@tugba_zeycel
|
GERGİNLİK
TOLGA'DAN
Kirpikleri ok ok, yüreğime batıyor. Aşkı bir derya içinde nefes kesiyor. Bu sevda alacak canımı o olacak. Ne zormuş gönül telinin sızısı. Ne zormuş canını, kanını bir et parçası gibi yüreğinden söküp atamamak. O ruha bürünmüş aşk yüreğimin duvarlarını zorlarken ne zormuş sus demek. Elçin bir kez daha yaktı geçti bu canı. Düşmanım değilmiş, değillermiş. Bir olmuşlar, artık aynı cümle içinde biz der olmuşlar. Sesi hala kulağımda yankı bulurken kalp sızım göğün kubbesini çatlayacak büyüklükte havaya karışıyordu. Rüzgar savurdukça savuruyordu beni içimde ki aşkla sığamıyordum hiçbir yere. Alper'in sakladığı sırrı öğrendikten sonra ne yapacak diye düşünmek şöyle bir dursun bana yansıtacağı yüzünü merak ediyordum. O adama olan sevgisi öyle büyüktü ki arkadaşlarıyla onu nasıl bir hale soktuğunu, kendisine nasıl borçlu çıkarttığını unutmuş kalbini açmıştı o doktor bozuntusuna. En çokta bu zoruma gidiyordu, her haliyle seviyordu onu ama ben düşman sıfatına konulan, bize zarar verme dedirtecek korkuyu salan bir canavar. Aman mutluluklarına gölge olmayayım da mesut olsunlar, yok öyle bir dünya o adam ektiğini biçmeden göçmeyecek bu dünyadan. Ben sağ olduğum müddetçe başını rahat yastığa koyamayacak, müsaade etmeyeceğim. Elçin hakkımda ne düşünürse düşünsün artık ben benden geçmişim gerisinin ne önemi var. ELÇİN'DEN Yeni bir şey daha, eskilerinin acısını unutmaya çalışırken bir yenisi daha peydah oldu hayatıma. Ne zaman durulacak, ne zaman rahata kavuşacak bu yaralı kalbim? Alper'i tam anlamıyla tanımadığım doğruydu ama doktor olduğunu neden söylemesin ki? Saklamasını gerektirecek şey ne? Bir şey olmasa bu kadar üstüne düşmezdi Tolga herhalde. Gene de onun aklına uyup Alper ile aramı açmayacağım. Zamana yayıp kendisinin söylemesini sağlayacaktım. Ama nasıl? Bir akıl oyunun daha içerisine girmiştim, soru işaretleri gözümü kör edercesine etrafımda dolanıyor, aklımı bulandırmak için fırsat kolluyordu. Meraklı gözlerle beni izleyen Alper'e doğru adım atmaya başlamıştım ki benden hızlı çıkıp yanım da bitivermişti. "Ne konuştunuz? Hepsini bilmek istiyorum." Duygularımı nötralize etmek için derin bir nefes alıp verdikten sonra sesimin tonunu ayarlayıp "O kadar soğuktu ki bana karşı pek bir yol kat edemedik ama demem gerekenleri söyledim. Düşmanı olmadığımızı anlatmaya çalıştım hepsi bu." Dedim. "Düşman değiliz öyle mi? Bu adam bana zarar vermek için fırsat kolluyor. Seni benden alabilmek için oyunlar, tuzaklar kuruyor." Alper her kelimesinde biraz daha sinirleniyordu. Tolga'ya olan öfkesi o kadar büyüktü ki konuşma şekli bile hemen seyir değiştiriyordu. "Ya bu adam bana silah çekti silah! Düşman olmadan böyle bir şey yapılır mı peki Elçin? Olayların farkına var konuşarak hiçbir şeyi halledemezsin o it ile. Onun tek anladığı şey hırsları, kararttığı gözü." Elleriyle kollarımı sarmalayıp gözlerimizi birbirine kenetleyip "Her an tetikte olup hata yapmamalıyız Elçin. Ben senin uğrunda her şeyimi harcadım, umurumda da değil zaten ama bir bedel ödendi, söz verildi eğer büyük patronun emirlerinden çıkmazsak Tolga'nın muhatabı biz değil büyük patron olur. Anlıyorsun demi?" Zorda olsa başımı evet anlamında sallayıp buğulaşan gözlerimden yaş akmaması için çaba sarf ederken yanaklarıma kondurduğu buselerle bu çabam boşa çıkmış oldu. Gözümden süzülen yaşlarla hıçkırıklarım birbirine karışmıştı artık. Bu olaylar ruhuma o kadar ağır geliyordu ki ne yapacağımı şaşırıyordum. Tek istediğim Tolga'yı aramaktı o bana kıyamazdı, zarar verecek hiçbir şey yapmazdı, şimdi ise işler değişmiş çocukluğum dediğim adam bana bir yabacı olmuştu. Bunu kabul etmek çok zor ve acı vericiydi. Bir yandan da Alper'in söylediklerini düşünüyordum, haklıydı hata yapmamalıyız. Belki de Tolga bunu istediği için Alper ile ilgili yalan söylemişti. Doktor olduğunu benden saklaması kadar saçma bir şey olamazdı çünkü. Benim için her şeyinden vazgeçmiş bir adamı boş sözlerle üzmeyeceğim. Alper bir yandan beni göğsüne basmış bir yandan da sakinleştirmeye çalışıyordu. "Hemen soldurma o gülen gülünü, yıkma bu aşkın ile meftun olmuş adamı. Sen gülünce yeşeriyor be benim dünyam, cemre gibi düşüyorsun toprağıma ey aşk" deyip burnuma işaret parmağıyla hafifçe vurup, saçlarımı savurmaya başlamasıyla üzerimdeki kara bulutlar kalkmış yerini Alper ile kahkahalarımız almıştı. "Hıh gül işte şöyle" deyip omzuma hafifçe dokundu. Bu sefer çocuklaşma sırası bendeydi ve çıkarttığım dilimde bunun kanıtıydı. Yüzümü buruşturup "Katlanacaksın artık yapacak bir şey yok arada bi bende parçalı bulutlu olabiliyorum" "Ben her halinize talibim" aşkla yanan yüzümü ellerimin arasında soğutmaya çalışırken Alper'in yanan ateşiyle bir kez daha alev almıştı yanaklarım. "Bozulmasını istemediğim büyüm, kokusunda hapis olduğum yârim, ellerinin sıcaklığında can bulduğum can eşim, bende senin her haline talibim acın ile tatlın ile." Alper sözlerimle sarhoşa dönmüştü, hayranlıkla baka kalan gözleriyle yanağına bir buse kondurup arabanın yanına doğru ilerlemeye başladım. Benden bu tarz cümleler beklemiyordu ama dilimden dökülen sözler içimde ki aşkın büyüklüğündendi. Gün geçtikçe sığmaz oldu aşkım kalbime, bedenime. Hızlı adımlarla arabaya vardığım sırada arkamdan Alper'in de geldiğini görmemle usulca kapıyı açıp koltuğa oturdum. Onunda arabaya binmesiyle ağzımız kulaklarımızda evin yolunu tutmuştuk. Eve geldiğimizde annemler sofrayı hazırlamaya başlamışlardı bile. Elinde kabakla bahçedeki masaya ilerleyen annem Alper'i görmesiyle "Aa Alper oğlum hoş geldin. Halledebildin mi işlerini?" diye sormuştu kabakları masaya bırakıp. Annemin Alper'e olan bu sıcak tavrı beni bir hayli memnun ediyordu. Seneler sonrası evimize, ailemize giren bir erkek olmuştu. Babamın ölümünden beri soframıza eş dost dışında kimse oturmamıştı ama Alper bu eve benim kalbimde girdi ve bir ilke imza atmış oldu. Yüzüne her baktığımda içimi hayal sarmalının kapladığı, geleceğim olsun istediğim adam. Hayatımın her bir köşesini öyle bir kaplamıştı ki başka türlüsünü düşünemez olmuştum artık. Ailemin de onu sevmiş olması doğru insan olduğuna dair hislerimi kuvvetlendiriyordu. Annem ile Alper sofraya oturup muhabbete başlarken bende kendimi mutfağa atıp olanları dinlemek için merakla bekleyen kızların yanına gittim. Başak kolumdan hızlıca çekip mutfak kapısını kapattı "Ne olmuş anlat çabuk" dedi. Onlarda benim kadar endişe etmişlerdi tabi, gönülleri sevgi dolu arkadaşlarım benim. Lafı çok uzatmadan olabildiğince özet halinde durumu onlara da izah ettim ve dolaptan bir bardak alıp kurumuş boğazımı yumuşatmak için su doldurup içtim. Ceren düşünür adam şeklini almış Başak ise gözlerini daldırmış duruyordu. Elimde ki bardağı tezgaha sert bir şekilde bırakıp kızların uyanmasını sağladım. Başak kızgın gözlerle yüzüme bakıp "Elçin aklımı aldın" "Ne yapsaydım transa geçtiniz resmen, kızlar aklımızı başımıza alıyoruz bu aralar ona çok ihtiyacımız olacak ona göre. Ha bu arda dediklerimi aramızda sır olarak tutacağız ona göre annemler duysun istemiyorum sonra Tolga'nın annesi falan duyar iyice işler karışır lütfen. "demem ile kızlar tedirgin gözlerle birbirlerine bakmaya başladılar. Aşikardı ki benden bir şey saklanıyordu. "Ne var ne oldu, size böyle bir renk alıp verdiniz hayırdır?" Ceren bir şeyler söylemek için ağzını açsa da geri kapatıp Başağa sen söyle deyip kenara çekildi. "Uf gizem yapıp durmayın, hadi!" "Sen evden çıktıktan sonra öğrendik bizde yeni yani saklama falan yok ilk onu deyim de." "Her neyse ee" "Tolgalar taşınıyormuş." "Nereye? Niye?" "Tolga onlara ev almış falan bende tam bilmiyorum ama" Ceren lafa girip "Biz de bu ev alacak parayı nereden buldu diye düşünürken senin anlattıklarınla taşlar yerine oturdu." "Anlamıyorum o saçma hayatının içine birde anne ve babasını mı katıyor? İyice aklını kaybetmiş bu iyice" "Bak Elçin tek Alper varken iyiydi ama şimdi Tolga'nın da bu tarz şeyler içerisinde olması hiç hoş değil sana söyleyeyim. Alper bu işleri bilen, bir şekilde yolunu bulmuş biri ama Tolga öyle değil. O insanlara zarar verecek ya da silah taşıyacak zihniyette biri değil." "Nasıl bir zihniyet Başak? Alper'de ki gibi bir zihniyet mi? " "Yanlış anlama beni Elçin ama Tolga nasıl geldi bu duruma merak ediyorum doğrusu." "Şüphen ne, sen ilk onu söyle bana." Başak ile aramız iyice gerilmeye başlamıştı ima ettiği hususlar fazlasıyla can sıkıcıydı. Aklımıza ihtiyacımız var derken en olmadık şeyi yapıyor karşısına beni alıyordu. Göğüs kafesim hızlı hızlı inip çıkarken aklından geçen şey yüzünden ayan Beyan okunuyordu. Camdan gözleriyle Alper'e baktığı an kan Beynimde yer etmişti adeta. Bir hışımla mutfak kapısını açıp kızların yakarışlarına aldırış etmeden. "Alper bir bakar mısın?" deyip yanımıza çağırdım. Annemle ikisi şok olmuş bir şekilde bana bakıyorlardı ama benim gözüm şu an hiçbir şey görmüyordu. Alper'e olan güvenim ve sevgim o kadar büyüktü ki haksızlığı kaldıracak cinsten bir güce de sahip olamıyordum. Alper annemden müsaade alıp yanıma gelip "Hayrola Elçin ne oldu? "diye sordu. "Gel sen konuşacağız" deyip kapıyı kapatıp Başak'a yönelip "Gel birlikte soralım, Tolga bu işlere nasıl başlamış olabilir Alper? Bildiğin bir şey var mı?" dememle Alper afallamıştı. Belki 1 saat önce bu konuları aşacağımıza dair konuşmuştuk ama hesapta olan değil nasipte olan geldi başımıza, yine. "Bildiğim bir şey yok ama büyük patronun sağ kolu olmakta öyle kolay değildir. Yani dün gel bugün liderin yanında yer al falan zor şeyler, benimde aklım almıyor tabi." Başak sergilediğim tavırdan son derece rahatsız olmuştu ama yapacak bir şey yok ilk o başladı. Cevabını merak ettiği soruları direk sahibinden öğrenmek kadar güzel bir şey olamazdı değil mi? "Peki öğrenemez miyiz?" diye sordum. Alper biraz düşünüp "Pek sanmıyorum canım, çünkü bu tarz şeyler gözükeni yansıtmaz kulaktan kulağa laf şekil alır gider buda onların işine gelir tabi. Gizli tutmak, Tolga'yı korumak isterler, nereden geldi, nasıl yaptı bilinmesi büyük patronu zora sokar. Herkes o yolu izlemek ister." Ceren "Acaba ondan mı ailesini yanına alıyor? Hani Alper dedi ya nereden geldiği bilinmesin diye işte belki bundan ailesinin izini kesiyor." "Taşınıyorlar öyle mi? (Alper ufak bir kahkaha atıp) o dediğinde olabilir Ceren ama büyük ihtimal artık ben buradayım diyedir. Ailesini aklınca benden uzaklaştırıyor" deyip kahkahasına devam etti bu tavrı Başağı rahatsız etmişti ve kendini tutamayıp "Aklınca derken? Yani nereye giderlerse gitsinler ben bulurum demek mi oluyor?" Uyarıcı bir ses tonunda "Başak" dememe rağmen Alper'in üzerine dikmiş olduğu gözlerini bir an olsun geri çevirmiyordu. Canım kanım dediğim bir arkadaşımdan zaten olmuştum şimdi ikincisi de sinyallerini veriyordu. Alper yüzünden etrafımda ki insanlar bir bir ayarlarını şaşırıyorlardı. Buna bir el atmam gerekirken onların ateşinde bende yanıp yakıyordum. İyi günler gelecek diye beklerken kendi aramızda çatırdamaya başlamıştık. Alper omuzlarını dikleştirip kendinden emin bir şekilde Başağın karşısına dikilip "Beni çok yanlış tanımışsın Başak, insanlara zarar verecek biri değilim, evet bende bu işlerin içerisinden geçtim, yaralar da aldım ama şunu da öğrendim ki insanlar sanılanın hep aksine çıkıyorlar. Herkes içinde iyiliği de kötülüğü de taşıyor şüphesiz, hangisini besleyeceğin sana kalmış. Ben içimde Elçin'in aşkını yeşertiyorum, o aşk benim ruhumu iyileştiriyor, nasıl biri olduğumu bana hatırlatıyor. Başka kalıplar içerisine hiçbir zaman girmedim sadece acım görmemi engelliyordu hepsi bu. Tolga'nın amacı farklı, içinde ki nefret ona her şeyi mübah gösteriyor, ben öyle değilim acının da tatlının da rengini iyi biliyorum. Sana da kızmıyorum inan, dışlanacak biri varsa o da benim tabi ki. Dış kapının dış mandalı, beni nasıl görmek istersen artık ama şundan asla taviz vermem ki bu kalp attığı müddetçe Elçin diyerek atacak" deyip kızaran gözleriyle mutfaktan çıkıp gitti. Ardından bende gitsem de dış kapıdan çıkmasıyla ona yetişememiştim. Annemin meraklı gözleri yerime mıhlamıştı beni. "Alper nereye gitti kızım" diye sormasıyla afallasam da Ceren durumu toparlayıp "İçecek bir şeyler almaya gönderdik Ayşe teyze" dedi. Annem tamam anlamında başını sallayıp "Siz ne konuşuyordunuz öyle içerde bakayım? Hepiniz doluştunuz bir de" Ceren'e yardım et bakışları atmamla Ceren annemi koltuğunun altına alıp "Senin bu diğer cadı kızın nerede Ayşe teyze, gelsin de az yardım etsin işlere. Birlikte bir çağıralım onu." Deyip annemi alıp yukarı çıkarmıştı. Annem ne kadar söylense de Ceren hakkından geliyordu. Mutfaktan ağır adımlarla çıkan Başağı fark etmemle "Yaptığını beğendin mi?" diye kavganın fitilini ateşlemiş oldum. "Sen Alper'i kolundan tutup getirmeseydin bunlar olmayacaktı. Kendi aramızda çözebilirdik." "Direk sorunun cevabını getirdim sana daha ne yapayım? Ama sen resmen suçladın onu hem de anlamadan dinlemeden. Ne kolay yargılıyorsunuz öyle avukat hanım." Başak tam öfkesiyle bana cevap verecekken bahçe kapısının açılmasıyla gözlerimizi oraya çevirmiş içeriye girecek olan kişiye odaklanmıştık. Tok ayak sesleriyle içeriye giren takım elbiseli adam Başak ile olan kavgamızı unutturmuş yerini merak duygusuna bırakmıştı. Adamın elinde tuttuğu sarı dikdörtgen zarfla yeni olaylara yelken açtığımızı anlamıştım.
|
0% |