Yeni Üyelik
15.
Bölüm

14. Bölüm

@tugba_zeycel

BİLİNMEZLİK

 

 

Alper Bey gitmişti ama ben hala aynı yerimde kalmış ne için hazırlanmam gerektiğini düşünüyordum.

Hazırlanmak derken?

Ne işim olabilir ki? Anlaşmamız var, yapacağım tek şey ev temizliği olacakken bu da neydi şimdi?

Aklımdan geçirdiğim komplo teorilerini bir kenara bırakıp kızlara doğru döndüm. Onlarda benim kadar şaşkındı.

" Ben ne için hazırlanacağım ki?" diye sordum kızlara, artık benim aklım durmuştu, yaşadığım şeyler resmen sınırlarımı zorluyordu.

İkisi de yüzüme bakıp bilmiyoruz deyip başlarını salladılar.

Salonda bulunan büyük koltuğa oturup başımı ellerimin arasına alıp ne yapacağımı düşünmeye başladım. Sürekli ne yapacağım diye kendime sorup duruyordum ama olaylar hep benim iradem dışında gelişiyordu. Elimi atıp değiştirme veya yön verme gibi bir gücüm olmuyordu. Aklımı kaçıracağım artık!

Oturmuş kara kara düşünürken kapıda nöbet tutan adamlardan biri yanıma gelip "Merhaba Elçin Hanım Alper Beyin emriyle hazırlanmanız gerek" dedi. Alper bunu söylediği an donakalmıştım ama şimdi aynı cümleyi tekrar duyunca veremediğim tepkimi şimdi verip "Hazırlanmıyorum anladınız mı? " dedim ayağa kalkmış karşımda duran adama.

"Üzgünüm ama bu Alper Beyin emri." Oda emir kulu olabilir ama anlaşmam böyle değildi ve bunu bozamayacaktı patronu. "Söyle o Alper Beyine anlaşmayı unutmasın ben hiçbir yere gitmiyorum" dedim işaret parmağımı adama doğru sallarken.

Adam başını eğip yanımızdan ayrıldı. Kızlara baktığımda iyi yaptın der bakışı atıyorlardı. Bir bilinmeze geldiğimiz doğru ama yapacağımız işler konusunda anlaşmıştık fazlası yok! Olmamalı.

Tonton teyzenin bize gösterdiği odaya geçip bavullarımızı yerleştirmeye başladık. Büyük bir odayı bize vermişlerdi. 3 tane yatak rahatlıkla sığmıştı, fazladan dolaplar için bile yer vardı. Eşyalarımızı yerleştirip kendimizi yataklarımıza atıp dinlenmeye başladık.

Tam uykuya geçeceğim sırada kapımın çalınmasıyla söylene söylene kapıyı açtım. Hayriye teyze elinde siyah kılıflı bir askı tutuyordu.

Anlam veremez bir şekilde baktım ve konuşmasını bekledim.

" Bunu Alper oğlum gönderdi. Sıkıntı çıkartmasın 2 saate bunu giyip hazır olsun dedi." Şaşkın bir o kadar da sinirli bakışlarımla

"Gelmeyeceğimi iletin lütfen" deyip kapıyı kapatacağım sırada Hayriye teyze ani bir hamleyle içeri girip elbiseyi dolabımın önüne asıp " Bana denileni yapayım da gerisi size kalsın" deyip odadan dışarı çıktı. Bakışlarım dolabımda asılı olan elbisedeydi. Ceren merak edip hemen açmıştı. Yeşil boydan güzel dekoltesi olan bir elbiseydi. Bedeni bile tam bana göreydi. Nasıl oldu da bu kadar zevkli bir seçim yaptı diye içimden geçirmedim değil. Elbiseyi ne kadar beğenmiş olsam da giymeyecektim. Anlaşmam olmayan şeyleri yapmak zorunda değildim.

"Ne yapacaksın?" Diye sordu Ceren.

"Tabi ki gitmeyeceğim."

"Ya bir şey yaparsa?" Ceren’in söylediği şey olabilir belki ama gitsem de gitmesem de bir şey olma olasılığı var zaten, ha öyle ha böyle. Yatağıma oturmuş öylece elbiseyi izliyordum. Bana gerçekten de yakışırdı fiziğime uygun bir elbiseydi. Aklımdan bunu seçerken beni düşündü diye geçirmekten 2 saat olan süremi unutmuştum bile. Alper’in kapımda "Hazır mısın? "diye sormasıyla kendime geldim.

Kapıyı açsam mı açmasam mı diye düşünürken içeri bir anda girmesiyle şok oldum.

Burası 3 kadının odası, nasıl böyle bam diye girer..

"Yavaş ol burası bir bayan odası öyle girilmez !" dedim sert bir şekilde. Belli ki onunda boşluğuna gelmişti. Mahcup olmuştu ama bozuntuya da vermek istemiyordu, bakışlarını kaçırmasından belliydi.

"Neden hala hazır değilsin sen?" diye gürledi. Hazırladığım cümlelerim içime kaçmıştı. Kendimi savunmam gerek her istediğini yapacak değiliz. "Benim işim temizlikti hani?"

Gözlerini kapatıp derin bir nefes alıp verdi. Sinirini ne kadar bastırmaya çalışsa da sesinden ve seğiren gözünden sinir kat sayısı belli oluyordu. "Soruma soruyla cevap verme Elçin! Sana 30 dakika hazırlan ve çık, kapıda bekliyorum." Her kelimesini bastıra bastıra söylemişti.

"Bizim bir anlaşmamız var onun dışına çıkmam. Sen de sadık kal!" dememle üzerime doğru yürüyüp "Her kelimemin arkasındayım! Bana işimi öğretme! Bana sıkıntı çıkartma Elçin!" dedi. Kükremesi kulaklarımı sağır etmişti. Tek mağdur olan şey kulaklarımdı. Bu tepkisi bana saçma bir şekilde deli cesareti vermişti. Sanki onun alevi beni de yakıyordu. "Oldu! Her dediğini yapacak değilim. Git başka birini bul işine. Kendine kukla arıyorsan o ben değilim" dedim. Her kelimem de gözü daha fazla seğiriyordu. Yumruk yaptığı elini ne zaman bir yerlere indirir diye beklerken. Elini belime sarıp beni kendine doğru çekti. Aramızdaki mesafeyi çırpınmama rağmen kapatıp yanağını yanağıma dayayıp " Beni yorma Elçin! Şuracıkta arkadaşlarına bir şey olsa ne yaparsın? Kim yaptı? Nasıl oldu? Anlamazsın, anlatamazsın!" Gözlerim fal taşı gibi açılmıştı. Resmen beni tehdit etti, arkadaşlarıma zarar vermekle beni tehdit etti!

Gözlerim dolmuş akmaya hazır bir şekilde yeşillerine bakıyordum. Benden bir cevap beklediği aşikârdı. Başımı zorda olsa tamam anlamında salladım. "Yarım saat" deyip odadan çıktı.

Olduğum yere oturmamla tuttuğum yaşlarımı tek tek akıtmaya başladım. Kızlar telaşlanmış bir şekilde yanıma gelip,

"Ne dedi sana?" diye soruyorlardı korkmamaları için onlara bir şey demeyip "Hazırlanmama yardım edin" dedim.

Giyinmek için elbiseyi alıp banyoya geçtim ama titreyen ellerimden bu pek mümkün olmuyordu. Bu hep böyle mi olacak? Tek bir tehdidiyle her dediğini yapacak mıyım? Ya yapmazsam arkadaşlarıma zarar gelir mi?

Gözyaşlarımı akıta akıta giymiştim elbiseyi. Elimi yüzümü silip aynadan kendime baktım. Elbise harika olmuştu, tek eksik saç ve makyajdı. Başka bir zaman olsa böyle güzel bir elbisenin içersin de dans eder ne kadar güzel oldum diye şarkı söylerdim. Şimdi ise üzerimdeki elbise bir ateş parçası gibi yakıyordu tenimi. Fırlatıp atmak istiyordum bana bunu zorla yapan kişinin suratına. Banyodan çıkıp saç ve makyaj için sandalyeye oturdum. Ceren bu işlerden çok iyi anladığı için kendimi onun ellerine bıraktım. Makyajımı sade yapması konusunda sıkı sıkıya tembih etmiştim. Her şey tamamdı, en son aynanın karşısına geçmiş kendime bakıyordum.

Dağınık topuzum, sade ama göz alıcı makyajım ve vücut hatlarımı ortaya seren elbisemle çok güzel olmuştum. Kızlar ne kadar güzel olduğumu defalarca söyleyip beni bekleyen Alper’in yanına postaladılar hemen. Daha fazla sorun çıkmadan solan da bekleyen Alper’in yanına gittim.

Solana gittiğimde arkası bana dönüktü. Elimden alıp kaldırdığı vazoyu yerine koymuş ve seyrediyordu. Bu vazoyu değerli kılan şey neydi acaba? Bakışlarını göremiyorum ama hayranlıkla izlediğini tahmin edebiliyorum. İçeri girdiğimi bile beni fark etmemişti. Bunu fırsat bilip bedenine harika uyum sağlayan takım elbisesini izledim. Gerçekten çok yakışmıştı. Gri tonlarda giydiği takımı elbiseme uyuyordu, birlikte bir ahenk oluşturuyorduk ve bu benim kalbimde istemediğim bir hareketliliğe neden oluyordu. Numaradan boğazımı temizleyip bana doğru dönmesini sağladım. Bakışları beni bulduğu an tek kaşı havaya kalkmıştı. Beni baştan aşağıya süzüp gözlerini gözlerime kenetledi. Yeşilleri o kadar güzel bakıyordu ki bu anda kalmayı ne kadar istesem de "Hadi çıkalım." deyip yanımdan geçip kapıya doğru gitti. Bende yanına geldiğimde dış kapıyı açıp ilk önce benim geçmem için buyur etti. Vay be istediği zaman kibar olabiliyormuş diye içimden geçirdim.

Benim ardımdan oda çıktıktan sonra arabaya doğru yürümeye başladık. Siyah lüks bir arabayı getiren şoföre teşekkür edip kendisinin kullanacağını söyleyip anahtarı aldı.

Şoför koltuğuna geçip oturdu ama ben hala arabanın önünde arkaya mı binsem yoksa önemi diye düşünüp duruyordum. Alper’in kornaya basmasıyla korkudan ufak bir çığlık attım. Yaptığım şeye anlam veremeyip arabadan indi "Ne bekliyorsun? Binsene arabaya, bak geç kalıyoruz" dedi uyarıcı bir ses tonuyla. Yerine oturup ön tarafın kapısını açıp oturmamı söyledi. Onun yönlendirmesiyle ön koltuğa oturup kemerimi bağladım.

Yol boyu pek konuşmamıştık yaklaştığımız sırada Alper " Gittiğimiz yerde yanımdan ayrılma, ben demediğim sürece kimseyle konuşma. Sekreterim olduğunu söyleyeceğiz o kadar. Fazla bir bilgiye gerek yok." Hala ne yapmaya çalıştığını anlamamıştım "Nasıl bir şey bu, niye bende geliyorum?" diye sordum başta sormam gerekirdi ama buna pek fırsat olmamıştı maalesef. Karşı çıkacağım derken elim kolum yine bağlanmıştı. "Bak planlı bir şey değildi bu, anlık gelişti. Başka zamanlarda olacak bir şey değil merak etme" demesiyle içim rahatlamıştı. İnsan içine çıkmak istemiyordum hele ki Alper ile.

Araba durduğunda geldiğimizi anlamıştım. Arabadan indiğimizde Alper arabayı valeye verip yanıma geldi. Bense ışıl ışıl paralayan oteli incelemekle meşguldüm. Otelin dış yapısı o kadar güzeldi ki insan gözlerini alamıyordu. Alper’in yanıma gelip kolumu kolunun arasına almasıyla şok olmuştum. Gözlerim Alper’in koluna geçmiş kolumdaydı. "Bu işler böyle olur, adına da centilmenlik denir " dedi çarpık bir gülüşle. Gülüşünü hafızama kazımıştım. Onu daha yeni tanıyorum ama güler yüzlü olduğu pek söylenemez. Nadir görülen gülümsemesiyle geceye başlamıştık. İçeri girerken Alper birçok kişiyle selamlaşmış ve beni tanıtmıştı. Bende hepsiyle tek tek tanışmıştım. Erkeklerin hepsi takım elbiseli, bayanların hepsi çok güzel giyinmişlerdi. Birkaçı hele yere düşse kırılacak edasındaydı. Kendimi abartılı bulurken şimdi sönük kaldım diyordum.

Genç olarak çok az kişi vardı, genelde erkekler hep yaşlıydı ve onlara zıt olarak genç, alımlı eşleri vardı. Bu tuhaflık dikkatimi çekmişti, farkında olmadan bakışlarım insanların üzerinde uzun süre kalıyordu. Alper’in uyarmasıyla "Yeter baktın" dedi masamıza doğru geçerken

"Anlamadığım bir şey var bu çiftlerin arasında kesin 20 yaş vardır neden böyle?" diye sordum masamıza geçmiş çiftleri Alper’e gösterip.

"Para her şeye kadir demek ki." dedi, yüzünde hala o gülümsemesi vardı. Bu gece bir şeyi daha fark etmiştim Alper güldüğü zaman gözlerinin içi de gülüyordu. Sanki yeşilleri daha da bir parlıyordu. Gözlerimi gözlerinden çekip" Her şeye değil" dedim.

Bu sözüme ufak bir kahkaha atmıştı. "Buradaki insanları görüyor musun? Hepsinin para için yapmayacağı şey yoktur. Senin dediğin onlar için geçerli değil. Dünyaları böyle çalışıyor."

Bakışlarımı tekrar ona doğru çevirip "Neymiş onların dünyası! Bizim dünyamızdan farklı kılan ne? İnsan doğası aynıdır. Aynı şeylere ihtiyaç duyar, onların dünyalarında sevgiye, huzura, mutluluğa ihtiyaç yok mu? 'paranın alamadığı' " son cümlemi bastıra bastıra söylemiştim. Konuşmam da meydan okur gibi bir hava vardı. Alper bu ortamdaysa demek ki onların dünyasından. Bu yapbozun parçalarından biri. Ortaya çıkacak olan resim ne? Ya da şu an elimde olan parça ne?

Masamızda meyve suyumuzu içerken yanımıza yaşlı bir adam ve el ele olmalarından anlaşılan sarı saçlı manken fizikli olan genç eşiyle gelip "O Alper Bey, sizi böyle ortamlar da pek göremiyorduk. Bir yanınıza uğrayım dedim." Adam konuşurken ağzının içini doldura doldura konuşuyordu. Yanındaki eşi ise gözlerini Alper’in üstüne dikmiş baştan çıkaracak gibi bakıyordu. Bu kadın hiç hoşuma gitmedi. 'Kıskandığımdan değil tabi ama evli barklı kadın sonuçta çok ayıp! '

"Malum işler yoğun oluyor fırsat bulamıyorum" dedi Alper. O güzel gülümsemesi şimdi sahte bir hal almıştı. Zorla gülüyor gibiydi. Yaşlı adamın gözleri beni bulunca "Bu güzel bayan kim Alper Bey" deyip elini uzattı. Karşılık verip bende elimi uzatıp tokalaştık.

"Sekreterim Olur kendisi " dedi Alper aralarında geçen muhabbet ne kadar normal gözükse de her lafların da birbirlerine imada bulunur gibiydiler. Adamın gözleri hala üzerimdeyken "Baba, benden önce davranmışsınız." Sesin geldiği yere doğru dönüp baktığımızda. Esmer kaslı bir oğlan vardı. Allah için yakışıklıydı. Oğlan masamıza gelip ilk olarak Alper’le tokalaştı ardından bana sıra geldiğinde elimi öptü ve gözlerimin içine bakarak Alper’e "Bu güzeller güzeli bayan da kim Alper" dedi. Bakışları o kadar rahatsız ediciydi ki. Elimi hemen elinden çekip "Sekreteriymiş" diyen yaşlı adamın karısına baktım. Küçümser gibi söylemesi sinirlerimi bozsa da tembih edildiğim gibi fazla konuşmayacaktım. Alper masadaki insanlardan çok rahatsız olmuştu. Oğlandan pek hoşlanmıyordu sanırım. Onun gelmesiyle anlında ki damarlar belirginleşmeye başlamıştı. "Daha önce nasıl oldu da seni görmedim, yazık bana doğrusu" dedi bakışları hala üzerimdeydi. Yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirip başka taraflara bakmaya çalışıyordum ama üzerimdeki bakışlar buna engel oluyordu.

Alper Bey üzerimdeki bakışlardan rahatsız olduğumu anlamış olacak ki

"Elçin bak seni biriyle tanıştıracağım. Sizde kusura bakmayın lütfen " deyip kolumdan çekiştire çekiştire başka bir masaya doğru gittik. Bu masada yaşlı iki tane adam vardı. Alper ile 2 saattir işten güçten konuşuyorlardı. Hiçbirini anlamamıştım, üstüne üstük sesten ve sıkıntıdan başıma ağrı girmişti. Böyle ortamlarda yaşadığım bu baş ağrısı beni deli ediyordu. Bir elim başımda bir elim ise bitmiş bardağımdaydı. Hangi ara bittiğini anlamadığım bardağımı yenisiyle değiştirmek için adım attığım an

"Nereye? “ dedi kolumu tutan Alper.

"Meyve suyu alacağım " dedim "Tamam fazla uzaklaşma"

Hasbinnallah çocuk var sanki karşısında.

Söylene söylene vardığım açık büfenin oraya gelince acıktığımı fark ettim. Sabah ki yediklerimle duruyordum. Yesem mi diye düşünürken etrafımdaki insanlara bir göz gezdirdim herkes kendi aleminde olduğu için rahatça yiyebilirdim. Masada ilk gözüme kestirdiğim kanepelerden yemeğe başladım. Tatları harikaydı, bu son bu son derken tabak neredeyse yarıya geliyordu. Son lokmamı da ağzıma attığım an arkamdan belime dokunulmasıyla lokmam boğazıma takılmıştı. Öksüre öksüre arkamı döndüm, masada karşılaştığımız oğlandı. "İyi misin?" diye sordu. Bense hala öksürüyordum. Masada duran meyve suyunu bana uzattı elinden hemen alıp içtim, rahatlatmıştı boğazımı.

"Şimdi nasılsın?"

"Daha iyiyim."

"Özür dilerim böyle olacağını düşünemedim."

"Sorun değil geçti zaten" deyip Alper’in yanına doğru gidecekken elini tokalaşmak için uzatıp "Ben Ali Kozan" dedi, istemeyerek de olsa uzattığı eli tutup "Memnun oldum bende Elçin " dedim, Alper’in fazla bilgiye gerek yok dediği için soyadımı söylememiştim. Bakışları kendince karizmatik olabilirdi ama bana göre şuan ki bakışları fazlasıyla iticiydi. Elimi elinden hemen çekip masaya doğru yürümeye başladım. Tam o sırada çalan Show şarkıyla elimden tutup beni piste doğru çekti. Elimi elinden kurtarmak için ne kadar uğraşsam da sıkı sıkıya tuttuğu elimi kurtaramamıştım. Tam pistin ortasına gelmiştik. Bir sağa bir sola bakıyordum Alper görürse beni mahveder. Korkulu gözlerimi Aliye çevirip "Ne yaptığını sanıyorsun sen, bırak hemen beni" dedim sert bir şekilde. Elini belime sarmış dans etmeye başlamıştı bile. "Dans ediyoruz işte, ne olacak. Hem korkma Alper den bir şey demez." Tabi bir şey yapmaz az arkadaşlarımı, azda aileme zarar verir.

"Alakası yok ben istemiyorum" deyip sert bir şekilde omuzlarından itip kendimden uzaklaştırdım. Arkamı dönmüş giderken kolumdan tutup hızla beni kendine çevirdi "O zaman güzelce teklif ediğim" deyip tek dizinin üzerine çöküp elini bana doğru uzatıp " Bu dansı bana lütfeder misiniz güzel bayan?" dedi, herkes meraklı gözlerle bize bakıyordu bense Alper nereden çıkacak diye bekliyordum ki kolumun geriye doğru çekilmesiyle geldiğini anladım.

"Elçin! Ne oluyor?" Çatık kaşları ve anlında beliren damarıyla sinirli olduğu belliydi.

"Valla ben bir şey yapmadım" dedim kısık bir sesle. Bu densiz yüzünden sevdiklerime zarar gelmesine izin veremem.

Alper uyarıcı bir şekilde "Ali!" dedi. Tek bir kelimede özetlemişti tüm sinirini. "Dans ediyorduk hepsi bu Alper büyütme" dedi çarpık çarpık gülerek, resmen sinir bozmaya çalışıyordu. Alper üstüne doğru yürüdüğü an aralarına girip Alper’in omuzlarından tutup gözlerinin içine bakarak "Yapma lütfen, gidelim hadi." Gözleri gözlerime değdiği an yeşillerine bir kez daha hayran kaldım. Yakından daha bir güzeldi sanki. " Alper, senlik davranışlar değil bunlar. Üsteme mi yürüyorsun, olmadı bu" dedi Ali denen adam. Konuştukça Alper’in sinirleri artıyordu. Omuzlarından tutmama rağmen gücüm yetmiyordu debelenmesine. "Bak ben sana gösteriyim nasıl olduğunu. Hangi tarzlarda takıldığımı" dedi omuzumun üstünden.

Alper’i biraz daha geriye itip "Gidelim" dedim yalvarır bir şekilde.

Gözlerimin içine bakıp bir anda elimden tutup çıkış kapısına doğru ilerledik. Benim gözüm tutuşan ellerimizde kalmıştı. Soğuk tenimi ısıtan elleri içime huzur vermişti, güven vermişti. Kapının önüne gelmiş valeden arabayı getirmesini istemiştik. Hep öyle kalsın istedim bir an ama sinirle elini elimden çekip. "Bir meyve suyu almaya gittin güya." Belli bugün kum torbası ben olacaktım.

"Benlik bir şey yok zorla kolumdan tutup piste çıkarttı istemiyorum deyip yanına gelecekken diz çöküp teklif etti işte " dedim gözleri fal taşı gibi açılmıştı. "Ne teklifi lan?" Elinin birini havaya kaldırmış bakışlarını da üzerime dikmişti. "Saçmalama dans edelim mi diye sordu teklif o başka bir şey değil" dedim aklına kim bilir ne getirdi. Fesat mıdır ne?

"Başlarım onun sülalesine, kim oluyor da benim yanımdaki kadına dans teklifinde bulunuyor, öldürürüm onu. Dans falan yok sana, belliydi bakışlarından adamın bir arıza çıkaracağı ."

Kapının önünde volta atıp söyleniyordu. Hadi canım beni kıskanmış mıydı? Şu haline bakılacak olursa kıskanmıştı. Yüzümü saran tebessümle "Ne o kıskandın mı?" diye sordum. Bakışları bir anda bana doğru döndü. Şaşırmış bir o kadar da sinirlenmişti.

" Ne alaka be ne kıskanacağım ben seni, sadece düzgün insanlar değiller ondan."

"Hıhı öyledir, zaten iyi insan olsaydı izin verecektin" dedim, yüzü sinirden iyice kızarmıştı. Bana doğru birkaç adım atıp "İyiyi kötüyü bilmediğin yerde hepsi kötüymüş gibi davran."

"Söyle o zaman kim iyiydi bilmediğim bu yerde?" dedim içeriyi göstererek. Yüzü normal halini almıştı, bir sürelik susmanın ardından.

"Hiçbiri " dedi, donuklaşmıştı bakışları.

"Sen?" Ben farklıyım demesini isterken verdiği cevap anlamadığım bir şekilde yüreğimi acıtmıştı.

"Bende kötülerdenim."

"Nasıl bir kötü?"

"Adına kötü denilecek kadar kötü."

. ✫   . ˚ ✦ ·

. ·

    ✹ .

✦ ·

    . ·

Acı verir korkular yüreğime!

Dağlar yüreğimin en derinlerini.

Çırpınır bir yol arar aklım.

Avuç içlerime damlayan incilerle akar dert gözlerimden.

Kül olup savrulur acıdan dile dökülen sözler.

Dualarıma sakladım dileklerimi.

Yüz sürdüğüm kıblem yardımcım olsun, yolumun ışığı olsun!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%