine.”

Yüzüm ekşimiş bir şekilde “Hayır! Sorumluluklarını bilmek ve yapmak zorunda.” dedim.

“İşte tamda bir anne gibi konuştun. Bak Elçinciğim, insanlar sorumluluklarını elbette yerine getirmekle mükellef. Ama bizler sadece o sorumlulukları onlara hatırlatabiliriz. Seninse sergilediğin bir annenin içsel tepkisi. Hayatın boyunca annenin yüklerini hafifletmeye çalışmak seni kardeşine karşı 2.bir anne yapmış.”

Pelin ile olan ilişkimi düşündükçe Aylin Hanım’a hak vermiştim. Kardeşimin üzerinde hep bir annecilik oynama durumum vardı. Küçüklüğümüzden buyana öğrendiğim bir şeydi bu. Annem pansiyonla ve hayatın zorlukları ile ilgilenirken ben Pelinin öğretmeni, ablası, arkadaşı ve annesi olmuştum. Sanırım en çokta anneliği benimsemiştim.

“İlk kanıt olarak Pelin, ya başka?” diye sordum.

“İkincisi ise Tolga.” dedi. Gözlerim gözlerinde öylece kalakalmıştı. İfadesizce. Söyleyeceklerini merakla bekliyordum. Çünkü Tolga ile aramda ki duygu bağına hiçbir zaman anlam verememiştim. “Tolga dememi beklemiyordun sanırım. Tolga ile ilgili konuşmayı pek sevmediğini biliyorum. Şimdiye kadar anlattıklarınla aranızda ki ilişkinin farklılıklarını görebiliyorum. Ama bu konuya değinmeden hikayeni biraz daha dinlemek istiyorum. Hem belki seans sonunda bu konuyu sende biraz düşünürsün. Hatırlamana yardımcı olabilir.” Doktorumun ters köşe yapmasıyla afallamıştım. Zihnimi uyarmaya çalıştığının farkındaydım ama doğru söylüyor olama ihtimali de beni korkutuyordu.

“Elçin, Tolga demem sana ne hissettiriyor?” Bir kez daha Beynimin durma doktorasına gelmesiyle kalakalmıştım. Kelimeler zor, cümle kurmak imkansız gibiydi. Odanın içerisinde ki her bir eşya toz bulutları arasına karışıp yok olmuşlardı. Görüşüm bulanıklaşıyor ve ellerimde ki kan çekiliyordu. Aylin Hanım uyarıcı bir şekilde “Elçin!” dedi.

Boğazımda oluşan düğümü yutkunarak yok etmeye çalıştım ama bu sefer daha kötü olmuştu. Ellerimle boğazımı tutup buruşmuş suratım ile tekrar yutkunmaya çalıştım. Aylin Hanım oturduğu yerden hızla kalkıp orta sehpanın üzerindeki sürahiden bir bardak su doldurup titreyen ellerime tutuşturdu.

“Sakin ol ve derin nefesler al ver. Hadi birlikte yapalım. Burnundan nefes al ve ağzından yavaşça ver.” Aylin Hanımın yönlendirmesi ile nefes egzersizleri yapmaya başladık. Yanımda sağlam duruşu ile bana güç veren Doktoruma yaşlı gözlerimle baktım. –Yanındayım, korkma- dercesine bakışları ve ellerimi sıkıca tutuşu bana çok iyi gelmişti. Kafamın üzerine çöken ağırlık yerini düşüncelere bırakmıştı. Zor çıkan sesim ile Aylin Hanımın sorusuna cevap verdim. ”Sadece içimi bir boşluk kaplıyor.” Temkinli çıkan sesi ile “Nasıl bir boşluk bu? Neye benziyor?”

Ağlamam biraz daha şiddetlenmişti ve sesim eskisine oranla daha cansızdı. “Beni içine hapis eden bir boşluk. Sürekli kendine çeken bir girdap gibi. ”

“Balkon, cam gibi yerlerde veya gerçek anlamıyla yüksekliğin vermiş olduğu boşluklarda bulunma durumun bundan kaynaklı mı?”

Kendini öğretmenine haklı çıkartmak isteyen küçük bir çocuk gibi telaşa kapıldım. “Niyetim intihar etmek falan değildi. Gerçekten hiçbir zaman bunu istemedim. Alper’in korkusu bu.”

“Seni gayet iyi anlıyorum Elçinciğim. Peki o boşlukta olduğun zamanlarda…” hızla Doktorun sözünü kesip konuşmaya başladım. “İçimi tuhaf bir his kaplıyor. İlk dehşet verici bir acı. Ardından o acı yerini anlamsız bir huzura bırakıyor. Hissizlik verici bir huzur. Sonra ayaklarım beni rüzgara götürüyor. Gözlerim istemsizce kapanıp kendini rüzgarın büyüsüne bırakıyor. Zihnim, düşüncelerim adeta yok oluyorlar. Sadece rüzgar ve ben.”

Aylin Hanım başını onaylar şekilde sallayıp elimde ki suyu içmemi söyledi. Birkaç yudum aldıktan sonra bardağı sehpaya bıraktım. Doktorum kalktığı yerine geri oturup defterine birkaç şey yazmaya başladı. O defteri hiç sevmiyordum. Sanki o defterle dedikodumu yapıyorlarmış gibi geliyordu. Acaba benimle ilgili neler yazıyordu orada.

 

Loading...
0%