Yeni Üyelik
28.
Bölüm

27. BÖLÜM

@tugba_zeycel

A Ş K İ Ç İ N H E R Ş E Y

   

ALPER’DEN

Yüreğimin yangınını anlatan kelime veya ifade yoktu. Can yanardı elbet ama bu kadar pervasızca bu kadar ölümüne yanar mıydı? Susturmaya zorladığım gönül dilim tellere sarılıyken etini yırta yırta can çekişişini göz ardı edip Elçin demekten usanmaz mı?

Ben usanıyorum bazen, belki de acıdan uyuştu hücrelerim hissetmez oldum göğe acıyla şaha kalkmış yüreğimi. Şimdi de o hissizliğimi doldurup ciğerlerime düştüm Tolga'nın can yoluna. Ne görürdü kalp aşık olunca ne duyardı kulak. Aşka bürülü ruh sadece sevdiğine çevrili pusulasıyla yaşardı. Benim pusulam kayıp, ruhum bir garip, öfkem deli. Avuç içlerimde izi kalan tırnaklarım kanlı, içerim en derinim kan revan. Eğer güneşim o Tolga'nın yanında hayat buluyorsa kusarım o kanımı kara toprağa. Yaşamaz bu ruh bu beden de artık. Öfkemi kaplayan telaş küçük bir erkek çocuğuna çeviriyordu beni. Lütfen orada olmasın demekten boğazına yumrular oturmuş, gözlerinden aşk yangını akıtan bir erkek çocuğu. Her bir zerrem onunla tam olmuşken şimdi geri yarım kalıyor olması soyutluyordu beni kimliğimden. Yalnızlaştırıyordu beni bu koca dünyada.

Tolga'ya içimden sarf ettiğim tüm beddualar gökten alev kütleleriyle inecek kadar ağır ve acımasızdı. Arabayı evin tam kapısının önünde park etmiştim. Karşımda heybetli bir villa vardı ama öfkem ondan daha büyüktü. Her şeyi içine alıp kül edebilecek güce sahipti hırsım. Kapıda ki adamlar beni tanıyıp koşar adımlar ve elleri silahlarında hemen yanıma gelip "Buyurun" dediler. Onlarda şaşıp kalmıştı bu gelişime. Sıktığım dişlerimi zorla gevşetip "O Tolga'ya söyleyin hemen buraya gelsin, yoksa ben gelip çıkartırım o yılanı deliğinden" deyip arabama sırtımı verip ellerimi önümde birleştirdim. Adamlar ilk ne yapacaklarını bilmez bir şekilde birbirlerinin yüzüne bakıp, içlerinden birini seçip haber vermesi için yolladılar. Hepsi etrafımda bir halka oluşturmuş gardlarını almışlardı güya. Bu yüreğe neler sığmıştı sizin şu aciz halkanız mı delip geçecekti.

 

 

 

TOLGA’DAN

Zor iniyordu hava ciğerlerime, öğrendiğim şeylerin ağırlığı çökmüştü kalbime tuhaf bir şekilde. Bendim yakıp yıkacağım diyen ama şimdi allak bullaktı aklım. Gerçekliğini sorgularken buluyordum kendimi. Elçin böyle birini sever miydi, anlamaz mıydı? Ya da bunu ona koşup yetiştiren birini mi severdi?

Gerçi ne yapardı Elçin bunları duyunca? Vazgeçecek mi ki Alper'den? Onu sevdiğini bilmek karartıyordu dünyamı, yok oluyordu içim, çocukluğum. 10 yaşımda başlamıştı ona olan duygularım. İnce telli, mis gibi kokan, ışık saçan saçlarıyla aydınlatırdı dünyamı. Küçük bedenimin büyük hayaliydi. Kırk kere söz verdim içimden kendime büyüyünce evleneceğim ben bu kızla diye. Her yaşıma onu kazıdım, her yılıma onu nakşı eyledim bugünüm, yarınım diye. Mevsimleri geçirdim onun gözlerinde, rüzgarı hissettim saçlarında. Yağmur sesleri onun sesiyle doldu kulaklarıma. Aşk değil mi zaten yağmuru, rüzgarı tüm mevsimleri sevdiceğinin ritmiyle hissetmek, hissedebilmek. Bendim ona en yakın, bendim bu sevgiyi hak eden, bir başkası değil.

Daldığım gönül yolculuğundan Alper'in kapıda bekliyor oluşuyla çıkıvermiştim. Hangi akla gelip dikilmişti benim kapıma, canına susamıştı belli. Hızlı adımlarla yanına doğru gittiğimde etten bir duvarla sarılı buldum onu. Adamlarım beni görmeleriyle kenara çekilip halkanın içerisine girmemi sağlamıştı. Beni karşısın da gören Alper başını dikleştirip sert adımlarla karşımda durup alev püsküren nefesini yüzüme üfleyerek "Elçin nerede?" diye sordu. Nasıl nerede? Düştüğüm boşluğu fark etmemesi için

"Bilmiyor musun?" dedim alayla karışık. Yüzümde ki ifade içimde ki meraka ters orantıdaydı.

İşaret parmağını bana doğru savurup "Niyetin beni çıldırtmak demi?"

Alaycı ifademi sürdürüp ellerimi arkamda kenetleyip Alper'in etrafında dolanmaya başladım.

"Ne kadar da çökmüşsün. Elçin'in yokluğu baya yıpratmış seni" deyip ufak bir kahkaha ekledim sonuna. Alper'in bu öfkesi altında ki acizliğinin kokusu Elçin merakımı gölgelemişti.

Bu anın tadını çıkarmak istiyordum. Söylediğim şeyler üzerine öfkeden kuduran Alper ellerini boğazıma geçirmişti. Tırnaklarıyla kan oturttuğu boğazıma rağmen ayırmaya gelen adamlarımı durdurup Alper'i üzerimden söküp atmıştım. Baş başa halledecektik bunu. Artık onun camiasındandım ve bende birkaç şey öğrenip gelişmiştim.

"Bu kadar agresif olma be Alper. Konuşarak halledebiliriz."

Tıslayarak "Zaten senin gibi kuyruklar da anca böyle yerleri hak ederdi. Şu haline bak Tolga, özendiğin hayata bak. Belinde ki silahtan mı alıyorsun şişirme gücünü. İçi bu kadar boş mu gücün? Kime güvendin girdin bu zifiri karanlığa? Harcarlar seni "

Alper'in bu üstten üstten konuşması tüm vücudumu germişti. Daha bugün öğrenmiştim onun ne iğrenç bir adam olduğunu ve artık biliyordum o bilgiyi ne yapacağımı.

"Bunu bana sen mi söylüyorsun? Doktor Alper Bey"

Yaptığım ima göz bebeklerini irileştirmiş, boynunda ki damarları belirginleştirmişti. "Ya Alper Aydın bir Doktor olduğunuzu ve bu kutsal mesleği zamanın da nasıl kullandığınızı biliyorum."

Anlık yüzüme inen yumruklarla Alper'in bam telini bulduğumu anlamıştım. Adamlarıma yaklaşmamaları için emir verdiğim için olan biten her şeyi izlemek zorunda kalmışlardı. Alper'in üzerime savurduğu yumrukları benim yumruklarım durdurmuştu. Ağzımda oluşan demirimsi kan tadını yere tükürüp Alper'in kaşından aşağıya süzülen kanı izledim.

"Bu kanlar gibi (yüzlerimizdeki kanları gösterip) akıp gitti mi o insanların kanları yoksa o kanlarla da başka bir planınız var mıydı?"

"Seni mahvederim Tolga, ayağını denk al. Boyundan büyük işlere de burnunu sokma"

"Sence şu an gözdağı verecek konumda mısın?"

Alper'e biraz daha yaklaşıp "Elçin bunca zaman nasıl böyle bir adamla aynı çatı altında kalmış, yazık doğrusu. İyi ki kaçmış o evden yoksa aynıları onların da başına gelebilirdi"

Alper derin bir nefes alıp verdikten sonra biraz daha sakin bir tavırla "Elçin benim yanımda gayet mutluydu, seninle olamayacağı kadar. Aslın da sen de biliyorsun onun beni sevdiğini ve bu seni çıldırtıyor. Ben Elçin diye yanarken o da Alper diye yanıyor buna eminim, mecbur bırakıldı kaçmaya bundan da eminim. Ama şunu da çok iyi biliyorum Tolga Elçin seninle değil. O sana asla gelmez. "

Söylediği şeylerin doğru olduğunu bilmek yüreğimi küle çevirmişti. Biliyordum Elçin'in onu sevdiğini ama adamlarımın yanında yıkılan taraf değil yıkan taraf olarak gözükmem gerekiyordu. Tekrardan alaycı ifademi takınıp

"Burada olmadığını da nereden çıkarttın?" dedim. Ara da bir de gözlerimi eve götürüp getiriyordum. Sinir olmasını ve kudurmasını istiyordum. Benim yandığım kadar yanmasını, yok olmasını istiyordum.

Kendinden emin bir şekilde üzerini düzeltip "Elçin burada olsaydı zil takıp oynayarak söylerdin ama saçma oyunlar peşindesin" deyip yanımdan uzaklaşırken kulağıma doğru yaklaşıp

"Hem Elçin burada olsaydı sesimi çoktan duyup yanıma gelmiş ve buradan gitmiş olurduk"

Her bir lafı vücudum da kesik etkisi yaratıyordu. Ruhum kinle bürünmüş, gözlerimin önü ateşle çevrelenmişti. Elçin ondan kaçtı ona geri asla gitmez. İçimde patlayan volkanla belimdeki silahı kavrayıp Alper'in anlının ortasına dayadım.

Gözü dahi seğirmez bir şekilde yüzüme bakıyordu.

"Seni şimdi şurada vursam leşini kimseye bırakmaz kendi ellerimle gömerim" deyip namluyu anlına iyice bastırdım.

"Namlunun ucu yanlış yerde (eliyle silahı tutup kalbinin üzerine getirip) buradan vuracaksın. Tam Elçin'imin üzerinden. Sen ne yaparsan yap hep senden önde olacağım ve Elçin hep beni sevmiş olarak kalacak"

Acımın nefret, kin, öfke ve hırsla karışması aşkın için her şeyi yap dedirtiyordu. Büyük patronun da dediği gibi.

Ya şimdi ya da hiç.

 

 

 

GÜNÜMÜZDEN

“Gökyüzünü yaracak şiddette çakan şimşekler ve delicesine yağan yağmur. Gecenin bir vakti bomboş otobanda kan ter içerisinde koşuyordum. Nereye gittiğimi bilmeden, neyden kaçtığımı bilmeden sadece koşuyordum. Yanıp sönen sokak lambasının müsaade ettiği kadar gördüğüm yolu bitirmek istiyordum. Her adımım sert asfalta bir bir inerken bir anda adımım beni boşluğa çekti. Öylece gökyüzünde süzülüyordum. Etrafımda ki tüm ışık kaybolmuş ve ben yatağıma bir anda pelte gibi düşmüştüm. Gözlerimi açtığımda seher vaktiydi. Camımı açıp olabildiğince derin nefes almaya çalıştım. Bedenim koşmanın vermiş olduğu adrenalin ile kaskatı kesilmiş ve ter içerisinde kalmıştı. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.”

Aylin Hanım dikkatli bir şekilde rüyamı dinliyor, başını söylediklerimi onaylar gibi sallıyordu. “Bilinçaltınızda bir uyanma meydana gelmiş. İlk yaşadığınız depresyonu konuşmaya başladık ve Beyniniz de olumsuz sinyalleri vermeye başladı. Ama biz bu sinyalleri görmezden gelmeyip çözüm odaklı davranacağız. Peki, sence bu rüyanın anlamı ne?”

Rüyamı tekrar zihnimde canlandırmıştım “Bilemiyorum. Belki de korkularımdan kaçıyordum.”

“Korku; hayatta kalmada önemli bir rol oynayabilecek güçlü bir duygudur. Korkularından kaçmanın seni hayatta ve ayakta tutacağını düşünüyor olabilirsin.”

“Sanırım tamda söylediğiniz gibi. Önceden sizinle konuşmaktan kaçınıyordum ama şimdi rüyamı anlatmak için ilk size koştum.”

“Aramızda ki güven bağının oluşmasına çok sevindim.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%