@tugbalal
|
"söylerdim sevdiğimi biliyor musun? Açardım kalbimin kapılarını, kanat çırpardın gönlümün uçsuz bucaksız topraklarında, Lakin ayıplamayı seçtin sen, bundandır ,sevdayı sır saymayı seçişim.... sustum , susturulmayı beklemeden ve sen, sustuklarımda can çekişeceksin benden çok daha fazla yanacaksın lakin yüzüme bakıp bir ah dahi edemeyeceksin. Ben sustuklarımı sana kurşun ,zehir ve bilhassa kalbindeki sevdaya urgan eğliycem, sen, benim seni yok sayışım ile intihar edeceksin . Sen tüm dünyaya diz çöktürecek, lakin benim kanadı kırık sevdamın üzerinden gelemeyeceksin) ************ sınıra yakın bir köye gelmiştik. yerel istihbarattan köy okuluna saldırı olacağı bilgisi edinilmişti. daha öncesinde de buraya yakın iki köy okulu basılmış öğretmenleri öldürülmüştü. Bizde böyle bir şey bir daha yaşanmasın diye burdaydık. Geleceğimizden kimsenin haberi yoktu köy dışında mevzilenmiş etrafı tarıyorduk. "ters giden bir şeyler var" diye telsize doğru konuştum. "Ne gibi komutanım " Ali'ye cevabı yüzbaşı verdi "ortalık fazla sessiz" "sanki terk edilmiş ,in cin top oynuyor " Bu defada Rıdvan abi düşüncesini dile getirdi. "dikkatli bir şekilde köye giriyoruz gözlerinizi dört açın " hepimiz verilen emir ile sessizce ilerlemeye başladık köyün içlerine kadar ilerlememize rağmen tek ses yada nefes yoktu Hepimiz meydanda toplandık tam o sırada bir kapı açıldı içeride köylülerden birinin çıkmasını bekledik lakin elindeki silahı küçük bir oğlan çocuğunun başına dayamış bir terörist çıktı. Hepimiz nişan aldık lakin elimiz tetikte beklemekten öteye gidemedik. bir anda etrafımız çevrildi tam karşımızdaki sokakta ise bir gurup köylü elleri havada ardında silahlı adamlarla bize doğru geldi kahretsin! "silahları atın yoksa burdan tek bir kişi bile canlı çıkmayacak " hiç birimizde tek bir yaprak dahi kıpırdamadı. "yüzbaşı askerlerine söyle yoksa işe bu veletle başlarım " elindeki silahı kendine siper ettiği çocuğun başına daha çok bastırdı. "Komutanım emriniz nedir?" diye sordu Sinan "ne yapıyoruz komutanım " Bu defa Dursun sözü devraldı hepimize göz gezdirdi. Üstündeki sorumluluk büyüktü. Ya çatışacak can verip can alacaktık yada boyun eğecektik , verilecek can bizim olsa sorun değil lakin mazlum olanlar vardı. Masum olanlar... "hadi dedim yüzbaşı yoksa sıkarım acımam " eli tetiği zorluyordu. "Tamam" bakışları bize döndü "indirin silahları " Hepimiz emri ikiletmeden silahları indirdik. Adamlardan iki kişi bize doğru geldi biri ellerimizi bağladı diğeri silahlarımızı topladı. lakin verilen sözler yine tek taraflı olmuştu. Adamlar kalabalığa doğru ateş açmış kimisi orada can vermiş kimisi kaçarken yaralanmıştı. bizim elimizden ise hiçbir şey gelmemişti. ******* iki gün yol almıştık simdi ise bi mağarada haps edilmiştik. bizi buraya getirenlerin başı Malik diye biri ,iki gündür aç ve susuzduk bazen geliyor aramızdan birini alıp epey bir hırpalıyor sonrada gidiyordu . Her gelişinde bana farklı bir bakış atar sinsice gülerdi benimle ilgili planları vardı farkındayım ama yapabildiğim sadece fırsat kollamak burdan çıkmam şart , adamlar aynı anda içeri girmiyor biri içeri geçtiğinde diğeri onun üzerine kapıyı tekrar kitliyor yani zincirlerden kurtulsak dahi kapıyı açmamız gerek yada adamlardan her ikisini aynı anda içeri almanın bir yolunu bulmamız şart diyelim o da oldu dışarıdaki adamları halletmek gerek tüm bunlar için çıkmak şart yoksa hepimiz burda şehit düşücez ben bir daha arkadaşlarımın can verişini izleyemem... kapının açılması ile dikkatimi gelen şerefsize yönelttim bakışları bu defa dirkt bana kaydı "senin gibi bir güzelliğin burda ziyan olması ne acıklı değil mi?" "yapma ya öylemi " "He ya, yanlış tarafta olmasan seninle çok eğlenirdik sana çok yazık olacak çok " Sessizce yüzüne baktım beklediğim fırsat sanırım ayağıma geldi. "sana bir şans vermek istiyorum " "Nasıl bir şans " "Bana katıl , seni bu kampın başına getiririm ne işkence, ne açlık ,ne susuzluk böyle ölmeyi hak etmiyorsun" sende yaşamayı hak etmiyorsun lan şerefsiz sana söz veriyorum en hızlı şekilde seni cehenneme yollayacam herkesin bakışları bizim üzerimizdeydi adama nefretle bakıyor aynı anda küfürler yağdırıyorlardı. Geldiğimden beri en çok hırpalanmış olan yüzbaşı ise sessizdi . Aklından ne geçtiğini bilmek için her şeyi yapardım. "kararını bekliyorum şunlardan birini öldür sonrada kurtul şu esaretten, benim kadınım ol " "lan ben senin cibileyetini sikiyim şerefsiz " Diye küfür etti Ateş "burdan bir kurtulayım var ya yedi sülaleni sıraya dizmeyen Dursun değil " " gücün kadına mı yetiyor lan puşt denginle kapışsana" diye devam ettirdi Ali Rıdvan abi ve Sinan 'ın söyledikleri karşısında kulaklarınızı tıkamak isterdiniz lugate yeni küfürler ekledi adamlar resmen, onlar daha sövecekti lakin sessizliğe sebep olan ve Yüzbaşının bakışlarının hızla bana dönmesine sebep olan şey aynıydı benim araya girip "Tamam, tamam kabul ediyorum " adam bana bakıp iğrenç şekilde güldü "Aferin kız , akıllı kızsın, ben akılı kadınları severim" "düşündüğünden daha fazla inan bana" lan ben buradan bir çıkayım ilk sen gebericeksin "Şimdi aranızdaki şanslı kişiyi seçelim malum seçilen işkencesiz geberecek," herkesin önünden geçti adımları Ali 'nin önünde durdu "sen çok konuşuyorsun başımı ağrıttın ilk sen git eşek cennetine ama önce ikimizi seyr etme şerefine layık olacaksın sonrasında gebereceksin hemde onun elinden" işaret parmağı ile beni gösteridi. şerefsiz sen ölmeyi bile haketmiyorsun ya adamlara bizi çözmesini söyledi adamlardan biri önce beni sonrada Ali 'yi çözdü önden o yaka paça dışarı çıkarıldı ardından bir kişi benim koluma girdi. Çıkmadan ise ardımda bıraktığım öfke dolu beş adam ve koca bir hayal kırıklığıydı. Burdan çıkınca beni anlar affederlerdi. Size söz bir yolunu bulucam.......
|
0% |