@tugba_zeycel
|
İKİ AŞIK
ALPER'DEN Ne durumdaydı bağrı kara gönlüm? Delice atan kalbimin üzerinde bir namluyla ne haldeydi ruhum? Boynuma sarılan bir çift kol beklerken Tolga'nın zifiri yüzüyle karşı karşıyaydım. Yüzüme değen zehir kokusu aşkımı çığlık çığlığa hatırlatıyordu. Benden giden aşkımı. Ne zordu sevmek, her iki kalpte de. Tolga'nın aşkını görebiliyordum. Beni kızdırmaktan çok acımamı sağlıyordu. Öfkesinin altında yatan masum sevgi yaptığı şeylerin nedenini açıklıyordu. Oda biliyordu Elçin'in kimi sevdiğini ama kabul etmek zordu tabi ki. Yerinde bende olsam asla kabul edemezdim. Zaten ondan burada değil miydim? Ya onu seçtiyse düşüncesi bir kara delik gibi içine çekmişti beni. Tolga da bu durumdaydı, "ben olmalıyım Elçin'in kalbinde" dediğini duyar gibiyim. İki dağın arasında bir bülbül. Ne olacak peki? Bu uğurda kim yitip gidecek? Şu an namlunun ucunda ben varım ama yarın o silah kimin elinde olacak? Benim öfkemin ateşi onunkini bastırır mıydı? Gözlerim Tolga'nın gözlerinde bir ok misali sabitti. Seğiren gözleriyle sıkı sıkıya tuttuğu silahını biraz daha kalbimin üzerine bastırıp. "Seni öldürmemem için bir sebep söyle bana." Yüzüme pis bir gülümseme yerleştirip. "Birçok neden var ama ben sana iki türlüsünü anlatacağım. Bir, beni öldürürsen sen de sağ kalamazsın iki, elinde olmayan şeyi temelli kaybedersin." Elçin'i kast ettiğimi anlamış sıktığı dişleriyle "Peki seni ölmekten beter edersem?" Yüzümde ki gülümse yerini endişeye bırakmıştı. Hayatımda en nefret ettiğim dönemimi biliyor olması kabuslarımı geri yaşatıyordu bana. Zamanında yaptığım o ameliyatlar için kaç kere ölmeyi istedim, kaç kere hayattan soyutladım kendimi hatırlamıyorum. Her şey geçti bitti derken tekrardan karşıma çıkmıştı. Geçmişten gelen kasvetin tozları ciğerimi yakıyordu. En çokta Elçin'in beni anlamamasından korkuyordum. "Bakıyorum yüzünüz düştü doktor Bey." Ani bir hamleyle silahı Tolga'nın elinden alıp ona doğrulttum. Adamlarının hepsi bellerinde ki silahları bana taraf doğrultmuş en ufak bir hareketimde ateş etmek için beklemeye durmuşlardı. Tolga neye uğradığını şaşırmış bir şekildeydi. "Ne o Tolga, tam öğrenemedin mi silah tutmayı?" Sakin kalmaya çalışsa da onu vurmamdan korktuğu aşikardı. "Bu elimdeki silahın soğukluğu yüreğimi donduruyor, o neşterin de ayna gibi insanın yüzüne çarpan ışığı, açtığı yaralar içimde ki hüzünden daha aciz değil. Oradan nasıl duruyorum bilmiyorum ama benden sana bir tavsiye acımın farkına var ve sus." "Her istediğin şeyi direk avuç içlerine vermiyor hayat ne yapalım. Benim şartlarımla oynamak zorundasın. Ya sırrını açığa veririm ya da Elçin'i aramaktan vazgeçersin. Seç." Ay yüzlü kadınımdan vazgeçecektim öyle mi? Görmeden hissediyordum onu derinlerimde, teninde yaşıyordum kainatı. Nasıl vazgeçerim? Elimde ki silah ağır gelmeye başlamıştı. Gücümün kalmadığını anladığım an silahı usulca elimden yere inişini hissettim. Silahın asfaltla buluştuğu ses kulaklarımda yankı etkisi yarattı. Çaresizlik bu olsa gerek. Kalbim Tolga'nın elleri arasında boğuluyordu. Daha fazla burada kalmak istemediğim için arabama doğru ağır adımlarla yürümeye başladım. Tolga arkamdan "Bende öyle tahmin etmiştim." Diye haykırıyordu. O silah elimdeyken vurmadıysam onu Elçin içindi. Ama şimdi vazgeçmeyi konuşuyorduk. Elçinin yaptığı ama benim düşüncesiyle bile heder olduğum. Al Allah'ım hissimi al bitsin bu kıvrandırıcı acı. Her türlüsü ayrı ıstırap. Beni o ahşap evdeki Alper olarak hatırlasın istiyorum, elinde neşteriyle insanların soğuk bedenini kesen Alper'i değil. Hangisini yapmak daha çabuk öldürürdü beni? Ondan vazgeçmek mi? Yoksa onun benden vazgeçişini bir kez daha yaşamak mı? Gürcistan'a o olayı yaşadığımız güne geri gidip aldığım kararı değiştirmeyi şu an daha çok istiyorum. Dünyamı yaşanılır hale getiren, güzellikleriyle etrafıma umut tomurcuğu eken kadını bir toz bulutu şeklinde hayatımdan çıkartmak istiyorum. Büyük heveslerle başladığım o doktorluğu hiç seçmemiş olmayı istiyorum. Filmlerde olduğu gibi hayatımın geriye doğru sarılıp bu kararları hiç vermemeyi diliyorum tüm kalbimle. Kalbimi göğüs kafesimden söküp yerini boş bırakmam gerek, kanayan yaramı göz ardı etmem gerek ama yapamıyorum, bir gülüşü geliyor gözümün önüne aklım şaşıyor, bir konuşması doluyor kulağıma dünyam duruyor. Hele tenin sıcaklığı geldi mi aklıma etlerim bedenime yabancı oluyor sanki hepsi farklı acıya bürünüyor yokluğuyla. Nasıl geçecek bu acı? Ne yapacağım?
|
0% |