Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20. Bölüm

@tugbalal

(Ben en güzel hikayelerimi sana anlattım sevgilim anlamamana rağmen.

Ve en güzel şarkılarımı sana söyledim kulakların bana sağır olmasına rağmen.

Ve bilmiyorsun belki lakin bakışların bakışlarımda iz, yüreğimde sızı bıraktı)

*****

Gelen zincir sesleri ile gözlerim aralandı . Bir adam elinde bir bardak ve sürahi ile içeri girdi.

"Alın Kassam susuzluktan ölmenizi istemedi."

Lakin bakışlarındaki sinsi sırıtış işin boyutunun farklı olduğunu göstermişti.

Gece gelip ellerimizi bir birine zincirlemişler duvardaki bağlantıları ayırmışlardı bu sayede sürekli ayakta durmuyorduk. Herkesteki tükenmişkiği hissediyordum ama doğru anı beklemek zorundayım ,atacak tek bir kurşunum var doğru zamanda atmak zorundayım yoksa bu hepimizin sonu olur.

Suyu doldurup Dursun 'a uzattı .

Dursun da her şeyden habersiz dudaklarına doğru bardağı götürüyordu ki ortamda benim sesim duyuldu.

"İçme"

Hepsinin bakışları bana döndü.

"Neden?"

"Ne oldu komutanım?" Diye soran Ateş olmuştu.

"İçine ilaç koymuşlar"

"Saçmalama da içsin askerin yoksa bu gidişle hepiniz susuzluktan gebereceksiniz"

"Öyleyse sen iç önce "

Adam benim suratıma baktı sadece

"Doğru söylüyorum değilmi ,içine bişey attınız?"

Aslında zaten bundan emindim. Tam o anda Kassam içeriye alkış çalarak girdi.

"Helal be üsteğmen ,bak bu performansı beklemiyordum. "

Adamlara baş işareti yapıp dışarı çıkmalarını söyledi onlar çıkınca bana geri döndü.

"Onların canını kendinden çok düşünüyorsun değil mi? Peki onlarda aynı şekilde düşünüyor mu seni?"

Bakışlarım time döndü hepsi tek tek bakışlarını kaçırdı ne diyecektim ki bir an gözlerim dolacak sandım kısa bir an

"Hadi test edelim olmaz mı hem sende görürsün sana olan sevgilerini"

Bakışları herkesi taradı yüzbaşında durdu.

"Bu defa sen yüzbaşı bakalım rütbenin hakkını veriyor musun, ne kadar güçlüsün bir ölçelim."

****

İkimizi de demir parmaklıkların tam karşısına getirmişlerdi. Ben yüzbaşının omuzlarının üzerinde ayakta bekliyordum ama sadece parmak uçlarım omuzlarına değiyordu en ufak hareketinde ayaklarım boşluğa düşecekti boynumda ise bir ip vardı ikimizinde elleri arkadan bağlıydı.

"Bakalım kaç saat böyle dayanacaksınız"

Yüzbaşının bakışları kendinden emindi lakin benim durumum o kadar iyi değildi uzun süre dayanamam...

"Ama bu böyle çok kolay oldu, bunu yüzbaşı için daha zor hale getirin , her şey senin için yüzbaşı sakın yanlış anlama ha , sen kendini sınıyabil diye"

İki adam geldi ve ellerindeki demir sopalar ile onun ayaklarına vurmaya başladılar. Her vuruşlarında benim canım daha çok yandı yapmayın diye haykırmak istedim lakin dilim lal oldu .

Çünkü böyle bir şey yaparsam ona daha çok zarar verirlerdi biliyordum.

En son yeteceğini düşünüp bizi öyle bırakıp gittiler.

"Komutanım iyi misiniz "

İlk soran Sinan oldu"

"Ula bu nasıl bir şeref yoksunluğudur . Gayrı küfür bile edemiyorum , küfür ziyanı bunlar, insan israfı puştlar."

Sinan 'ın sözlerini Dursun devam ettirmişti.

"İyiyim aslanım merak etmeyin "

Herkesin bakışları bizim üstümüzdeydi.

Aradan epey bir zaman geçmişti .

Artık ne ben durabiliyorum nede o ayakta kalabiliyor ayakta kalmak sorun değildi belki, ama sabit durmak,

"Bırak "

Dedim son birkaç gündür onunla direkt diyaloğa ilk girişimdi.

"Ne?"

"Dedim ki bırak!"

"Hayır ,dayanırım ben"

"Ama ben dayanamam, boşuna çabalama"

sesim titriyordu oda farkındaydı.

"Senin için çabalıyorum boşuna değil "

"Daha fazla sabit duramazsın"

"Bu benim sorunum "

"Bende duramıyorum"

"Buda ikimizin sorunu"

"Bırak artık be adam niye laftan anlamıyorsun "

"Asla , arkada kimseyi bırakmayacaz ölürsekte beraber yaşarsakta beraber."

Söylediği her cümle o gün uçurum kenarında ona söylediğim cümlelerdi.

Ama sen beni çoktan bıraktın demek istedim kelimeler dilimin ucuna geldi lakin ben yuttum.

Ayaklarım artık beni taşıyamıyordu. Lakin o yediği tüm o darbelere rağmen sanki ben yokmuşum, saatlerdir burda durmuyormuş gibi dik duruyordu . Hafif sallandım ip boynumu kesmeye başladı neredeyse ayaklarım kayıyordu.

"Sakın, sakın kendini bırakma Lâl "

"Acıyor"

Boynumda gerçekten dayanılmaz bir acı vardı. Büyük ihtimalle ip tuzlu suda bekletilmişti şimdide ip kesmişti ve yaralı olan yerler çok acıyordu. Nedendir bilinmez ben hayatımda belkide ilk defa birine yakınmak istemiştim.

"Komutanım yalvarırım dayanın"

"Özür dilerim acını hafifletemiyorum ama dayan ne olur"

Ali ile onun sesi duyuldu. Ama cevap veremedim.

"Dayan kardeşim , yalvarırım dayan"

Rıdvan abinin cümlesi ile gözümden bir yaş aktı denedim yemin ederim sırf onlar bir kez daha silah arkadaşlarının öldüğüne şahit olmasınlar diye gücümün son damlasına kadar durmayı denedim. Ama kendimi bırakmama çok az kalmıştı . Bu yaşanılanların hepsini daha önce yaşamıştım ben, şayet o sudan içseydik hepimiz yavaş yavaş aklımızı kaybedecek raddeye gelecektik sevdiklerimizin hayaletleri bizimle oyun aynayacaktı olmayan şeyler görecektik ,kiminin sevdiği yanı başında olacaktı. Kimimiz evladının ölüsü ile karşılaşacaktı. Aklımız ruhumuzun en karanlık korkularını bize yaşatacaktı. Her birimiz yavaş yavaş ıztırap içinde ölmeyi dileyecek duruma gelene kadar bu böyle sürecekti. Şimdi ise eğer vazgeçip kendimi bırakırsam gözlerinin önünde günlerce kalacaktım. Belkide uyanmak istemeyeceklerdi. Benim tavanda sallanan bedenimi görmemek için , gözlerini uzun bir süre açmayacaklardı.

Lakin o da yetmeyeceti onlara, bedenim çürüyüp kokana kadar orda kalacaktım. Ne ölüm nede çürüyen ceset kokum onların beynine işleyene kadar ,her gözlerini kapadıklarında bu an gözlerinin önüne gelene kadar devam edeceklerdi. Onları yaşarken öldüreceklerdi. Bunu yapmak içinde benim ölü bedenimi kullanacaklardı. Dedim ya ben bunların hepsini biliyorum.

Nerden mi ,çünkü yaşadım....

Artık neredeyse ikimizde sınıra gelmiştik ki kapı tekrar açıldı kim olduğunu göremedim lakin duydum.

"Aferin be yüzbaşı, bayağı iyi dayandın ha"

Kassam 'ın iğrenç sesi kulaklarıma doldu.

"İndirin , yüzbaşıyıda içeri atın"

Dediklerini yaptılar yüzbaşı diğerlerinin yanına götürüldü şimdi onlar parmaklıklara tutunmuş beni izliyordu. Kassam tekrar konuştu

"Üsteğmen susadın değil? Hadi sana biraz su içirelim"

Karşıma su dolu bir varil getirildi. Ne yapacağını anladım lakin yine istediğini vermedim ona duygusuzca baktım sadece o da daha fazla kayıtsız kalmadı.

"Korkmuyorsun , ama bence korkmalısın sana kolay ölüm yok demiştim. "

Sözlerinin hemen ardından başımı suyun içine daldırdı bir kaç dakika bekledi saçlarımdan tutup tekrar kaldırdı. Hem nefessiz kalmıştım hemde saç diplerim feci şekilde acıyordu.

"Ne diyordun, beni sen öldürecektin değil mi, ama bak şuan istesem alırım canını"

Lafını bitirince tekrar başımı suyun içine gömdü. Bu defa diğerinden daha uzun süre tuttu.

***artık ne kadar kaldığımı yada kaçıncı olduğunu saymayı bıraktığım şekilde yine başımı suyun içine sokmuşlardı.

Her defasında diğerinden daha fazla kalıyordum nefesim her defasında daha çok zorlanıyordu.

Tekrar saçlarımdan tutulup yüzeye çıkardı başımı.

"Bana yalvaracaksın üsteğmen, yaşamak için bana yalvaracaksın. "

Bu zaman zarfında yüzbaşı ve diğerleri sadece bağırıp izleyebilmişlerdi ellerinden hiçbir şey gelmemişti. En kötüsüde o değil miydi çaresizlik.

Kassam artık bıkmış olacak ki saçlarımdan sürükleyip diğerlerinin yanına fırlatmış. Kapıyı tekrar üzerimize kapatmıştı.

Bana doğru ilk koşan yüzbaşı oldu. Hemen yüzüme yapışan saçları geriye aldı.

"İyi misin "

Göz bebekleri titriyordu ama ben zorla nefes almaya çalışmaktan ve öksürmekten cevap veremiyordum. hareket dahi edemiyordum. Diğerleride yanıma gelmişti herkesin gözleri dolmuştu o kadar mı kötü görünüyordum.

"Nefes al, sakin ,geçti tamam mı , sen sadece nefes al"

O da benimle birlikte derin nefesler alıyordu çok fazla öksürüyordum ciğerlerim su dolmuştu bir yandan da demin kökünden sökülmek istenircesine çekilen saçlarımı okşuyordu bilinçli mi yaptı bilmiyorum lakin acısı o her okşadığında geçer gibiydi. Yeterki elleri orda kalsındı dahada acımazdı. Sanki yıllar sonra babam okşuyordu. Bu defa izin verdim çekilmedim bu günlük ikimizede izin verdim.

Elim parkasının boyun kısmını sıkı sıkıya tuttu başımı sadece göğsüne dayayıp gözlerimi kapadım. Zor bir savaştaydım. Ve bu benim şuan güç alabileceğim tek şeydi. O farkında değildi lakin ben ondan güç alıyordum. O da beni geri çevirmedi başımı göğsüne yasladı. Bir eli beni sararken diğeri saçlarımı okşamaya devam etti. Benim üzerimden akan sular onuda ıslatmıştı.

"Komutanım, Eflal komutanım iyi olacak mı?"

"Bimiyorum aslanım, bilmiyorum"

Duyduğum son seslerdi bunlar, ve ben o gün uçurumun kıyısında güvenli kolların arasında huzurla gözlerimi kapadım. Yarın yeni bir savaşa açmak için, hemde iki cephede........

Loading...
0%