Yeni Üyelik
1.
Bölüm

GİRİŞ

@tugbaaycaaltindas

 

 

 

 

 

PATRONA DÜNYASINA HOŞ GELDİNİZ

 

 

 

Oy vermeyi ve yorumlarda fikirlerinizi belirtmeyi unutmayın.

 

 

<>

 

 

Tüm kişi, kurum ve olaylar kurmacadır.

 

 

Gerçek hayattan esinlenilmiştir.

 

 

<>

 

 

Keyifli okumalar…

 

 

<>

 

 

Bölüm şarkısı: Aalia – Adranaline (Italian ver.)

 

 

(Kimse devletin gücü varken kendi kaba kuvveti ile kendi hakkını koruyamaz.)

 

 

<>

 

Ceviz rengi 19. Yüzyıldan kalma masif çalışma masasının üstündeki kan kırmızı, deriyle kaplı deftere baktı uzunca bir süre. Gözlerini kapatıp oturduğu ahşap ayaklı, neredeyse masayla aynı renk olan deri koltukta başını geriye attı. Sanki başını ne kadar geriye atarsa soluk borusu ve ciğerleri o kadar açılacak ve zemininden tavanına her yanı ahşapla döşenmiş odada nefes alabilecekti.

Tuttuğu nefesini yavaşça bırakırken ciğerleri acıdı. Elinde değildi, bu ortamda nefes alıp vermek onun için güçtü. Derince nefes aldı ve ciğerlerine yeniden saplanan acıyla yüzünü buruşturdu. Ne kadar nefes alırsa alsın sanki ciğerlerine yetmiyordu. Bu her yanı ahşapla kaplı loş odada sanki oksijen yoktu. Ya da karşısındaki kişi nefesini kesiyordu.

Gözleri masanın karşısında oturan siyah saçlı, süt beyazı ten rengine tezat siyaha yakın koyu lacivert gözleriyle ve neredeyse parmaklarını üzerinde gezdirdiği kan kırmızı defterle aynı renkteki dudaklarıyla bütün asilliğini ortaya seren iş vereninde gezindi. Ona âşık olmamak elde değildi. Ona bu camiadaki herkes ya âşık olurdu ya da köle. Bir üçüncü seçenekleri ise kurbanı olmalarıydı. Başka bir seçenekleri yoktu, olamazdı. Onunla tanışan, onunla bir kez göz göze gelen insanların kaderi bu üç seçenekten yalnızca birine mahkumdu.

“Emin misiniz?”

“Sen beni mi sorguluyorsun?”

“Ha-hayır.”

“O zaman?” elleriyle ritim tutarken gözlerini masanın diğer tarafındaki tekli deri koltukta oturan, kehribar gözlerle kendisine bakan kölesine dikti. Koyu lacivert gözleri karşısındaki insanı delip geçercesine sertti. Bu sertlik karşısında, deri koltuğa biraz daha gömüldü. O lacivert gözler onu öldürmezdi bunu biliyordu ama aşık ederdi ve o, bunu istemiyordu.

“Deftere bağlı mı kalacağım?” kölesine bakan lacivert gözler saniyenin beşte biri kadar kısacık bir sürede deftere kaydı ve yeniden kehribar sarısı gözlere çivilendi. Dümdüz duran kan kırmızısı dudağının bir kenarı yukarı kıvrılırken konuşmaya başladı.

“Bana bağlı kalacaksın.”

Kölesine kim olduğunu hatırlatmak ister gibiydi tavrı. İster kölem olarak yaşa ya da istersen kurbanım ol ve öl der gibiydi bakışları. Kim olduğunu hatırla ve ona göre konuş benimle, der gibiydi.

“Gece posta kutunu kontrol et. Bu seninle ilk ve son görüşmemiz unutma. Bir şeyler ters giderse orada tek başınasın.”

“Emredersiniz. Nasıl olsun peki?”

“Sana her şeyi detaylı bir şekilde yazacağım. Daha fazla soru sorma. Sadece bana itaat et!”

Bakışları birbirini bulurken herkesin kendine nasıl baktığını bilmesinin verdiği bir bilinçle karşısındakini sadece alaya alıyordu. Siyah saçları, süt beyazı teni ve lacivert gözleri… İşte onları ağına çeken şey bunlardı. Karşısında kim olursa olsun ona kendini teslim ediyordu. Görünüşünün aldatıcılığı onun en büyük manipülasyonuydu. Karşısına geçenler içini, zihnini, arzularını ve ihtiraslarını bilseler ondan kaçarlardı. Ama bilemezlerdi. Çünkü o kendisini, karşısındakinin bilmesi gerektiğini düşündüğü kadar açardı.

“Yapabilecek misin?”

“Evet. Elbette.”

“Hazırlığını yap o zaman. Bana borcun var unutma.” Buz gibi soğuk bir sesle söyledi cümlelerini. Bakışları ise buzdan kat be kat soğuktu, tıpkı teni gibi.

“Ölmemen için ilk ve son şansın. Kendini kanıtla.”

Başını sallayıp oturduğu deri koltukta sırtını dikleştirdi ve ayağa kalktı. Kapının açılmasıyla içeri giren adamın attığı her bir adımıyla esneyen ahşabın sesi, odanın içindeki sessizliği adeta yırtıyordu. Adam elindeki siyah bez torbayı, deri koltuğun yanında ayakta kalakalmış kölenin başına geçirdi. Kehribar sarısı gözlerin son gördüğü şey ise kitaplardan ve ahşaptan başka bir şey olmayan, sarı ışıklarla aydınlatılmış bu kasvetli oda ve odadaki tek masanın arkasında oturup ona bakışlarıyla hükmeden lacivert gözlerdi. Bu odada konuşulanlar her şeyin başlangıcıydı belki. Belki de hiç beklenmeyen bir sondu…

 

 

 

 

<>

 

 

En kısa zamanda görüşmek üzere...

 

 

Instagram:

@tugbaycaltindas

@patronaofficall

 

 

Etkinlikler ve detaylı paylaşımlar için instagram hesabımı takipte kalın...

 

 

Loading...
0%